Sefalet Ücretini Protesto ederken de yalnızdık

asgari-ucret_hkp2017 yılı için “Asgari Ücreti” daha doğru bir tanımlamayla “Sefalet Ücreti”ni belirleyecek komisyon ilk toplantısını bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında gerçekleştirdiği sırada protesto ettik.

Ankara İl Başkanımız Av. Sait Kıran’ın okuduğu basın açıklamasında, Asgari Ücretin sefalet ücreti olduğunu haykırdık.

“İşsizliğe Pahalılığa Zamma Zulme Son”, “İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP’giller Halka Hesap Verecek”, “Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız” sloganlarımızla Sefalet Ücretini belirleyecek komisyona sesimizi haykırdık.

“Sizin Zenginliğiniz İşçiden Çaldıklarınızdır”, “Sefalet Ücretine HAYIR” dövizlerimiz ve Parti Bayraklarımız eşliğinde; AB-D Emperyalistlerinin, onların örgütleri Dünya Bankasının, Parababalarının ve Meclisteki Amerikancı 4’lü Çetenin İşçi Sınıfımıza, Halklarımıza hiçbir hak vermeyeceğini, bunun onların fıtratına uymadığını, onların kene gibi emekçilerin kanlarını emerek semirdiğini haykırdık. Ve bundan sonrada sesimiz yettiğince, soluk aldıkça haykırmaya, direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz.

HKP Ankara İl Örgütü

Sefalet ücreti değil
İnsanca yaşanacak ücret!

2017 yılı için asgari ücreti daha doğru bir tanımlamayla sefalet ücretini belirleyecek komisyon ilk toplantısını bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştiriyor. Geçmiş yıllara baktığımızda bu görüşmelerin bir orta oyunundan ibaret olduğunu görürüz.

Özellikle büyük artış olarak kamuoyuna lanse edilen 2016 yılı asgari ücretinin nasıl bir süreç sonunda belirlendiğini hatırlayalım:

AKP’giller, 7 Haziran seçimleri öncesinde, beyin hasarına uğratılmış kitlesine, insanca yaşanacak bir ücret talebini dile getiren Emekçileri, Sendikaları; “kaynağı nerden buluyorlar, istihdamı düşünmüyorlar, işyerleri kapanınca ne yapacağız, asgari ücreti belirleyen hükümet değil iş çevreleridir”  diyerek meydanlarda yuhalatıyordu. 7 Haziran seçimleri AKP’giller açısından yenilgiyle sonuçlanınca, alavere, dalavereyle, Meclisteki Amerikancı diğer üç partinin katkılarıyla 1 Kasım’da seçimler yenilendi ve AKP’giller, “asgari ücreti net 1300 lira yapacağız ve taşerona kadro vereceğiz”  vaatleriyle 1 Kasım Seçimlerinden tek başına iktidar olarak çıktılar.

Asgari Ücreti 1.300-TL yaptılar. Ancak çok kısa bir süre sonra anlaşıldı ki, Asgari Geçim İndiriminin eklenmesiyle birlikte Asgari Ücret 1.300-TL’ye ulaşıyordu. Her Temmuz ayında yapılan artışlar da kaldırılmıştı. Ayrıca vergi kesintileri nedeniyle de asgari ücretli 1.300 Lirayı sadece 9 ay alabilmişti. Tabiî ki taşerona kadro sözünün sadece bir palavradan ibaret olduğu da ortaya çıkmış oldu. 2016 yılı asgari ücreti yani sefalet ücreti, tam bir ortaoyunu ile sonuçlanıyordu.

Gelelim Parababalarının, AKP’gillerin ve sarı sendikaların oynayacağı 2017 yılı asgari ücretini yani sefalet ücretini belirleme ortaoyununa…

İlk olarak iktidar kanadından yapılan açıklamalara bakalım:

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci: “İstemenin sonu yok biliyorsunuz, ama ekonominin realitelerini de unutmamak lazım. Milli gelirine oranla, dünyada en yüksek asgari ücreti olan ülkedeyiz”.

AKP’giller özetçe; 2016 yılında seçim nedeniyle, vermek zorunda kaldığımız zammı biz iktidarda olduğumuz sürece bir daha zor görürsünüz, diyor. Kaldı ki, büyük bir şaşaa ile lütfettikleri 1.300-TL, kendi kurumları TÜİK’in bile belirlediği rakamın çok çok altında.

Şimdi de Parababalarının yani işverenlerin açıklamalarına bakalım:

“Asgari Ücret Tespit Komisyonu yarın ilk toplantısını yapmaya hazırlanırken, masada işverenleri temsil eden Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), bu konudaki görüşünü netleştirdi. TİSK’in hazırladığı çalışma raporunda asgari ücret ve işgücü maliyetlerine ayrı bir bölüm ayrıldı. 2016 yılında asgari ücretin yüzde 30 artırıldığı belirtilen bu bölümde, artış oranının çalışma barışını ve toplumsal iş sözleşmesi düzenini de olumsuz etkilediği vurgulandı.

“3 BİN 500 TL’LİK MALİYETİ

“Aylık bin 647 TL’lik brüt asgari ücretin toplu iş sözleşmesi uygulanmayan işyerlerinde işverene maliyetinin ayda bin 865 TL olduğu, toplu iş sözleşmesi yapılan yerlerde ise ek ödemelerle birlikte 3 bin 512 TL’ye çıktığı belirtilen raporda şu öneride bulunuldu: Tüketici enflasyonu yüzde 8.8, üretici enflasyonu yüzde 5.7 iken, yüzde 30 artırılan asgari ücret işletmeleri sarstı. Maliyetlerdeki genel yükseliş ve karlılıktaki azalış dikkate alınarak 2017 yılında asgari ücret artışı yapılmamalıdır.

“Hesaplamalarda TÜİK verilerine itibar edilmelidir.  Genç işsizliğinin önemli bir sorun yarattığı ülkemizde, asgari ücrette yaşa göre farklılaştırma uygulamasının kaldırılması hatalı olmuştur.  AB’ye üye ülkelerdeki uygulamalar paralelinde, genç işgücünde artan işsizliği engellemek ve gençlerin işe alınmasını kolaylaştırmak için 21 yaşını doldurmayanlara daha düşük asgari ücret düzeyi tespit edilmelidir.” (http://www.hurriyet.com.tr/patron-sifir-zam-istiyor-40296750)

İşverenler yani parababaları cephesine kalsa; kıdem tazminatını da sendika hakkını da, işçi sınıfımızın canı kanı pahasına, yıllarca verilen mücadele ile elde ettiği kazanımları tümüyle ortadan kaldıracaklar. Onlara kalsa işçileri ortaçağın köleleri gibi karın tokluğuna çalıştıracaklar. Aslında bunun için AKP’gillerle birlikte bu hakları budamak için hatırı sayılır mesafeleri de katediyorlar. İşte kiralık işçi yasası bunun en somut örneği.

Son olarak masanın diğer tarafında, sözde işçileri temsil eden ama kendilerine bu ortaoyununda, asgari ücret tespit komisyonun sonuçlarına şerh düşmek rolü verilen TÜRK-İŞ’in açıklamalarına bakalım:

TÜRK-İŞ Araştırmasının Kasım 2016 ayı sonucuna göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.416,83 TL,  gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 4.615,10 TL olmuştur.

Her ay bu verileri yayınlayan TÜRK-İŞ’in istediği rakamsa, TÜİK’in geçen yıl komisyona sunduğu rakam olan 1.600 lira. Yazık, çok yazık… Kendini işçi sendikası olarak tanıtan bir sendika en baştan işçilerin açlık sınırında yaşabileceği bir rakama razı oluyor. Bir sendikanın başı sarı gangster sendikacılar tarafından bağlanırsa, emekçilerin çıkarına, hayrına bir şey beklenemez. Yaşananlar budur maalesef.

Yine TÜİK’in açıklamasına göre “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2015 En yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay % 46,5. Nüfusun en düşük gelir grubunu oluşturan yüzde 20’lik dilimin milli gelirden aldığı pay uzun süredir yüzde 6 civarında.”

Gelir dağılımındaki adaletsizlik görüldüğü gibi, Devletin kendi kurumu tarafından ortaya serilmiş durumda. Resmi rakamlara göre bile %11,3 olan, gerçekte ise bunun en az iki katı olan işsizlik ordusu, bu sefalet ücretine bile sahip olmadan yaşamaya çalışan milyonların varlığının bir göstergesidir. Birde Türk Lirasının dolar karşısında adi bir pula dönüşmesi de, asgari ücretlinin alım gücünü en az 250 lira kadar da düşürmüştür. Maalesef her zaman olduğu gibi doların yükselişinden kaynaklı yaşanan ekonomik krizin sonuçları yine başta işçi sınıfımız olmak üzere emekçi halkımıza fatura edilecektir.

Başı sarı sendikacılarla bağlanan, sendikal örgütlülüğü yok edilen, sendikalı işçi sayısı 5 milyonlardan 500 binlere düşürülen, İşçi sınıfımız örgütsüzlüğünün bedelini, çoluk çocuklarıyla birlikte, yoksulluk cehenneminde bile değil, açlık cehenneminde yaşamaya çalışarak ödemektedir.

Bir taraftan Kaçak Saraylarda kilosu 4.000 liradan çaylar içiliyor. Ama diğer taraftan açlıktan bebeler ölüyor, işsizlikten insanlar kendini yakıyor. Emekçi Halkımız en karanlık, an acılı günlerini yaşıyor. Bir tarafta lale devirlerini aratacak bir debdebe, diğer tarafta ortaçağ karanlıklarını aratacak bir sefalet.

Ama bu karanlık günleri de yaracağız, aydınlık, insanın insanca yaşayacağı günlere kavuşacağız. Başta işçi sınıfımız, Emekçi halkımızla birlikte başaracağız.

Değerli halkımız;

Unutmayalım. Hak verilmez alınır!

Mecliste bulunan Emekçi düşmanı, Amerikancılık ortak paydalı, 4 burjuva partisinden,  İnsanın insanca yaşayacağı bir ülkeyi yaratmalarını beklemek, ölü gözünden yaş beklemeye benzer.

Bu, Devrimci Sınıf Sendikacılığını rehber edinen, Türkiye işçi sınıfı tarihine işgal grev direniş hediye eden gerçek işçi önderleriyle gerçekleşir.

Bu, Halkın iktidarıyla gerçekleşir. Halkın İktidarı da Halkın Kurtuluş Partisiyle gerçekleşir.

Bu yüzden gün Halkın Kurtuluş Partisi saflarında, gerçek işçi sınıfı devrimcileriyle mücadele günüdür.

İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!
İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek!

06.12.2016

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi