Kimse evirip çevirmesin. Bu gerçeğin lâmı cimi yok.
CHP’nin 15 Temmuz gecesinden itibaren ne yaptığı apaçık ortada. Tek cümleyle özetlenir bu; açıktan AKP’nin taşeronluğunu yapmaktır. MHP ile de yan yana gelmektir.
AKP’giller, 15 Temmuz gecesi Pensilvanyalı imamın güçleriyle hesaplaşması sonrasında elde ettiği zaferi kendi Ortaçağcı karanlık amaçlarını gerçekleştirmek için tam bir fırsata dönüştürmüştür. Arayıp da bulamadığı bir fırsat ele geçirmiştir.
Nitekim daha o akşamdan itibaren bütün diyanet görevlileriyle birlikte Fetullah’ın dışında kalan bütün Ortaçağcı tarikatlarla birlikte kendi taraftarlarıyla meydanları, sokakları işgal etmiş, yirmi dört saat bu işgalini sloganlarıyla, marşlarıyla, tekbir nidalarıyla, selalarla, silah sesleriyle hiç ara vermemecesine sürdürmüştür. Bununla da artık bundan böyle Türkiye’nin bütün meydanlarının, caddelerinin, sokaklarının, mahallelerinin sahibi biziz, bizim dışımızdaki hiçbir anlayış ve hareket varlık kalkışmasında bulunmasın, böyle bir talepte bulunanın sonu kendisi için felaket olur mesajını vermiştir.
Tüm Türkiye Halkı da zaten onların davranışını bu şekilde anlamıştır. Başka türlü anlamak da akıl sahipleri için olası değildir.
Bu arada Malatya, İstanbul gibi alevi nüfusun yoğun yaşadığı mahallelere sahip şehirlerimizde bu insanlarımıza saldırıya girişmiştir, bu Ortaçağcı cemaat.
Açıktan laikleri düşman ilan eden ve onları yok edeceklerini belirten sloganlar atmışlardır. “Yaşasın Laikler için cehennem”, “kanımız aksa da zafer islamın” benzeri sloganlar sürekli ve her yerde tekrarlanmıştır.
Kapışmanın ilk gecesi Genelkurmaya giren Ortaçağcı güçler Mustafa Kemal’e küfürler ve tekbir naralarıyla girip işgal etmişlerdir burayı.
Tayyip Erdoğan’ın saray sözcüsü İbrahim Kalın, “Rabia ruhuyla yolumuza devam edeceğiz” diyerek, Mısır’ın Mursi’si ile ve onun “Müslüman Kardeşler” adlı Ortaçağcı örgütüyle aynı yolda ilerleyeceklerini açıktan beyan etmiştir.
Tayyip Erdoğan’ın kendisi de Konya meydanlarında toplanan Ortaçağcı kitleye hitaben yaptığı telekonferans görüntülü konuşmasında;
“Türkiye yeni ve daha öncekilere hiç benzemeyecek bir kuruluş dönemine girmiştir.”, diyerek izleyeceği yolu ve varmak istediği yeri açıkça ortaya koymuştur.
Yani ne demiştir?
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti tümden nesi kalmışsa artık silip süpüreceğiz. İzi tozu kalmayacak onun. Biz Mursi’nin, Rabia’nın gönlünde yatan düzeni kuracağız. Dediğinin anlamı budur.
AKP’giller, CHP, MHP ve hatta HDP gibi muhalefet oyunu oynamakla birlikte sonunda kendi kuyruğundan kopamayan partilerden çok hoşnuttur. Zaten de T. Erdoğan önceki yıllarda defaatle söylemiştir; CHP ve benzerlerinin muhalefetinden duyduğu aşırı memnuniyeti.
İşte CHP, on beş yıldır yaptığını yapıyor ve yarın da onu yapacaktır. Tayyipgiller’in eski ortağı Pensilvanyalı imama atıp tutacak, AKP’gilleri okşayacaktır, destekleyecektir. Tek diyebileceği “Yahu iyi de AKP de bundan sonra tüm toplumu kucaklayacak şekilde davranmalı.”, türünden saçmalamalarda bulunacaktır. Bu tür efemine söylemler AKP’yi hiç rahatsız etmez.
CHP ve peşindeki kitle temennide bulunsun ki, AKP’giller Taksim Meydanı’na, Ankara Kızılay Meydanı’nda zikir çeken tarikat müritleri benzeri kalabalıkları getirmemiş olsun. Getirirse tiyatro tam bir trajedi olur.
Peki, biz gerçek devrimciler ne diyoruz? Nerede duruyoruz?
Diyoruz ki, Pensilvanyalı imamın cemaati ile AKP’gillerin anlayış ve hedef yönünden milim farkları yoktur. İkisi de aynı yolun yolcusudur. Aynı Ortaçağ düzeninin, şeriatla yönetilen din devletinin savunucusudur. On yıllardan bu yana da aynı uğraş içindedirler.
Bunların her ikisi de darbecidir. Esas darbeyi beraberce büyük bir işbirliği ve dayanışma içinde Laik Cumhuriyete karşı yapmışlardır. Onu dirhem dirhem yıkmışlar, parçalamışlar, sonunda bir enkaz yığınına döndürmüşlerdir.
15 Temmuz gecesi ve devamında yaşanan kapışma da Laik Cumhuriyetin mirasından aslan payını kimin kapacağı kavgasıdır. Başka da hiçbir şey değildir.
Bu sebepten biz, Pensilvanyalı imamın tarikatına-cemaatine ne kadar karşıysak ve onu Türkiye Halkı için ne kadar tehlikeli ve karanlık görüyorsak AKP’gillere de o kadar karşıyız, bunları da o kadar karanlık ve tehlikeli görmekteyiz.
Bunları kantara vursanız Ortaçağcılık ve Halk düşmanlığı konusunda birinin diğerinden bir gram eksik geldiğini göremezsiniz. Bunların her ikisi de ABD yapımıdır. ABD’ye sadakatle bağlıdır. ABD’den-Whashington’dan, Pentagon’dan, CIA’dan izinsiz parmaklarını bile oynatamazlar.
Biz, NATO-Pensilvanyalı imam ve AKP’giller Amerikancı üçgendir diyoruz. Bu üçgen parçalanmadan Türkiye’nin bugün üzerini kaplamış olan zifiri karanlık ve duman bir nebze olsun seyreltilemez, azaltılamaz.
İşte biz, bu felaket üçlüsüne karşı birbirinden kopmaz, ayrılmaz bir bütünlüklü mücadele hattı izliyoruz.
ABD ve AB Emperyalistlerine karşıyız.
Pensilvanyalı imamın tarikatına karşıyız.
AKP’gillerin iktidarına karşıyız.
Hattımız:
Antiemperyalisttir (ABD ve AB Emperyalistlerine karşıdır.),
Antifeodaldır (Yani her türlü Ortaçağ kalıntısına ve özlemine karşı Laikliğin savunucusudur.),
Antişovenisttir (Kürt Sorunu’nun gerçek anlamda eşitlik, kardeşlik ve özgürlük temelinde çözümünü savunur.).
İşte bu ilkelere sahip hattımızda bağımsız bir mücadele vermekle Türkiye Halkı kurtuluşa ulaştırılabilir. Bu ilkeleri içtenlikle benimseyen her grup, hareket ve kişi ile birlikte davranmaya da hazırız.
Kurtuluşa bu yoldan gidilecektir. Sonunda mutlaka zafer kazanılacaktır…
HALKIZ, HAKLIYIZ, YENECEĞİZ!
23 Temmuz 2016
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi