Selim’in bayraklı tarlası “Soma”

maden-somaBabasını maden faciasında kaybettikten sonra yapılan Soma Madenci Şehitliği’ne küçük Selim’in verdiği isim. Artık babasını o tarlada arıyor ve görüyor… Hepimiz 301 madenciyle beraber göçük altında kaldık 13 Mayıs’ta. Onların anısına yapılan şehitlik, hâlâ aynı sözleri mi söylüyorsunuz dercesine ve yaralarımızı kanatırcasına öyle bakıyor geride kalanlara… İş güvenliği sağlanamadığı için bile bile ölüme yatan madenci kardeşlerimizin yakınları ise yaşarken ölümün kucağındalar… Açlık, yoksulluk ve de işsizlik boyunlarına takılan zincir gibi her gün biraz daha canlarını yakmaya devam ediyor…

Soma Hukuk Katliamı 2 yıldır sürüyor

13 Mayıs 2014’te 301 maden emekçisinin yaşamını yitirdiği katliamın üstünden tam 2 yıl geçmesine rağmen sorumluların hiçbiri hukuk önünde hesap vermedi.

Ülkemizde yaşanan en büyük iş cinayetleri arasında ilk sırayı alan “Soma Maden Faciası” bozuk düzende sağlam çarkın olamayacağını gösterdi. Özelleştirme uğruna işletilen ocaklarda daha fazla üretim ve kâr hırsı, işçiyi canlı olmaktan çıkarıp sistemin bir dişlisi haline getirdi. 2006 yılından beri kamu işletmesinden çıkarılan ocakta, kazalar ve yaralanmalarda artış görülmüş ve son olarak geçen yıl bugün, beklenen facia gerçekleşmişti. Olması gerekenden fazla işçinin yeraltına indiği ocakta çıkan yangında tam bir can pazarı yaşanırken sağ çıkanlar kurtulduklarına sevinemedi bile… Ne bir yaşam odası ne de oksijen dolu tüpler vardı o ocakta… Avrupa’nın 1800’lü yıllarda terk ettiği maden ocakları standartları ülkemizde halen aynı ilkellikle uygulanmakta, yaşanan her maden faciasından sonra devletin en üst makamını temsil edenler “bu işin fıtratında var” diyerek sorumluluklarını gizlemeye çalışıyor ve işçi ölümleri gün ve gün normalleştirilmeye çalışılıyor. O büyük acı yetmezmiş gibi 28 Ekimde Ermenek’te 18 madencimizi sular altında bıraktık. Annelerin gözü yaşlı, çocuklar öksüz, eşler de yapayalnız kaldı şu hayatta. Bir avuç kömür uğruna bir ömür verdiler…

Yıldönümlerinden ibarettir anmalarımız, mutlulukları da acıları da bir güne sıkıştırıp unutmayı yeğleriz. Bugün Soma’da siyaset-sermaye-sendika üçgeninin kurbanı olan madencilerimiz için gösterişli törenler yapılacak, parlak siyah mermerden yapılmış ışıltılı şehitlikte anma gerçekleştirilecek… Sözler verilecek… Kameraların karşısında pozlar verilip utanmazca “sorumlulardan hesap sorulacak” denecek sanki asıl sorumlu kendileri değilmişçesine… Kısacası acımız sıradanlaştırılacak yine…

2014 yılında 1186 işçinin adına iş kazası denen cinayete kurban gittiği, bu yılın ilk 3 ayında ise 351 işçinin hayatını kaybettiği sadece istatistiki bilgi olarak verilip çözüm odaklı yasalar teğet geçilecek… Hesabın sorulması için kurulan mahkemelere madenci yakınlarının geliş-gidişleri göz önünde tutulmayacak, en üst emniyet tedbirleri alınacak ve mağdurlar nerdeyse sanık yerine konulacak…

Akhisar’da gerçekleşen ilk mahkeme bunun en güzel örneğini gösterdi. İşçiler yaşasın diye alınmayan önlemler onların haklarını savunmaya gelen yakınlarına karşı engel olarak çıkarıldı. Facianın gerçekleştiği ilk günlerden sonra yapılan protestolarda da polis çok sert müdahaleler de bulunmuş, Başbakanlık Danışmanı Yusuf Yerkel bir işçiyi herkesin gözü önünde tekmeleyip üstüne 7 günlük iş göremez raporu almıştı… Evet, Soma Tarihe böyle geçti…

Her türlü ihmalin kader diye geçiştirilip, işyerlerini mezarlıklara çevirenlere karşı bu sömürü düzeni, başta iş sağlığı ve iş güvencesinin teminat altına alındığı yasaların çıkarılması ve madenlerin kamulaştırılması ile sona erecektir. Yılda bir yapılan gösterişli anmalarla değil.

İnsanı sağmal sürü yerine koyan bu kanser düzeni yıkılıp Halkın İktidarı kurulduğu zaman son bulacaktır bu katliamlar. Halkın İktidarında madenci ölümleri fıtrat olmaktan çıkacaktır. O günleri elbirliğiyle getireceğiz, kanser düzenini yıkacağız.

Soma’yı Unutma, Unutturma!

Ankara’dan Bir Eğitim Emekçisi