HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
ABD EMPERYALİZMİNE KARŞIDIR,
AB EMPERYALİZMİNE KARŞIDIR,
VURGUNCU YERLİ-YABANCI PARABABALARINA KARŞIDIR,
ONLARIN YENİ SEVR PLANLARINA KARŞIDIR,
ORTAÇAĞCI GERİCİLİĞE KARŞIDIR,
TAYYİPGİLLER’E KARŞIDIR,
PENSİLVANYALI İMAMA KARŞIDIR,
KADIN DÜŞMANLARINA KARŞIDIR,
HIRSIZLIĞA-YOLSUZLUĞA-RÜŞVETÇİLİĞE KARŞIDIR,
DİN KİSVESİ ALTINDA
DÜNYA MENFAATİ SAĞLAYANA KARŞIDIR
İNSANA DOSTTUR,
TÜM DÜNYA HALKLARINA DOSTTUR,
İŞÇİYE DOSTTUR,
KÖYLÜYE DOSTTUR,
GENÇLİĞE DOSTTUR,
HAYVANA DOSTTUR,
ÇEVREYE DOSTTUR,
DOĞAYA VE YEŞİLE DOSTTUR
Yerel Yönetimler Nedir?
Yerel yönetimler Anayasaya göre il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu tüzelkişilikleridir. Modern toplumlarda belediye veya yerel yönetimler halkın ihtiyaçlarının en kısa yoldan bürokratik işleyişten uzak bir şekilde giderilmesini hedefler. Halkın doğrudan katılımının sağlanmasıyla gerçek ve zaruri ihtiyaçlar tespit edilir ve buna göre çözümler aranır.
Belediye yönetimleri, su ve kanalizasyon işlerinden, ulaşım hizmetlerine, yangından salgına, mezarlıkların yapımından yol yapımına, konut ihtiyacını karşılamaktan şehrin temizliğine kadar kentli insanın tüm temel gereksinimlerini karşılamakla görevli ve yetkili yönetim birimleridir.
Bu nedenlerle belediyelerin, halkın örgütlülüğü ve bir araya gelmesiyle aldığı kararları yerine getirmeli, yine vatandaşların belirlediği ihtiyaçları gidermelidir.
Ülkemizdeki Yerel Yönetim Anlayışı Nasıldır?
Ne yazık ki ülkemizde uygulanan yerel yönetim anlayışı yukarda belirttiğimiz modern, insani anlayıştan tamamen uzaklaşmıştır. Günümüzde yolsuzlukla birleşmiş ülke genelinde uygulanan siyasi ve ekonomik yönetim anlayışı her alana sirayet etmiştir. Bu nedenle en büyük kentinden en ücra köyüne kadar bu vurgun, talan düzeninden vatandaşlarımız etkilenmiştir ve etkilenmektedir.
Özellikle AKP iktidarının yaşandığı son 12 yıllık dönemde kanımızla alınterimizle biriktirdiğimiz tüm vatan değerlerimiz yerli ve yabancı Parababalarına peşkeş çekilmiş, Tüpraş, Telekom, Tekel gibi işletmeler ya kapatılmış ya da yok pahasına satılmıştır.
Ülkemiz daha önce hiçbir sorun yaşamadığımız komşu ülke halklarıyla karşı karşıya getirilmiştir. Daha önce dostça geçindiğimiz Suriye’ye, Irak’a ABD-AB emperyalistlerinin çıkarlarını, politikalarını desteklenmesiyle artık kan ve gözyaşı ihraç eder duruma düşürüldük. Komşu halklara karşı topraklarımız Emperyalist devletlerin üssü haline gelmiştir.
Gençlerimiz umutsuzluk, karanlık içinde bırakılmıştır. Gencecik çocuklarımızın geleceği ve emekleri çalınmış, üniversite sınavlarında, memur sınavlarında yapılan usulsüzlükler ve yolsuzluklar ayyuka çıkmıştır. Çocuklarımız Ortaçağ gericiliğine teslim edilmiş, parasız bilimsel laik eğitimden uzaklaşılmıştır.
Son on yılda iş kazasında ölen insanlarımızın sayısı 11 bini bulmaktadır. İş kazalarında günde ortalama 3 işçi hayatını kaybetmektedir. Örgütsüz ve ucuz işgücü için uygulanan Taşeronluk sistemiyle insancıl çalışma koşullarından koparılmıştır işçilerimiz. Artık mezarda bile emekli olmak imkânsızdır insanlarımız için. Son on yıl içinde İşçi Sınıfının, tüm çalışanların örgütlenme olanakları elinden alınmış, emekçiler toplu sözleşme ve grev hakkını kullanmaktan yoksun bırakılmışlardır.
Her 4 gençten birinin işsiz olduğu ülkemizde, dünyanın en pahalı etini, petrolünü, elektriğini, telefonunu kullanan halkımız, işsizlik ve pahalılık cehenneminde her geçen gün daha da fazla yanmaya devam etmektedir.
Yine bu dönemde daha önce hiç olmadığı kadar çevre tahrip edilmiş, insanların ve hayvanların yaşam alanları bozulmuştur. Her küçük derenin üzerine Elektrik santrali kurularak doğal denge bozulmuş, köylünün tarım alanı gasp edilmiştir. Maden ocaklarıyla, taş ocaklarıyla güzelim ormanları talan edilmiş, sularımız kirletilmiştir.
Sonuç olarak bu iktidar süresince Tayyip’in gözde bakanlarından olan bir zatın (Maliye eski Bakanı Kemal Unakıtan’ın) da söylediği gibi “babalar gibi sat”tılar vatanı, çünkü onların görevi, “vatanı pazarlamaktır.”
Halkımıza ve insanlığa karşı bu ihanetin sonucunda da 2002 yılından beri yalnızca Tayyip’in değil mahdumlarının da, bakanlarının ve onların evlatlarının da, palazlandığını büyüdüğünü, daha nice milyar dolarları hep birlikte iç ettiklerini görüyoruz bugün.
Yerel yönetimlerde de bu doğa ve halk düşmanı siyaset Tayyipgiller tarafından uygulanmıştır. Kentsel dönüşüm adı altında insanlarımızın evlerinden edilmesi, borç batağına sürüklenmesi, şehirlerimizin ucube binalarla doldurulması ferah, huzurlu yaşam alanlarının yok edilmesi bu vurguncu siyasi anlayışın sonucudur. Yapılan kamulaştırmalarla halkın elinden adeta silah zoruyla alınan arsa ve binalar birkaç vurguncu müteahhide peşkeş çekilmektedir.
İstanbul’da Üçüncü Köprü inşaatı çalışmalarında bugüne kadar bir milyondan fazla ağaç katledilmiştir. Ankara’da yol yapımı nedeniyle ODTÜ arazisindeki üç bin ağaç bir gecede yok edilmiştir. Bu ağaçlık alanlar en büyük iki şehrimizin oksijen kaynaklarıdır. Gezi Parkı’nda olduğu gibi her yeşil alan, inşaat yapılacak, vurgun vurulacak bir arsa olarak görülmektedir. Halkımızın nefes alabileceği daha fazla park, bahçe olanağına kavuşması yerine alışveriş merkezleriyle doldurulmaktadır kentlerimiz.
Büyük şehirlerimizde artık en kısa mesafeler gitmek bile saatleri almaktadır. Şehirlerin yol ve altyapıları nüfusa göre yetersiz gelmektedir. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizde yoksul halkımız için toplu taşımayla ulaşım bir kâbusa dönmüş durumdadır.
Vatandaşa hizmet için yapıldığı söylenen birçok iş de halkımızın ihtiyacını tam karşılamadığı gibi kamu kaynaklarının da boş yere heba edilmesine neden olmaktadır. Örneğin Ankara’da 2005 yılında yapılan ve hiç kullanılmadan yıkılan demirden bir binaya 72 milyon TL harcanmıştır. Bunun yanında sağlam kaldırımların bile defalarca sökülüp yenilenmesi, elektrik için, su için, telefon için her seferinde asfalt yolların ayrı ayrı kırılması ve yeniden yapılması her kentte yaşanan israfa örnek işlerdir.
Bu vurguncu yönetim anlayışı özellikle engelli insanlarımıza, onların haklarına karşı da duyarsızdır. Bugün devlet kayıtlarına göre ülkemiz nüfusunun % 12,29’unu engelli vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Ancak bu insanlarımızın yüzde 68’inin yaşadığı çevrede engelleri ortadan kaldıracak herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yerel yönetimlerde dinine, etnik yapısına ve siyasi görüşüne göre ayrımcılık had safhaya varmıştır. Belediye yönetimleri kendilerine oy vermediğini düşündükleri bölgelere uzak kalmakta; bu alanlara hizmet götürmemektedirler. Örneğin Tayyipgillerin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı bir mitingde “bize oy vermezseniz işleriniz uzar” diye halkı açıkça tehdit edebilmiştir.
Bugün merkezi idare nasıl yolsuzluk ve rüşvet batağına saplandıysa yerel yönetimlerde de aynı suçlar işlenmektedir. 17 Aralık operasyonunda da ortaya çıktığı gibi Tayyipgiler iktidarı tüm işlerini rüşvet karşılığında kendi yandaş işadamlarına yaptırmışlardır. Her belediyenin zengin ettiği işadamları doğmuştur bugün.
Ne yazık ki bu yolsuzlukları kontrol edecek bir yargı veya başka bir mekanizma da yoktur ülkemizde. AKP iktidarı tarafından çıkarılan gerici halk düşmanı yasalarla bu vurgun ve talan düzenini sorgulayacak, idarecilerin yaptığı işleri denetleyecek tüm kurumlar etkisizleştirilmiştir. Örneğin Ankara Belediyesinin 2008 yılı hesaplarının bugüne kadar incelenemediği bizzat Sayıştay Başkanlığı tarafından açıklanmıştır.
Ancak bütün bu oyunlara, vurgunlara rağmen gerici, halk düşmanı bir iktidarın sürgit insanlığı hayvanlık konağında tutamayacağını Gezi Direnişi’mizle bir kez daha gördük. Yukarıda saydıklarımız ve daha fazlası için halkımız bu gerici iktidara karşı ayaktadır. Bunların hesabının sorulabildiği bir adalet ve hukuk sistemi olmadığı için Tayyipgiller’den hesabı halkımız sokakta meydanlarda sormaktadır. Üstelik canı kanı pahasına…
Bu nedenle halkımıza olan güvenimizle söylüyoruz ki, halkımızı Ortaçağ karanlığına sürükleyen vurgun ve talan düzeniyle vatanı yağmalayanlar bu suçlarının cezalarını er ya da geç çekeceklerdir.
Gerçek Halk İktidarının yani Halkın Kurtuluş Partisi’nin Yerel Yönetim anlayışı nedir?
Halkın Kurtuluş Partisi’nin siyasetinin temeli insan, hayvan ve doğa sevgisidir. Yaptığımız, yapacağımız her şey bunun üzerine kuruludur.
Bu temel üzerinde Partimizin amacı;
“Birkaç vurguncunun değil Halkın Demokratik İktidarıyla;
a) Devleti Halk’tan üstün değil,Halk’ı Devlet’ten üstüntutangerçeközgürlüğüfiilenkurmak ve antidemokratik yasaları ayıklamak.
b)Müzminİşsizlikve azgınhayatPahalılığıkanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden kazımak için ikinci bir Kuvayimilliye (Kurtuluş Savaşı) seferberliği gerekmektedir. Bu ekonomik seferberliğimizi bilim ve teknolojinin en son aşamasına dayanan ağırsanayitemeline oturtmak.
c) Ulusal üretim mücadelemizin para maddesini -ne sadakayla ne zorla- ancak UCUZ DEVLET ve BİLİNÇLİ TİCARET yoluyla sağlamak.
d) Bu kutsal ekonomik Kuvayimilliye seferberliğimizin güdücü ruhunu -başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere- cahil, âlim, köylü, şehirli… bütün değer yaratan emekçi halkın tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest; GİRİŞİM, ÖRGÜTLENME VE DENETİMİNDE bulmak ve bu amaçla bütün organlarda bilfiil üretmenleri çoğunlukta görmek, yarımız olan Kadını ön safta bulmak, Gençliğe sonsuz inanmak.
e) Bu güdücü ruhu oluşturan her kesimden insanlarımızı, bu yüce davayı gerçekleştirebilmek ve nihai amacına ulaştırabilmek için insan, hayvan, bitki ve doğa sevgisiyle donatarak bencillikten uzak, toplum için her türlü fedakârlığı seve seve yapabilecek hale getirmek için gerekli çalışmayı şimdiden başlatmak.”tır.
Bu amaç doğrultusunda partimizin iktidarında kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacaktır.
Halkın Kurtuluş Partisi yerli-yabancı Parababalarının ve onların koruyucusu, kollayıcısı olan ABD ve AB Emperyalizminin en amansız düşmanıdır… Halklarımızınsa en yakın dostudur… HKP değer yaratan halkın hak ve çıkarlarını korur. Bu nedenle Uluslararası Parababalarının Türkiye’deki ortaklığını ve savunuculuğunu yapan yerli Parababalarına (Finans-Kapitalistlere, ki bunların sayıları ortalama 500’dür) karşıdır.
Dini siyasette kullanan ve insanlarımızın temiz, masum din duygularını sömürerek acımasız soygunlar, vurgunlar yapan, Parababaları iktidarlarının kitle içinde tutunmasını sağlayan, Finans-Kapitalistlerin Antika müttefikleri olan Tefeci-Bezirgân Sermayedarlara (ki bunların sayısı da ortalama 2000-2500’dür) karşı da mücadele eder.
Bu yüzden Halkın Kurtuluş Partisi halka içten inanır, halk için demokrasi ve hürriyeti savunur. Demokrasi ise düşünceye saygı, halka refahla gelişir.
Bu ana prensipler doğrultusunda;
– Halkın Kurtuluş Partisi İktidarının temel yapısı ÖRGÜTLÜ HALKTIR. Ucuz devletin ve hürriyetin de kaynağı budur. Bu nedenle iktidarımızda şehir ve köy ahalisi caddesine sokağına varıncaya dek bir araya getirilecektir. Halkın gerçek ihtiyaçlarının ortaya konulması, en kolay ve ucuz yoldan bu ihtiyaçların giderilmesi buna bağlıdır.
– İdaremizde yolsuzluğa ve gizliliğe yer yoktur. Her yapılan işin, ihalenin bilançosu halka, meslek örgütlerine açık olacaktır. Seçilen yöneticilerin denetimini yine onları seçen halk yapacaktır. Yöneticilerin hakemi her birimde bir araya gelerek örgütlenmiş vatandaştır.
– Üreten halkımızla tüketen halkımız kaynaştırılacaktır. En kolay yoldan üretim ve tüketim kooperatifleri kurularak en sağlıklı ve ucuz besinlerin tüketiciye ulaşması sağlanacaktır. Böylelikle hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz vurguncu bezirgânlardan (komisyonculardan) kurtarılacaktır. Fiyat Denetimi, memur ve tüccarlardan alınıp, anılan halk ve kadın temsilcileri ve örgütlerine verilecektir.
– İnsan sevgisinin temel alındığı bir mahalle, sokak ve bina anlayışı ne yazık ki ülkemizde bilinçli olarak oluşturulmamış engellenmiştir. Bu nedenle kentimizi insancıl şekilde düzenlemek boynumuzun borcudur.
Kentsel dönüşüm müteahhitler ve inşaat şirketleri için bir rant alanı olmaktan çıkarılarak evrensel insan hakkı olan barınma hakkına uygun şekilde yaşam alanlarına dönüştürülecektir. Şehrin ev, su vb. imar işleri, mimar, mühendis örgütleri tarafından bilimsel verilere göre hazırlanıp, eksiksiz uygulanacaktır.
Geniş sokaklar, parklar ve bahçeler oluşturmak aynı zamanda her evsize ev bulmak şehircilikteki ilk görevimizdir.
– Bir zamanlar büyük şehirlerimizde yangına karşı zengin fakir herkesin katıldığı gönüllü örgütler nasıl vardıysa, tıpkı öyle, evsizlere imece yoluyla inşaat seferberliği bir çeşit gönüllü ulusal spor derecesine çıkarılacak. Maliyeti çok, ömrü az, sağlıksız gecekondu ve izbecikler yerine, nazım imar planına uygun, ucuz, konforlu, depreme ve diğer doğal afetlere dayanıklı, güvenli çok katlı blok inşaat; halk örgütleri, belediyeler ve devletçe desteklenecektir.
– Yerel Yönetimlerimiz halkımızın bilime ve sanata en kolay yoldan ulaşabilecekleri kapılar olacaklardır. Mahallelere varıncaya dek insanı yaratan kültür ocakları ve eğitim, bilim kurumları açılacaktır.
– Halkımızın ana sorunlarından biri de sağlıktır. Sağlıklı bir toplumda ve çevrede yaşamak temel insan hakkıdır. Bu nedenle bu hakkı en kolay şekilde kullanması için her eve ulaşabilecek sağlık birimleri kurmak, koruyucu sağlık sistemini geliştirmek Partimizin başlıca görevlerinden biridir.
– Kentlerimizde kulüplerimize memleket ve dünya ölçüsünde tam hareket serbestlikleri tanınacak. Spor, kalp vb. iç organları yıpratan, zekâ aleyhine adale urlaşmasına yol açan ve birkaç “kahraman” yetiştirmek için yüz binlerce kişiyi seyirci durumunda battallaştıran; afyonlaştırılmış, kumarlaştırılmış şeklinden çıkarılacak. Sporla hareketlerimiz şiirleşecek ve zekâmız sosyalleşecek. Milyonlarımızın vücut ve dimağ (zihin, bilinç) ahengini arttırmak için, her çağda ve her sağlıkta insanımıza spor alanı, âleti ve imkânı sağlanacaktır.
– İşsizlik toplumumuzu yakan çözülmesi gerekli en acil problemlerden biridir. Bu nedenle yerel yönetimlerimiz işsizlerin sesi olacaklardır. İşsizlere en kolay ve çabuk yoldan ulaşmak için bağımsız halk örgütleri kurulacaktır. Belediyelerimiz bir yangına koşar gibi her işsiz kalan vatandaşın imdadına koşacaktır. Belediyelerce sunulan tüm ulaşım ve iletişim olanaklarından işsizler ücretsiz yararlanacaklardır.
Yerel idarelerimizin birinci görevi işsize iş bulmaktır. Bunun yolu da üretimin arttırılmasından geçer. Bu nedenle Belediyelerimiz ülkemizin üretim gücünü arttırmak için her çabayı gösterecek, her olanağı kullanacaktır.
– Gençlik bizim geleceğimizdir. Bu nedenle gençlerimizin kurduğumuz eğitim ve bilim ocaklarından ve yarattığımız spor olanaklarından en öncelikli olarak yararlanması sağlanacaktır.
Gençlerimizin sigara ve alkolden uzak sağlıklı bir yaşam sürmeleri özendirilecektir.
Yöneticisi olduğumuz her il ve ilçede üniversiteli gençlerimizin barınma sorunu ücretsiz olarak çözülecektir. Bize anne ve babalarının emaneti olan çocuklarımız kendi evlerindeymiş gibi eğitim hayatlarını tamamlayacaklardır.
– Yarımız olan kadını en ön safta görmek partimizin birincil amaçlarındandır.
Günümüzde kadının sosyal açıdan ezilmişliğini fırsat bilen, sömürücü, vurguncu, yani alınteriyle para kazanmayan, her türden ahlâk anlayışından uzak sermaye sınıfına mensup erkekler, kadını cinsel zevklerini doyuracak obje olarak görmekte ve kullanmaktadırlar.
Bu insanlık dışı duruma son vermenin ilk adımı; Kadının sosyal hayatın her alanında en aktif biçimde rol almasını sağlamak, Kadınla erkek eşitlemektir. Böylece de kadının aşağılanmasına yol açan (onu aşağılayan şartları devamlı üreten) mekanizma kırılmış-ortadan kaldırılmış olacaktır. Erkek egemen düzen, temeli ortadan kaldırılmış olduğu için yıkılmaya; kadın da hakkı olan saygınlığı yeniden kazanmaya başlayacaktır.
Kafaları en çağdaş bilimle, demokratik ve laik kültürle donatılan Kadınlarımız, elbette sosyal hayatın her alanında aktif bir biçimde çalışmak isteyecek ve toplumda hak ettikleri yeri alacaklardır.
Bu nedenlerle her alanda kadınların bir araya gelerek örgütlenmesi ve kendi ihtiyaçlarını kendilerinin belirlemesi sağlanacaktır.
Kadınların evdeki yükünü azaltacak, çamaşırhaneler, ortak yemekhaneler ve kreşler açılacaktır.
Parababaları, yalnız insana değil Tarihe ve Tabiata da hiç saygı duymamaktadır. Sevgi beslememektedir. Şehirlerimizin Tarihi dokusunu, yeşil alanlarımızı, kıyılarımızı acımasızca tahrip etmekte, yok etmektedir. Şehirlerimizdeki Tarih varlıklarını kazıyıp, yerlerine iş merkezi, katlı otopark, lüks konutlar yapmaktadırlar.
Kurtuluş Partisi, insan hayatının sürmesinin, bitkiler ve hayvanlarla birlikte, doğal dengeyi hiç bozmadan mümkün olabileceğini çok iyi bilmektedir. Bunun için doğaya ve diğer canlılara saygılı, onlara zarar vermeyen bir üretimin yapılmasından yanadır. Bu nedenle kentlerimiz için de gereken önlemleri almaktan çekinmeyecek, insanlık ve doğa düşmanı vurgunculara karşı mücadele edecektir.
Nüfusumuzun % 12’den fazlası engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır. Partimiz, bu insanlarımızın öncelikle eğitimlerinin eksiksiz yapılması, sonra da toplumun üretim ve yönetim dahil her alanında yer ve rol alması için gerekli olan her çalışmayı yapacaktır. Yerel idarelerimizde bu insanlarımızın da tam bir özgüvene sahip olarak, üreterek, yaratarak mutlu bir hayat sürmeleri için yapılması gereken her iş yerine getirilecektir.
Bütün bu sayılan hedefleri yerine getirmek için ülkemizin hem maddi hem de manevi olanakları, gücü mevcuttur. Önemli olan bu kaynakların kimin çıkarı için harcandığı, kime hizmet ettiğidir. Bugün tüm zenginliklerimiz yalnızca birkaç bin kişinin cebine girdiği için milyonlarca insanımız aç ve yoksuldur.
Ayrıca üretimin planlı şekilde arttırılması, gelirin düzenli ve tutumlu harcanması, yolsuzluğun ve rüşvetin devlet işlerinden uzaklaştırılmasıyla söylediğimizden daha fazlasını yapabileceğimiz şartlar oluşacaktır.
Bu nedenle gerçek halk iktidarında, partimizin iktidarında, vatanımızın zenginlikleri bir avuç Parababası için değil üreten, değer yaratan halkımız için en verimli şekilde kullanılacaktır.
Sonuç olarak Halkın Kurtuluş Partisi’nin nihai amacı insanı hayvanlık konağından kurtarıp gerçek bir insancıl düzene kavuşturmak, insancıl bir toplumu yaratmak, insancıl bir dünyayı kurmaktır. HKP bu amaç uğruna mücadelesini bir an olsun yılgınlık göstermeden halkımızın desteğiyle sürdürecektir.
Örgütlü Birleşik Halk Yenilmez!
Halkız Haklıyız Kazanacağız!