Kaçak Saraylı Reis ve avanesinin, Amerika ve İsrail’e çalıştığının açık, kesin, somut kanıtıdır!

Kaçak Saraylı Reis ve avanesinin, Amerika ve İsrail’e çalıştığının açık, kesin, somut kanıtıdır!

Ne midir bu?

İşte şu:

ABD Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın şu yazışmalarıdır…

“İsrail’in, İran’ın güçlenmekte olan nükleer kapasitesiyle başa çıkmasına yardım etmenin en iyi yolu, Beşşar Esad’ı devirmeleri için Suriye Halkına yardım etmektir.

“Suriye’ye geri dönelim. İran’ın İsrail’in güvenliğini tehdit etmesini mümkün kılan şey İran ve Suriye’deki Beşşar Esad arasındaki stratejik ilişkidir. Bu, doğrudan bir saldırı yoluyla olmayabilir. Böyle bir şey İran ve İsrail arasında son 30 yıllık düşmanlık döneminde hiç gerçekleşmemiştir. Ancak Lübnan’daki Hizbullah gibi İran tarafından Suriye aracılığıyla güçlendirilen, silahlandırılan ve eğitilen güçler tarafından gerçekleştirilebilir. Esad rejiminin sona ermesi bu tehlikeli ittifakı da bitirecektir. İsrail yönetimi Esad’ın devrilmesinin neden kendi çıkarlarına olduğunu şimdi daha iyi anlıyor.

“Esad’ı devirmek sadece İsrail’in güvenliği için çok iyi olmayacaktır, aynı zamanda İsrail’in nükleer tekelini kaybetme konusunda gösterdiği anlaşılabilir korkuyu da hafifletecektir. Ayrıca, İsrail ve Birleşik Devletler, bir askeri harekâtı garantiye alacak boyutta tehlikeli olan İran programı üzerinde ortak bir görüş geliştirebilirler. Şimdi, İsrailli liderleri -gerekirse Washington’un itirazlarının da ötesinde- sürpriz bir saldırı yapma niyetine iten şey, İran’ın Suriye’yle stratejik müttefikliği ve İran’ın nükleer zenginleştirme programıdır. Esad’ın gidişiyle ve İran’ın bölgedeki güçleriyle İsrail’i tehdit edememesiyle birlikte; Birleşik Devletler ve İsrail, İran’ın programının kabul edilebilir eşiği geçmesinin bir kırmızı çizgi olduğu noktasında uzlaşabilirler. Kısacası, Beyaz Saray, Suriye’de doğru şeyi yaparak İsrail’in İran konusunda duyduğu kaygıyı hafifletebilir.

“Suriye’deki isyan şu anda 1 yıldan fazla süredir devam ediyor. Ne muhalefet geri çekiliyor, ne de rejim dışarıdan gelecek bir diplomatik çözümü kabul edecek. Suriyeli Diktatör Esad’ın fikrini, sadece kendi hayatının ve ailesinin tehlikeye gireceği bir güç kullanımı ya da tehdidi değiştirecektir.” (http://www.globalresearch.ca/hillary-clinton-destroy-syria-for-israel-the-best-way-to-help-israel/5515741)

Ne diyor, emperyalist haydut ABD’nin katliamcı ve psikopat yöneticilerinden Hillary Clinton?

İsrail’in güvenliğini ve onun bölgede tek nükleer güce sahip ülke olarak varlığını korumanın en iyi yolu, Suriye’de güç kullanarak Beşşar Esad Yönetimini devirmektir.

Dikkat edelim; bunu sıradan biri söylemiyor. Emperyalist Çakalın Dışişleri Bakanı söylüyor.

Şimdi gelelim Türkiye’ye:

Kaçak Saray’da mukim Diktatör, başlangıçta Suriye’yle ve Beşşar Esad Yönetimiyle çok sıcak ilişkiler içinde bir dostluk yürütüyordu. Kendi deyişiyle; “Beşşar Esad’la kardeşten daha yakın”dı. Görelim isterseniz bunu da:

***

Videonun Tapesi:

“Suriye ile Türkiye, daha yedi buçuk yıl öncesine kadar birbirine husumetle bakıyordu.

“Sürekli gerginlikler yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geliyordu.

“Biz geldik, Esad kardeşimle oturduk, iki ülke arasındaki meseleleri konuştuk, istişare ettik, müzakere ettik ve Türkiye ile Suriye’yi bölgenin iki kardeş, iki dost ülkesi haline getirdik mi?

“Her alanda işbirliğine gittik mi?

“Ekonomide, ticarette, dış politikada, kültürde, sanatta, ulaştırmada, bayındırlıkta işbirliği anlaşmaları imzaladık mı?

“Suriye ile Türkiye arasındaki mayınları temizlemek için adımlarımızı attık mı?

“Suriye ile aramızdaki vizeleri kaldırdık mı?

“Şimdi benim Gaziantepli kardeşim, cebine pasaportunu koyuyor, istediği gibi Halep’e gidiyor, Şam’a gidiyor.

“Halep’teki, Şam’daki, Lazkiye’deki, Hama, Humus’taki kardeşim cebine pasaportunu koyuyor, Gaziantep’e geliyor.

“Soruyorum: Kim kazandı?

“Gaziantep kazandı, değil mi?

“Gaziantepli esnaf kardeşim kazandı, değil mi?

“Tüccar kazandı, değil mi?

“Sanayici kazandı, değil mi?

“Vatandaşım kazandı, değil mi?

“Bütün o korkuların, bütün o tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Düşman üretme politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya çıktı.”

***

 

ABD Çakalı, Libya’dan sonra sıranın Suriye’ye geldiğini söyledi ve harekete geçti. Suriye’deki, başta Ortaçağcı satılmış örgütler gelmek üzere, tüm hainleri, BAAS Yönetimine karşı isyan ettirdi. Hepsi harekete geçip savaşmaya başladılar.

Tabiî Haydut Devlet, aynı anda bölgedeki diğer Müslüman ülkelerin devşirme, hain yöneticilerine de buyruğunu verdi: Suriye’deki resmi yönetime karşı savaşan isyancı güçlere bütün imkânlarınızla yardım edeceksiniz…

Kimdi bunların en önde gelenleri?

Suudi Arabistan, Katar, Türkiye, Ürdün…

Bu ülkelerin başındaki ABD işbirlikçisi iktidarlar, anında sınırlarını bu isyancılara açtılar. Dünyanın her tarafından getirilen Ortaçağcı meczuplar, Türkiye üzerinden Suriye’ye silahlandırılarak sokuldu. Silah ve para, ağırlıklı olarak Suudi Arabistan ve Katar’dan sağlandı. Bunların gerisinde olmak üzere, Türkiye de bu tür yardımlarda bulundu, Ortaçağcı cihatçı hareketlere. Sınır diye bir şey bırakmadı. Bölge illerinin her tarafı bu Ortaçağcıların kamp alanına, eğitim alanına dönüştürüldü. Bölge hastaneleri bunların hizmetine sunuldu. Velhasıl; el üstünde tutuldu, bu insanlıktan çıkmış Ortaçağcı meczuplar.

Suriye’de yönetime karşı savaşan Ortaçağcıların yüzde 80’ini oluşturdu, bu devşirme, ABD uşağı Ortaçağcılar. İsrail bile destekledi bunları. Koruyup kolladı. Çünkü bu hainler, İsrail’in en güçlü sınırdaş düşmanına karşı savaşıyordu.

ABD’li efendilerinden gelen buyruk üzerine, Tayyip hiç duraksamadan, karakterine uygun biçimde, anında 180 derecelik dönüş yaptı. “Kardeşim Esad”, bir anda “Zalim Esed”e dönüştü. İsterseniz bir de bunun belgesini görelim:

 

***

Videonun Tapesi:

“Niçin girdik?

“Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Mesele, toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için.

“Yani orada, bir adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil.”

***

Saygıdeğer arkadaşlar;

İşte yüzde yüz oranında kesinlik taşıyan bir gerçek: Kaçak Saraylı Tayyip ve onun AKP’giller’i, bir ABD piyonundan başka hiçbir şey değildir. Bunları oynatan ipler bütünüyle CIA’nın, Pentagon’un, Washington’un elindedir. Bunlar, Türkiye Halkının ve Ortadoğu Müslüman Halkının en önde gelen düşmanları arasındadır. Yani ABD işbirlikçisidirler ve haindirler.

Ve her hain gibi de korkaktırlar.

Bunların bu yüreksizliğini de, isterseniz, Ergun Poyraz’ın “Diplomasız” adlı kitabından şu satırları alıntılayarak göstermiş olalım:

***

Tayyip, İstanbul’daki Parlamentolar arası Kudüs Platformu Sempozyumu’nda konuştu. Tayyip, “Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik, başka bir şey için değil.” dedi.

Tayyip’in “Esed’i devirmeye girdik” sözleri Moskova ile yeni kriz doğurdu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik, başka bir şey için değil” sözlerine Rusya’dan yanıt geldi. Öte yandan Suriye Dışişlerinde yapılan açıklamada Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ‘hükmüne son vermek’ olduğu biçimindeki açıklamasının ‘Suriye topraklarındaki Türk saldırganlığının kanıtı’ olduğu kaydedildi.

Erdoğan’ın sözlerine Rusya’dan yanıt geldi.

Kremlin: Açıklama bekliyoruz

Kremlin Sözcüsü Peskov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ‘hükmüne son vermeyi açıklamasının Moskova’nın görüşleri ile birbirine uymadığını belirtip Ankara’nın bu konuyla ilgili bir açıklama vereceğini umduklarını söyledi.

Tayyip, Rusya’nın bu sert çıkışının ardından her zamanki “U” dönüşlerinden birini yapıyor, ertesi gün Muhtarlar Toplantısında ise bu sözlerinin aksini söylüyor ve şöyle diyordu:

“Türkiye bölgedeki operasyonlarıyla Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü ihlal etmek değil, tam tersine sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek amacı güdüyor. Fırat Kalkanı operasyonunun amacı herhangi bir ülke ve kişi değil, sadece terör örgütleridir…” (Ergün Poyraz, Diplomasız, s. 120-121)

***

İşte, Tayyip ve avanesi budur, arkadaşlar.

İnsan nasıl üzülmez, nasıl kahrolmaz, değil mi?

Türkiye, ne acıdır ki, 15 yıldan beri bunların elinde. Laik Cumhuriyet’i bunlar yıktı. Türkiye’yi Ortaçağ’ın karanlıklarına bunlar sürükleyip götürüyor. Ve de, ABD Haydut Çakalı bunlar aracılığıyla BOP’u, yani Yeni Sevr’i uygulayacak Türkiye’de.

Tabiî bunlar diyoruz da, bu aslında lafın gelişi. Yoksa bunlarda bu işleri yapabilecek ne çap var, ne yürek… Bunlar sadece basit birer piyon. Yukarıda da dediğimiz gibi, Türkiye’ye ve İslam Dünyasına bütün bu kötülükleri, zulümleri yapan, 10 milyona yakın masum Müslümanın canına kıyan hep ABD ve AB Emperyalist Haydutlarıdır. Bu katliamcı, kana susamış, psikopat alçaklardır. His yoksunu şerefsizlerdir…

Gün gelecek, insanlık bu emperyalist haydut alçaklardan ve onların hain işbirlikçilerinden de hesap soracaktır. İsterseniz sözümüzü yiğit rahmetli ozanımız Âşık İhsani’nin şu dizeleriyle bitirelim:

ENİNDE SONUNDA

Sen ey Amerika, benim tepeme

Sanma ki hep böyle dikileceksin

Bugün değil ise, yarın mutlaka

Defolup yerine çekileceksin

 

Benim adım proleter dört bucak

Bir gün ayak seslerimi duyacak

Ve benim önümde duramayacak

Boynunun üstüne yıkılacaksın

 

Sen de farkındasın elbet varımın

Hesabını soracağım kârımın

Kırk dört numaralı ayaklarımın

Nasırı dibine gömüleceksin

 

Mavi gökte bayrağım var, kızıl kan

Kitaba, silaha sarıldığım an

Avrupa’dan, Afrika’dan, Asya’dan

Bil ki tâ kökünden söküleceksin

 

Sana kesin söylüyorum bana bak

Öyle bir gün gelecek ki alnı ak

İnsanlar içine çıkamayacak

Yüzüne lanetle bakılacaksın.

 

Yalanların, zulmün, gücün bitecek

Uşakların koyup seni gidecek

Ardından sen seni mahkûm edecek

Halkalı ipime takılacaksın.

 

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

08 Ağustos 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı