27 Mayıs Politik Devrimi’nin 58’inci yıldönümü kutlu olsun!
Biz Gerçek Devrimciler elbette kutlayacağız işçi-köylü, emekçi halka kan kusturan, ABD’nin kuklası olan halk düşmanı Bayar-Menderes iktidarına karşı yapılan 27 Mayıs Politik Devrimi’ni.
Biz Gerçek Devrimciler selamlayacağız elbet Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla kazandığımız bağımsızlığımızın ve onun ürünü olan kazanımlarımızın yeniden elden gitmesine, ülkenin tümden bir ABD üssü haline getirilmesine tahammül edemeyen, Jön Türk gelenekli, Mustafa Kemal’ci Ordu Gençliği ile sivil gençliğin el ele gerçekleştirdiği bu Politik Devrimi!
Biz Gerçek Devrimciler anlatacağız elbet 1950 seçimleri ile iktidara getirilen Amerikancı Demokrat Parti’nin (DP) ülkemize ve dünya halklarına karşı işledikleri suçları!
Diyeceğiz ki bu halk düşmanı, emperyalist uşağı çakalların yaptıklarının işte bazıları:
1950’de Meclis kararı bile almadan Kore’ye ABD’li generaller komutasına asker gönderdiler. 1350 civarında vatan evladı o antikomünist savaşta AB-D’nin çıkarları için hayatını kaybetti…
1952’de Türkiye’yi NATO’ya sokarak Türk Ordusu’nu yine bu antikomünist savaş için kurulmuş bulunan askeri örgüte ve yine ABD’li generallerin komutasına verdiler.
Bağımsızlık savaşı veren Cezayir’e karşı sömürgeci Fransa’nın yanında yer aldılar, Birleşmiş Milletler’de.
Yine AB-D’nin emirleri doğrultusunda “Bağlantısızlar Hareketi”ni sabote etmeye çalıştılar, Asya ve Afrika ülkelerinin örgütlediği “Bandung Konferansı”nda, 1955’te.
Süveyş Kanalı’nı millileştirmek isteyen Mısır’a karşı Batılı AB-D Emperyalistlerinin yanında yer aldılar.
AB-D Emperyalistlerinin çıkarları için uyguladıkları ekonomik politikalarla halkı inim inim inlettiler, yoksullaştırdılar. Bu süreçte Türk parasını yüzde 320 oranında devalüe ettiler. Bu zulme karşı çıkan kitleler üzerinde faşist saldırıları şiddetlendirdiler.
Hikmet Kıvılcımlı önderliğindeki Vatan Partisi’nin -Gerçek TKP’nin son legal çıkışıydı- yöneticilerini bir gece ansızın derdest ederek Harbiye Zindanı’na hapsetti. Bu zindan hücrelerinde, gün ışığı göstermeden iki yıl tuttu.
“Tahkikat Komisyonu” adı altında bir nevi özel mahkeme işlevi gören bir örgüt kurarak her türden muhalefeti susturmaya, direnenleri hapislere doldurmaya başladılar.
“Vatan Cephesi” adlı uyduruk bir sözde “cephe” kurarak yandaşlarını oraya geçmeye, orada örgütlenmeye çağırdılar. Bu yolla toplumu ikiye bölüp, düşmanlaştırdılar.
21 Mayıs’ta Ankara’da Harbiye Öğrencileri iktidarı protesto eden bir yürüyüş yaptılar. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın emriyle, bu Harbiyeliler okuldan atılarak zindana tıkılmak istendiler.
İstanbul’da bu yapılanlara karşı koymak için gerçekleştirilen üniversite öğrencilerinin eylemlerine saldırarak kanla bastırmaya çalıştılar. İstanbul Üniversitesi öğrencisi Malatyalı Turan Emeksiz yirmi yaşında işte bu eylemlerden birinde iktidarın polislerinin kurşunlarıyla katledildi.
Ve biz Gerçek Devrimciler onun için alkışlayacağız elbet Amerikancı Parababaları iktidarını alaşağı eden, Tanzimat’ın, Meşrutiyet’in, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş’un devamı olan ve Türkiye halklarına sınırlı da olsa demokrasi ve özgürlük getiren, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en ilerici anayasa olan 61 Anayasası’nı armağan eden 27 Mayıs Politik Devrimi’ni.
Nelerdi 27 Mayıs Anayasası’nın işçi-emekçi-yurtsever-devrimciler için getirdikleri?
Düşünce ve örgütlenmenin önündeki engelleri, yasakları bir ölçüde de olsa kaldırdı.
Sosyalizm serbest bırakıldı. Suç olmaktan çıkartıldı. 27 Mayıs’ın lideri Cemal Gürsel, 27 Mayıs’tan 32 gün sonra (29 Haziran 1960’ta) gazetecilere şöyle bir açıklama yapar:
“Bir Sosyalist Parti’nin lüzumuna inanıyorum. Memlekette meselelerin halline yardımcı olacağını tahmin ediyorum.”
Dolayısıyla 27 Mayıs, Sosyalizmin, Sosyalist düşünce ve örgütlenmenin önünü açtı. 1963’te Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu. Marksist klasikler Türkçeye çevrildi, geniş kitlelerce okundu, benimsendi… Sosyalist Gençlik, sosyalist aydınlar, işçiler yetişti. Sosyalist Güçler hızla gelişmeye başladı…
1963’te yeni demokrat bir İş Kanunu, buna uygun Grev ve Toplu Sözleşme Kanunları kabul edildi. Gerçek Sınıf Sendikacılığının yolu açıldı. İşçi Sınıfımız örgütlenme ve hak arama özgürlüğüne kavuştu.
27 Mayıs’tan önce gerçek İşçi Sendikaları yoktu Türkiye’de. ABD, kendi ajanlarının eğitiminde ve finansmanını da kendi sağlayarak, Sarı Türk-İş’i kurdurmuştu, gerçek Sınıf Sendikacılığının önünü kesmek için. O zamanlar Türk-İş’in grev ve toplusözleşme yapma yetkisi yoktu. Sadece adı sendikaydı.
İşte 1963’te, 27 Mayıs Anayasasının verdiği güçle çıkarılan yeni İş Yasası, İşçi Sınıfımıza gerçek sendikalarını kurma ve grevli, toplusözleşmeli hak arama yollarını açtı. Bu imkânları verdi…
1967’de DİSK kuruldu. Hızla örgütlendi İşçi Sınıfımız içinde. 1980’de yani 12 Eylül öncesinde 300.000 işçiyi örgütlemişti, DİSK. Hem de ezici çoğunluğu özel sektörde olmak üzere. O tarihte Türk-İş’in de 500.000 üyesi vardı. Yani toplam olarak 800.000 işçi sendikalıydı, 12 Eylül’ün arifesinde. Türk-İş, sarı olduğu için kamu sektöründe örgütlenmişti. Çünkü gerici devlet görevlileri, kamu işyerlerinde Sarı Türk-İş’i kendi elleriyle örgütlendiriyorlardı. DİSK’in buralara girmesini önlemek için.
Anayasanın getirdiği haklar çerçevesinde, iktidarların kanunsuzluklarını, keyfi davranışlarını yasal kılıfa büründürme girişimlerini engellemek için Türkiye’de ilk kez Anayasa Mahkemesi kuruldu.
Halk çocuklarının üniversitelerde okuyabilmelerinin önünü açmak, onlara barınma ve maddi katkı sunmak amacıyla Kredi Yurtlar Kurumu açıldı.
27 Mayıs Politik Devrimi’nin getirdiği özgürlüğü, eğitim-bilim emekçileri de kullanmaktan geri durmadı: Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)’ü kurdu. Sendika Genel Başkanı, öğretmen-yazar Fakir Baykurt’tu. TÖS, 1969 yılında bir de ülke çapında grev yaptı, taleplerini elde etmek için.
İşçi Sınıfımız da elde ettiği özgürlüğü kullanmaya, sendikasında örgütlenmeye, grevler, direnişler yapmaya, patronları pazarlık masasına oturmaya mecbur bırakarak hakkını alma mücadelesi vermeye başladı.
Köylüler de yer yer ayaklanarak ağa zulmüne başkaldırmaya, fındık, tütün mitingleri yapmaya başladı. Yani 27 Mayıs, ülkenin her yanında insanlarımıza kan ve can veren bir hayat bir örgütlenme rüzgârı estirmeye başlamıştı.
Biz Gerçek Devrimciler diyeceğiz ki; işte bu nedenlerle 27 Mayıs Halklarımızın, İşçi Sınıfımızın, yurtseverlerin, devrimcilerin yararına Politik bir Devrimdir. Bunun içindir ki Partimizin ilk Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı 27 Mayıs’ı selamlamıştır. Halktan yana politik bir devrim olduğu ve Cumhuriyet döneminin en demokrat anayasası olan 1961 Anayasası’nı hediye ettiği içindir ki, bizler gibi Denizler, Mahirler de sahiplenmişlerdir 27 Mayıs’ı.
Ve diyeceğiz ki;
İşte tam da işte bu nedenlerle AB-D Emperyalistleri 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbelerini tezgâhladılar. Yabancı ve yerli Parababalarının tüm amacı 27 Mayıs Anayasası’nın izini tozunu bırakmamaktı. 12 Eylül Faşist Darbesinin Amerikancı, Halk düşmanı generallerinin şefi Kenan Evren de bu amacı şu cümlelerle açıkça dile getirmiştir:
“27 Mayıs Anayasası bize bol geliyordu. Onun içinde oynayıp duruyorduk. Onun için biz bu Anayasayı, daraltacağız.”
27 Mayıs’ın izini tozunu silmek için iki faşist darbe yaptırdılar, hain generallere. 12 Mart ile yaraladılar, 12 Eylül ile öldürdüler 27 Mayıs’ı. Böylelikle ülkemizi kendileri için dikensiz gül bahçesine çevirdiler yerli-yabancı Parababaları.
27 Mayıs Anayasası’nın getirdiği kısmi özgürlük ortamında yetişen Devrimci Kuşağı ve Devrimci Kültürü yok etmeyi amaçladı AB-D Emperyalistleri ve yerli uşakları. 600 bin devrimci ve demokrat zindanlara doldurulup işkenceden geçirildi. Onlarcası asıldı. Ve bu darbelere zemin, gerekçe hazırlamak için 5.000 masum insanımızı katlettirdiler.
Ardından, halkımızın başına Siyasal İslamı musallat ettiler. Bunun için kendilerine uşaklıkta kusur etmeyecek, “ülkesini pazarlamakla mükellef olan” AKP’giller’i iktadara getirdiler. CIA İslamıyla inmelendirdiler, düşünemez, değerlendiremez yaratıklar haline getirdiler insanımızı. Laik Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını yok ettiler. Ülkeyi Ortaçağ karanlığına sürüklediler. Okulları, üniversiteleri medreseleştirdiler. Birer CIA Operasyonu olan Ergenekon, Balyoz operasyonları ve 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı ile de Türk Ordusu içindeki son Yurtsever, Mustafa Kemal’ci unsurları yok ettiler.
Halkımızı, İşçi Sınıfımızı örgütlenemez, mücadele edemez hale getirecek baskıları uygulamaya koyuyorlar. Sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için çok acılar çektiriyorlar insanlarımıza. Fabrika cehennemlerinde yanıyor hayatlar. Kömür madenlerinde sönüyor ocaklar.
Vatan topraklarımızı, kamu mallarımızı talan ediyorlar. Halkları birbirine düşürüyorlar. Yeni Sevr’i dayatıyorlar bize.
Ve Biz, Halkın Kurtuluş Partili Gerçek Devrimciler, Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın düşünce ve mücadele kızlarıyla oğulları bir kez, bir kez daha haykıracağız elbet!
Bizler, “Onur Yaşamdan Üstündür” diyenleriz!
Bizler, “Vatan Aşkını Söylemekten Korkar Hale Gelmektense Ölmek Yeğdir” diyenleriz!
Bizler, “Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi, Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı’mız” diyenleriz!
Bizler, “Katil ABD Ortadoğıu’dan Defol” diyenleriz!
Ve and olsun ki vereceğimiz İkinci Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandıracak, halklarımıza bunca acılar çektiren AB-D Emperyalistlerini ve onların yerli işbirlikçilerini bir daha geri gelmemek üzere Tarihin çöplüğüne gömecek, Halkın gerçek iktidarını kuracağız!
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
27 Mayıs 2018
HKP Genel Merkezi