Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz Kararı, “Kumpas”ı Teyit Etti, Ancak… ATI ALAN, ÜSKÜDAR’I GEÇTİ!

Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz Kararı, “Kumpas”ı Teyit Etti, Ancak…

ATI ALAN, ÜSKÜDAR’I GEÇTİ!

Anayasa Mahkemesi, Balyoz Davasında “Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE” karar verdi. Kısa kararın gerekçesi, Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenmeleri talebinin reddedilmesi ve dijital delillere ilişkin çelişkilerin giderilmemesi oldu.

Yani bizim operasyonun ilk gününden itibaren söylediğimiz, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Kafes vb. davaların hukuk maskeli siyasal operasyonlar olduğu, yargılamalarda hukukun zerresinin bulunamayacağı, dolayısıyla da ortada şekli burjuva hukuku yönünden dahi bir dava olmadığı tespitlerimiz, dolaylı olarak teyit edildi Anayasa Mahkemesi tarafından.

AB-D Emperyalizminin “Büyük Ortadoğu”, “Yeni Sevr” ve “Ilımlı İslam” Projelerini uygulamakla görevli “yerli” uşakların iki kanadı olan AKP ve Cemaat ganimet paylaşım savaşında birbirlerine düştüklerinde; amacı Asker-Sivil Yurtsever Aydınların, Mustafa Kemalci, Antiamerikancı, Laik güçlerin sindirilmesi olan bu operasyonların günahını birbirlerine atmaya başlamışlar ve Tayyipgiller, Türk Ordusu’na yapılanın “Kumpas” olduğunu ikrar etmişlerdi. Biz de hemen eylem ve suç duyurusu yapmıştık, “Kumpası Beraber Kurdunuz, Beraber Yargılanacaksınız!” diyerek. Tayyip hakkında yine dokunulmazlık zırhıyla takipsizlik verilse de, Fethullah Gülen hakkında soruşturma sürmektedir bu suç duyurumuzdan dolayı.

Ne yazık ki anılan hukuk maskeli operasyonlarla amaç hasıl olmuş, mahkeme salonu süsü verilmiş işkencehanelerde yurtsever subaylar iğdiş edilmiş, büyük oranda sindirilmiştir; modernize edilmiş işkence aletleri olan CMK, TCK, TMK’nin ciltlenmiş biçimindeki cenderelerle. Tabiî artık klasik cendere kaba kaçmaktaydı, “demokrasi”, “hukuk” silahlarını keşfetmişti Sivil Örümcekler, ABD’nin Project Demokrasilerinde…

Bizim “kopuş savunması” önerimiz, yani mahkemeyi ve yargılamayı tanımamaya dayalı, Jacques Verges’in deyişiyle “saldıran savunma” yapılması gerektiği önerilerimiz ise birkaç yürekli subay dışında rağbet görmedi, maalesef…

Gelinen noktada, “Kumpas” itirafı, operasyonun siyasal amacına ulaşıldığının, “yol temizliği”nin tamamlandığının, artık içeridekilerden korkmaya gerek kalmadığının da bir açıklamasıydı esasen. AKP kendi hukuk düzenini yaratmış, MİT Yasasını, HSYK Yasasını, Seçim Kanununu, Ceza Kanunlarını gönlünce çıkarmış, Yolsuzluk Operasyonunu kapatmış, savcıları, hakimleri, emniyet müdürlerini sürmüş; sıfırlayamadığı milyarlarca doları, avroyu kurtarmış, iktidarını perçinlemişti. Yani Anayasa Mahkemesine “malumun ilamı”nı hukuk terminolojisiyle deklare etme görevi vermekte bir beis kalmamıştı. Yoksa, “yargılama” hiç yoktu ki “adil” olsun…

Türk Ordusu, “site bekçisi” konumuna düşürülmüş, AB-D Emperyalistlerinin ve Tayyipgiller’in tümüyle emrine girmiş durumdadır şu anda.

Tahliyelere sevindik elbette. Ancak bu aşamada zafer AB-D Emperyalistleri ile Yerli ortaklarının, Tayyipgiller gericiliğinin olmuştur. Amaçlarına büyük oranda ulaşmışlardır, şimdilik!

Yenilgiye zafer borusu çalmanın manası yoktur. Ortada bayram yapılacak bir durum yoktur. Ortada namuslu, adaletli yargıçlar da yoktur. Hukuk da yoktur. “Yeniden yargılanmak” bir kazanım değildir. Böyle bakarsak halkımızın gözüne kül serpmiş oluruz. Yapılması gereken, tüm meşruiyetini yitirmiş hırsız-faşist eğilimli-katil AKP iktidarının yıkılması için devrimci mücadeleyi yükseltmektir. Zalimlerin heveslerini kursaklarından bıraktığımız güne kadar, ne cezaevleri, ne antika-modern işkenceler, ne darağaçları ve ölümler, bizi yıldırmamalıdır, yıldırmayacak da. 19.06.2014

Halkın Kurtuluş Partisi

Genel Merkezi