Bin Kalıplılar-Doğu Perinçek Avanesi ve Denizler
Dün ülkemizin dört bir yanında 6 Mayıs 1972’de 12 Mart Faşizminin cellatları tarafından alçakça katledilen Üç Fidan’ımızı anmak için çeşitli etkinlikler, eylemler yapıldı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın ölümsüzleştiği Karşıyaka Mezarlığı’na devrimciler sel olup aktılar, Üç Fidan’ın devrettiği mücadele bayrağını en yükseklerde taşıyacaklarına dair bir kez daha ant içtiler. Mezarbaşı anmalarının dışında çeşitli illerde de çeşitli gruplar tarafından Üç Fidan anmaları gerçekleştirildi.
Denizler’i anan gruplardan biri de Doğu Perinçek’in İşçi Partisi oldu. Ulusal Kanal günler öncesinden TGB’li gençlerin Ankara’da yapacağı anma etkinliklerine yer veren yayınlar yaptı.
Doğu Perinçek bildiğimiz gibi her fırsatını bulduğunda Deniz Gezmiş’ten “arkadaşım” diye söz etmektedir. Hatta bu isimle bir de kitap yazmıştır, Deniz Gezmiş’i anlatan. Özellikle TGB’li gençler nezdinde Perinçek ile Deniz Gezmiş arasındaki “bağ” sürekli vurgulanmakta, Devrimci Gençlik için bir idol haline gelmiş olan Denizler’in devrimci mirası sömürülmektedir. Oysa gerçeklik çok farklıdır.
Nasıl ki bugün Kürt Meselesinde, Ermeni Meselesinde, Kıbrıs Meselesinde, Ordu Meselesinde ve Türkiye’deki en can alıcı meselelerde ABD’nin, CIA’nın tezlerini benimsemiş olan Laiklik ve Mustafa Kemal karşıtı-düşmanı Sevr’ci Sahte Solcuların; Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist Denizler’i anmaya hakları yoksa, siyasi hayatı bin kalıba girip çıkmakla geçen ve bugün Ulusalcı oynayan Perinçek’in ve onun önderlik ettiği PDA-Aydınlık-İP çizgisinin de Denizler’i anmaya hakları yoktur.
Bildiğimiz gibi Denizler, ABD Emperyalizminin kanlı casus örgütü CIA, onun emrine girmiş olan 12 Mart’ın Amerikancı alçak generalleri ve başta Demirel’in AP’si olmak üzere o dönemde, yani Denizler’in idam kararının alındığı dönemde Meclis’te bulunan Amerikancı Parababaları partileri tarafından katledilmiştir. Yani Denizler’in cellatları bu üçlü alçaklar cephesidir.
Ey Perinçek ve onun öncülüğündeki siyasi hareket!
Bir taraftan Denizler’in katledilmesinde dolaysız bir rol oynayan halk düşmanı Demirel’lerle, siyasi hayatını Demirel’e hizmet etmekle geçirmiş olan, Adnan Menderes’in avukatı Hüsamettin Cindoruk’la, Amerikancı MHP’lilerle “Milli Merkez”ler kuracaksın, diğer taraftan 6 Mayıs’larda Denizler’i anacaksın. Bu kadarına da pes artık! Bir insanda, bir siyasi harekette en azından asgari düzeyde siyasi namus olur.
Bizler nasıl ki ABD Emperyalistleri tarafından halkımızın başına bela edilmiş Tayyipgiller’in katliamlarının, hırsızlıklarının, vurgunlarının peşini bırakmıyor, bunları bir bir teşhir ediyorsak, aynı şekilde sol maskeli madrabazların da ilerici insanlarımızın, özellikle de gençlerimizin devrimci heyecanını sömürmelerine izin vermeyeceğiz. Her iki cephede de alçaklıkları, namussuzlukları, düzenbazlıkları teşhir etmek ve bunlara karşı mücadele etmek en önemli görevlerimizdendir.
Bu amaçla Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Ankut’un, Partimizin İkinci Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı içeren “Heba Edilen Devrim Yüklü Yıllar” adlı kitabındaki konuyla ilgili bölümü yayımlıyoruz.07.05.2014
***
Perinçek’lerin Denizler’e yönelik tavrı:
Geçmişte ve günümüzde
Burada çağrışım oldu; İP Başkanı Doğu Perinçek, “Arkadaşım Deniz Gezmiş” diye bir kitap yazdı. Bir de şu var ki, D. Perinçek’in kendisi gibi her kalıba girmeye uygun babası Mehmet Sadık Perinçek, Demirel’in AP’sinden milletvekilidir o dönem.
M. Sadık Perinçek, 27 Mayıs Politik Devrimi sonrasında kapatılan Demokrat Parti’nin yerini doldurmak, onun siyasi mirasına konmak amacıyla kurulan Ekrem Alican’ın liderliğindeki Yeni Türkiye Partisi’nden milletvekili seçilir. Fakat Ekrem Alican’ın Amerikancılığı ve satılmışlığı yeterli bulunmaz ki, Amerika, Türkiye’de kendine sadakatle ve kusursuz biçimde hizmet edecek Demirel’e ve Adalet Partisi’ne el verir; onu öne çıkarır. Bu nedenle bu parti geriler. M. Sadık Perinçek bu durumu koklayıp algılamakta gecikmez. Hemen Demirel’in AP’sine zıplar. 1969’da da AP’den Erzincan milletvekili seçilir. Yani Denizler’in idamının tartışıldığı Meclistedir, M. Sadık Perinçek. Bu tartışmalarda birkaç kez oylama yapılmıştır. M. Sadık Perinçek bu oylamaların tamamında oy kullanmayanlar arasındadır. Demek istediğimiz, D. Perinçek bugün “Arkadaşım” diye insan kandırmaya devam ettiği Denizler’in idamında babasına ret oyu bile verdirememiştir. Ha, burada şöyle bir soru akla gelebilir: Bir insan babasının ya da diğer aile bireylerinin yaptıklarından sorumlu tutulabilir mi? Kuşkusuz tutulamaz. Ama o zaman da babanız ya da her kimse o, onu sahiplenmezsiniz. Onu övmezsiniz. Onunla övünmezsiniz. Onun adını çocuğunuza koymazsınız.
Doğu Perinçek’se her fırsatta babasına sahip çıkar. Onu olumlu bulur. Demokrat bulur. Babasının iki adını da iki oğluna paylaştırarak koyar (büyük oğluna Mehmet Perinçek, küçük oğluna Sadık Can Perinçek) der.
İzleyenler tanık olmuştur; Ulusal Kanal’da sık sık tekrarlanır. D. Perinçek’in Silivri Savunması. O der ki, “Ben Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili M. Sadık Perinçek’in oğluyum.” Böylece babasıyla övündükten sonra Silivri Savcılarını da eleştirir. Yani bir anlamda kıyaslar onları babasıyla.
Oysa yukarıda söylediğimiz gibi babası, Denizler’in idam görüşmelerinde ancak arazi olarak durumu idare etmeye çalışmıştır. Oysa o gerçekten namuslu bir hukukçu olsa zaten Demirel’in AP’sinde bulunmazdı ya, hadi şaşıp girmiş olsun, idam görüşmelerinde ne yapması gerekirdi? Hukukun, hukukçuluğun ve insanlığın ahlâkına uygun davranması gerekirdi.
Ha şunları demesini beklemiyoruz: Kürsüye çıkıp bu gençler Mustafa Kemal’in gerçek devamcılarıdır. Yiğit, yurtsever insanlardır. Haklı olarak Amerikan Emperyalizmine karşı çıkmışlardır. Biz de onların yaşında olsaydık belki aynı cesareti gösterebilirdik.
Ama bir hukukçu olarak, hem de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı olacak denli kıdeme, deneyime, bilgi ve birikime sahip bir hukukçu olarak en azından şunları demeliydi: Bu gençler, birkaç öfkeli eylem mi yapmışlardır; banka soymak, ABD üssünde görevli üç Amerikan askerini kaçırmak gibi… Bunların da Ceza Yasası’ndaki karşılığı 10-15 seneyi geçmez. En fazla böyle bir ceza verilebilir bu gençlere. Gençler hakkında idam istemekse düpedüz cinayettir, katilliktir. İnsanlıktan çıkmaktır, demesi gerekirdi. Oysa yaptığı malum… Demek ki babasının da Silivri savcılarından çok bir farkı yoktur.
Gerçek hukukçu kim? Hukukun, hukukçuluğun, insanlığın etiğine uygun davranan, ona sahip çıkan kim?
Remzi Şirin ve Refik Karaağ…
Hem de aynı zamanda asker kişiliklerine rağmen. Bir faşist diktatörlüğün askeri adli müşavirliğinin emrinde çalışan bir askeri mahkemenin başkanı ve üyesi olmalarına rağmen…
Neyse geçelim…
Doğu Perinçek ve İP avanesi, bilindiği gibi, şu anda uzun siyasi ömrünü Demirel’in amigosu olarak geçirmiş Hüsamettin Cindoruk’un başkanlığında, eski AP, DYP, ANAP döküntüleri ve bazı MHP’lilerle “Millî Anayasa Forumları” düzenlemektedir. Yani Denizler’in, Mahirler’in ve daha binlerce masum devrimcinin kanına elleri bulanmış bu katiller sürüsüyle, bu AB-D uşaklarıyla, bu 12 Mart ve 12 Eylül Faşizmi yardakçılarıyla bir araya geliyor ve siyasi ikbal arıyor. Yazık!.. Bizim midemiz bulanıyor, bu durumlardan, bu görüntülerden. TGB eski Başkanının da yüzüne söylediğimiz gibi, bunlarla bir araya gelmek, Denizler’in katilleriyle bir araya gelmektir. Bunu yapanların da devrimci siyasi namusla ve insanlıkla ilgileri kalmamış demektir bizce.
Onları dün iktidarlara getiren AB-D Emperyalistleriydi. Kullanıldılar, hizmetlerini kusursuz yerine getirdiler, kullanım süreleri doldu, şimdi hurdaya çıkarıldılar. İktidarları boyunca AB-D’yi savundular ve ona hizmet ettiler. Şimdi hurdalığa düşünce söylemde AB-D karşıtı oldular. İktidardayken efendilerinin emirlerini tekrarlıyorlardı. Şimdiyse güya muhalifi oynuyorlar. Eğer AB-D bunları bugün iktidara taşısa yeniden eski söylemlerine ve yaptıklarına dönerler. Bunlar budur. Bunlar sefalettir…