Bu, Genel Başkan’ımızın üçüncü, eşininse ikinci kedi davasıydı. Genel Başkan’ımızın sürmekte olan bir kedi davası daha vardır.
Birinci davada HKP’li Dayı yalnız yargılanmış ve beraat etmişti. Sokak hayvanına tekme atan komşusu bir zalime müdahalede bulunduğu için yargılanmıştı o davada.
İkinci davada Başkan’ımız eşiyle birlikte yargılandı. Hayvan düşmanı AKP’li komşu kadınlar, Hacer Abla’ya Pazar dönüşü saldırmışlar, hakaretler ve tehditler savurmuşlardı. Araya alıp dövmek üzerelerken, o an evde bulunan Genel Başkan’ımız aşağıya inip müdahalede bulunmuş, Pazar arabası ve poşetleriyle birlikte eşini alıp yukarıya, evlerine çıkarmıştı. Saldırgan hayvan düşmanlarının biri şikayetçi, dördü de yalancı tanık rolünü oynadı o davada. Sonuç olarak, zalimleri organize eden şikayetçi kadınla birlikte Genel Başkan’ımız ve eşi de ceza aldı. En ağır ceza da 61 yaşındaki Hacer Abla’ya verildi. Pazar arabasıyla pazardan gelen Abla’mızın eline bir sopa verildi ve sopayla tehditte bulunduğu iftirası yapıldı, müfteri ve yalancı tanık zalimler tarafından. Böylece de Hacer Abla o davada 18 buçuk ay Genel Başkan’ımız da 8 buçuk ay ceza aldı. Karşı taraftaki şikayetçi zalim de 11 ay ceza aldı. Bu yargılamanın hukukla da adaletle de zerrece ilgisi yoktu.
Anadolu Adliyesi 24’üncü asliye Ceza Mahkemesinde bugün saat 09:30’da görülen bu üçüncü davada ise, aynı zalimler topluluğunun bir organizasyonu sonucunda yine AKP’li bir karı koca saldırmıştı Hacer Abla’ya sokak hayvanlarına yiyecek verdiği sırada. Kadın ağır hakaretler savurmuş, eşiyse annesinden yaşça daha büyük ablamıza galiz küfürler yağdırmıştı. Genel Başkan’ımız o gün evde bulunmuyordu.
Fakat, her nasıl olduysa karakol, savcı ve mahkeme üçlüsünün akıl almaz bir organizasyonuyla Genel Başkan’ımız da eşi Hacer Abla da bu davada suçlu yani sanık konumuna getirildiler. Bu davaya bakan mahkeme de (Hakim de) bir önceki davada Hacer Abla’ya ve Genel Başkan’ımıza cezalar yağdıran kişiydi. Yani aynı mahkemeydi.
Bu davada da en ağır cea Hacer Abla için isteniyordu. Bu sefer de ablamızın eline bıçak vermişler ve silahlı tehditte bulundurtmuşlardı. Fakat bu kez yalancı tanık tedarikleyemediler. Suçlamaları soyut, subjektif iddialar olmaktan öteye gidemedi. Öyle olunca da mahkeme Genel Başkan’ımız ve eşine ceza veremedi. Beraat vermek zorunda kaldı.
Fakat karşı tarafı da olağanüstü kollamaktan geri durmadı. Saldırgan kadının hakaretlerini olmamış sayarak ona da beraat verdi. Erkeğinse “bir daha buralarda hayvanlara yiyecek verirken görürsem, seni şöyle şöyle yaparım, kedilerinin de hepsini keserim” şeklindeki tehdit ve mükerrer ağır galiz küfürlerine rağmen ona sadece hakaretten 1800 TL para cezası verdi. Başka da hiçbir şey vermedi.
Bu tutumu da mahkemenin açıkça sebebini bilmediğimiz bir şekilde yanlı davrandığının, dolayısıyla da hukuk dışı kararlar verdiğinin bir yeni kanıtını oluşturdu.
Bu karı koca, sokak hayvanlarıyla, dolayısıyla da HKP’li Dayı ve eşiyle uğraşmayı iş edinmiş zalim Rizeli Morgül ailesinin senede Üsküdar Belediyesinden alıverdikleri yarım ton kömür ve birkaç alışveriş çeki karşılığında tetikçiliğini yapan kiracılarıydı.
Yani bunlar Genel Başkan’ımızın ve eşinin karşısına çıkmamışlar, çıkartılmışlardı. Bu Morgül ailesinin mahalledeki zalimler topluluğunu yönlendiren kişisi Üsküdar Belediyesinde makam şoförü olarak çalışmaktadır. O konumundan kaynaklı yönlendirmecelerle ve insanlara verdiği yukarıda andığımız şekildeki belediye imkanlarıyla bu işleri çevirmektedir.
İlk davada bu zalim, anne durumundaki bir sokak kedisine attığı tekmeden dolayı Genel Başkan’ımızla arasında olay yaşanmış sonra da şikayetçi olarak davaya sebep olmuştu. Şimdi kendisi geri çekilmiş, diğerlerini kademeli biçimde saldırtmaktadır Genel Başkan’ımız ve eşine. Bir dava da bu zalimlerden biri şikayetçi diğerleri yalancı tanık olmakta, onu takip eden bir yeni davada ise yalancı tanıklardan biri şikayetçi, diğerleri yalancı tanık rolünü oynamaktadır. Yani bu AKP’li hayvan düşmanı grup dönüşümlü biçimde saldırmaktadır Genel Başkan’ımız ve eşine.
Türkiye’de tüm devlet kurumları gibi Yargı da artık çürümüş ve adalet dağıtma işlevini yitirmiş bulunmaktadır. Zaten Yasama ve Yürütmenin çürüdüğü bir düzende Yargının sağlıklı kalması mümkün değildir. Durum böyle olunca da insanseverlik, hayvanseverlik, doğaseverlik fuzuli, hatta suç kapsamına giren nitelikler durumuna düşürülmektedir. Ve bu değerleri savunanlar, zalimler tarafından suçlanmakta, saldırıya uğramakta ve hatta cezalandırılmaktadır. Yani, Genel Başkan’ımızın ve Hacer Abla’nın sahip olduğu bu yüce insani değerlerin icabı olarak yaptıkları işten dolayı başlarına gelenler bizlerin Gezi Davalarımızdan ve diğer siyasi davalarımızdan farklı olmamaktadır. Hepsinin ortak özelliği zalimlerin mazlum rolüne bürünmesi, mazlumlarınsa suçlu, cezalı duruma düşürülmesi şeklinde özetlenebilir.
Demek ki ezilen ve sömürülen insanların ve katledilen doğanın olduğu gibi hayvanların da kurtuluşu ancak bir devrimle mümkündür. Bir Demokratik Halk Devrimiyle mümkündür.
Olsun bakalım. Bugünler de elbette geçecek. İnsanların da hayvanların da mutlu yaşadığı, doğanın titizlikle korunduğu bir cennet düzeni yeryüzünde kurulacak. O günler de gelecek mutlaka… 15.12.2015
HKP İstanbul
İl Örgütü