Muaviye-Yezid İslamı ya da CIA-Pentagon İslamı’nın yani Sahte İslam’ın Savunucuları

İşte Firavun Dini, işte Muaviye-Yezid İslamı, işte Saltanat Dinciliği

Ve de işte Hz. Muhammed ve Kur’an İslamı

Dikkatle okuyalım aşağıdaki yazıyı ve görelim Sahte İslam’la Gerçek İslam arasındaki farkı. Bu fark, zifiri karanlıkla güneş arasındaki fark kadar nettir, açıktır, kesindir.

Bu rakamlar, Kaçak ve de Haram Saray’ın bir yıllık giderinin dökümlü haliymiş:

***

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Saray’a taşındığı 2015 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı’nın bütçesinden yapılan harcama kalemlerinin büyük oranda arttığı görüldü. Cumhurbaşkanlığı’nın 2015 ve 2017 yılı raporları karşılaştırıldığında; 3 yılda Saray’ın günlük harcamasının yüzde 50, seyahat bütçesinin yüzde 40, mutfak harcamasının yüzde 49, temizlik harcamasının yüzde 69 resepsiyon ve ziyafet gibi temsil ve tanıtma bütçesinin yüzde 18 arttığı görüldü.

Sayıştay raporlarına göre Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na çıkmasının ardından bütçeden yapılan harcama toplamlarının artış oranları şu şekilde:

*Günlük harcama yüzde 50 arttı: Cumhurbaşkanlığı’na 2015 yılı için 397 milyon TL bütçe ayrıldı. Bununla yetinmeyen Cumhurbaşkanlığı 2015 yılı sonunda 471 milyon 929 bin 937 lira harcama yaptı. Böylece Saray, 2015 yılında bir günde ortalama yaklaşık 1.2 milyon lira para harcadı. 2017 Sayıştay raporu ise Cumhurbaşkanlığı’nın günde ortalama 1.8 milyon harcama yapıldığını ortaya koymuştu. Bu da Saray’ın 1 günlük harcamasının 3 yıl içinde yüzde 50 arttığını gösterdi.

Personel harcaması yüzde 62 arttı: 2015 yılında Cumhurbaşkanlığı personeli için sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri ile birlikte 72 milyon 583 bin 364 TL harcandı. Bu rakam 2017 yılında 117 milyon 840 bin 381 TL’ye çıktı. Yani Cumhurbaşkanlığı personeli için 3 yılda yapılan ödeme yaklaşık yüzde 62 arttı.

*Tüketim harcaması yüzde 23 arttı: 2015 yılında Cumhurbaşkanlığı tüketime yönelik mal ve malzeme alımları için 20 milyon 747 bin 825 TL harcadı. 2017 yılında ise kırtasiye ve büro malzemelerinden, periyodik yayınlara, giyim ve kuşamdan, laboratuvar malzemesi ve ilaca kadar tüm tüketim malzemeleri için 25 milyon 587 bin 510 TL harcama yapıldı. Yani Saray’ın 3 yılda tüketim malzemelerine ayırdığı bütçe yüzde 23 arttı.

*Hizmet ihaleleri bütçesi Yüzde 74 arttı: Saray; 2015 yılında hizmet alım ihaleleri için harcadığı 42 milyon 489 bin 10 TL’yi, 2017 yılında 73 milyon 968 bin 528 TL’ye çıkardı. Yani Saray 3 yılda hizmet alım ihalelerine yaptığı harcamayı yüzde 74 artırdı.

Seyahat bütçesi yüzde 40 büyüdü: 2015 yılında; Cumhurbaşkanlığı personelinin yurtiçi ve yurtdışı geçici ve sürekli görev yollukları ile yolluk tazminatları için harcanan para 9 milyon 995 bin 495 liraydı. Bu kalem 2017 yılında 13 milyon 999 bin 967 liraya kadar yükseldi. Böylece yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerin yolluk giderleri için ayrılan bütçe 3 yılda yüzde 40 büyümüş oldu.

*Mutfak harcaması yüzde 49 arttı: Beslenme, gıda amaçlı ve mutfakta kullanılan tüm tüketim malzemeleri için 2015 yılında 1 milyon 95 bin 843 TL harcanırken, bu kalem 2017 yılında 1 milyon 641 bin 497 TL’ye yükseldi. Böylece Cumhurbaşkanlığı’nın mutfak harcamasının yüzde 49 arttığı görüldü.

*Temizlik bütçesi yüzde 69 arttı: Saray’ın temizleme ekipmanları için harcadığı para 2015 ve 2017 yılları arasında 1 milyon 913 bin 929 TL’den 3 milyon 244 bin 182 TL’ye çıktı. Böylece Saray’da temizlik için yapılan harcamanın 3 yılda yüzde 69 arttığı ortaya çıktı.

Kurumlara yardım yüzde 36 arttı: Cumhurbaşkanlığı’nın 2015 yılında; dernek, birlik, sendika, siyasi, spor federasyonları ve Türkiye Maarif Vakfı gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlara 5 milyon 850 bin TL para transfer edildi. 2017 yılında ise bu kuruluşlara 7 milyon 975 bin TL ödeme yapıldı. Yani Saray’ın bütçesinden dernek ve vakıflara 3 yılda yüzde 36 daha fazla para aktarıldı. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1100735/iste_Saray_icin_harcanan_gunluk_para_.html)

***

Görebiliyor musunuz, Kaçak ve de Haram Saray’ın çilekeş halkımızın göz nurundan, alınterinden zorla gasp ederek alıp havalara savurduğu, çarçur ettiği yüz milyonları ya da 658 milyon gibi dudak uçuklatan bir meblağı?

Sırf Saray mutfağının gideri, bir yıl için 2.7 milyon liraymış…

Bu ne böyle yahu?..

Neymiş bir günlük masrafı bu Saray’ın?

1.8 milyon lira…

Üstelik de, bu büyük rakama, Kaçak Saraylı Sultan’ın, “Gizli Hizmet Gideri” olarak nitelenen kalemden harcadığı, hesabı kitabı hiç kimse tarafından sorulamayan yüz milyonların eklenmiş hali yok…

Kaçak Saraylı, 2015 yılında 150 milyon TL harcamış, örtülü ödenek kaleminden. Bakmış ki rakam çok uçuk, onun üzerine bir ferman çıkarıp harcadığı paranın miktarını açıklamayı ortadan kaldırıvermiş. O yıldan bu yana, bu kalemden ne miktarda ve nerelere para harcadığı meçhul, Kaçak Saray’ın Sultanının.

Yani ABD Emperyalist Haydudunun Türkiye’nin başına bela ettiği bu adamın ve Sarayının giderleri, Türkiye Ekonomisinde büyük bir kara delik oluşturuyor.

Böylesine büyük bir soygun, vurgun ve israf içinde yüzen Kaçak Saraylı Tayyip, yoksul, biçare halkımıza “tasarruf” öneriyor, “tutumlu olma”yı öneriyor.

Vay be…

Ne işler bunlar, değil mi?..

Tasarruf kim, tutumluluk kim, sen kimsin be Hafız!

Sen çoktan yolunu şaşırmışsın, İblis’i önder bellemişsin, durup dinlenmeden suç işliyorsun bu ülkede. Hem de tek başına değil; avanenle birlikte.

Saygıdeğer arkadaşlar;

İşte bu Kaçak Saraylı şahsın savunduğu din, Sahte Din’dir. Firavun’un Dini’dir bu, Muaviye’nin-Yezid’in Dini’dir. Hz. Muhammed ve Kur’an İslamı’yla zerrece ilgisi yoktur bunların yaşadığı ve savunduğu dinin.

İşte Gerçek İslam ve ona örneklik eden İlk Müslüman Hz. Muhammed ve onun yaşayışı:

***

Daha önce de anlatmıştım “Ahzab Suresi” konu eder bunu. Biliyorsunuz Hz. Ayşe’nin önderlik ettiği ve Hz. Ömer’in kızı Hafsa’nın da, ki o da Hz. Muhammed’in eşlerinden biridir, ikinci planda yer aldığı bir isyanla Hz. Muhammed’in dört eşi isyan ediyorlar. “Yeter artık gelirlerimiz arttı, biz daha ne kadar yoksulluk çekeceğiz?”, diyorlar.

Hz. Muhammed, tüm eşlerini, o anda sanıyorum dokuz eşi var, dokuzunu birden babalarının evine gönderiyor. “Gidin. Bir ay süre size. Ya bu dünya hayatını seçeceksiniz, ya da Allah’ın ve Resulünün yolunu seçeceksiniz. Seçiminizi yapın. Dünya hayatını seçecekseniz gelmeyin. Allah’ı ve Resulünü seçerseniz öyle gelin.”, diyor.

İşte o süreçte ziyaret ediyor Hz. Ömer, Hz. Muhammed’i. İki kez kapısına geliyor, bağırıyor. Bir gariban görevli var, haber veriyor. Hz. Muhammed cevap vermiyor. Hz. Muhammed sanıyor ki, kızı Hafsa’yı savunmak için geldi Ömer. Üçüncü kez aşağıdan bağırıyor Ömer: “Ya Resulallah, eğer kızım Hafsa Allah’a ve sana karşı bir saygısızlık yaptıysa onun boynunu kendi kılıcımla vururum, vuracağım.”, diyor. “Eğer böyle bir şey yoksa nedir bu mesele, onu öğrenmeye geldim ben.”, diyor.

Onun üzerine, gelsin diyor Hz. Muhammed. Geliyor. Bakıyor ki Hz. Muhammed hurma liflerinden yapılmış hasırın üzerinde yatıyor. Sırtına (sıcak hava tabiî) bir şey giymediği için belden yukarısına hasırın izleri çıkmış. Diyor ki; “Ya Resulallah, sen ki Allah’ın Resulüsün, ahir zaman Peygamberisin, şu yaşadığın duruma bak. Habeş kisraları yani imparatorları saraylarda yaşıyorlar.”, diyor. Hz. Muhammed diyor ki; “Allah onlara bu dünyayı, bize ise öbür dünyayı verdi. O yüzden bizim seçimimiz budur.” Ve bir ay dolmadan eşlerinin hepsi gelip isyanlarından dolayı özür diliyorlar. Ahzab Suresi tümüyle bunu konu eder. Bu hikâyeyi anlatır. Özetçe bunu anlattım ben. (29 Kasım 2015 tarihinde Hikmet Kıvılcımlı’nın bedence aramızdan ayrılışının 44’üncü yıldönümü Anması için gerçekleştirilen Salon Toplantısında Nurullah Ankut tarafından yapılan konuşmanın bir bölümüdür. Halkın Kurtuluş Yolu Gazetesi’nin 03 Aralık 2015 tarihli 94’üncü sayısında yayımlanmıştır.)

***

Yine biliyoruz ki, Hz. Muhammed’in odasında, hurma liflerinden dokunmuş o yatak olarak kullanılan hasırdan başka, içine deve tüyü doldurulmuş bir yastık vardır, bir de kırba. Yani bir su kabı…

Öldüğünde de geriye sadece bu kırbasıyla hırkası kalıyor. Başka hiçbir malı mülkü yok.

Hz. Muhammed’in eşleri, Hz. Ayşe de dahil olmak üzere doyuncaya kadar hurmayı ancak Hayber’in fethinden sonra yiyebiliyorlar. O zamana dek Arabistan gibi bir hurma ülkesinde doyuncaya kadar hurma bile yiyecek gelire sahip değiller.

Daha önce de söyledik ya; Hz. Muhammed, ümmetinin en yoksullarının yaşadığı hayat düzeyinde bir hayat yaşıyor, eşlerine ve çocuklarına da yaşatıyor bunu.

Yani gerçek anlamda bir halkçı ve halk önderi.

Dikkat edersek; Kur’an da zaten hep yoksulların yanındadır, zenginlere karşıdır. Mekke’nin zalim Tefeci-Bezirgânlarına düşmandır.

İşte o yüzden “rızıkta eşitlik”i savunur, Kur’an ve Hz. Muhammed. Yani tüm ümmetinin rızıkta eşit olmasını ister. Maddi hayatlarının aynı seviyede ve aynı şartlarda olmasını ister. Hep deriz ya; Hz. Muhammed’in de gönlünde yatan Sosyalizmdir, diye.

Ama o günün şartlarında Arap Toplumunda ancak o kadarını uygulayabiliyor. Gücü ancak o kadarına yetebiliyor.

Ne diyordu, Bakara Suresi’nin 219’uncu Ayeti?

“(…) Allâh yolunda ne kadar harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “El Afv (zaruri harcamalarınızdan) arta kalanı bağışlayın!” Allâh böylece gereken apaçık işaretleri veriyor size… (Nedenini) derin düşünmeniz için.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet, Ahmed Hulusi Meali)

“(…) Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: “Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin.” İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet, Yaşar Nuri Öztürk Meali)

“Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin. İşte böylece Allah, size âyetlerini açıklıyor. Umulur ki siz düşünürsünüz.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet, Elmalılı Hamdi Yazır Meali)

“(…) Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet, Diyanet İşleri Meali)

“(…) Ve sana Allâh yolunda ne vereceklerini soruyorlar. De ki; “Af (yani ihtiyaçlarınızdan fazlasını veya helâl ve güzel olan şeyleri verin!)” Allâh size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet, Süleyman Ateş Meali)

Açıkça görüldüğü gibi, Kur’an, kendinizin ve bakmakla yükümlü olduklarınızın ihtiyaçlarına yetecek kadar mal bırakın, gerisini infak edin, ihtiyacı olanlara dağıtın, diyor. Mal mülk küplemeyin, diyor. Servet biriktirmeyin, diyor.

Kur’an diliyle söylersek; “kenz” sahibi olmayın, kenz peşinde koşmayın, diyor.

İşte bu sosyalizmdir, arkadaşlar.

Ama bunu hayata geçirebiliyor mu yaşadığı dönemde?

Geçiremiyor…

Sadece Hz. Ebubekir, Hz. Ali gibi sayılı insanlar bu ayetin gereğini yapabiliyor, emrine uyabiliyor. Hz. Ömer bile ancak malının yarısını infak edebiliyor.

Dört Sünni Mezhepten biri olan Henefi Mezhebi’nin Kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife, kumaş ticaretiyle uğraşırdı. Ve her yıl sonunda, o yıl elde etmiş olduğu kazançtan sadece 4 bin dinar bırakırdı, arta kalanı dağıtırdı yoksullara. O 4 bin dinarla da hem kendisinin ve ailesinin geçimini sağlar hem de ticaretini sürdürebilirdi.

Demek ki, İmam-ı Azam Kur’an’ın bu buyruğuna bütünüyle uyan bir Müslümandır ve Mezhep Kurucusudur. Zaten Sünni Mezhepler içinde en hoşgörülüsü, en insancıl olanı ve en akli olanı, onun kurmuş olduğu Hanefi Mezhebi’dir.

Demek ki, arkadaşlar; biz 10 küsur yıldan bu yana Tayyipgiller’in Gerçek İslam’la zerrece ilgilerinin bulunmadığını, bunların Muaviye’nin ve Yezid’in yolundan giden sahte dinciler olduğunu söylerken yerden göğe dek haklıymışız…

Sadece bu olay bile bizim bu tezimizi kanıtlamaya yeter de artar bile. Kaldı ki bu konuya ilişkin daha yüzlerce kanıt ortaya konabilir…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

8 Ekim 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı