Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut: Demek ki arkadaşlar; dincilerde ahlâkın zerresi bulunmazmış. Bunlar her türden kötülüğü duraksamadan yaparlarmış.

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Daha önce defalarca söyledim size; Din üzerine ahlâk inşa edilemez, diye.

Niye?

Çünkü dinler, kul kişilik yaratır. Özerk, özgür kişilik oluşmasına izin vermez. Dinler, dogmalarının bütünüyle, sorgulanmaksızın kabulünü ister inananlarından. Zaten sorguladığınız anda inanç, iman ortadan kalkar. O yüzden kimse bu dogmaları sorgulayamaz. Akıl dışı, bilim dışı, mantık dışı, çağ dışı dogmalara körü körüne inanmaya mecbur hisseder kendisini. Eğer bunları sorgularsam öbür dünyayı yani cenneti kaybederim, heba ederim öbür dünyayı. O zaman sorgulamayayım, belki benim aklımın ermediği bir durumlar söz konusudur diye, kendi kendini hep düşünmekten alıkoyar, mantıktan uzaklaştırır. Böylece var olmanın, insan olarak var olmanın kendisine verdiği sorumluluğu taşıyamaz o insan. Ancak var olmanın sorumluluğunu taşıyabilen insanların özgür bir kişiliği, sorgulayan bir aklı, bilimsel bir kafa yapısı ve aydınlık bir düşüncesi olabilir.

Biz hep ne diyoruz?

Sosyalizm; olayların bilimidir.

Olayları oldukları gibi; sebep-sonuç ilişkileri içinde ve bir süreç olarak ele alıp, tüm bağlantılarıyla görmek, kavramak, yorumlamak ve oradan sonuçlar çıkarmaktır, sosyalizm. Gerçeğe o zaman ulaşabiliriz, doğaya ve topluma ait olayların aslını ancak o zaman öğrenebiliriz. Ve insan olmanın sorumluluğunu taşırsak eğer yani sorgulayan bir aklımız, işleyen bir zihnimiz olursa neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kendi aklımızla, irademizle araştırıp, değerlendirip belirleyebiliriz.

İşte ancak ondan sonra kendimize özgü bir ahlâk sistemimiz oluşur bizim. Ve ahlâk sistemimizi oluşturan değerlere göre düşünür ve davranırız. Eğer bir davranışımız o değerler sistemimizle çelişiyorsa o zaman deriz ki bak sen ahlâk dışına çıktın, bu yaptığın ahlaki bir iş değil, ahlâksızlık, bunu yapmamalısın. Bu hayat ahlâksızca yaşamaya asla değmez. Eğer değer dersen insanlığını kaybedersin. İnsan olarak var olmanın sana yüklediği sorumluluğu kaybedersin. Kendilik değerini kaybedersin. İşte böyle insanlar gerçekten ahlâklı olabilirler.

Ama din üzerine bunların hiçbiri oturmaz. Kendine ait bir kişiliği yoktur artık, dindar insanlarda. O dogmaların sahibi kabul ettiğin doğaüstü güce aittir kişiliğin. Bütün davranışların, yapıp etmelerin de onu memnun etmeye, ona şirin görünmeye, ona iyi görünmeye odaklanır. Böylece bir ahlâk sistemi oluşmaz, bir değerler sistemi oluşmaz. Ve kolayca her kötülüğü, her ahlâksızlığı dinciler yapabilir.

İşte şu ilahiyatçı, tarihçi, din görevliliğinden emekli Hanımefendinin sokak röportajında anlattıklarını bir dinleyelim:

***

Videonun çözümü

Bir Hanımefendi: İlahiyatçıyım, tarihçiyim şuna inanıyorum. Yetirince İslamcılar bu ülkeyi yönettiler. Lütfen gerekirse komünistler yönetsin ama adalet ve ahlâk sınırları içerisinde. Biz ona şu anda muhtacız. Ahlâkı kaybettik, adaleti kaybettik. Bunları yönetecek kim varsa başımızın tacı. Ama ben kendi adıma söylüyorum ilahiyatçı olarak, besmele çekene dahi oy vermeyeceğim. Vermeyeceğim. Din görevlisi emeklisiyim bunu da söyleyeyim.

Röportajcı: İlahiyatçı olarak mı?

Bir Hanımefendi: İlahiyatçı olarak; besmele çeken, insanları kandıran hiç kimseye oy vermeyeceğim.

***

Ne diyor Tayyipgiller için?

Artık illallah, diyor. Yani tiksindik, nefret ettik, bezdik bunlardan, diyor. Her kötülük bunlarda, diyor. Her ahlâksızlık bunlarda, diyor. Bunlardan kurtulalım. Her kim ki dini kullanarak karşımıza çıkarsa, bilin ki o sizi kandırmak istiyor, bilin ki o ahlâksızdır, her türlü ahlâksızlığı yapabilecek bir kişidir o, diyor. Bizi dinsizler yönetsin, diyor. Besmele çekene oy vermeyeceğim, diyor.

İlahiyatçı bir Hanımefendi bu. Ama artık kafası aydınlanmış, dogmalardan kurtarmış kendisini. Ne yazık ki böyle Hanımefendiler, böyle insanlarımız azınlıkta.

Bir de şu hani “seküler” denir ya, Laik Hanımefendinin sokak röportajında feryat figan ederek anlattıklarını dinleyelim bir:

***

Videonun çözümü

Bir Hanımefendi: Peygamber efendimizin adaleti nerede? Hz. Ömer’in adaleti nerede lan! Hani nerede?

Zengini zengin ediyon, fakirin ağzına sıçıyon lan! Fakir sürüm sürüm.

Bir ekmeğe tamah ettin. Evliya ettin bizi, evliya. Bir ekmeğe sabır sabır diye diye, evliya ettin.

Sarayında bal yerken biz kuru ekmek yiyok. Kafanı çıkar da bir bak milletine, bak! Suriyeliye her hakkı verene kadar kendi milletine ver.

Benim çocuğum bak ilaç kullanıyor, yüzde 45 engeli var, nerede maaşı? Suriyeliye bağlıyon, benim çocuğumun nerede? Benim çocuğum her ay hastaneye gidiyor, ilaç kullanıyor. Nerede?

Suriyeliler geldi her şey pahalandı; ev bulamıyok bark bulamıyok ya! Her yardım onlara, her yardım onlara…

Deprem yardımı nerede? Millete yapılan yardım nerede?

Deprem adına topladın topladın, indirdin cebe. Damadın yedi, oğlun yedi, kızın yedi.

Nerede bu ülke, millet? Hani, hani?

Onu savunanlar, maaş mı bağladı size? Kaç trilyon bağladı bana bak hele, hıı? Sarayında mı besliyor sizi?

Hayırdır… Doğrular deve dikeni gibi batar, nerenize battı? Çıkarın da çok acımasın. Hı, deve dikeni gibi battı. Hiç de korkum yok.

***

Ne diyor bu eli öpülesi Hanımefendi de, ilahiyatçı Hanımefendimiz gibi?

Bu Tayyipgiller; hırsızlıktan, yolsuzluktan, zulümden, kötülükten başka hiçbir şey yapmadılar. Mahvettiler bizi. Açlığa, kuru ekmeğe muhtaç ettiler bizi, diyor.

Aynen bizim gibi görüyor bu Tayyipgiller denen Amerikan yapımı, mafyatik bir çıkar amaçlı suç örgütünden başka hiçbir şey olmayan Tayyipgiller avanesini, Tayyipgiller iktidarını.

Burada çağrışım oldu Ali Yeşildağ’ı hatırladık. Ne diyordu Ali Yeşildağ?

“Tayyip Abi ve çevresi dünyanın en büyük hırsızlık çetesidir”, diyordu.

Evet, işte bu gerçeğin tâ kendisidir.

Bir de merhum Saygıdeğer İlahiyatçımız Prof. Yaşar Nuri Öztürk Hoca’mızın şu söylediklerine bir kulak verelim. Televizyon ekranlarında dinlenen, izlenen şu görüntülere bir, söylenenlere bir bakalım izleyelim, anlayalım:

***

Videonun çözümü

Prof. Yaşar Nuri Öztürk: Bana son Yüzyıl içinde ama hele son elli yıl içinde insan yakmaktan devleti soymaya kadar, oğlancılıktan (çok özür diliyorum ama mecburum söylemeye) oğlancılıktan, kadın ticaretine kadar ne kadar pislik varsa hepsinin altında dincilerin imzası var. Bana bir tane ateist göster bunların birinin altında imzası olan. Göster, ben buradayım. De ki; Sivas’ta 35 insanı benzin dökerek gün ortasında ateistler yaktı. De ki; Mercümek talanını ateistler yaptı, Deniz Feneri talanını ateistler yaptı. Şunu ateistler yaptı. Yimpaş’ta, neydi o talanını, ateistler yaptı, Kombassan talanını ateistler yaptı. Söyle bana, bir tane söyle ya… Filan Kur’an Kursundaki oğlancılıkları ateistler yaptı. Söylesene bir tane. Yok. Hepsinin altında bunların imzası var ve bunlar Allah’ın avukatı gibi iş yapıyorlar. Tüh sizin suratınıza!

***

Evet, gerçeğin tâ kendisini dile getiriyor Yaşar Nuri Öztürk Hoca’mız da. Çok sevdiğim, takdir ettiğim bir ilahiyatçıydı.

Nitekim hayata gözlerini kapayınca, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin yanı başındaki camide cenaze namazı kılındı, sonrasında da Boğaz’da bir mezarlığa, şu anda adını hatırlayamıyorum, ebedi istirahatgâhına defnettik Hoca’mızı. Ve Yoldaşlarımla birlikte ben, Hoca’mızın camiden alınıp Boğaz’daki o mezarlığa götürülüşünü ve orada toprağa verilişine sonuna kadar katılan ekiptik. Çelengimizle birlikte Hoca’mızın mezarı başındaydık. Ve Hoca’mızın mezarından oğlu ve kızıyla birlikte en son ayrılan insanlardık.

Saygıdeğer oğluna da Hoca’mıza son derece değer verdiğimizi, saygı duyduğumuzu, izlediğimizi anlattık, takdirlerimizi belirttik. Teşekkürlerini sundu o genç kardeşimiz de.

İşte gerçek bu olduğu için, ben de Tayyipgiller’in bizi kendilerine hakaret ettiğimiz savıyla yargılattıkları mahkemelerde onların yargıçları, savcıları ve avukatları karşısında aynen şöyle diyorum. En az iki mahkemede söylediğimi netçe hatırlıyorum bu sözleri:

“Varsayalım ki, birkaç günlüğüne başka bir yere gideceksiniz bu şehirden. Ve küçük evladınızı burada bırakmak, birilerine, güvendiğiniz birilerine emanet etmek durumunda kalıyorsunuz. Bu Tayyipgiller’den birine mi emanet edersiniz, yoksa biz komünist Nurullah Efe Ankut’a ve Yoldaşlarına mı emanet edersiniz? Eve gidince aynaya bakın, bu soruyu sorun kendinize ve aynadaki suretinizin size ne cevap vereceğini bir görün”, diyorum.

Evet Saygıdeğer Halkımız;

İşte bu da hayatımızın gerçeklerinden biridir.

Kalın sağlıcakla…

27 Aralık 2024