19 Aralık Cezaevleri Katliamını yapanlar
gün gelecek hesap verecek!
19 Aralık 2000 yılında bu ülkede, cezaevlerinde, Parababaları hükümetlerinin adına “Hayata Dönüş” dediği, devrimci tutsakları katletmeye yönelik bir operasyon gerçekleşti. 20 cezaevinde eşzamanlı olarak gerçekleştirilen operasyonun bilançosu: 2’si asker 32 kişi kurşunlanarak, yanarak, çeşitli gaz bombalarıyla zehirlenerek hayatını kaybetti, katledildi. 237 devrimci tutsak ağır yanık ve gaz zehirlenmeleriyle yaralandı.
Bizim yerli satılmışlar, gerçekleştirecekleri katliamları, yapacakları alçaklıkları gizlemek için yapacakları pis işin adı yerine tam tersi sevimli isimler koymayı ve halklarla dalgalarını geçmeyi ağababaları AB-D Emperyalistlerinden öğrenmişlerdir. Dünyanın başhaydudu 1991 yılının 16-17 Ocak’ında Irak’a ilk hava saldırısıyla başlattığı operasyona “Çöl Fırtınası” demişti. Bu hava saldırısı sırasında o an yerde hareket eden ne varsa parçalanarak yok edilmişti. Yine ABD’nin Ortadoğu’daki kaması-bekçi köpeği İsrail, Nisan 1996’da Güney Lübnan’a yaptığı operasyona “Gazap Üzümleri” demişti. Steinbeck’in bu güzel romanının adını kirletmişti. Çocuk, kadın, yaşlı-genç demeden Lübnan Halkını katletmişti. İşte operasyon isimleri ve işte o sempatik isimlerin gölgesi altında yapılan katliamlar…
19 Aralık Cezaevleri Katliamı’nın sebebi neydi, hatırlayalım: Parababaları, halkların en ileri unsurları olan devrimcileri cezaevleriyle yıldırmaya, korkutmaya, yok etmeye çalışır. Ancak devrimciler için, başta ömrünün 22,5 yılını cezaevlerinde geçiren Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı ve onun öğrencileri gelmek üzere, bunlar vız gelir tırıs gider. Bilindiği gibi, Kıvılcımlı Usta, bütün olumsuz şartlara rağmen cezaevlerini kızıl birer üniversiteye çevirmiştir. Parababaları tıpkı o yıllarda olduğu gibi 2000 yılında da, bugün de, yarın da cezaevlerini devrimci tutsaklar için yaşanılamaz yerlere çevirmek isterler. Devrimcileri kafaca ve bedence sakat bırakarak yok etmek isterler. Bu uygulamalarının somut bir uygulaması olarak 1990’lı yıllardan başlayarak F Tipi-Hücre Tipi cezaevi sistemini getirmek istediler. O dönem kamuoyunda geniş bir tepki gören bu projeye karşı, devrimci tutsaklar yapabilecekleri tek şeyi yaptılar ve bedenlerini ortaya koydular. Gün gün, damla damla eriyerek önce Açlık Grevine, sonra Ölüm Orucuna başladılar.
19 Aralık günü 20 cezaevinde eş zamanlı olarak Açlık Grevinde, Ölüm Orucunda olan ve zaten yürümeye bile takati olmayan devrimci tutsaklara karşı bir operasyon başlattı Parababaları. Devrimcileri diri diri yaktılar. Uzun namlulu silahlarla savunmasız insanları kurşunladılar. Gaz bombaları, sinir gazlarıyla zehirlediler. 30 devrimci tutsağı katlettiler. 237’sini yaraladılar. Bu arada kendilerinden 2 askeri de vurdular bu gözü dönmüşçe yürüttükleri katliamda. Operasyona 10 bin güvenlik görevlisi katıldı. Cezaevlerinde daha önce de katliamlar oldu ülkemizde ne yazık ki. Ama 12 Eylül Faşist Cuntası döneminde bile bu çapta bir katliam gerçekleştirememişti Parababaları.
F Tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve Operasyon sırasında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Ali Suat Ertosun’a 2004 yılında Tayyipgiller hükümeti kararıyla Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verildi. Gördüğümüz gibi, o dönemki hükümet başka bir hükümetti. Ama hükümetlerin isimleri önemli değil, önemli olan iplerin kimin elinde olduğudur… İpler Parababalarının elinde. İşte bu yüzden Tayyipgiller, katliamda oynadığı önemli rolden dolayı Ertosun’a Üstün Hizmet Madalyası vermeyi, kendi sınıfsal eğilimine uygun olduğu için, bir görev olarak yerine getiriyordu.
Bugün devrimci tutsaklar, zorla ve baskıyla F Tipi-Hücre Tipi cezaevlerine doldurulmuş olsa da; bu elbet geçici bir durumdur. Gün gelecek İşçi Sınıfımız ve Emekçi halkımız, Kürt kardeşlerimiz ve sivil-asker devrimci gençliğimizle, F Tiplerinden Silivri Zindanına kadar, zindanları yıkacak, devrimciler, yurtseverler özgür kalacak. Ve cezaevleri katliamının gerçek faillerinden ve devrimcileri, yurtseverleri bu zindanlara dolduranlardan elbet hesap sorulacak.
Hep deriz ya, bizde mürur-u zaman yoktur!
Bugün cezaevlerinde, hücrelerde insanlık onurunu dimdik ayakta tutan devrimci tutsaklar onurumuzdur. İnsanlığından başka her şeyini halkların kurtuluş mücadelesine adayan devrimciler yılmaz, yıldırılamaz. Devrimci iradeyi, cesareti, inancı ve bilinci hiçbir güç yenemez. Ne sizin F Tipleriniz, hücreleriniz, zindanlarınız, ne katliamlarınız…
Dünyada cezaevlerinde, güngörmez zindanlarda en uzun süre kalan devrimcilerden biri olan, en kanlı işkencelerden başı hep dik çıkan Hikmet Kıvılcımlı Usta, her cezaevi çıkışında devrimci kavgasına yalnızca bir çay içimlik mola verirdi. Ve sonra ver elini yeniden kavga… 18.12.2011
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Merkezi