PARTİMİZ, Laiklik Karşıtı eylemlerini bu kez
“Artık Parlamenter Demokrasi Yok” sözleriyle sürdüren Tayyip Erdoğan hakkında
Suç Duyurusunda bulundu!
Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek şahsen, gerekse partisi aracılığı ile vermiş olduğu laikliği yıkıcı ve toplumu ayrıştırıcı mesajları da son zamanlarda toplumda;
– Futbol Federasyon Kupası maçında taraftarların Allahü Ekber nidalarıyla sahayı basması,
– İzmir de kendilerine tacizde bulunan şüpheliyi şikâyet ettikleri polis tarafından ‘Bu kılıkla size az bile’ diyen polis tarafından darp edilmeleri,
– Belediye otobüs şoförünün aracı durdurup namaz kılmaya başlaması,
– Plajda bikinili şekilde namaz kılma hareketleri,
– Park bekçisinin giyimini kendince açık bulduğu kadını parktan kovması
– MUSTAFA KEMAL HEYKELİNE SALDIRI DÜZENLENMESİ
şeklinde laiklik karşıtı mesajların karşılık bulduğu görülmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığında yapılan müfredat değişikliği ile tüm derslerin değerler eğitimi üzerinden bilimi reddederek dini referanslara dayandırılması, CİHAT eğitimini zorunlu hale getirilmeye yönelik Milli Eğitim Bakanlığı çalışmaları ve arkasından Recep Tayyip Erdoğan’ın CİHADI SAVUNANLAR VE SAVUNMAYANLAR ayrımı yaparak partisinin genel kurulundaki konuşması ile iş tamamen çığırından çıkmıştır.
Resmi nikâh-dini nikâh ayrımı üzerinden yola çıkarak bundan böyle müftülere resmi nikâh kıyma yetkisi vererek dinsel devlet düzenine doğru atılan adımlarla “yeni bir devlet” kurduklarını, “ yeni bir Türk Silahlı Kuvvetlerini inşa” ettiklerini basındaki YANDAŞLARI da açık ve seçik beyan etmiştir.
Belirtmek gerekir ki, Anayasayı İhlal suçunun aradığı cebir unsuru; mutlak surette maddi olmak zorunda da değildir. Bu amaca yönelik kullanılacak manevi cebir de bu suçun cebir unsuruna vücut verebilir.
Nitekim, suçun aradığı cebir unsuru “mefruz” (varsayılan) cebirdir. İktidarın en tepesinde ve böylesine dokunulmaz şekilde “FİİLİ BAŞKAN” olmanın verdiği de facto yetkilerin dayandığı OHAL GÜCÜ, kolluk gücü ve silahlı gücün caydırıcılık özelliği mefruz cebirin ötesindedir.
Kaldı ki geçtiğimiz günlerde iktidar sözcüsü Ayhan OĞAN tarafından yeni kurulduğu ikrar edilen devlet hedefinin TSK’nın yeniden yapılandırılmasıyla gerçekleşeceği söylenerek, dayanılan mefruz cebiri somutlaştırılmış olmaktadır.
“ARTIK PARLAMENTER DEMOKRASİ YOK!” sözleri de mevcut ve gelecek iktidar cebrinin bir diğer anlatıcısıdır, göstergesidir.
Alenen ortadadır ki, Tayyip Erdoğan açıkça ANAYASAYI İHLAL suçu işlemektedir. Cumhurbaşkanı dokunulmazlığı, bu suça zırh olamaz!
Cumhuriyetin savcılarını göreve çağırıyoruz..! Hâlâ kaldıysa…
15.08.2016
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
Suç Duyurusu dilekçesini aynen yayımlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN………………:Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ……….: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. F.Ayhan ERKAN,
Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL,
Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN, Av. Ferit CÖHCE
Ortak adres: Sezenler Cad. No: 4/15 Sıhhıye ANKARA
ŞÜPHELİ……………….: Recep Tayyip Erdoğan
SUÇ………………….…..: Anayasayı İhlal Suçu (TCK m.309),
Görevi Kötüye Kullanmak Suçu (TCK madde 257),
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama (TCK. Madde 216, 217 ve 218),
SUÇ TARİHİ………………: 2008 yılından bu yana sürekli
AÇIKLAMALAR………:
Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 30.07.2008 Tarih, 2008/1 Esas ve 2008/2 Karar sayılı kararında, AKP ‘nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiğinin tespiti yapılarak hakkında hüküm kurulmuştu.
Anayasa Mahkemesi kararından sonra Anayasal düzen içerisinde hareket edileceği düşünülen Recep Tayyip Erdoğan AKP kurulmadan önce, laikliğe aykırı eylemlerin odağı oldukları için Anayasa Mahkemesi’nce 1998 yılında kapatılan Refah Partisi ve Fazilet Partisi’ndeki eylemlerini sürdürmeye, sürekli olarak; Anayasa’da tarif edilen laiklik ilkesinin içeriğini boşaltmaya, değiştirmeye yönelik eylem ve söylemleri, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, ulus egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerde bulunmaya OHAL süreciyle ve yine anayasa değişikliği ile bir tür dinsel totalitarizmi hayata geçirerek suç işlemeye devam etmektedir. Bu suçların temeli laikliğe aykırılığı oluşturmaktadır
Şüpheli Recep Tayyip Erdoğan’ın Suç Oluşturan Sözleri:
“Gün tarafsız olma günü değildir. Şunu açık söylüyorum, bitaraf olan bertaraf olur. Bugün sessiz kalarak veya açıkça destek vererek dikeni sulayan herkes ortaya çıkan zulme ortaktır.
“Kusura bakmasınlar. Ben onların arzu ettiği cumhurbaşkanı olmadım, olmayacağım. Çünkü bu makama seçilirken milletime verdiğim bir söz var. Ben milletin tarafında olacak bir cumhurbaşkanı olacağımın sözünü vermiştim, hatırlayın.
“Bana tarafsızlık diyorlar, hayır tarafsız olmayacağım dedim. Ben milletimin tarafında olacağım dedim. Biliyorsunuz biz mevcut anayasayı değiştirmek için hükümete geldiğimiz günden beri mücadele ediyoruz.
“Bu ülkede dürüstlüğün sembolü her zaman daha önce mensubu olduğum parti olmuştur. Bu süreç aynı kararlılıkla yine böyle devam edecektir.”
(14 Ağustos 2015 günü Rize’de yaptığı konuşmadan)
“Reyhanlı’da 53 SÜNNİ vatandaşımız şehit edildi.”
(14.06.2013 tarihli il başkanları toplantısı)
“Gezi Parkı protestoları sırasında eylemcilerin sığındıkları camiye bira şişeleriyle girdiklerini söyledi.”
(10 Haziran 2013 Hürriyet Gazetesi)
“50 milyonluk Türkiye” sözlerinin bir dil sürçmesi olup olmadığı ise anlaşılamadı. Erdoğan’ın bu sözleri eleştirilirken ’50 milyonluk Türkiye’ ifadesi ile sadece AKP ve MHP’ye oy veren vatandaşları kastetmiş olabileceği yorumlarının yapılmasına neden oldu.”
http://www.hurriyet.com.tr/erdogan-camiye-ickiyle-girdiler-iddiasini-tekrarladi-23468860
“Hedefimiz dindar nesil. Geçenlerde milli eğitim bakanımıza da söyledim. Bizim imam hatiplerde projelerimiz var. Doçentler profesörler çıksın, ‘Ben imam hatiplerde yöneticilik yapmaya varım’ desin” ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: “İşte reform budur. Ben bu işin başını çekecek profesörlerimizin doçentlerimizin olduğuna inanıyorum.
http://www.diken.com.tr/erdogan-sozunden-vazgecmedi-hedefimiz-dindar-nesil-yetistirmek/
“Cezayir gibi olmayız. Biz hazmettire hazmettire geliyoruz. Allahın izniyle.”
“-Kızlarım başlarını örttükleri için Türkiye’de okuyamadı”.
“-Bu işin aslı başörtüsüdür. Türban ifadesini yanlış buluyorum”
“-Türban ulemaya sorulmalı.”
“-Ben İstanbul’un imamıyım.”
“-Elhamdülillah şeriatçıyım.”
“-Yirmi yıl önce, yirmi beş yıl önce deselerdi, pop yıldızlarının çılgınlıklarını sergiledikleri Gülhane Parkı’nda bir gün gelecek, Allah’a âşık olanlar, ona sadık olanlar, muhlisler bu çınarların altını dolduracak ve buradan dünyaya nasıl ortaçağın karanlıklarından Allah’ın izniyle bir yeni çağ açılmışsa, Allah’ın izniyle yeni bir çağ, zulüm çağı kapatılacak, aydınlık bir çağ açılacaktır.”
http://www.birgun.net/haber-detay/akp-nin-laiklik-karnesi-hazmettirerek-yaptilar-110531.html
“- Ben “dindar bir nesil yetiştirmek hedefimiz” dedim. Bu sözlerimin arkasındayım”
http://www.haberturk.com/gundem/haber/711672-dindar-bir-genclik-yetistirmek-istiyoruz-#
“Bizim tek derdimiz var: İslam, İslam, İslam”
http://www.hurriyet.com.tr/erdogan-endonezyada-konustu-29691189
“-Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Yahu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek,”
“-Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz”
https://www.youtube.com/watch?v=Tu2umNki9EI
“Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın ilkeleridir. Her şey ona göre belirlenir.”
http://www.hurriyet.com.tr/o-simdi-ataturk-e-siginiyor-3876539
“-Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik istiyorum.”
http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2016/06/turkey-education-erdogan-devout-generation-plan.html
Ve son olarak ŞÜPHELİNİN daha acı ve açık bir itirafı, AYNI ZAMANDA SUÇ İKRARI : “ARTIK PARLAMENTER DEMOKRASİ YOK!”
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201708131029678130-erdogan-eren-annesi-antalya-konusmasi/
Bu örneklere parti olarak yaptıkları uygulamaları eklersek;
- Eğitim sisteminin4+4+4 şeklinde kademelendirilmesi,
- Öğrencilere oturdukları semtte veya kendine yakın yerde imam hatip ortaokulundan başka okul seçeneği bırakılmaması,
- Din Derslerinin, “Kuran’ı Kerim”, “Hz. Muhammed’in Hayatı”, “Temel Dini Bilgiler” Seçimlik Dersleri olarak artırılması,
- Ders kitaplarından “Atatürk İlkeleri ve Laiklik” Kriterlerinin Kaldırılması,
- Okullarda Mescit açılmasına imkan verilmesi,
- Her okula Bir İmam-Hatip Sınıfı Projesi uygulanması,
- Kaçak Kur’an Kursları TCK Madde 263 yürürlükten kaldırılarak suç olmaktan çıkarılması,
- Ulusal Bayramları iptal ederek laiklik bilincinin gelişmesini önlemeye çalışılması,
- Cuma günleri öğle tatilinin Cuma namazına göre ayarlanması,
- Türgev’ e, Birlik Vakfı’na, Ensar Vakfı’na, dini eğitim yardımı almak konusunda yönetmelikler çıkarılması, Milli Eğitim Bakanlığı adına protokoller de taraf olarak yer almalarının sağlanması,
- Ensar Vakıflarında çocuklara uygulanan cinsel istismar konularında cezai araştırma yapmak yerine Aileden Sorumlu kadın bakanın bir defadan bir şey olmaz demesi ve hiçbir şey yapmayarak bu sözün onaylanması,
- Siyasal İslamın Simgesi Olan Türbanın Meclisten, İlkokula, Yargıya, Emniyete Kadar kamu kurumlarına girmesinin sağlanması, vs. açıklamaları ile sürekli dini referans göstererek toplumu ayrıştırdığı,
Gerek şüpheli Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsen gerekse partisi aracılığı ile vermiş olduğu bu laikliği yıkıcı ve toplumu ayrıştırıcı mesajları da son zamanlarda toplumda ;
-Futbol Federasyon Kupası maçında taraftarların Allahü Ekber nidalarıyla sahayı basması,
-İzmir de kendilerine tacizde bulunan şüpheliyi şikayet ettikleri polis tarafından ‘Bu kılıkla size az bile’ diyen polis tarafından darp edilmeleri,
-Belediye otobüs şoförünün aracı durdurup namaz kılmaya başlaması,
-Plajda bikinili şekilde namaz kılma hareketleri,
– Park bekçisinin giyimini kendince açık bulduğu kadını parktan kovması
– MUSTAFA KEMAL HEYKELİNE SALDIRI DÜZENLENMESİ
şeklinde laiklik karşıtı mesajların karşılık bulduğu görülmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığında yapılan müfredat değişikliği ile tüm derslerin değerler eğitimi üzerinden bilimi reddederek dini referanslara dayandırılması, CİHAT eğitimini zorunlu hale getirilmeye yönelik Milli Eğitim Bakanlığı çalışmaları ve arkasından Recep Tayyip Erdoğan’ın CİHADI SAVUNANLAR VE SAVUNMAYANLAR ayrımı yaparak partisinin genel kurulundaki konuşması ile iş tamamen çığırından çıkmıştır.
Resmi nikah-dini nikah ayrımı üzerinden yola çıkarak bundan böyle müftülere resmi nikah kıyma yetkisi vererek dinsel devlet düzenine doğru atılan adımlarla “yeni bir devlet” kurduklarını, “ yeni bir Türk Silahlı Kuvvetlerini inşa” ettiklerini basındaki YANDAŞLARI da açık ve seçik beyan etmiştir.
Şüpheli Recep Tayip Erdoğan, kendi deyimiyle ülkemizin “fiili devlet başkanı” olarak kendisini yasamanın da yürütmenin de yargının da üstünde gören birisidir. Bu kişi ne yazık ki, YARGIYI DA KENDİSİNE BİAT ETTİRMİŞ DURUMDADIR. Tasarruflarıyla işlediği hukuksuzluklar karşısında, ne yazık ki kimse, hakkında soruşturma açılmasına cesaret edememektedir.
Oysa Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 160 maddesi gereği ihbar ve şikayet üzerine suç işlendiğini haber aldığı zaman kamu davasını açmaya gerek olup olmadığını belirleyebilmek amacıyla araştırma ve soruşturma faaliyetine yani ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında işlem yapacağı kişinin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor olması soruşturma ve araştırmaya engel değildir. Unutulmamalıdır ki Hakimler ve Savcılar Kanunun 44.maddesi kendilerinin yasal teminatıdır.
Şüpheli Recep Tayyip Erdoğan korumak ve kollamakla görevli olduğu Anayasayı sürekli bir biçimde düzenli olarak tağyir tebdil ve ilga ettiği, anayasanın 103.maddesinde namusu ve şerefi üzerine korumakla yemin ettiği anayasaya hiçbir zaman sadık kalmadığı, Halkı din temelinde kin ve düşmanlığa tahrik ettiği ve sürekli ayrıştırdığı, ayrıştırırken de halkın dini duygularını sömürdüğü açık ve ortadadır. Kendisinin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor olması suç işleme özgürlüğü olduğu anlamına gelmemektedir. Kaldı ki o artık cumhuriyeti bağımsız ve tarafsızca temsil eden bir makamın temsilcisi değil, parti genel başkanı olan bir siyasi kişiliktir. Bu nedenle bu eylemleri, Cumhurbaşkanlığı dokunulmazlığından faydalanmamalıdır.
Bu nedenlerle Tayyip Erdoğan, halkı din temelinde ayrıştırarak Anayasal laiklik ilkesini ihlal etmekte, Anayasal düzeni kendilerince değiştirdiklerini ve ARTIK PARLAMENTER DEMOKRASİNİN OLMADIĞINI söyleyebilmekte, böylece de görevini kötüye kullanarak Anayasayı ihlal suçu işlemektedir.
Belirtmek gerekir ki, Anayasayı İhlal suçunun aradığı cebir unsuru; mutlak surette maddi olmak zorunda da değildir. Bu amaca yönelik kullanılacak manevi cebir de bu suçun cebir unsuruna vücut verebilir.
Nitekim, suçun aradığı cebir unsuru “mefruz” (varsayılan) cebirdir. İktidarın en tepesinde ve böylesine dokunulmaz şekilde “FİİLİ BAŞKAN” olmanın verdiği de facto yetkilerin dayandığı OHAL GÜCÜ, kolluk gücü ve silahlı gücün caydırıcılık özelliği mefruz cebirin ötesindedir.
Kaldı ki geçtiğimiz günlerde iktidar sözcüsü Ayhan OĞAN tarafından yeni kurulduğu ikrar edilen devlet hedefinin TSK’nın yeniden yapılandırılmasıyla gerçekleşeceği söylenerek, dayanılan mefruz cebiri somutlaştırılmış olmaktadır.
Kanaatimizce “ARTIK PARLAMENTER DEMOKRASİ YOK!” sözleri de mevcut ve gelecek iktidar cebrinin bir diğer anlatıcısıdır, göstergesidir.
“Öyle ki, her yerde ve her şeyde İslam’a gönderme yapıp referans göstermesine karşın, sürekli söylediği yalanlarla İslam dininin yalanı günah sayan kurallarına dahi uymamakta, dolayısıyla dini siyasete alet ederek, dahası, bir din devleti oluşturmaya çalıştığını açıkça ikrar ederek yukarıdaki suçları işlemektedir. Bu nedenle şüpheli Recep Tayyip Erdoğan hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak kamu davası açılması zorunluluğu doğmuştur.”
SONUÇ VE İSTEM….:Sunulan ve Soruşturma aşamasında re’sen görülecek diğer nedenlerle;
şüphelinin atılı suçlardan cezalandırılmasının sağlanması için soruşturma yürütülerek kamu davası açılmasını ve sonuçtan da tarafımıza bilgi verilmesini müvekkil parti adına arz ve talep ederiz. 15/08/2017
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN
Av. Azime Ayça OKUR Av. Doğan ERKAN