Söyle bakalım Tayyip: Meydanlarda, ekranlarda “Zalim Esed” diye seni bağırtan da, “Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmayı” aklına sokan da, “BOP Eşbaşkanı” ilan eden de, İki bin TIR dolusu silahı IŞİD’cilere, ÖSO’culara gönderen de FETÖ müydü?
Aslında düşmanı olduğun 30 Ağustos’u bahane ederek Kaçak ve de Haram Saray’ında, topladığın her soydan ve boydan amigoların karşısında yine prompter’dan döktürüyorsun. Bugüne kadar, Türkiye’nin başına sardığın belaların tamamını Feto’nun sırtına yıkıp geçiyorsun. Yapma ya! Milleti de bu kadar ahmak yerine koyma!
Üstelik böyle yapmakla, aynı zamanda kendini de muazzam oranda aşağılamış oluyorsun. Öyle ki, sanki sen zavallı bir bebesin. Ya da zihinsel engelli bir garibansın. Feto da seni istediği gibi oynatmış, kullanmış. Türkiye’nin başını hem Irak’ta, hem Suriye’de belaya da sokmuş üstelik. Hatta tüm komşularıyla sorunlar yaşatmış Türkiye’ye. Bununla yetinmemiş; Batı’yla da senin başını belaya sokmuş.
Peki sen hadi hep kandırılan, zavallı bir bebesin de; peki AKP’giller’in diğer, ömrünün 40-50-60 yılını Ortaçağcı Şeriatçılık ve Laik Cumhuriyet düşmanlığıyla geçirmiş olan kıdemli mensupları da mı hiç uyanmamış?
Onlar da mı hep uyumuş ya da kandırılmış?
Aynen şöyle diyorsun, dün akşam Kaçak Saray’ında irad ettiğin nutkunda:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla düzenlenen yemekte konuştu. Erdoğan, “Önümüzdeki cürufu deştikçe görüyoruz ki Türkiye’nin Suriye’de, Irak’ta yaşadığı sıkıntıların altındaki en önemli unsurlardan biri yine FETÖ’dür. Ülkemizin AB ile batı ülkeleriyle diğer komşularıyla yaşadığı krizlerin bir tarafında mutlaka bunlar vardır” dedi.” (http://www.aljazeera.com.tr/haber/erdogan-suriyede-irakta-yasanan-sikintilarin-altinda-da-feto-var)
Cevap ver bakalım Tayyip; sana “Oğlum Tayyip, kardeşim Esad’ı bırak, ‘Zalim Esed’, de, en kısa zamanda inşallah Emevi Camii’nde Cuma Namazı kılacağız, de. Ben BOP’un yani Ortadoğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi’nin Eşbaşkanlarından bir tanesiyim. Biz bu görevi yapıyoruz, de”, diye Feto mu bağırttı? Hem de bir, beş, on değil, yüzlerce kez, ekranlardan, meydanlardan, kürsülerden…
Ha, belki sen de neredeyse çeyrek yüzyıldır Ankara Belediye Başkanlığını yapan Melih Gökçek’in dediğini diyebilirsin:
“Feto’nun cinleri var. O cinleri vasıtasıyla bütün bu işleri yapıyor. Beni de öyle konuşturan Feto’nun cinleriydi.”
Bak işte bu çok tutarlı bir gerekçe olur. Öyle ya; cinler insanın ruhuna, aklına girip oradan yönetmeye başlarsa kişiyi, o zavallıcık ne yapabilsin ki?.. Mecburen onların istediği şekilde oynar. Bak, böyle dersen, sana bir sözümüz kalmaz artık. Üstelik acırız da sana. Elbirliğiyle, nefesi kuvvetli bir cinci hoca arama telaşına gireriz. Bu konuda, elimizden gelen yardımı veririz sana. Öyle ya; cinlere karşı cinci hocaların dışında kim bir şey yapabilir?..
Fakat, yok, böyle değil, dersen; işte o zaman biz de “Olmuyor Tayyip!”, deriz. “Yapma ya, bu kadar da yapma!”, deriz. Tamam anladık, senin yüzde ellin, sen ne doğrarsan duraksamadan yiyor. Ya da hiç değilse bir bölümü yemiş görünüyor. Öyleyse niye doğramayayım, diyebilirsin.
Ama insanlık diye, vicdan diye, ahlâk diye, erdem diye, namus diye bir şey var yahu…
İnsanlık vicdanı karşısında düştüğün durumu da bir düşün. Ben böylesine akıl, mantık ve vicdan dışı iddialarda bulunuyorum da, acaba benim yüzde ellinin dışında kalan bütün bu insanlık alemi bana ne der, diye bir düşün.
Sonra Tarih var. Hiç kimse, ilanihaye atlatamaz Tarihi. Ve hiçbir şey de gizli kalamaz Tarih karşısında. Tarih beni nereye yazacak, nasıl yazacak, diye de bir düşün…
İnternet ortamında videosu da var, Tayyip’in bu nutku iradının. Tahammül ettim, izledim, 7 dakikalık videonun tamamını.
Ve şu kanıya vardım ki; Türkiye’de pek az sanatçı Tayyip kadar iyi Tiyatro Oynayabilir-Rol Yapabilir. Yahu öylesine absürd yalanları, öylesine inanmış görünerek ve beden dilini de ona uygun gelecek şekilde kullanarak art arda sıralıyordu ki, şaştım kaldım…
Ve şöyle dedim kendi kendime:
Tayyip’in hüloogg’cularının büyük çoğunluğu, sanırım, işte onun bu oyunculuk performansına vurulup peşine takılıyorlar…
Hiç tiyatro eğitimi almadan böylesine rol yapabilmek inanılır gibi değil. Bu konuda doğal yetenek adam…
Hani adam eğitim aldım, da diyebilir. Fakat biz bilmiyoruz. Eğer eğitim almışsa da, hocasını takdir etmek gerek. Kendisi de iyi bir öğrenci olmuş. Teslim edelim, eğer öyleyse.
Bir soru daha soralım, Tayyip, iznin olursa:
Diyorsun ki, başımızı komşularımızla ve Batı’yla belaya sokan en önemli etkenlerden birisi de FETÖ’dür. İyi de, Tayyip, seni projelendiren ve yapımını gerçekleştiren ABD’nin, onun ebleh Başkanı Bush’un ve Obama’nın bu işte hiç mi rolü yok?
Ya da senin onlarla hiç işin, temasın olmadı mı?
Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi ve de Türkiye’yi ölüm tarlalarına çeviren bu insan soyunun başdüşmanı ABD Emperyalistleri değil de FETÖ mü?
Hadi, konuş bakalım.
Bak Tayyip; sen iyice ne dediğini bilmez hale geldin. Öyle bir sınırdasın ki yarın “BOP’u da aslında FETÖ yaptı.”, dersen biz şaşırmayız artık.
Tayyip!
Seni olduğu gibi FETÖ’yü de, Kaçak ve Haram Saray’ının camisine doldurtup zikir çektirdiğin diğer meczuplaştırılmış tarikat mensuplarını da, ve tüm tarikat ve cemaatleri de hem projelendiren, hem yapımını gerçekleştiren, sonra da Türkiye’nin başına bela eden ABD Emperyalistleridir.
FETÖ de tıpkı senin gibi zavallı bir ABD işbirlikçisidir, ABD piyonudur.
Haa, Meclisteki diğer üç Amerikancı Partinin lider kadroları da aynen sizin gibi ABD’ye sadakatle bağlı hizmetkârlardır, işbirlikçilerdir.
Türkiye’yi Türkiye yönetmiyor. Amerika yönetiyor. Tüm İslam ülkelerini de öyle. ABD’ye itiraz edenler, bağımsızlıkçı, antiemperyalist tutum almaya yönelenler, Irak’ta, Libya’da olduğu gibi, alaşağı edilmekle ve ülkeleri cehenneme çevrilmekle kalmıyor; kendileri de, asılarak (Saddam Hüseyin) ya da linç edilerek (Muammer Kaddafi) katlediliyor. Suriye ve lideri Beşşar Esad, 5 yıldan bu yana yiğitçe direniyor, bu emperyalist saldırıya karşı. İşte seni de bu bapta kullandı Amerika. Yani, Suriye’ye, Libya’ya ABD saldırttı seni. Bunu sen de adın gibi biliyorsun. Biliyorsun da söyleyemiyorsun… Hepinizde Allah korkusunun yerini ABD korkusu almış durumda. Aslında sizin Kâbeniz Washington, White House’dur.
Rusya ve Çin, “Ulan Irak, Libya, ABD egemenliğine girdi. Zengin petrol kaynaklarını ABD ve AB devletleri paylaştı. Biz havamızı aldık. Boş yere destekledik ABD’yi, AB’yi bu emperyalist saldırılarında.”, dediler. Malum ya; onlar emperyalistliğe yeni adım atıyorlar. Bu işte daha pek toylar. O yüzden, ABD ve AB Emperyalistleri kullandı bunları. Fakat deneyim kazandı bunlar da artık. “Gayrı kullandırtmayalım kendimizi. Bu sefer Suriye’yi olsun, yedirmeyelim ABD’ye, AB’ye.”, dediler. Bu sebeple de Suriye’nin yanında yer aldılar. Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi’nde hep desteklediler Suriye’yi. Sonunda da Rusya, Çin, sahaya da indi, bildiğimiz gibi. Suriye’ye askeri olarak da gelerek Beşşar Esad’ın yardımına koştular. Tabiî baştan beri İran ve Lübnan Hizbullahı da mezhep dayanışması gereği Suriye Baas Yönetimini aktif şekilde desteklediler. Bildiğimiz gibi, Hizbullah savaşçıları da, Suriye’deki Ortaçağcı cihatçılara karşı savaşmaktadır.
İşte bu yakın ve uzak desteklerin de etkisiyle, Suriye Baas Yönetimi 5 yıldan bu yana yiğitçe mücadele etmektir, emperyalistlerin ve onların piyonu Ortaçağcı IŞİD’cilerin, ÖSO’cuların alçakça saldırılarına karşı.
Bu desteklere sahip olduğu sürece de yenilmesi, bizce olanaklı değildir. Zaten gittikçe de Ortaçağcıları geriletmekte, sıkıştırmakta, zayıflatmaktadır.
Biz de, hatırlanacağı gibi, daha sorunun başladığı ilk andan itibaren Suriye Ankara Büyükelçiliğini ziyaret ederek tüm kalbimizle ve maddi gücümüzle yanlarında olduğumuzu bildirdik, bu komşumuza.
Bugün devran sizin. Artık, Laik Cumhuriyet’in izini tozunu silmek için ne gerekiyorsa yapıyorsunuz.
Atatürk’ün millete, modern tarımın yöntemlerini göstermek, öğretmek için kurup armağan bıraktığı Orman Çiftliği’ni yağmalayıp, her türlü kanunu hiçe sayarak Kaçak ve Haram Saray’ını oturttun oraya. Bununla da yetinmedin. Geri kalan kısmını da “özelleştirme” yaftası altında yandaşlarımla paylaşacağım, diye kanun çıkarttın.
Trabzon’daki Köy Enstitülerinin kurucusu, namuslu eğitimci, Cumhuriyet Aydınlanmacılarının en önde gelen bakanlarından biri olan Hasan Ali Yücel’in adını taşıyan okulun adını, senin Feto’ya karşı zafer kazandığın gün olan 15 Temmuz’a atıfla, “İstiklal İlkokulu” olarak değiştiriyorsun. Ankara’daki, Ulus İlk Meclis Okulunu da kapatarak orada İmam Hatip Okulu açıyorsun.
Yani, Laik Cumhuriyet’in tüm kurumlarını yok ediyor, yerine Ortaçağcı, şeriatçı eğitim veren, daha doğrusu Muaviye-Yezid, CIA-Pentagon İslamı öğreten okullar açıyorsun. Artık bize kimse gık diyemez. Gönlümüzce atımızı oynatırız bu memlekette, diyorsun, öyle mi?..
Yanılıyorsun. Öyle bir hesap vereceksin ki tüm bu vurgunlarından, cinayetlerinden ve ihanetlerinden dolayı… Hayal dahi edemezsin onu. Haa, şunu bil; seni bugünkü kanunlar uyarınca yargılayacağız. Bağımsız, namuslu mahkemeler önüne çıkarılacaksın. Tabiî böyle bir durumda alacağın cezanın bin yılları bulacağını sen de adın gibi biliyorsun.
Bil!
Ve hiç unutma!
Aklından da çıkarma!
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz! 31 Ağustos 2016
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı