HKP, Tayyipgiller’in 17 Aralık’ta ortaya serilen vurgunlarına yönelik verilen “kovuşturmaya yer olmadığı” kararına itiraz etti

HKP, Tayyipgiller’in 17 Aralık’ta ortaya serilen vurgunlarına yönelik verilen “kovuşturmaya yer olmadığı” kararına itiraz etti;

İSTANBUL NÖBETÇİ SULH CEZA MAHKEMESİNE

Gönderilmek Üzere

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

Dosya no: 2014/120653

Kovuşturmaya Yer Olmadığı

Kararına İtiraz Eden                   : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri                : Av. Orhan Özer, Av. Metin Bayyar, Av. Ayhan Erkan,   Av. Ali Serdar Çıngı, Av. Tacettin Çolak, Av. Azime Ayça Alpel,   Av. Halil Ağırgöl,  Av. Doğan Erkan, Av. Pınar Akbina,

Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K: 4 D: 16 Fatih/İstanbul

Konusu      : İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2014 tarih, 2014/120653 sayılı “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararına itirazımızın sunulmasıyla, etkin soruşturma ilkesini ortadan kaldıran kararın kaldırılarak şüpheliler hakkında iddianame hazırlanması ve cezalandırılmaları talebidir.

Beyanlarımız: İtirazımıza konu karar 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması kapsamında 53 şüpheli hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Savcı Ekrem Aydıner imzasıyla kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi hakkındadır.

1- BU KARAR VE GEREKÇESİ AÇIKÇA SİYASİDİR

CMK Madde 160/1 uyarınca “Cumhuriyet savcısı, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen İŞİN GERÇEĞİNİ araştırmaya başlar.”

Siyasilerin konu hakkındaki açıklamalarını ve gerçek dışı spekülatif beyanlarını “veri kabul ederek” işin gerçeği (maddi hakikat) araştırması yapmaktan kaçınılamaz. Bunun ötesine geçip, siyasi yorumla “suç yoktur”, “örgüt yoktur” diyemez.

“Delillerin yetersiz olduğu”nu ise, yeni delil araştırması yapmadan, şüphelilerin aklanması için bir gerekçe olması kabul edilemez. Savcının görevi, tam da “yeterli delil”lere ulaşmaktır.

Ceza Muhakemesi Kanununun 161/1 fıkrası uyarınca “Cumhuriyet Savcısı her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir.”

Yine aynı kanunu 161/4 emredici hükmü çerçevesinde “Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.”

Özetle, savcı tüm bu araştırmaları yapmak, bilgi ve belgeleri toplamak zorundadır. Dahası, suçlananların ya da suçlananlarla bağlantılı olanların kamu görevlisi olması, suçlamalardan bağışık olmak bir yana; Cumhuriyet savcılarına suçlamayla ilgili bilgi ve belgeleri temin etmek görevi yüklemektedir.

KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA KARARINDA, TÜM BUNLAR YAPILMADAN, MADDİ GERÇEĞİ (SUÇU) ARAŞTIRMADAN, HUKUKİ DEĞİL, SİYASİ BİR GEREKÇE İFADE EDEREK ANILAN KARAR VERİLMİŞTİR.

Diyelim ki dosya ellerinden alınan önceki savcılar siyasi saikle hareket ettiler. Peki bu sübjektif durum, objektif/nesnel maddi hakikati, (suçun sübut bulup bulmadığını) araştırmaya engel midir?

Şayet önceki savcıların şahsi usulsüzlükleri mevcut ise, bundan dolayı ayrıca gerekli hukuksal yaptırımlarla karşılaşacaklardır.

Örneğin bir cinayet dosyası, savcının şahsi husumeti var diye kapatılabilir mi? Bu öznel durum sebebiyle, Cinayet cinayet olmaktan çıkar mı?

Aynı biçimde, yolsuzluk suçu da suç olmaktan çıkmamaktadır, tabiî rüşvet suçu da… Özetle, fiilin gerçekleşip gerçekleşmediği, maddi gerçeğin kendisidir. Savcının saiki, fiilin gerçekliğinin önüne konamaz.

2- Soruşturma aşamasının delillerin usulsüzlüğü ileri sürülerek şüpheli lehine sonlandırılması, tıpkı hükmün yeniden ele alınması gibi, ancak hükme esas alınan bir delilin sahteliğiyle mümkün olabilir. Bu durumda takipsizlik kararı veren savcıların, suçlamanın dayandığı delillerin sahteliğini ileri sürmeleri gerekirdi ki, böyle bir vaka da ileri sürülmemiş, yalnızca takipsizlik kararında “delillerin ve mahkeme kararlarının hukuka uygun olmadığı”ifade edilmiştir. Yine bu ifadesine devamla “”Soruşturmanın başlangıcında verilen iletişimin tespiti kararı hukuka uygun değildir. Bu kararın hâkim tarafından verilmiş olması kanun koyucunun aradığı hukuki ve fiili şartların gerçekleştiğine dair kesin karine sayılamaz” demiştir savcı. Bu cümleyi, bir kararı eleştirmek isteyen bir müdafi kullanabilir örneğin. Ancak bu karar doğrultusunda soruşturma yürütmekle görevli bir savcının bu cümleyi üstelik de takipsizlik gerekçesinde kullanması anlaşılabilir değildir. Anılan mahkemelerin tedbir kararları da yapılan itirazlar neticesinde kesinleşmiştir. Savcı, yürüttüğü soruşturmada verilen mahkemelerin soruşturma tedbirlerini nasıl tartışabilir? Mahkemece verilmiş bir kararı geçersiz ilan etmek, esasen savcının görevini ihmal etme eylemi içerisinde olduğunun bir diğer göstergesidir.

Takipsizlik kararındaki “Ceza yargılamasına ters düşülerek elde edilen delillerin yargılama makamı tarafından değerlendirmeye alınmaması gerekir” tespiti doğrudur şüphesiz. Delil olarak sunulan ve suç eylemini gösteren internet kayıtlarının telefon dinlemesine dayandığı açıktır. Ancak delillerden birinin usule aykırı toplanmış olması da maddi hakikati ortadan kaldırmaz. Ya da bir delilin hukuka aykırı olması, tüm soruşturmayı, toplanmış diğer delilleri ortadan kaldırmaz. Yalnızca bu hukuka aykırı delil, hükme esas alınmaz.

CMK’nın anılan hükümleri, kolluğun ya da soruşturma makamının yasal delil toplamasına ilişkindir. Dolayısıyla kolluk ya da soruşturma tarafından yasaya aykırı olarak elde edilmiş bir delilin hükme esas alınamayacağı açıktır. Ancak bu delilden hareketle öğrenilmiş bir suç şüphesi başka yasal delillerle kanıtlanabilir, ortaya çıkarılabilir olduğunda, soruşturma yürütmekten de kaçınılamaz. Diğer bir deyişle, dinleme kaydı delil değil, ancak veri kabul edilebilir. Suç şüphesi öğrenilmiş olur ve sübutu ortaya çıkarmaya yarayan başka maddi delillerle illiyet bağı kurulabilir. Ya da, bir delilin yasadışı olması, olayda başka bir delil toplamaya engel olarak görülemez.

Buradan hareketle; Kolluk tarafından değil, basın kanalından ortaya çıkmış ve ALENİLEŞMİŞ BİR DELİL söz konusudur. Delil niteliği tartışmalı olsa da, veri ve öğrenme aracı olması tartışmasızdır. Kaldı ki şüphelilere yakınlığı ortada olan Tayyip Erdoğan “devletin kriptolu telefonlarını dinlediler” serzenişiyle tevil yollu bir ikrarda da bulunmuştur.

Sonuç olarak, ortada yürüyen bir soruşturma hasebiyle elde edilmiş bir yasa dışı delil değil, eylemin sübutuna alenileştiren ve içeriği ikrara dayalı bir kayıt mevcuttur. Bu kayıt vesilesiyle öğrenilen olayın aydınlatılması ve başka delillerle somutlanması mümkünken, bundan sarfı nazar edilmesi soruşturma hukuku ve ilkelerine aykırıdır.

Ergenekon, Balyoz, Casusluk suçlaması, Odatv vb. davalarda öne sürülen delillerin çoğunun yasadışı elde edildiği, üstelik de hükme esas alınan bazı delillerin TÜBİTAK, Microsoft, Uluslararası diğer kuruluşlarca sahteliğinin tespit edildiği ortadayken, mahkemelerin zorlama kararlarla ve başkaca zorlama illiyet bağları kurarak hüküm verildiği malumumuzdur. Elbette hukuksuz bir karar verilmesini istiyor değiliz, ancak başka delillerle desteklenebilir durumdaki maddi hakikat ortadadır. Mesele, bu başka delillerin siyasal sebeplerle toplanmıyor, AKP bürokratlarının korunuyor olmasındadır.

“Yolsuzluk” ve “rüşvet” suçlamalarındaki maddi hakikatin araştırılabilirliği ortadadır. Doğrudan AKP önde gelenlerini ve onların yakınlarını sorumluluk dışı bırakan, diğer neviden suçluları ve olayları araştıracak bu “ikili hukuk” kabul edilemez. Söz konusu olan, milletin, kamunun katrilyonları bulan alınteridir, emeğidir. “Sıfırlanamayan” bunca paranın, hukuk dışı elde edilmiş olması, tüm toplumun mağdur edilmesidir. Bu suçun mağduru toplumdur.

Toplumun bir parçası ve toplumu temsile aday bir parti olarak, anılan suçların siyasi gerekçelerle soruşturulmayışına ve etkin soruşturma prensibinin yok edilmesine itiraz ediyor, “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”ın kaldırılmasıyla, şüpheliler hakkında iddianame tanzimini ve neticede cezalandırılmalarını talep ediyoruz.

Sonuç ve İstem: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2014 tarih, 2014/120653 sayılı “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararına itirazımızın sunulmasıyla, etkin soruşturma ilkesini ortadan kaldıran kararın kaldırılarak şüpheliler hakkında iddianame hazırlanması ve cezalandırılmalarını müvekkil parti adına bilvekale arz ve talep ederiz. Saygılarımızla. 20.10.2014

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri

Av. Fettah Ayhan ERKAN       Av. Ali Serdar ÇINGI     Av. Pınar AKBİNA