Yazık ki kötümser öngörümüz gerçek oluyor

Yazık ki kötümser öngörümüz gerçek oluyor

Tayyip’in, Suriye’den püskürtülen, çocukların bile başını kesen, canavarlaştırılmış Ortaçağcı Cihatçıları Türkiye’ye getireceği haber sitelerine düştü

Bizi izleyen arkadaşlar hatırlayacaktır: Geçen Cumartesi-24 Aralık’ta “Ufukta beliren kara felaket: Suriye Ordusu’nun püskürttüğü, insan kasabı, Ortaçağcı caniler, öyle görünüyor ki Tayyip’in korumasında Türkiye’ye doluşacaklar” başlıklı bir yazı yayımlamıştık.

Tayyip’le Emine’nin Kaçak Saray’da ağırladığı, “Halep’ten Suriye Ordusu’nun zulmü yüzünden kaçıp Türkiye’ye sığındı bu aile”, denilerek ağırladığı bir eşle üç çocuğunun görüntülerini konu etmiştik. Kaçak Saray’da “Esad zulmüne uğramış, mağdur ve mazlum” görünümlü şahsın aslında Halep’te her türden canavarlığı yapan, otomatik tüfeklerle kendi gibi caniler arasında ve evinde pozlar veren tipik bir Ortaçağcı savaşçı olduğunu konu etmiştik.

Cihatçılık günlerinin medyada yayımlanan ve onun, IŞİD’cilerden zerrece farklı olmayan bir Nusra’cı olduğunu gösteren fotoğraflarını da koymuştuk. Ve demiştik ki; Tayyip, önümüzdeki günlerde ya da aylarda Suriye Ordusu’nun Halep’ten ve İdlib’den püskürttüğü 14.500 Ortaçağcı Cihatçıyı Türkiye’ye getirip halkımızın arasına salacaktır. Ve kendi iktidarına karşı en ufak bir halk muhalefetinde silahlandırdığı hüloogg’cularıyla birlikte bunları da silahlandırıp halkımızın üzerine sürecektir, demiştik. Aradan iki gün geçti sadece. Pazartesi günü, yani 26 Aralık’ta ABC gazetesinde şu haber güm diye düştü:

“AKP, Suriye ordusunun Halep’ten kovduğu cihatçı çeteleri Türkiye’ye getiriyor!

“Suriye ordusunun Halep’i cihatçı çetelerden temizlemesinin ardından buradan İdlib’e geçen teröristler aileleriyle birlikte Türkiye’ye getirilecek.

“Suriye ordusunun aylar süren kuşatmanın ardından Halep’i kurtarmasının ardından burada bulunan cihatçılar El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’nin kontrolü altındaki İdlib’e geçmişti. AKP iktidarı da Kızılay ve cihatçılara yakınlığıyla bilinen İHH aracılığıyla İdlib’e geçen cihatçılar ve ailelerine Türkiye sınırında çadırkent kurmuştu.

“HALEP’TEN SONRA SIRA İDLİB’DE!

“Halep’i kurtaran Suriye ordusunun kısa bir süre içerisinde Nusra Cephesi’nin elindeki İdlib’e operasyon başlatacağı belirtiliyor. Rusya ve Suriye’nin Türkiye’nin talebi doğrultusunda şimdilik İdlib’e yönelik ağır bombardıman düzenlemediği iddia ediliyor.

“CİHATÇILAR TÜRKİYE’YE GETİRİLECEK

“Al Jazeera’den Esra Göksedef’in haberine göre, Halep’ten İdlib’e geçen cihatçılar ve aileleri yarından itibaren Türkiye’ye geçmeye başlıyor. Ailelerin barınma merkezlerine yerleştirileceği, cihatçıların ise Cerablus ve Çobanbey üzerinden El Bab’a geçerek ‘Fırat Kalkanı’ operasyonuna katılacakları belirtiliyor.

“Türkiye’nin İdlib’de ÖSO’cular ile Nusra Cephesi üyelerinin ayrıştıracağı iddia edilse de, Nusra Cephesi’nin kontrolündeki kentte bu ayrışmanın nasıl gerçekleştirileceği belirsiz.

“Bazı ÖSO’cu liderlerin Türkiye’ye geçtiği belirtilirken, İdlib’den Türkiye’ye geçecek cihatçı gruplarının arasında Halep’te 12 yaşındaki Filistinli bir çocuğu kafasını keserek katleden Nureddin Zengi Tugayı’nın yanı sıra Türkmen Mehmed Fatih, Muntasır Billah ve Sultan Murad Tugayları’nın bulunduğu belirtiliyor.” (http://www.abcgazetesi.com/akp-suriye-ordusunun-halepten-kovdugu-cihatci-ceteleri-turkiyeye-getiriyor-38280h.htm)

El Jazeera’nin haberinde, baş kesen ve her türden canavarlığı gözünü kırpmadan eden bu insanlıktan çıkarılmış CIA-Pentagon Dincisi Cihatçıların Türk Ordusu’yla birlikte El Bab’a gönderileceği söyleniyor. Fakat bu, bizce bu canavarların tümünü kesinlikle kapsamaz. Ancak az bir bölümü Türk Birliğiyle oraya yönelebilir. Çünkü onların da motivasyonu düştü artık. Suriye’de bundan böyle kendilerine bir yer olmadığını gördüler. Daha doğrusu, yaptıkları ihanetle artık orada kalamayacaklarını anladılar. Zaten, zafer umutları da yüzde yüze yakın oranda yitirilmiş oldu.

Rus Hava Kuvvetlerinin aktif vuruşları, ağır darbeler indirişleri, Suriye Ordusu’nun da karadan büyük bir güven ve heyecanla savaşıp ilerleyişi, bunların psikolojilerini darmadağın etti. Artık kaçıp canlarını kurtarmanın telaşına düşmüştür bunlar. Zaten de Suriye Ordusu’yla anlaşarak ve silahlarını tümüyle orada bırakarak Suriye Ordusu’nun tedariklediği otobüslere bindirilip onun gözetiminde gönderildiler ya da getirildiler İdlib’e.

Teslim olmuş bu Ortaçağcı güruh, artık bir daha mevzi tutup başarılı bir savaş veremez.

Kaldı ki, El Bab sonrasında da bunların tümüne yakın bir bölümünün getirileceği yer Türkiye’dir. Bunu hem Tayyip isteyecektir, hem de kendileri. Kendileri, Tayyip’in korumasında ve beslemesinde beleş bir yaşam sahibi olacaklardır. Tayyip’se, gerekli gördüğü anda, kendisi adına savaşacak, savaş deneyimine sahip, her türlü silahı kullanma tecrübesine sahip ve insan katletmeyi bir kuşu vurmak kadar ya da bir tavuğu kesmek kadar sıradan, basit bir iş olarak gören canavarlar güruhuna, ordusuna sahip olmuş olacaktır. Yani paramiliter bir güç edinmiş olacaktır.

Hep söylediğimiz gibi, Kaçak Saraylı Reis ve onun AKP’gilleri, vatana ihanet, savaş suçu, trilyonlarca doları bulan kamu malını iç etme gibi en ağır suçlar da dahil olmak üzere TCK’de yer alan, tanımlanan ve müeyyidesi belirlenen hemen tüm suçları onlarca, yüzlerce defa işlemiş bulunmaktadırlar.

İktidardan tekerlendikleri anda, anında çelik bilezikle tanışacaklarını ve hukuku baz alan bağımsız mahkemeler önüne çıkarılacaklarını adları gibi bilmektedirler.

Bu sebepten, bunlar işlemiş oldukları suçlar kadar, hatta daha fazlasını ve de her türdenini işleyerek iktidarda kalmaya çalışacaklardır. Onlar için siyasetteki stratejik hedef, ne olursa olsun iktidarda kalmaktır artık. İktidardan yuvarlanmak, Cehennemin Gayya Kuyusuna düşmek kadar korkutucu görünmektedir onlara.

İşte bu sebeplerden dolayı, Kaçak Saraylı Reis ve avanesi, her yolu deneyecek, her ihaneti edecek, her türden cinayeti işleyecek ama iktidarda tutunmaya çalışacaktır. İktidarını sürdürmeye uğraşacaktır.

Gezi İsyanı’mız günlerinde de aslında Tayyip, iç savaş çıkarıp isyancıları katlederek ezmeyi, sindirmeyi düşünmüş ve istemişti aslında. Bunun çok açık iki belirtisi, daha doğrusu kanıtı vardır.

Birincisi; meşhur “Kabataş yalanı”dır. O, sıradan bir yalan değildir.

Nasıl bir iddiada, daha açığı iftirada bulunmuşlardı o zaman?

“Kabataş’ta çocuk arabasındaki bebeğiyle birlikte yolun karşısına geçmeye çalışan türbanlı bacıma deri pantolonlu, başları bandanalı, belden üst yanları çıplak, 80’le 100 arası kişi saldırmıştır. Hatta bazıları, üzerine işemiştir bacımın. Bir kısmı da itip kakmıştır.”

Böylesi akıl, mantık ve vicdan ötesi bir yalan ve iftira, İblis’e bile dudak uçuklatır.

Neyi amaçlamaktadır, bu çılgın kışkırtma?

Mütedeyyin insanlarımızı edindiği ya da ele geçirdiği her türden silahla Gezi Direnişçilerinin üzerine saldırtmayı, katliamlar yaptırtmayı. Bu iftira başka hiçbir anlama gelmez.

Fakat, Kıvılcımlı Usta’nın da belirttiği gibi, bu millet, dünyanın en hoşgörülü milletidir. Bu canice planlanan ve öne sürülen iftiranın provokasyonuna gelmemiştir kesinlikle. Çünkü inanmamıştır bu iğrenç yalana.

Ayrıca da, Gezi Direnişçilerinin masumiyetini bütün önyargılarına rağmen az da olsa sezebilmiş, görebilmiştir. Onların eğer bir suçu olmuş ise, bunu polis, savcılar, mahkemeler halleder. Benim işim değil onlarla uğraşmak, diye düşünmüştür.

Tayyip bununla yetinmemiş, “Dolmabahçe Camii Yalanı”nı da öne sürmüştür. “Geziciler, Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’ne ayakkabılarıyla girmişler, orada içki içmişler, başka da kızlı erkekli oturmuşlar vs…”

Şöyleydi konuşması:

“Dolmabahçe Camii, Bezm-i Alem Camii… Ayakkabılarla camiinin içine gireceksiniz, orada içeceksiniz ve bu ülkenin dini mabedlerine karşı bu saygısızlığı yapacaksınız…

“Ne adına?

“Çevre adına…

“Camiinin müezzinini tehdit edeceksiniz, ondan sonra farklı şekilde konuşturacaksınız ve böyle bir şey olmadı…

“Ne olmadı ya, bütün görüntüler elimizde. Ve Cuma günü, arkadaşlarımız bunları görüntüleriyle vereceğiz” (https://www.youtube.com/watch?v=BmK8GzrSAQg)

Tayyip’in Cuma günü vereceklerini söyledikleri görüntüler, bildiğimiz gibi, hiç verilemedi bugüne dek. Çünkü yoktur öyle bir görüntü. Tayyip’inki bir iç savaş kışkırtmasıydı. Korkunç, kanlı bir provokasyon amaçlamasıydı, insanlarımızı birbirine kırdırma riyakârlığıydı, fitneciliğiydi.

Tayyip yalnız kalmadı, bu iftira atma ve provokasyon yapma işinde. İşte onun “Adalet Bakanı” Bekir Bozdağ da anında girdi topa. O, daha da boyutlandırdı, iğrençleştirdi fitneciliği:

“Camiye giren göstericiler, bira kutularını, sigara izmaritlerini yere attılar, kızlı erkekli uygunsuz şekilde cami içinde oturdular.”  (http://everywheretaksim.net/tr/tag/bezmi-i-alem-valide-sultan-cami/)

Bunlar, sıradan işler değil, arkadaşlar. Bu aşağılık, iğrenç yalanlar, iftiralar doğrudan ve yüzde yüz kesinlikte iç savaş kışkırtıcılığıdır. Kutsal değerleri kullanarak halkı birbirine kırdırmayı hedefleyen kışkırtmalardır. Bunlardan dolayı da Kaçak Saraylı Reis ve onun AKP’gilleri kesinkes yargılanacaklardır.

Yine hatırlanacaktır, arkadaşlar. Cami’nin imamı ve müezzini bu iftiraları tereddütsüz ve kesin biçimde reddettiler. Hayır, dediler. Biz Müslümanız. Yalan söyleyemeyiz. O iddia edilenlerin hiçbiri olmadı camimizde. Gezici gençler, yanlış hiç bir şey yapmadılar, camimiz içinde ve dışında. Sadece yaralılarını tedavi ettiler. Bunu da sağlık görevlileri yaptı. Bu yapılan da bir ibadet yeri olan camimizin konumuna ve işlevine tümüyle uygundur…

Bildiğimiz gibi, namusluluklarından dolayı, Gerçek Müslüman oluşlarından dolayı, ya da Kaçak Saraylı Reis ve onun AKP’gilleri gibi Muaviye-Yezid Dincisi olmayıp Kur’an Müslümanı oluşlarından dolayı, sürüldüler bu saygıdeğer İmam ve Müezzin. Yani cezalandırıldılar, başka yerlere sürülerek.

Kabataş’ın da, aradan bir yıl civarında bir zaman geçtikten sonra, gerçek görüntüleri çıktı meydana. Yayınlandı medyada. Tayyip ve AKP’giller’in iddialarının tümüyle yalan olduğu, Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini olan “Kabataş Gelini”nin herkes gibi, önünde çocuk arabasıyla yolun bir yanından öbür yanına geçtiğini ve hiç kimsenin ona karşı herhangi bir hareketinin olmadığını en kesin biçimde ortaya koyuvermişti bu görüntü.

Ama, Kaçak Saraylı’da ve onun AKP’gilleri’nde utanacak yüz mü var…

Birkaç ay önce yine aynı yalanı tekrarlamaktan geri durmadılar. Hüloogg’cularımız yiyor bunu. Zaten amaç da bu. E, o zaman niye tekrarlamayalım, dediler herhalde…

Sadece Tayyip değil, Elif Çakır ve Halime Kökçe adlı damardan yandaş iki sözde yazar da aynı yalanı ve iftirayı tekrarlamaktan kendilerini alamadılar. Yazık…

İşte Türkiye’yi bu ruhiyattaki, bu yapıdaki insanlar yönetiyor, arkadaşlar. Felaketimiz burada. Bunlarda herhangi bir insani değer ve duygu bulamazsınız.

Acımasızdırlar, her türden iftirayı atmaktan ve kötülüğü etmekten asla çekinmezler.

İşte bu sebepten, Kaçak Saraylı Reis ve onun AKP’giller’i, önce de söylediğimiz gibi, iktidarı sessiz sedasız bırakıp köşelerine çekilmeyi zinhar kabul etmeyeceklerdir. Onlar iktidara mecburdurlar. Çünkü, iktidarlarını sürdürdükleri sürece işledikleri onca suçtan kaçabileceklerdir. Çelik bilezikten ve hukuka bağlı ve bağımsız mahkemeler önüne çıkmaktan kendilerini kurtarmış olabileceklerdir. Düştükleri anda işleri bitiktir. Bunu adları gibi bilmektedirler.

Özetlersek, arkadaşlar; bunlar, işte iktidarda kalabilmek için yandaşlarını kışkırtarak çıkarttıkları bir iç savaşta Suriye’den getirdikleri eli kanlı on binlerce, hatta yüz binlerce masum insanın kanını içmiş bu insanlık dışı canavarları da yandaşlarıyla birlikte kendi saflarında halkın üzerine sürmekten asla geri durmayacaklardır. Bunda tereddüt dahi etmeyeceklerdir.

İşte böylesine bir cehennemcil karanlığa ve felakete sürüklenmiştir ülkemiş bugün, ne yazık ki. Bu cehennemden çıkış, kuşkusuz kolay olmayacaktır. Ama sonunda mutlaka çıkılacaktır.

Her zulüm sahibi gibi, her hainler topluluğu gibi, iktidarı gibi, bunların da sonları muhakkak gelecektir.

Tarihse bunları, en büyük katliamcılar, hainler, vatan millet ve halk düşmanları arasında gösterecektir. Adlarını oraya yazacaktır. Bu şimdiden kesinleşmiş durumdadır.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

29 Aralık 2016

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı