CIA OYUNCAĞI, CIA SOSYALİSTİ ESP
CEBECİ’DE HAK ETTİĞİ CEVABI BİR KEZ DAHA ALDI
Ankara Üniversitesinin Cebeci Kampusunda başlatmıştınız kalleşçe saldırılarınızın ilkini. Sonra sırasıyla, Gazi Mahallesi’nde, Hacettepe Beytepe Kampusunda, İstanbul Sancaktepe’de devam ettiniz alçakça saldırılarınıza. Beşinci saldırınızda kendinizi de aştınız, neredeyse oyuncağı olduğunuz CIA’nın yöntemleriyle yarışır hale geldiniz. Sancaktepe İlçe Örgütü’nden çıkan 2 işçi yoldaşımızı takip edip, pusu kurup, orantısız bir güçle saldırdınız. Ve son saldırınızı da, 14-15 Mart 2012 tarihlerinde, ilk saldırınızı başlattığınız Ankara-Cebeci Kampusunda gerçekleştirdiniz.
Bize karşı saldırılarınızda da hep Nazi Yöntemlerini kullandınız. Diğer sol siyasetleri yanınıza çekebilmek için şeytanın bile aklına gelmeyen yalanlara başvurdunuz. Hep saldıran siz olduğunuz halde Devrimci Kamuoyuna bizi saldırgan göstermeye çalıştınız. Bize İP’çi dediniz, Ulusalcı dediniz, olmadı Faşist dediniz. Hazmedemediniz gelişmemizi, ideolojik üstünlüğümüzü. Unutamadınız Nakliyat-İş’in yönetimine gerçek devrimcilerin geldiği Kongreyi. Rezilliğiniz, gerçek devrimcilere olan düşmanlığınız o kongre ile ortaya çıkmaya başlamıştı. 1995 yılının Ocak ayında yapılan Kongreden başlayarak küçüldünüz, aşağılaştınız, bayağılaştınız, sahtekârlaştınız, rezilleştiniz, namussuzlaştınız, hainleştiniz.
Dostça yaptık uyarılarımızı. Yapmayın, dedik. Kendinize gelin, dedik. Bizim derdimiz ABD ve AB Emperyalistleriyle, onların yerli ortakları Finans-Kapitalistlerle ve Tefeci-Bezirgânlarla, dedik. Bizi uğraştırmayın, yolumuza moloz olarak çıkıp bizi oyalamayın, bizi İşçi Sınıfımızı örgütlemekten, İşçi Sınıfına daha fazla direniş, grev hediye etme işimizden alıkoymayın, dedik. Dinletemedik.
Bizim tarihimiz tertemiz, şu ana kadar ellerimize devrimci kanı bulaşmadı, hiçbir zaman, hiçbir devrimci gruba saldırıda bulunmadık, dedik. Ama saldıran olursa da İsa gibi öbür yanağımızı çevirmeyiz, misliyle mukabele eder, nefis savunmamızı da herkesin anlayacağı dilden gerçekleştiririz, dedik. O yüzden bize bulaşmayın, bizden uzak durun, dedik. Hatta ve hatta “Lütfen!..” dedik.
Anlamadınız. Bir değil, iki değil tam altı kez aynı yola başvurdunuz. Bizim en az 2 veya 3 katımızla saldırdınız bizlere. Her saldırınızda, sayımızın azlığına rağmen, her seferinde hak ettiğiniz cevabı aldınız. Her seferinde topukladınız. “Hain korkak olur”. Yüreğiniz yetmedi birebir kavgaya. Sinsice yollara başvurdunuz. Uslanmadınız, akıllanmadınız… Her hak ettiğiniz cevabı aldığınızda da, Küçük Emrah misali boynunuzu büküp, diğer devrimci gruplara kendinizi masum göstermek için mızıldandınız, “HKP bizi dövdü”, “HKP bize saldırdı” diye. Durmadan ağladınız, ağladınız… İlk seferde bu masumiyet numaralarını bayağı yutturdunuz sol siyasetlere. Ama artık bu noktada deniz bitti. Artık yemiyor bu yalanları diğer siyasetler. Artık kandıramayacaksınız. Çünkü devrimci namusu olan herkes gördü sizin yalanlarınızı. Artık biz bizeyiz.
Gelelim son saldırınıza:
İçinde Kurtuluş Partisi Gençliği’nden Yoldaşların da bulunduğu Ankara Üniversitesi Bilimsel Düşünce Topluluğu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde “Türkiye’de Aydın Olmak” konulu bir konferans gerçekleştirme kararı alır. Konferans tarihi 15 Mart Perşembe olarak saptanır. Konuşmacılar Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir ÇOŞKUN ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Eski Başkanı, Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi Üyesi Yoldaşımız Av. Doğan ERKAN’dır. Günler öncesinden çalışmalara başlanır, afişler kampuslarda yapılmaya başlanır. Konferanstan bir gün önce, 14 Mart Çarşamba günü, etkinliğin gerçekleştirileceği Cebeci Kampusunda Stand açılır, el ilanları dağıtılmaya başlanır.
Saat 12:30’da geldiniz yalanlarınıza alet ettiğiniz birkaç siyasetin okuldaki temsilcisiyle. Yine sindiniz bir kenarda, yine kimliğinizi sakladınız. Kendi kimliğinizi dürüstçe açık etme cesaretini de onurunu da gösteremediniz. Sordunuz standın başında bulunan arkadaşlara. “İçinizde HKP’liler var mı?”, diye. Bizler, Usta’mız Kıvılcımlı’dan da, Önderlerimizden de siyasi kimliğimizi saklamamayı öğrendik. Gençlerimiz de böyle yetişti, böyle yetişiyor. Yoldaşlarımız da, “biz HKP’liyiz”, diyorlar. Sizlerin yanıtı da, “içinde HKP’lilerin bulunduğu topluluğa biz Cebeci’de iş yaptırmayız”, oluyor. Arkadaşlarımız sizleri, “kimsenin böyle bir şeye hakkı yok”, deyip gönderiyor.
O saatte saldırmaya yüreğiniz yetmiyor, yeteri kadar insanı kandıramadınız herhalde. Fiili aşağılık saldırınızı 25-30 kadar kişiyle saat 14:55’te gerçekleştirdiniz. Arkadaşlarımızın sayısı biri kadın 7 kişi. Arkadaşlarımız her zaman olduğu gibi yiğitçe karşılık veriyorlar sizin bu namussuzca saldırınıza. Geri adım atmıyorlar. Özel Güvenlik araya girip ayırıyor kavgayı. Cebeci Kampusunda insanlar sizi değil, 25-30 kişilik güruha karşı geri adım atmayıp sloganlarına devam eden yoldaşlarımızı konuşuyor. Devrimci ahlâktan, namustan nasibini almayanların halkımızın gönlünde yeri olamaz. Size, CIA’nın, Ajan-Provokatörlerin kucağında yer var sadece.
15 Mart Perşembe günü saat 15:00’da, konferansın gerçekleştirileceği salonda 250 kişi vardı. Sizlerin tüm çabalarına rağmen, konferansa müdahale edeceğiz, etkinliği gerçekleştirtmeyeceğiz söylentilerini yaymanıza rağmen, etkinlik gerçekleştirildi. Konuşmalar yapıldı. Ne planlandı, ne kararlar alındıysa hepsi adım adım gerçekleştirildi.
DPG dışında hiçbir siyaseti artık kandıramadığınız da ortaya çıktı. CIA’nın oynattığı şeflerinizden aldığınız emri yerine getirmek durumundaydınız. Sinsice geldiniz yine, ceplerinizde soda şişeleriyle. Provoke etmek istediniz etkinliği. Yine saldırdınız namussuzca. Planınız, şişeleri kırarak saldırmaktı herhalde. “Kusura bakmayın!” yine olmadı. Bu sefer çok hırpalandınız, çok canınız acıdı ve bu sefer hadi hakkınızı yemeyelim, iyi kaçtınız. Bu sefer çok net gördük popolarınızdaki topuklarınızın izlerini. Yine ağladınız, bize saldırdı HKP’li faşist çete, diye. Her zamanki gibi on parmağınızda on kara…
O kadar yürek yoksunusunuz, o kadar zavallısınız, o kadar gözünüz dönmüş, o kadar hazımsızsınız ki, sadece konferansı izlemeye gelip etkinliğin yapılacağı yeri soran sıradan bir öğrenciyi 5-10 kişi aranıza alıp hırpalıyorsunuz. Gencin şanssızlığı, sizin gibi insan müsveddeleriyle karşılaşmak. İşte sizin “devrimci” adaletinizin, “devrimci ahlakınızın” en somut göstergesi. Bırakalım Devrimciliği hangi insancıl değerlerle bağdaşır sizin bu yaptığınız? Devrimci Kamuoyuna daha başka kanıt göstermeye gerek yok sanıyoruz.
Ama şuna inanın bizler çok üzülüyoruz. Sizi hâlâ sol görenler var, sizi “devrimci” bilenler var, sizin namussuzca saldırılarınızı görmeyip, sol içi çatışma diyenler var. Onlar için çok üzülüyoruz. Onlar da anlayacaklar. Onlar da ayırdına varacaklar gerçek devrimcilerle, sahte devrimcilerin, Halk Örgütleriyle, ajan-provokatör örgütlerin.
Bize bulaştıkça eriyip gidiyorsunuz. Fakat bizim, sizi tümden yok etmek gibi bir niyetimiz ve amacımız yok. Sizin CIA’nın kucağında oynayan şefleriniz artık iflah olmaz. Onlar için hiçbir umut yok. Bizim onları düzeltmek, doğru devrimci hatta çekmek için verdiğimiz bunca çabaya ve emeğe rağmen daha da namussuzlaşıp, alçaklaşıp, düzenbazlaştıklarına göre onlar devşirilmişlerdir CIA’ca. Yani haindirler. İhanetin affı olmaz Devrimcilikte.
Ama tabanınızda yaptıkları provokasyonların devrimcilik olduğunu sanan bir sürü kandırılmış zavallı genç var. Bize saldırıların büyük çoğunluğu da bu kategoridendir. İşte biz onları hâlâ eleştirip uyararak devrimcileştirmek, Devrimci Saflara kazanmak istiyoruz. O yüzden bize saldıranların yaralananları için de üzülüyoruz. Nihayetinde onlar da bu halkın çocukları.
Fakat daha fazlası elden gelmez ki… Devrimcilikte eleştiri ve uyarının dışında bir yanlış düzeltme yöntemi yok ki…
Biz inanıyoruz; onlar da sonunda anlayacaklar bu yaptıklarının Devrimcilik olmadığını, kandırıldıklarını, oyuna getirildiklerini, kullanıldıklarını…
Bizi hiç kimse bugüne dek korkutamadı, yıldıramadı. İşkence tezgâhlarında da korku yaşamadan, yürek atışlarımız normal temposunun üstüne çıkmadan direndik. Devrimci onuru ve namusu koruduk. Kontrgerilla’nın özel örgütü MHP’li faşistlerle yaptığımız mücadelede de yine aynı kararlılık ve yiğitlikte vurduk, vurulduk. Ama korku asla yaşamadık. Gerçek devrimci korku yaşamaz. Usta’mızın dediği gibi; “Devrimcilikte vurmak da vardır, vurulmak da.” Hepsi bugüne dek vız geldi, bundan sonra da öyle gelecektir.
Faşist cellâtların, işkencecilerin yapamadığını sizin zavallı, hain, devşirilmiş şefleriniz yapacaklarını mı sanıyorlar? Gülünür buna. Onların yaptığı, yemeğe konan sinek misali mide bulandırmaktır sadece, bizim için. Ya da yaz günleri insana musallat olan sivrisinek vızıltısıdır.
Ha, şunu da tekrarlayalım. Eğer bu saldırılarınız sırasında ölümlü bir olay gerçekleşir ve bir halk çocuğu hayatını yitirirse o zaman yapılanın hesabını, satılmış, hain şefleriniz (fare deliğine de kaçıp saklanmış olsalar bulunurlar) verirler. Bunu da adları gibi bilsinler.
Dünyanın her geri ülkesi gibi, Türkiye’de de Parababaları iktidarı devrilecek ve Halk Devrimi gerçekleşecektir. Ve bu bizim izlediğimiz yoldan gidilerek gerçekleşecektir. Bundan yüzde yüz eminiz. 17.03.2012
Halkın Kurtuluş Partisi Ankara İl Örgütü