Namus budur, ahlâk budur, devrimcilik budur!

Namus budur, ahlâk budur, devrimcilik budur!

2013 sonrasıydı.

Feto’nun kallavi bir medya organından İstanbul İl Örgütümüz aranıyor telefonla.

“Bir yetkiliyle görüşmek istiyorum”, diyor karşıdaki, kendini tanıttıktan sonra.

İl Başkanımız Av. Pınar Hanım’a veriliyor telefon.

Arayıcı: “Çok güzel, çok başarılı ve etkili eylemler yapıyorsunuz. Misafiriniz olup bir çayınızı içmek isteriz.”

Pınar Yoldaş’ımız, “Örgüt prensiplerimiz gereği olarak “Başkanlık Kurulumuz”a ileteyim talebinizi. Kararımızı ben size iletirim.”, diyor. Teşekkür ederek arayan kişi görüşmeyi sonlandırıyor.

 

Kararımız, hiç tereddütsüz şu oldu:

“Siz, Tayyipgiller’le birlikte 10 küsur yıldan bu yana Laik Cumhuriyet’imizi yıkıp Türkiye’yi Ortaçağ’ın karanlıklarına sürükleyip götürmek istiyorsunuz.

“Ayrıca da siz, yine Tayyipgiller’le birlikte, ABD’nin BOP’unun Ortadoğu’da ve Türkiye’de hayat bulması için uğraşıyorsunuz. Her ikiniz de, Amerikan yapımısınız, Amerikan işbirlikçisisiniz, bu ülkenin, bu vatanın ve bu halkın düşmanları kategorisindesiniz. Özetçe; her ikiniz de hainsiniz. Birinizin suçu ve ihaneti, diğerinizden daha hafif gelmez.

“Bu sebeple de, sizlerle görüşmüş olmayı, bir mekânı paylaşmış olmayı, oturup konuşmuş olmayı, biz utanç verici bir alçalma sayarız.

“Ayrıca belirtmek isteriz ki; her ikiniz de vatana ve halka ihanet suçundan yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz…”

Pınar Yoldaş’ımız, arayarak Feto’nun sözcüsüne aynen iletiyor, bu kararımızı. Tek tek, tane tane, gerekli vurguları yaparak…

Karşıdaki, bozum olmakla birlikte, pişkinliğe vuruyor işi.

“Sadece tanışıp bir çayınızı içmek istemiştik.”, diyebiliyor.

Görüşme de bu şekilde son bulmuş oluyor…

İşte, ilkeli tutum budur. İşte devrimci ahlâk budur. İşte siyasi namus budur.

Saygıdeğer arkadaşlar;

Feto karşısında ve diğer Ortaçağcı güçler karşısında, emperyalist güçler karşısında bu tutumu koyabilen, bizim dışımızda bir hareket olmuş mudur?

Hatırlayanınız, tanık olanınız var mı?

Hayır, yok…

Sorosdaroğlu Kemal’in Yeni CHP’sinden Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin temsilcisi PKK’nin, HDP’nin liderlerine kadar hepsi Said-i Nursi’nin, Pensilvanyalı Fethullah’ın, Şeyh Said’inden bilmem nesine kadar tüm Ortaçağcı yapılanmaların, bu halk düşmanı ABD ve AB Emperyalistlerinin Yeşil Kuşak Proje’lerinin ürünü olan bu hainleri hep dost görmüşler, onların sevicisi olmuşlardır. Onlara değişik biçimlerde övgüler düzmüşlerdir. İttifaklar teklif etmişler, bu doğrultuda arayışlara girmişlerdir.

PKK ve HDP’nin zaten laiklik diye bir derdi, bir sorunu yoktur kesinlikle. Yeni CHP’nin Sorosçu Kemal’i ise, tarikatlara ve cemaatlere karşı olmadıklarını, bunların siyasete karışmamak kaydıyla topluma faydalı bile olduklarını kendi ağzıyla dile getirmiştir.

Laikliğin tehlikede olmadığını iddia etmiştir. İmam Hatip’lerin faydalı olduğunu söyleyip, kendilerinin iktidara gelmeleri halinde yapacaklarını da şöyle ortaya koymuştur:

“Oysa bizim bakın hedefimiz ne imam hatip okullarını kapatmak, ne de başka okulları kapatmak. Öyle bir amacımız yok. Tam tersine eğitimin kaliteli olmasını istiyoruz.” (https://www.chp.org.tr/Haberler/11/kilicdaroglu-secim-bildirgemizi-4-temel-ayak-uzerine-insa-ettik-1488.aspx)

Laik eğitim diye bir şey bırakmadı, Tayyipgiller. Eğitimi, tarikat yurtlarına, Kur’an Kurslarına, dolayısıyla da Medrese eğitimine döndürdü. Yeni CHP’nin Sorosdaroğlu Hafız’ı, bundan zerre rahatsızlık duymuyor. Eğitimin dincileştirilmesi hiç sorun olmuyor bunlar için.

Tam bir Siyasi Zübüklüktür bu…

Koltuğu kapalım da, gerisinin bir önemi yok, anlayışıdır. Gerisi nasıl olursa olsun, demektir.

Tayyipgiller’se, hep söylediğimiz gibi, bütünüyle ABD Yeşil Kuşak Projesi ürünüdür. Muaviye-Yezid Dincisidir, CIA-Pentagon Dincisidir. Bütün işleri din alıp satmaktır. Tek sermayeleri budur.

Saray’ın Arka Bahçelisi’nin MHP’siyse, zaten doğrudan bir Süper NATO Örgütüdür. CIA yönetimindeki Kontrgerilla’nın paramiliter bir örgütüdür. Onlar da din sömürüsüne bayılırlar.

Saygıdeğer arkadaşlar;

Sadece biziz, laikliği en tutarlı ve en kararlı biçimde savunan. “Laiklik olmazsa, bilim de, demokrasi ve özgürlük de olmaz.”, diyen… “Demokratik ve Laik Eğitim, temel ilkelerimizden biridir.”, diyen…

“Sevr’ci Soytarı Sahte Sol” olarak adlandırdığımız diğer sol gruplar ise, adı sosyalist, komünist olan sol gruplar ise, son bir iki yıl öncesine kadar laikliği ağızlarına almaktan hep kaçınmışlardır. Onlarla ortak imzalarla kaleme aldığımız bildirilerde bile laiklik kavramının geçmesine şiddetle karşı çıkmışlardır.

“Laiklikle bizim ne işimiz olur? Laikliği savunmak Kemalistlerin işidir.”, demişlerdir hep.

Laikliği yiğitçe savunan Cumhuriyet Kadınlarımızı ise, “Laikçi Teyzeler” diyerek, kendilerince aşağılamışlardır, utanmadan.

Bunlar, Tayyip’le birlikte, Abdurrahman Dilipak’la birlikte, İsmailağa Cemaati’yle birlikte ve bilumum Ortaçağcı, dinci tarikatlarla birlikte Beyazıt Meydanı’nda “Türbana Özgürlük” eylemlerinin katılımcıları olmuşlardır.

Hatırlanacaktır; Grup Yorum’u bile buraya getirtip “Türbana Destek” konseri verdirmişlerdir.

Biz boşuna demiyoruz bunlara “Sevr’ci Soytarı Sahte Sol” diye…

Bizse, arkadaşlar; 2 Temmuz 1993’teki Sivas Katliamı’nı protesto eylemlerinden başlamak üzere hep “Şeriat Ortaçağdır!” sloganı atmışızdır.

Evet aynen öyledir. Şeriat düzeni bir Ortaçağ düzenidir. Onun özlemi içinde olanlar Türkiye’yi Ortaçağ’ın karanlıklarına götürmek isteyenlerdir.

Dolayısıyla da laiklik, ekmek, su kadar önemlidir, gereklidir.

Demek ki arkadaşlar; Türkiye’nin bugünkü karanlıklara sürüklenmesinde bizim dışımızdaki tüm siyasi hareketlerin sorumluluğu vardır, suçu vardır. Tabiî hepsininki farklı oranda olmak üzere…

1960’lı yıllardan bu yana en kararlı ve bilinçli şekilde hep biz mücadele etmişizdir, Türkiye’nin dincileştirilmesine karşı; laikliğin, ABD işbirlikçisi bu hain güçler tarafından kerte kerte aşındırılıp ortadan kaldırılmasına karşı.

Ne yaparsınız ki, bunları durdurmaya gücümüz yetmedi.

Fakat, ileride yetecek. Halkımız anlayacak bizi. O zaman yetecek işte…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

13 Temmuz 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı