AKP’nin Gak-Guk Devleti’nin “Özel” Yargısından Yeni Bir Nazi Operasyonu:
KCK BAHANESİYLE GÖZALTINA ALINAN AVUKATLAR
DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR!
AKP’nin “F Tipi” özel yetkili hâkim ve savcılarınca yürütülen, 22 Kasım 2011 günü başlayıp 24 Kasım’a kadar devam eden bir operasyon dalgasına yakından tanık olduk. KCK’nin önderlik kadrosunda oldukları ve Abdullah ÖCALAN’dan aldıkları talimatları örgüte ilettikleri iddiasıyla, gözaltına alınan avukatlardan 33’ü tutuklandı.
Bu operasyona neden “Nazi Operasyonu” adını verdik?
Çünkü Tayyipgiller’in en büyük şefi olan Tayyip Erdoğan, çok açık ve seçik bir şekilde “İmralı ile görüştük, görüşüyoruz, devlet görüşür, bundan sonra da görüşülecek, devlet ne yapacağını bilir” minvalinde açıklamalar yapmıştı, çok yakın bir süreçte.
Peki bu durumda, Tayyip’e hak olan, kutsal savunma hakkını yerine getiren avukatlara neden zül oluyordu?
Biz bunun cevabını onlarca kez açıkladık. Tayyipgiller için Hukuk, kendi pis çıkarlarını korumak, karşı çıkanları sindirmek, olmadı yok etmek için vardır. Bu anlamda Burjuva Hukuku içerisinde kazanılmış mevziler olan, 12 Eylül Faşizminde dahi ihlal edilememiş, değiştirilememiş şeklî de olsa bazı prensipler, bunlar tarafından sakız gibi çiğnenmektedir. İşte Son Anayasa Değişikliği de, böyle bir AKP Yargısı oluşturmak, daha doğru deyişle Yargıyı AKP’nin hukuk bürosuna dönüştürmek için bir düzenleme olmuştu. Ve tabiî bunu uygulayacak “F Tipi” bir “hâkim-savcı” ordusunu da “büro”nun yönetimine getirmekti amaç…
İşte bu çerçevede, Avukatlık Kanunu ile korunmaya alınan “Savunma Dokunulmazlığı”nı bir çırpıda çiğneyivermiştir son operasyonun uygulayıcıları.
Yine Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve “Havana Kuralları” olarak bilinen bildirgenin 22. maddesi hükmüne göre, hükümetler; “avukatlar ile müvekkilleri arasında meslekî ilişkiler kapsamındaki bütün haberleşme ve görüşmelerin gizli olduğunu kabul eder ve buna saygı gösterirler.”
Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca da, avukatın müvekkiliyle arasındaki ilişkiye girdiğini ifade ettiği evraklar, savcı tarafından incelenemez bile. Ancak mahkeme tarafından incelenir. Oysa biz, bu operasyon sürecinde avukat olarak bulunduğumuz bir meslektaşımızın ev aramasında; hukuka aykırı arama kararına, avukatın bilgisayarına kopyası alınmadan el konulduğuna, duruşma defterine hem de incelenerek el konulduğuna birebir şahit olduk. Üstelik de “duruşma defterinde toplantı yapılacağı yazıyordu” gerekçesiyle?! En trajikomik olanı ise, içerisinde “Newroz” ve “Partizane” isimli şarkıların bulunması sebebiyle “örgüt dokümanı” olmasından şüphe duyulan müzik CD’sine el konulmasıydı. İşte “İleri Demokrasi”nin “özel” savcılarının “hukuk” düzeyi!
Peki ne oldu avukatın müvekkili ile arasındaki ilişkinin gizliliğine?.. Bırakın bu gizliliğe saygı göstermeyi, bu gizlilikteki bilgilerin hukuksuz bir şekilde elde edilmesini ve bu bilgilerden hareketle avukatın sırf mesleğini icra etmesi sebebiyle “örgüt üyesi” olarak suçlandığı bir operasyonu yaşadık bu süreçte. Üstelik de iddia edilenin aksine bu avukatların çoğu Öcalan ile hiç görüşmemişlerdi.
Artık avukatların avukatlık yaptığı için, hâkimlerin-savcıların (gerçekten hâkim-savcı olanların!) hâkimlik-savcılık yaptığı için soruşturmalara-sürgünlere-gözaltılara tutuklamalara (Cihaner örneğinde olduğu gibi) maruz kaldığı, gazetecilerin gazetecilik yaptığı, doktorların doktorluk yaptığı, akademisyenlerin akademisyenlik yaptığı ve subayların subaylık yaptığı için tutuklandığı günleri yaşadık, yaşıyoruz. 12 Eylül hukuku bile bu kadarını yapamamıştı.
Bizler inanıyoruz ki, Halkların Kardeşliği şiarını söylemden maddeye geçirecek olan Gerçek Devrimcilerin önderliğinde kurulacak Halk Kurtuluş Cephesi, halklarımızı geri dönmemecesine Eşitlik-Özgürlük-Kardeşlik ülkesine götürecektir.
İşte o ülke kurulduğunda, emperyalistler ve her türden yerli uşaklarından, çektirdikleri tüm acıların, tüm saldırganlıkların ve baskıların hesabı gerçek Halk Mahkemelerinde sorulacaktır. Buna inancımız hiç eksilmeyecek. 26.11.2011
KURTULUŞ PARTİLİ HUKUKÇULAR