HKP’den Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi ve AKP’giller hakkında suç duyurusu

17_25 aralık _HKPSavcı Bharara’nın iddianamesindeki deliller kanıt olarak sunuldu HKP’den Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi ve AKP’giller hakkında suç duyurusu

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), ABD Savcısı Preet Bharara tarafından yürütülen soruşturma kapsamında çıkan deliller üzerine harekete geçti. HKP, 27 Mayıs’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu,  Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış, Reza Zarrab, Emine Erdoğan, Beyhan Bağış ve Süleyman Aslan hakkında suç duyurusunda bulundu.

HKP, AKP’gillerin suç işlemek için örgüt kurmak, zimmet, irtikap ve görevi kötüye kullanma suçları nedeniyle  17-25 Aralık takipsizlik kararların kaldırılarak, İran ve ABD makamlarından ilgili dosyaların istenerek soruşturmanın yeniden başlatılmasını  ve şüphelilerin üzerine atılı suçlardan cezalandırılmalarını talep etti.

2013 yılının Aralık ayında iktidar kavgaları nedeniyle Türkiye tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluk eylemleri ortaya çıkarak gündeme bomba gibi düşmüştü. Devam eden süreçte yargı süreci işletilmemiş ve soruşturmalarda takipsizlik kararı verilmişti.

HKP’nin bu süreçteki suç duyuruları da takipsizlikle sonuçlanmıştı. İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab’ı ABD’de tutuklatan ve bir anda Türkiye’de de tanıdık bir isim haline gelen ABD’li Savcı Preet Bharara tarafından hazırlanan iddianamede yer alan deliller HKP’nin yeni suç duyurusunun dilekçesinde yer alıyor.

 

İşte suç duyurusu dilekçesinden satır başlıkları…

Reza Zarrab’ın kefalet talebini neden reddettiğini açıkladı. Bharara Reza Zarrab’ın kefaletle serbest bırakılması yönündeki talebinin reddedilmesi için 17 Aralık iddianamesini delil gösterdi.

Bharara, bugün açıkladığı belgelerde 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında adı geçen eski bakanlardan Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da  isimlerine yer verdi.

Bharara, Zarrab’ın kefalet talebini reddedilmesi gerektiğini detaylı bir şekilde açıkladı. Başsavcının hakime sunduğu gerekçede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEMDER de dosyaya girdi.

Yeni belgelerde, 17 Aralık soruşturmasının fezlekesinden bazı bölümler dava dosyasına girdi. Türkiye’de rüşvet aldığı iddia edilen bazı bakanların tapeleri ve para trafiğiyle ilgili çeşitli belgeler yayınlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adli ve kolluk kuvvetleri üzerinde siyasi baskı kurup 17/25 Aralık soruşturmasını kapattırdığı belirtildi.

New York Barosu Avukatı Arda Beşkardeş’in değerlendirmeleri de dilekçede yer alıyor.

Yayınlanan 17/25 süreciyle ilgili kullanılan belgelerde rüşvet aldığı iddia edilen bakanların belgelerde ortak bir noktası olduğunu vurgulayan Beşkardeş, şöyle devam etti: “O ortak nokta da hepsinde ‘Başbakan Erdoğan’a ulaştırayım’ veya ‘bir görüşeyim’ gibi ifadeler var. Konuşmaların ana teması Erdoğan olmuş. Burada tüm bu olanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisinde olmuş şeklinde bir mesaj verilmiş. Konuşmaların çoğunda ‘(dönemin) Başbakan(ı) Erdoğan’ın da bundan haberi vardı’ iması yapılmış. Özellikle seçilip konmuşlar. Davanın bundan sonraki aşamasında kefalet duruşmasında Türkiye’den adı geçen kişiler suç işledikleri iddiasıyla Türkiye’den talep edilebilirler. Sanık değil de, tanık olarak da çağrılabilirler. Amerika ile bu konuda ikili anlaşmalarımız var.”

Dilekçeler:

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

Suç Duyurusunda Bulunan            : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri                                 : Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,

 Av. Ali Serdal ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN,

 Av. Azime Ayça ALPEL, Av. Halil AĞIRGÖL,

 Av. Doğan ERKAN, Av. Pınar AKBİNA,

Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K:4 D:16

Fatih/İstanbul

 

Şüpheliler                              : 1- Recep Tayyip Erdoğan

2- Ahmet Davutoğlu

 

Suç                                         : Suç işlemek için Örgüt Kurmak (TCK 220. Md.)

Zimmet (TCK 247. Md.)

İrtikap (TCK 250. Md.)

Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257. Md.)

Konusu                                  : 17-25 Aralık Yolsuzluk eylemleri suçlamasıyla başlayan ancak takipsizlik kararları verilerek kapatılan soruşturma dosyaları ile bağlantılı olarak ABD Savcısı Preet Bharara tarafından yürütülen soruşturma kapsamında çıkan delillere dayanılarak şikayet edilenler hakkında soruşturma açılarak cezalandırılmaları talebinden ibarettir.

Beyanlarımız                         :

Bildiğimiz gibi 2013 yılının Aralık ayında Türkiye, iktidar kavgaları nedeniyle tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluk iddiaları ile gündeme geldi ve bu süreç tüm dünya kamuoyunda ülkemizin onurunu zedeledi. Devam eden süreçte Ülkemizde işletilmesi gereken yargı süreci işletilmediği için, ABD’li bir Savcı bir anda ülkemizde fenomen haline gelebilmektedir. İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab’ı ABD‘de tutuklatan ve bir anda Türkiye’de de tanıdık bir isim haline gelen Savcı Preet Bharara, Türkiye ile ilgili, “Ne kadar güçlü, ne kadar zengin olduğunuz ya da hangi bağlantılara sahip olduğunuz önemli değil. Eğer kanunları çiğnediyseniz ve biz bunu ispatlayabiliyorsak, o zaman konuyu adalete taşıyacağımızdan emin olabilirsiniz. İster Türkiye’de, ister ABD’de olsun; biz kimseden korkmadan işimizi yapacağız” dedi.

Savcı Bharara, konuşmasında Türkiye’deki basın özgürlüğüne de değinip, bu konuda kendi görüşünü değil, uluslararası örgütlerin verdiği rakamları paylaştı. Bharara ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, aralarında gazeteciler ve çocukların da bulunduğu 1800’den fazla kişiye kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle dava açtığını hatırlattı.

Bharara, şu ifadeleri kullandı:

“Zarrab’ın tutuklandığı gün Twitter’da 8100 takipçim vardı. Sonraki 4 günde neredeyse tamamen Türk milletinden olmak üzere takipçilerime 270 bin kişi daha eklendi. Bunun sebebi kısmen birçok yerde de bahsettiğimiz o ülkede yolsuzluğa karşı gereken önlemin alınmadığına dair kanaat idi. Bu konuda bir yorumda bulunmayacağım ama böyle bir kanaat var. Bir başka sebep ise yine birçok yerde yayınlandığı üzere oradaki insanların özgür bir basına sahip olmadıkları kanaatinden ötürü, sosyal medyanın özgür ortamına gösterdikleri rağbet idi. 2015 yılında Freedom House, Türkiye’deki basın özgür değil olarak niteledi.”

Son günlerde basında çıkan haberlere göre:

“New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın kefalet talebini neden reddettiğini açıkladı. Bharara Reza Zarrab’ın kefaletle serbest bırakılması yönündeki talebinin reddedilmesi için 17 Aralık iddianamesini delil gösterdi.

Bharara, bugün açıkladığı belgelerde 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında adı geçen eski bakanlardan Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da  isimlerine  yer verdi.

Bharara, Zarrab’ın kefalet talebini reddedilmesi gerektiğini detaylı bir şekilde açıkladı. Başsavcının hakime sunduğu gerekçede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEMDER de dosyaya girdi.

ERDOĞANLAR VE BAĞIŞ AİLESİ EK İDDİANAMEDE

Öte yandan Amerika’daki Türk gazetecilerden İlhan Tanır da Twitter adresinden, “Zarrab’ın TOGEMDEN bağış listesiyle, Emine Erdoğan, Tayyip Erdoğan, Egemen Bağış’ın esi Beyhan Bağıs da Bharara’nin ek iddianameye girdi” diye yazdı.

Zaman Amerika’nın davayı takip eden muhabiri Sıtkı Özcan ise Twitter hesabından iddianameye girdiğini söylediği belgeleri paylaşarak, “Ve beklenen oldu. Emine Erdoğan, resmen Bharara’nın Zarrab dosyasında ve Tayyip Erdoğan da Bharara’nın dosyasında.‘Zarrab’la yakın ilişki içindeki üst düzey yetkili’ olarak geçiyor. Zarrab, kefalet başvurusuna Togemder’i sokarak Bharara’ya müthiş bir asist yaptı. Savcı da bunu kaçırmadı. Erdoğan ailesi artık dosyada” diye yazması dikkat çekti.

ERDOĞAN’DAN GELEN SİYASİ BASKILAR…

Amerika’nın Sesi’nin haberine göre Sarraf’ın Türkiye’de hükümet yetkilileriyle rüşvet ağıyla ilişkiler kurduğu vurgulandı. Dilekçede, bu ilişkilerin ortaya çıkması sonrasında yakalanan ve 72 gün süreyle tutuklu kalan Sarraf’ın yine bu ilişkiler sayesinde serbest kaldığı belirtildi.

Sarraf’ı yakalayan polisler ve yargılayan adli makamların ya görevinden alındığı ya da tutuklandığı belirtildi. Rıza Sarraf dosyasının Türkiye’de kapatılmasının o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamından gelen siyasi baskılar sonucu olduğu vurgulandı. Bazı video görüntüler ve fotoğraflar da ek belgelerde sunuldu.”

http://odatv.com/abddeki-zarrab-sorusturmasi-onlara-uzandi-2505161200.html

“Yeni belgelerde, 17 Aralık soruşturmasının fezlekesinden bazı bölümler dava dosyasına girdi. Türkiye’de rüşvet aldığı iddia edilen bazı bakanların tapeleri ve para trafiğiyle ilgili çeşitli belgeler yayınlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adli ve kolluk kuvvetleri üzerinde siyasi baskı kurup 17/25 Aralık soruşturmasını kapattırdığı belirtildi.

Amerika’nın Sesi’ne konuşan hukukçular, son belgelerin kefalet talebine karşı hazırlanmış çok güçlü belgeler olduğuna işaret etti.

‘ÇOK SAYIDA YENİ DELİL İDDİANAMEYE KONULABİLİR’

Akbulut şöyle konuştu: “Son belgelerde Sarraf’ın, Türkiye’de hükümet ile kurduğu kirli rüşvet ilişkileri ve kapatılan soruşturmaya ait detaylar yer alıyor. Bu yönünden ele aldığımız zaman soruşturmada dava sürecinin başlamasıyla birlikte, anılan bazı isimlerin de Sarraf’ın suçlandığı kara para aklama ve İran’a yönelik uluslararası ambargoları delmek gibi bazı suçlara ortak olduklarını olarak gösteren yeni bir iddianame gelebilir. Çok sayıda belge iddianameye eklenebilir.”

 ‘TÜRKİYE’YE KAÇARSA BİZE GERİ VERMEZLER’

New York Barosu Avukatı Arda Beşkardeş ise iddia makamının ellerindeki kartların çok azını gösterdikleri görüşünde. Bazı yeni delillerin yer aldığı ek bir iddianamenin de dosyaya girebileceğine işaret eden Beşkardeş, “Kefalet davasında bu kadar kanıt göstermeleri çok enteresan. Aşırı detaya girilmiş aslında, ‘Bu adam Türkiye’ye giderse bir daha gelmez’ diyorlar. Türkiye’de daha önce en üst seviyeye kadar verdiği rüşvetlerle hapisten çıktığına işaret edip, ‘Türkiye’nin adalet sistemine bu yüzden saygımız yok’ diyorlar. Türkiye ile suçlu geri iade anlaşmamız var ama orada bu kadar güçlü ilişkileri olan bir adam Türkiye’ye kaçarsa, Türkiye bu adamı bize geri vermez diyorlar. Kefaletin bağlayıcı olamayacağını ve Sarraf’ın kaçabileceğini vurguluyorlar” diye konuştu.

‘ÖZELLİKLE ERDOĞAN’I İŞARET EDEN KONUŞMALAR SEÇİLMİŞ’

Yayınlanan 17/25 süreciyle ilgili kullanılan belgelerde rüşvet aldığı iddia edilen bakanların belgelerde ortak bir noktası olduğunu vurgulayan Beşkardeş, şöyle devam etti: “O ortak nokta da hepsinde ‘Başbakan Erdoğan’a ulaştırayım’ veya ‘bir görüşeyim’ gibi ifadeler var. Konuşmaların ana teması Erdoğan olmuş. Burada tüm bu olanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisinde olmuş şeklinde bir mesaj verilmiş. Konuşmaların çoğunda ‘(dönemin) Başbakan(ı) Erdoğan’ın da bundan haberi vardı’ iması yapılmış. Özellikle seçilip konmuşlar. Davanın bundan sonraki aşamasında kefalet duruşmasında Türkiye’den adı geçen kişiler suç işledikleri iddiasıyla Türkiye’den talep edilebilirler. Sanık değil de, tanık olarak da çağrılabilirler. Amerika ile bu konuda ikili anlaşmalarımız var.”

http://odatv.com/erdogani-isaret-eden-konusmalar-secilmis-2605161200.html

“ABD’li Savcı Preet Bharara’nın hazırladığı iddianamede eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da yer alıyor.

Davutoğlu’nun Başbakanlık koltuğunu bırakmasıyla ilgili bir bölümün bulunduğu iddianamenin sonunda sadece Davutoğlu’nun kendi isteğiyle değil de yapılan bir müdahale ile görevi bıraktığı vurgulanıyor. O bölümde bu konuda yapılan bir habere yer verilerek “Davutoğlu, Reza Zarrab’ın İran’a olan 2.7 milyar dolarlık borcu ödemediği için mi işinden oldu?” ifadeleri kullanılıyor.”

http://odatv.com/reza-zarrab-iddianamesine-davutoglu-da-girdi-2605161200.html

Bilindiği gibi bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarı üzerine 13 Eylül 2012, 21 Eylül 2012 ve 14 Şubat 2013 tarihlerinde yolsuzluk soruşturmaları başlatılmıştı. Başsavcılık tarafından görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın talimatı üzerine, 17 Aralık 2013 tarihinde şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapılarak ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konulmuştu. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler‘in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan‘ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar‘ın oğlu Oğuz Bayraktar, işadamı Ali Ağaoğlu, Halkbank genel müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf gözaltına alınmıştı.

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 71 şüpheliden 24’ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmış, 38’i de adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

Şüpheliler arasında bulunan İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış hakkında cezai kovuşturma yapılabilmesi için hazırlanan fezlekeler, TBMM‘ye gönderilmek üzere Adalet Bakanlığı‘na sunulmuştu.

25 Aralık’ta Savcı Muammer Akkaş yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan‘ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırlamıştı. Ancak, Emniyet Müdürü Selami Altınok, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirmişti. Yeni atanan İçişleri Bakanı Efkan Ala‘nın, Erdoğan’ların evinin çevresine Özel Tim yerleştirerek olası gözaltına almaları engellediği basına yansımıştı.

Tutuklanan şüpheliler, 28 Şubat 2014‘te serbest bırakılmıştı.

İçişleri Bakanlığı‘nca, savcılığın gözaltı ve mahkemenin arama kararlarını yerine getiren adli kolluk amir ve memurlarının önemli bir kısmının görev yerleri değiştirildi, görevden alındı veya meslekten ihraç edildi. 29 Ocak 2014‘te soruşturma savcısı Celal Kara 1 Şubat 2014 tarihli HSYK kararnamesi ile de, soruşturma iznini veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz‘ün aralarında bulunduğu 166 hâkim ve savcının görev yeri değiştirildi.

Celal Kara 16 Ocak 2015’de soruşturma nedeniyle açığa alındı. Kara, 24 Ocak 2014’de Can Dündar ile yaptığı söyleşide Rıza Sarraf’ın lider sıfatıyla örgütün faaliyetleri kapsamındaki tüm suçlardan sorumlu olduğunu, polis fezlekelerinde ve Meclis’e yollanan bilgi notunda yer almasa da dönemin başbakanı Erdoğan’ın da işin içinde olduğunu düşündüğünü söyledi: “Dönen işlerin Başbakan’dan habersiz, bilgisiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren, Başbakan’dır” açıklamasında bulundu.

Bu sürecin ardından HSYK‘nın yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı. Düzenlemeyle HSYK bünyesinde Adalet Bakanı’na hakim, savcı ve adalet müfettişlerinin atanması, disiplin soruşturmaları, vb birçok konuda geniş yetkiler verildi. Ayrıca düzenleme HSYK Kurullarının yapısında değişiklik öngörüyordu ve düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle yönetim ve denetim kurulları ile Adalet Akademisi üyelerinin görevlerine son verilmesini içeriyordu.

Yeni durum kamuoyunun büyük bir bölümü tarafından “hükümet yargıyı kendine bağladı” olarak yorumlandı. AB Komisyonu da hükümeti, atılan adımın “hukuk devleti” ve “kuvvetler ayrılığı” ilkelerine uymadığı gerekçeleriyle eleştirdi. Ayrıca HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, 66 sayfalık bir açıklama yaparak, değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yapılan iptal başvurusu üzerine, 11 Nisan 2014‘te verdiği kararla, düzenlemenin Adalet Bakanı’na verdiği olağanüstü yetkileri Anayasaya aykırı bularak iptal etti.

17 Aralık sürecinden sonra istifa eden ya da görevden alınan bakanları araştırmak üzere 5 Mayıs 2014’te TBMM’de 15 kişilik bir komisyon kuruldu. Komisyon 5 Ocak 2015’e kadar çalıştı. Gelinen noktada Mecliste yapılan oylama sonucu AKP’lilerin oylarıyla, bakanların Yüce Divan’a gitmemeleri yönünde karar çıktı.

Diğer yandan, süren soruşturmalarda, polis ve savcılara gerekli gözdağı verilip yeni ve revize edilmiş HSYK tarafından atanan yeni savcılarca iki ayrı dosyada verilen “kovuşturmaya yer olmadığı” yönündeki kararlara, müvekkil parti tarafından itiraz edilmiş, itirazlarımızın reddi üzerine de “etkili soruşturma” prensibinin ve “etkili başvuru hakkı”nın ihlalleri gerekçesiyle konu önce Anayasa Mahkemesi’ne, ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Ancak AİHM hiçbir gerekçe göstermeden başvuruyu kabul etmediğini bildirmiştir.

Ancak ülkemizde yapılamayan ABD’de yapılmıştır ve yukarıda yaptığımız alıntılarda da görüldüğü gibi sonuçları açık ve nettir. Aynı uygulamanın ülkemizde de derhal yapılması gerekmektedir. 17-25 Aralık soruşturmalarının etkin şekilde yeniden yapılması gerekmektedir.

Sonuç ve İstem          : 17-25 Aralık soruşturma dosyaları ile ilgili verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılarak, İran İslam Cumhuriyet ve Amerika Birleşik Devletleri makamlarından ilgili dosyaların istenerek soruşturmanın yeniden başlatılmasını ve yukarıda belirtilen şüphelilerin üzerine atılı suçlardan cezalandırılmalarını bilvekale talep ederiz. Saygılarımızla. 27.05.2016

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ

Av. Ayhan ERKAN     Av. Ali Serdar ÇINGI   AV. Pınar AKBİNA

***************

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

Suç Duyurusunda Bulunan            : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri                                 : Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,

Av. Ali Serdal ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN,

Av. Azime Ayça ALPEL, Av. Halil AĞIRGÖL,

Av. Doğan ERKAN, Av. Pınar AKBİNA,

Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K:4 D:16

Fatih/İstanbul

 

Şüpheliler                              : 1- Muammer Güler

2- Zafer Çağlayan

3- Erdoğan Bayraktar

4- Egemen Bağış

5-  Reza Zarrab

6- Emine Erdoğan

7-Beyhan Bağış

8- Süleyman Aslan

Suç                                         : Suç işlemek için Örgüt Kurmak (TCK 220. Md.)

Zimmet (TCK 247. Md.)

İrtikap (TCK 250. Md.)

Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257. Md.)

Konusu                                  : 17-25 Aralık Yolsuzluk eylemleri suçlamasıyla başlayan ancak takipsizlik kararları verilerek kapatılan soruşturma dosyaları ile bağlantılı olarak ABD Savcısı Preet Bharara tarafından yürütülen soruşturma kapsamında çıkan delillere dayanılarak şikayet edilenler hakkında soruşturma açılarak cezalandırılmaları talebinden ibarettir.

Beyanlarımız                         :

Bildiğimiz gibi 2013 yılının Aralık ayında Türkiye, iktidar kavgaları nedeniyle tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluk iddiaları ile gündeme geldi ve bu süreç tüm dünya kamuoyunda ülkemizin onurunu zedeledi. Devam eden süreçte Ülkemizde işletilmesi gereken yargı süreci işletilmediği için, ABD’li bir Savcı bir anda ülkemizde fenomen haline gelebilmektedir. İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab’ı ABD‘de tutuklatan ve bir anda Türkiye’de de tanıdık bir isim haline gelen Savcı Preet Bharara, Türkiye ile ilgili, “Ne kadar güçlü, ne kadar zengin olduğunuz ya da hangi bağlantılara sahip olduğunuz önemli değil. Eğer kanunları çiğnediyseniz ve biz bunu ispatlayabiliyorsak, o zaman konuyu adalete taşıyacağımızdan emin olabilirsiniz. İster Türkiye’de, ister ABD’de olsun; biz kimseden korkmadan işimizi yapacağız” dedi.

Savcı Bharara, konuşmasında Türkiye’deki basın özgürlüğüne de değinip, bu konuda kendi görüşünü değil, uluslararası örgütlerin verdiği rakamları paylaştı. Bharara ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, aralarında gazeteciler ve çocukların da bulunduğu 1800’den fazla kişiye kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle dava açtığını hatırlattı.

Bharara, şu ifadeleri kullandı:

“Zarrab’ın tutuklandığı gün Twitter’da 8100 takipçim vardı. Sonraki 4 günde neredeyse tamamen Türk milletinden olmak üzere takipçilerime 270 bin kişi daha eklendi. Bunun sebebi kısmen birçok yerde de bahsettiğimiz o ülkede yolsuzluğa karşı gereken önlemin alınmadığına dair kanaat idi. Bu konuda bir yorumda bulunmayacağım ama böyle bir kanaat var. Bir başka sebep ise yine birçok yerde yayınlandığı üzere oradaki insanların özgür bir basına sahip olmadıkları kanaatinden ötürü, sosyal medyanın özgür ortamına gösterdikleri rağbet idi. 2015 yılında Freedom House, Türkiye’deki basın özgür değil olarak niteledi.”

Son günlerde basında çıkan haberlere göre:

“New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın kefalet talebini neden reddettiğini açıkladı. Bharara Reza Zarrab’ın kefaletle serbest bırakılması yönündeki talebinin reddedilmesi için 17 Aralık iddianamesini delil gösterdi.

Bharara, bugün açıkladığı belgelerde 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında adı geçen eski bakanlardan Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da  isimlerine  yer verdi.

Bharara, Zarrab’ın kefalet talebini reddedilmesi gerektiğini detaylı bir şekilde açıkladı. Başsavcının hakime sunduğu gerekçede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEMDER de dosyaya girdi.

ERDOĞANLAR VE BAĞIŞ AİLESİ EK İDDİANAMEDE

Öte yandan Amerika’daki Türk gazetecilerden İlhan Tanır da Twitter adresinden, “Zarrab’ın TOGEMDEN bağış listesiyle, Emine Erdoğan, Tayyip Erdoğan, Egemen Bağış’ın esi Beyhan Bağıs da Bharara’nin ek iddianameye girdi” diye yazdı.

Zaman Amerika’nın davayı takip eden muhabiri Sıtkı Özcan ise Twitter hesabından iddianameye girdiğini söylediği belgeleri paylaşarak, “Ve beklenen oldu. Emine Erdoğan, resmen Bharara’nın Zarrab dosyasında ve Tayyip Erdoğan da Bharara’nın dosyasında.‘Zarrab’la yakın ilişki içindeki üst düzey yetkili’ olarak geçiyor. Zarrab, kefalet başvurusuna Togemder’i sokarak Bharara’ya müthiş bir asist yaptı. Savcı da bunu kaçırmadı. Erdoğan ailesi artık dosyada” diye yazması dikkat çekti.

ERDOĞAN’DAN GELEN SİYASİ BASKILAR…

Amerika’nın Sesi’nin haberine göre Sarraf’ın Türkiye’de hükümet yetkilileriyle rüşvet ağıyla ilişkiler kurduğu vurgulandı. Dilekçede, bu ilişkilerin ortaya çıkması sonrasında yakalanan ve 72 gün süreyle tutuklu kalan Sarraf’ın yine bu ilişkiler sayesinde serbest kaldığı belirtildi.

Sarraf’ı yakalayan polisler ve yargılayan adli makamların ya görevinden alındığı ya da tutuklandığı belirtildi. Rıza Sarraf dosyasının Türkiye’de kapatılmasının o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamından gelen siyasi baskılar sonucu olduğu vurgulandı. Bazı video görüntüler ve fotoğraflar da ek belgelerde sunuldu.”

http://odatv.com/abddeki-zarrab-sorusturmasi-onlara-uzandi-2505161200.html

“Yeni belgelerde, 17 Aralık soruşturmasının fezlekesinden bazı bölümler dava dosyasına girdi. Türkiye’de rüşvet aldığı iddia edilen bazı bakanların tapeleri ve para trafiğiyle ilgili çeşitli belgeler yayınlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adli ve kolluk kuvvetleri üzerinde siyasi baskı kurup 17/25 Aralık soruşturmasını kapattırdığı belirtildi.

Amerika’nın Sesi’ne konuşan hukukçular, son belgelerin kefalet talebine karşı hazırlanmış çok güçlü belgeler olduğuna işaret etti.

‘ÇOK SAYIDA YENİ DELİL İDDİANAMEYE KONULABİLİR’

Akbulut şöyle konuştu: “Son belgelerde Sarraf’ın, Türkiye’de hükümet ile kurduğu kirli rüşvet ilişkileri ve kapatılan soruşturmaya ait detaylar yer alıyor. Bu yönünden ele aldığımız zaman soruşturmada dava sürecinin başlamasıyla birlikte, anılan bazı isimlerin de Sarraf’ın suçlandığı kara para aklama ve İran’a yönelik uluslararası ambargoları delmek gibi bazı suçlara ortak olduklarını olarak gösteren yeni bir iddianame gelebilir. Çok sayıda belge iddianameye eklenebilir.”

 ‘TÜRKİYE’YE KAÇARSA BİZE GERİ VERMEZLER’

New York Barosu Avukatı Arda Beşkardeş ise iddia makamının ellerindeki kartların çok azını gösterdikleri görüşünde. Bazı yeni delillerin yer aldığı ek bir iddianamenin de dosyaya girebileceğine işaret eden Beşkardeş, “Kefalet davasında bu kadar kanıt göstermeleri çok enteresan. Aşırı detaya girilmiş aslında, ‘Bu adam Türkiye’ye giderse bir daha gelmez’ diyorlar. Türkiye’de daha önce en üst seviyeye kadar verdiği rüşvetlerle hapisten çıktığına işaret edip, ‘Türkiye’nin adalet sistemine bu yüzden saygımız yok’ diyorlar. Türkiye ile suçlu geri iade anlaşmamız var ama orada bu kadar güçlü ilişkileri olan bir adam Türkiye’ye kaçarsa, Türkiye bu adamı bize geri vermez diyorlar. Kefaletin bağlayıcı olamayacağını ve Sarraf’ın kaçabileceğini vurguluyorlar” diye konuştu.

‘ÖZELLİKLE ERDOĞAN’I İŞARET EDEN KONUŞMALAR SEÇİLMİŞ’

Yayınlanan 17/25 süreciyle ilgili kullanılan belgelerde rüşvet aldığı iddia edilen bakanların belgelerde ortak bir noktası olduğunu vurgulayan Beşkardeş, şöyle devam etti: “O ortak nokta da hepsinde ‘Başbakan Erdoğan’a ulaştırayım’ veya ‘bir görüşeyim’ gibi ifadeler var. Konuşmaların ana teması Erdoğan olmuş. Burada tüm bu olanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisinde olmuş şeklinde bir mesaj verilmiş. Konuşmaların çoğunda ‘(dönemin) Başbakan(ı) Erdoğan’ın da bundan haberi vardı’ iması yapılmış. Özellikle seçilip konmuşlar. Davanın bundan sonraki aşamasında kefalet duruşmasında Türkiye’den adı geçen kişiler suç işledikleri iddiasıyla Türkiye’den talep edilebilirler. Sanık değil de, tanık olarak da çağrılabilirler. Amerika ile bu konuda ikili anlaşmalarımız var.”

http://odatv.com/erdogani-isaret-eden-konusmalar-secilmis-2605161200.html

“ABD’li Savcı Preet Bharara’nın hazırladığı iddianamede eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da yer alıyor.

Davutoğlu’nun Başbakanlık koltuğunu bırakmasıyla ilgili bir bölümün bulunduğu iddianamenin sonunda sadece Davutoğlu’nun kendi isteğiyle değil de yapılan bir müdahale ile görevi bıraktığı vurgulanıyor. O bölümde bu konuda yapılan bir habere yer verilerek “Davutoğlu, Reza Zarrab’ın İran’a olan 2.7 milyar dolarlık borcu ödemediği için mi işinden oldu?” ifadeleri kullanılıyor.”http://odatv.com/reza-zarrab-iddianamesine-davutoglu-da-girdi-2605161200.html

Bilindiği gibi bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarı üzerine 13 Eylül 2012, 21 Eylül 2012 ve 14 Şubat 2013 tarihlerinde yolsuzluk soruşturmaları başlatılmıştı. Başsavcılık tarafından görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın talimatı üzerine, 17 Aralık 2013 tarihinde şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapılarak ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konulmuştu. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler‘in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan‘ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar‘ın oğlu Oğuz Bayraktar, işadamı Ali Ağaoğlu, Halkbank genel müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf gözaltına alınmıştı.

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 71 şüpheliden 24’ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmış, 38’i de adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

Şüpheliler arasında bulunan İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış hakkında cezai kovuşturma yapılabilmesi için hazırlanan fezlekeler, TBMM‘ye gönderilmek üzere Adalet Bakanlığı‘na sunulmuştu.

25 Aralık’ta Savcı Muammer Akkaş yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan‘ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırlamıştı. Ancak, Emniyet Müdürü Selami Altınok, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirmişti. Yeni atanan İçişleri Bakanı Efkan Ala‘nın, Erdoğan’ların evinin çevresine Özel Tim yerleştirerek olası gözaltına almaları engellediği basına yansımıştı.

Tutuklanan şüpheliler, 28 Şubat 2014‘te serbest bırakılmıştı.

İçişleri Bakanlığı‘nca, savcılığın gözaltı ve mahkemenin arama kararlarını yerine getiren adli kolluk amir ve memurlarının önemli bir kısmının görev yerleri değiştirildi, görevden alındı veya meslekten ihraç edildi. 29 Ocak 2014‘te soruşturma savcısı Celal Kara 1 Şubat 2014 tarihli HSYK kararnamesi ile de, soruşturma iznini veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz‘ün aralarında bulunduğu 166 hâkim ve savcının görev yeri değiştirildi.

Celal Kara 16 Ocak 2015’de soruşturma nedeniyle açığa alındı. Kara, 24 Ocak 2014’de Can Dündar ile yaptığı söyleşide Rıza Sarraf’ın lider sıfatıyla örgütün faaliyetleri kapsamındaki tüm suçlardan sorumlu olduğunu, polis fezlekelerinde ve Meclis’e yollanan bilgi notunda yer almasa da dönemin başbakanı Erdoğan’ın da işin içinde olduğunu düşündüğünü söyledi: “Dönen işlerin Başbakan’dan habersiz, bilgisiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren, Başbakan’dır” açıklamasında bulundu.

Bu sürecin ardından HSYK‘nın yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı. Düzenlemeyle HSYK bünyesinde Adalet Bakanı’na hakim, savcı ve adalet müfettişlerinin atanması, disiplin soruşturmaları, vb birçok konuda geniş yetkiler verildi. Ayrıca düzenleme HSYK Kurullarının yapısında değişiklik öngörüyordu ve düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle yönetim ve denetim kurulları ile Adalet Akademisi üyelerinin görevlerine son verilmesini içeriyordu.

Yeni durum kamuoyunun büyük bir bölümü tarafından “hükümet yargıyı kendine bağladı” olarak yorumlandı. AB Komisyonu da hükümeti, atılan adımın “hukuk devleti” ve “kuvvetler ayrılığı” ilkelerine uymadığı gerekçeleriyle eleştirdi. Ayrıca HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, 66 sayfalık bir açıklama yaparak, değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yapılan iptal başvurusu üzerine, 11 Nisan 2014‘te verdiği kararla, düzenlemenin Adalet Bakanı’na verdiği olağanüstü yetkileri Anayasaya aykırı bularak iptal etti.

17 Aralık sürecinden sonra istifa eden ya da görevden alınan bakanları araştırmak üzere 5 Mayıs 2014’te TBMM’de 15 kişilik bir komisyon kuruldu. Komisyon 5 Ocak 2015’e kadar çalıştı. Gelinen noktada Mecliste yapılan oylama sonucu AKP’lilerin oylarıyla, bakanların Yüce Divan’a gitmemeleri yönünde karar çıktı.

Diğer yandan, süren soruşturmalarda, polis ve savcılara gerekli gözdağı verilip yeni ve revize edilmiş HSYK tarafından atanan yeni savcılarca iki ayrı dosyada verilen “kovuşturmaya yer olmadığı” yönündeki kararlara, müvekkil parti tarafından itiraz edilmiş, itirazlarımızın reddi üzerine de “etkili soruşturma” prensibinin ve “etkili başvuru hakkı”nın ihlalleri gerekçesiyle konu önce Anayasa Mahkemesi’ne, ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Ancak AİHM hiçbir gerekçe göstermeden başvuruyu kabul etmediğini bildirmiştir.

Ancak ülkemizde yapılamayan ABD’de yapılmıştır ve yukarıda yaptığımız alıntılarda da görüldüğü gibi sonuçları açık ve nettir. Aynı uygulamanın ülkemizde de derhal yapılması gerekmektedir. 17-25 Aralık soruşturmalarının etkin şekilde yeniden yapılması gerekmektedir.

Sonuç ve İstem          : 17-25 Aralık soruşturma dosyaları ile ilgili verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılarak, İran İslam Cumhuriyet ve Amerika Birleşik Devletleri makamlarından ilgili dosyaların istenerek soruşturmanın yeniden başlatılmasını ve yukarıda belirtilen şüphelilerin üzerine atılı suçlardan cezalandırılmalarını bilvekale talep ederiz. Saygılarımızla. 27.05.2016

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ

Av. Ayhan ERKAN    Av. Ali Serdar ÇINGI   AV. Pınar AKBİNA