Halkın Kurtuluş Partisi, avukatları aracılığıyla, AKP’giller hakkında FETÖ’ye yardım yataklık eylemlerinden dolayı suç duyurusunda bulundu. AKP ile FETÖ’nün eylem ve amaç birliği halinde bugünlere geldiğini delilleriyle ortaya koyan Kurtuluş Partili Hukukçular; 17-25 Aralık’ın milat olamayacağını, FETÖ’nün bundan önce 2004 tarihinde “milli güvenlik aleyhine yapı” olarak tespit edildiğini, AKP’nin ise kuruluşundan bu yana FETÖ’ye “ne istedilerse verdiklerini” ifade ederek, yürüyen tüm FETÖ soruşturmalarının bu yönden derinleştirilmesini talep ettiler. Geçtiğimiz günlerde basında çıkan, AKP milletvekillerinin Fetullah Gülen ziyaretinin fotosunu da delil olarak dilekçe ekinde sunan HKP avukatları, Bülent Arınç’ın 2013’de Fetullah Gülen buluşmasıyla ilgili basına verdiği “dışarıdan değil, içeriden bir görüşme” beyanındaki örgütsel ilişki ikrarına da değindiler.
Suç duyurusunun tam metni:
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
ANKARA
Suç Duyurusunda Bulunan
Müşteki : Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sok. No: 24/15- Kızılay/ANKARA
V e k i l l e r i : 1- Av. Orhan ÖZER – Konya Barosu
2- Av. Metin BAYYAR – Ankara Barosu
3- Av. F.Ayhan ERKAN- İstanbul Barosu
4- Av. A. Serdar ÇINGI – İstanbul Barosu
5- Av. Tacettin ÇOLAK- İzmir Barosu
6- Av. Sait KIRAN – Ankara Barosu
7- Av. Ferit ÇÖÇE –Adana Barosu
8- Av. Halil AĞIRGÖL – Bursa Barosu
9- Av. Azime Ayça OKUR – Ankara Barosu
10- Av. Pınar AKBİNA- İstanbul Barosu
11- Av. Doğan ERKAN- Ankara Barosu
Ortak Adres : Necatibey Cad. Sezenler Sok.No:4/15 Sıhhiye-Ankara
Ş ü p h e l i l e r : 1- Recep Tayyip Erdoğan
2- Abdullah Gül
3- Mehmet Ali Şahin
4- Cemil Çiçek
5- Abdülkadir Aksu
6- Vecdi Gönül
7- Hilmi Özkök
8- Necdet Özel
9- Hulusi Akar
10- Ahmet Davutoğlu
11- Binali Yıldırım
12- Bülent Arınç
13- Efkan ALA
14- Ekteki resimden tespit edilecek mevcut ve eski
milletvekilleri
15- Suça karıştığı tespit edilecek 2002- 2014 yılları
arasındaki tüm kabine üyeleri ile milletvekilleri ile diğer
devleti temsil makamını işgal edenler.
Suç İsnadı : Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine
başka düzen getirmeye teşebbüs (TCK’nin 309/1 maddesi), Bu suça yardım ve yataklık
(TCK’nin 39. maddesi),
Suç Tarihi : 2002 – 2016 yılları arası.
İstemin Özü : Aşağıda açıklayacağımız gibi, 2002 den bu yana devleti
yönetenlerin, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün işlediği suçlara
yardım ve yataklık eylemlerinden haklarında kamu davası açılması
için soruşturmaya şüpheli olarak dahil edilmesi istemidir.
Olay ve Açıklamalar :
1- Bilindiği gibi 15 Temmuz 2016 gecesi AKP iktidarıyla el ele vererek Ordu içine
sinsice yerleştirilen Fethullah Gülen tarikatına bağlı askerlerin, mevcut iktidarı devirmeye
yönelik bir harekatı oldu. Bu harekat sırasında yüzlerce insanımız katledildi, yaralandı. Bu
harekatın, Fethullah Gülen cemaati (Fethullahçı Terör Örgütü) tarafından yapıldığı yetkililer
tarafından açıklandı. Bu olay nedeniyle Türkiye çapında Adli soruşturmalar yürütülmekte;
Orduda, MİT’te, Yargıda, Poliste, Milli Eğitimde, Üniversitelerde geniş çaplı tutuklamalar
yapılmış bulunmaktadır. Ve tutuklamalar hâlâ da devam etmektedir.
FETÖ’yle ilgili diğer soruşturmalar da, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
yürütüldüğü için işbu suç duyurusu dilekçemizi, savcılığınıza sunmak gerekmiştir.
2- 15 Temmuz harekatında bulunmak ve FETÖ yönetici ve üyesi olma iddiası ile
suçlanarak tutuklananların, görevden uzaklaştırılan ve açığa alınanların sayısının yüz binleri
aştığı belirtilmektedir. Ordu’da General, Amiral ve subayların yarısının, FETÖ’cü olduğu
açıklanmaktadır. Adliye öyle, Polis öyle, Milli Eğitim öyle, Üniversiteden Mülkiye’ye varana
kadar öyle, MİT öyle. Bunun ne kadar vahim bir tablo olduğu açıktır.
Elbette FETÖ’nün bu soruşturmaya konu örgütlenmesi bir anda zuhur eden bir
olay değildir. Bunu herkes gibi Yargı da çok iyi bilmektedir. AKP iktidarları 2002 yılından
bu yana, Fethullah Gülen Cemaatiyle eylem ve amaç birliği içinde bu sonucu hazırlayan suç
ortağıdır. Hukuki deyimle, soruşturma konusu suçun icra hareketlerini birlikte
işlemişlerdir. Harekat sadece bir sonuçtur. Bize göre AKP iktidarları ve haklarında suç
duyurusunda bulunduğumuz şüpheliler, meşru hukuk sistemini hiçe sayarak, adeta bir
çete hukuku uygulayarak, FETÖ’yle (çetesiyle) bu suçu “Birlikte İrtikap Eden” asli
faildirler. En azından suçun işlenmesine yardım ve yataklık edenlerdir. Ta ki aralarında,
17-25 Aralık 2013’deki güç ve paylaşım savaşı çıkana kadar. Ancak o tarihe kadar geçen
12 yıl içinde suçun icra hareketleri tamamlanmış, FETÖ Örgütü kalkışma gücüne
ulaşmıştır. Olay bu tarihsel süreç içinde ele alınmadığı sürece, gerçek suçlulara ulaşmak bize
göre mümkün değildir.
3- Haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz, yıllarca ülkeyi yöneten Recep Tayyip
Erdoğan, AKP hükümetlerinin ana politikalarını ve “cemaatle” işbirliğini belirleyen ana
şüphelidir. 2002 yılından bu yana görev yapan Başbakan ve Kabine üyeleri, eski
Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök, Necdet Özel,
halen Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar da aşağıda açıklanacağı üzere, soruşturmaya
konu suçun işlenmesine yardım ve yataklık eden şüphelilerdir. Bunlar “Cemaatle” yani
FETÖ örgütüyle, AMAÇ VE EYLEM BİRLİĞİ içinde 12 yıl devleti birlikte
yönetmişlerdir.
a-) Amaç Birliği içinde ortak çalışmışlardır:
“Cemaat”in ya da FETÖ’nün amacı, sanırız uzun açıklamaya gerek olmayacak şekilde
açıktır: Laik Cumhuriyeti yıkarak yerine, kendisinin şeyhliğinde bir din devleti
kurmaktır. Bu hususun soruşturma dosyanızda da açıklığa kavuştuğu inancındayız.
AKP’nin de aynı şekilde, siyasi parti mücadelesi veriyormuş görüntüsü içinde, Laik
Cumhuriyet’e karşı savaş açtığı, kerte kerte laik Cumhuriyeti ortadan kaldırarak, laik
Cumhuriyetin tüm mirasını, geleneklerini, kültürünü ortadan kaldırıcı icraatlarda
bulunduğu, kimsenin gizleyemeyeceği bir gerçektir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’ne verdiği
İddianamesi ve ekleri ile Anayasa Mahkemesi’nin “AKP, LAİKLİK KARŞITI
EYLEMLERİN ODAĞI durumundadır” şeklindeki kararı bunu net olarak ortaya
koymaktadır.
Esasen AKP’nin bir numaralı lideri Recep Tayyip Erdoğan; “Hem laik hem
Müslüman olunmaz. … mümkün değil ikisinin bir arada olması”, “Demokrasi bizim için
bir amaç değil araçtır” diyerek geldi AKP Genel Başkanlığına ve Başbakanlığa. 14 yıllık
iktidarları döneminde de, Laik eğitimi bitirdiler, Laik Cumhuriyetin tüm kazanımlarını bir bir
yok ettiler. Bunu da FETÖ yapılanmasıyla elbirliğiyle gerçekleştirdiler.
Laik Cumhuriyette, devlet içinde bir dini cemaatin yeri olabilir mi? O cemaatin
devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olmasına izin verilebilir mi? O cemaat
adamlarının kamu kurum ve kuruluşlarına, MİT’ine, Ordusuna, Polisine, Yargısına,
Eğitimine ve hatta kendi partisinde milletvekili, Bakan olmasına izin verilebilir mi?
Kısaca Devlet yönetimine ORTAK YAPILABİLİR Mİ? Bunun tek açıklaması vardır. O da
AMAÇ BİRLİĞİ İÇİNDE OLMALARIDIR. YANİ LAİK CUMHURİYETİ ORTADAN
KALDIRMAK VE DİN ESASINA DAYALI DEVLET YAPISI OLUŞTURMAKTIR,
AMAÇLARI.
Burada 25 Ağustos 2004 tarihli, altında bu suç duyurusu şüphelilerinin bir çoğunun
da imzası bulunan MGK kararını da aktarmak gerekmektedir. Devletin güvenliğiyle ilgili bu
kararda; “Fethullah Gülen hareketi devlet için tehlikedir. Bununla ilgili önlem alınması
gerektiği” kararı alınıyor. Bu karar tüm Devlet kurumlarını ve hükümeti bağlayıcı bir
karardır. Ancak AKP ve onun hükümetleri, sanki böyle bir karar yokmuş gibi, kararı sümen
altı yaparak, FETÖ cemaati ile aynı amaç doğrultusunda birlikte çalışmaya devam etmişler,
bu örgütün devlet içinde palazlanıp gelişmesine yardım etmişlerdir.
Ceza Hukukunda “KAST”, aynı amaç için irade birliği içinde olmayı gerekli kılar.
Olayımızda ise bu amaç birliğinin varlığı açıktır.
b- Eylem Birliği İçinde Çalışmışlardır:
AKP Hükümetleri döneminde:
– Devletin bekası kabul edilen Kurumlarına (MİT, ORDU, POLİS,
YARGI VE EĞİTİM başta olmak üzere), Fethullah Gülen’in imamları bilerek yerleştirilmiş
ve bu kurumlarda işbirliği içinde çalışma yürütmüşlerdir. Böylece Fethullah Gülen’in devlet
içinde kadrolaşması sağlanmıştır.
– Özellikle Ordu içinde, sınav yolsuzluklarıyla subay olması sağlanan Fethullah
imamlarının terfilerinin sağlanması ve Yurtsever Subay ve Generallerin Ordu’dan
temizlenmesi için, ERGENEKON, BALYOZ ve CASUSLUK kumpas davalarıyla, bu
Yurtsever Subayların tutuklanarak yıllarca Cezaevinde tutulmaları ve Ordu’daki görevlerinin
sonlandırılması da, AKP ile FETÖ’nün, amaçlarına ulaşmak için ortak eylemlerinden
birisidir. O dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan’ın “Ben bu davanın Savcısıyım” demesi
ve hatta FETÖ’nün Savcısına zırhlı aracını tahsis etmesi, eylem birliğinin en güzel kanıtıdır.
Bu yaşananlar “aldatıldım” söylemi ile açıklanamaz . Tarafların amaç ve eylem birliği içinde
olduklarını ortaya koyar. Bu olay, FETÖ’nün ve AKP’nin, Laik Cumhuriyeti yok etmek ortak
amaçları için, Ordu içindeki laik Cumhuriyeti savunan Yurtsever subayların tasfiyesi ortak
eylemlerinden başka bir şey değildir.
-Uzun yıllar (17-25 Aralık 2013 e kadar) Fethullah Gülen’in gelir Kaynakları, devlet
eliyle teşvik edilmiş, Bankasına Devlet Kurumlarının para yatırması sağlanmıştır.
– Fethullah Gülen’e ait okul, dershane ve yurtlarına, Devlet ve Belediyeler eliyle
Arsalar tahsis edilmiş, özel imar değişiklikleri yapılmıştır. FETÖ’nün ekonomik alanda da
belirleyici ve örgütleyici çalışmalarına destek verilmiştir.
Kısaca Devletin tüm imkânları Fetullahçı terör örgütü için seferber edilmiştir. Nitekim
17-25 Aralık sonrasında o dönemin Başbakanı şüpheli R.Tayyip Erdoğan, “ Cemaatçi
kardeşlerimiz bugüne kadar bizden ne istediler de vermedik” diyerek bu eylem ve amaç
birliğini açıkça itiraf etmiştir.
Henüz geçtiğimiz günlerde ise, “Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik”
şeklinde bir ikrarda daha bulunmuştur Tayyip Erdoğan.
(http://www.7sabah.com.tr/haber/5748/erdogan-amerikan- yonetiminden-samimiyet-
bekliyoruz/)
4- Yakın geçmişte şüphelilerden Bülent ARINÇ, Fetullah GÜLEN’i nasıl ziyaret
ettiğini basına şöyle anlatıyordu: “Arınç, birkaç saat Fethullah Gülen'in misafiri
olduklarını söyledi. Arınç, resmiyetin ötesinde bunu, "kendisini çok seven bir dostunun
ziyareti" olarak düşünmek gerektiğini belirterek, "Sıradan, dışarıdan bir insanın ziyareti
olarak algılanmamasını, düşünülmemesini" istedi.” (http://www.ntv.com.tr/turkiye/arinc-
fethullah-gulen- ziyaretini-anlatti,gfPKS1HTp02SFNO4dfCxMg).
Yani “ben dışarıdan bir insan değilim” demiş oluyor Bülent Arınç, yapının
içindenim diyor, bundan daha samimi bir ikrar olabilir mi?
Aynı beyanatında Bülent Arınç şu anlatımları da ekliyor: “Sayın Başbakanımıza –
dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan – da gitmeden önce konuyu açtım, 'fırsat bulursam
böyle bir ziyaret yapmak istiyorum. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz ' dedim. Çok
memnun oldu. Hatta 'keşke bizim için de mümkün olsa, biz de görüşebilsek' dedi. Ama
programları çok yoğundu. Bu programlardan fırsat bulup da böyle bir mesafeli ziyaret olabilir
miydi O, pek ihtimal vermedi. Ama 'selamlarımızı, sevgilerimizi götürürsünüz.., dedi” (agy)
Yani böylesine hiyerarşi içinde bir bağlantı vardır FETÖ ile. Ve bu konuşmalar çok
uzak değil, 2013’ün Mayısıdır.
Şüpheliler, bu tarihten sonra bir operasyona maruz kalarak (17-25 Aralık) bir anda
FETÖ’nün suç örgütü olduğunu yeni mi anlamışlardır? HAYIR! Bunu bilerek örgüt ile
“içeriden” ilişkilenmişler, ancak 17-25 Aralık öncesinde örgütü “legal” kılmışlardır. Bu
yaklaşıma itibar edilemez.
5- Ekteki resim de yakın zamanda basına düşmüştür. Bu resim de AKP’li vekillerin
FETÖ ile bağlantılarının göstergesidir. Bu resimdeki mevcut milletvekilleri ile eski
milletvekilleri hakkında da suç duyurusunda bulunuyoruz (EK-1).
6- Bizatihi AKP yandaşı bir yazar, anlattıklarımıza uygun olarak 25 Eylül 2016
tarihinde şunları yazmıştır:
“Acaba Ak Parti Meclis grubu içinde FETÖ’cü var mı? FETÖ ile hesaplaşma başladığından
bu yana bu soru soruluyor.
“İstifalar olacak ve Ak Parti Meclis’te çoğunluğu kaybedecek” söylemi de kulislerde
dolaştı, zaman zaman medyada yer buldu.
5
“Şimdi operasyon var, arındırma var ve arındırmanın “siyasi ayağı olacak
mı?” sorusu çerçevesinde Ak Parti Meclis grubu, hatta bakanlar gündeme getiriliyor.
“Hesaplaşma başladığı sırada bazı isimler ortaya çıktı ve onlar istifa ettiler.
“Sonrası gelmedi, ama şüphe de ortadan kalkmadı.
“Var mı, ben bilmiyorum.
“Ama şu var: Ak Parti’de bu yapı ile ilişkisi olmayan olmamıştır, dense hata oranı çok düşük
olur. En son sayın Cumhurbaşkanı Amerika’da Türk dernekleri temsilcileri ile
konuşurken “Bunlara araziler verdik,ve olağanüstü hal olmasaydı onları geri
alamazdık” dedi. “Ne istedilerse verildi” onlara ve verenler de 14 yıldan beri hem merkezde
hem yerel yönetimlerin kahir ekseriyetinde iktidarda olan Ak Parti kadroları idi. Hani bana bir
belediye gösterin ki, onlara bir şey vermemiş olsun, dense gösterilecek belediye yoktur.
Herkes bir safhada uyandı -uyandı ise- ve ilişkilerini yeniden belirledi.
“Ancak bu eski “iltisaklar” şimdi Ak Parti kadroları üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor.
Çünkü FETÖ yapılanmasının “kendini gizleme” ilkesi sebebiyle oluşan kuşku, bütün “eski
iltisaklar”ın bir şekilde devam edeceği endişesini beraberinde getiriyor ve “Acaba
mı?” sorusu gündemden düşmüyor.
“Acaba halen var mı? Acaba bağlılık devam ediyor mu? Acaba onlara “Siz sessizce durun,
görev zamanınız gelmedi” dendi mi?
“Bu şüpheyi kime karşı yöneltseniz o kişiyi yakabilirsiniz.
“Bu kuşkunun şu anda Ak Parti kadroları üzerinde tahmin edildiğinden çok etki yaptığını
düşünüyorum.
“Bu kuşkuya hedef olmamak, bu damga ile bağlantılı olarak gündeme gelmemek şu sıralar Ak
Parti kadrolarının en hassas olduğu konudur, denebilir.” (Ahmet Taşgetiren-
http://www.star.com.tr/yazar/magduriyet-ak- parti-feto- yazi-1144346/)
Bizce bu “kuşku” değil, matematiksel gerçektir.
Yine basında AKP’li 80 milletvekilinin cep telefonlarında ByLock isimli programın
bulunduğu ve bunun da bir FETÖ ilişkisini gösterdiği yazılıp çizilmektedir
(http://odatv.com/80-vekilde- bylock-2309161200.html).
AKP’nin tek başına hükümet olma şansını yitirecek olması sebebiyle bu
milletvekillerine soruşturma açılmadığı gündeme gelse de, Savcılığın böylesi bir gerekçesi
olamaz.
7- 17-25 Aralık 2013 “Milat” olamaz
15 Temmuz Harekatının hemen akabinde, şimdiki Başbakan Binali
Yıldırım, “ Fethullah Gülen ve Türkiye’deki yapılanmasına karşı yürütülen süreçte,
milat olarak 17-25 Aralık 2013 tarihlerini aldıklarını” açıklamıştır.
6
Bu açıkça Yargıya talimat niteliğindeki bir açıklamadır. 17-25 Aralık 2013
öncesindeki amaç ve eylem birliği içindeki olayların soruşturma konusu yapılmaması
talimatıdır. Hukuken hiçbir geçerliliği yoktur.
Çünkü TCK’nin 309. Maddesinde düzenlenen “Anayasayı İhlal” suçu bir terör
suçudur. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet
Savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.
Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “CUMHURİYET SAVCISININ GÖREV
VE YETKİLERİ” başlıklı 161. Maddesine 2014 yılında getirilen 8 no.lu ek hüküm şu bendi
şu hükme havidir:
“Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı
maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı
işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983
tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun
26ncı maddesi hükmü saklıdır.”
Ve en önemlisi de bu suçlarda ZAMANAŞIMI 45 YILDIR. DOLAYISIYLA 2002-
2013 YILLARI ARASINDAKİ EYLEMLERİN ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI
HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bu nedenle hiçbir Savcı, 17-25 Aralık 2013
öncesi olayların soruşturmasını yapmasın talimatı verilmektedir. Bu açıklamanın da hiçbir
hukuki değeri yoktur. Sadece bir gözdağıdır. Cumhuriyet savcılarının böyle bir işlem yapma
ve 17-25 Aralık öncesini soruşturmama yetkisi yoktur.
Yukarıda da açıkladığımız gibi, şüpheli olarak gösterdiğimiz Devlet ve hükümet
görevlileri, suçun icra hareketlerini, FETÖ kadrosuyla birlikte amaç ve eylem birliği içinde
işledikleri için, suçun işlenmesinden önce yardımda bulunarak suçun icrasını
kolaylaştırdıkları, bu nedenle de soruşturmaya dahil edilmesi gerekmektedir. Biz bunu talep
ediyoruz.
Sonuç Ve İstem : Yukarıda açıkladığımız ve doğrudan toplanacak deliller
ışığında, haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz şüphelilerin, FETÖ örgütü
soruşturmasına şüpheli olarak dâhil edilerek, 17-25 Aralık 2013 tarihinden önceki olayların da
soruşturulmasını ve haklarında gerekli kamu davasının açılmasını, müvekkil siyasi parti adına
talep ediyoruz. 05.10.2016
Müşteki
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP)
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN
Av. Azime Ayça OKUR Av. Doğan ERKAN