LAİK CUMHURİYET’İN 101’İNCİ YILINDA GÖREV BELLİ

LAİK CUMHURİYET’İN 101’İNCİ YILINDA GÖREV BELLİ: Yeni Sevr’in adı olan BOP’a BOP’un yaratıcıları ABD ve AB Emperyalistlerine BOP’un Uygulayıcıları Yerli İşbirlikçilere Ülkemizi Ortaçağ Karanlığına götürmeye yeminli Ortaçağcı Gericilere karşı Tıpkı Kuvayimilliyeci Atalarımız gibi MÜCADELEYİ YÜKSELTMEK

101 yıl önce 29 Ekim 1923’de kurulan Laik Cumhuriyet; Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın önderi Mustafa Kemal’in ve Kuvayimilliyeci Atalarımızın, bir an olsun kaybetmedikleri umutlarının, sahip oldukları cesaret vatanlarının, vatanımızı işgal eden Emperyalist Yedi Düvele karşı kararlı bir şekilde yükselttikleri mücadelelerinin ürünüdür.

Ülkesine, halkına, tarihine, vatanseverlere düşman Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Dürrizade Abdullah’ların, Mustafa Sabri’lerin ihaneti sonucunda imzalanan Sevr paçavrasına dayanarak bu toprakları işgal eden Emperyalist Yedi Düvele karşı, ülkenin dört bir tarafında, Kara Yılan’lar, Şahin Bey’ler, Yörük Ali Efe’ler, Sütçü İmam’lar, Hasan Tahsin’ler ilk kıvılcımı çaktılar. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları bu kıvılcımı harlayıp ateşlediler ve Emperyalist Yedi Düvelin askerlerinin bastığı her toprak parçasını işgalciler için cehennem yangınına çevirdiler.

İşte Laik Cumhuriyet’in ilanının arkasında 1919’da başlayıp 1923’e kadar 4 yıl süren ve dünyanın mazlum halklarına örnek olan ve dünyada ilk olarak zaferle taçlanan Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı var.

Vatanın özgürlüğü için, tıpkı önderleri Mustafa Kemal gibi “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”, diyerek kendilerini bu onurlu savaşa vakfettiler; Kara Fatma’lar, Halime Çavuş’lar, Nezahat Onbaşı’lar, Şerife Bacı’lar, Tayyar Rahmiye’ler. Ellerinin tersiyle ittiler dünyanın nimetlerini sonunu düşünmeyen kahramanlar, Kuvayimilliye Yiğitleri.

Çünkü çok iyi biliyorlardı vatan işgalden kurtulmazsa, tek başına kurtuluşun bir anlam ifade etmediğini. “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” şiarıyla bağımsızlık için mücadele yükseltilmezse,  hiçbir yurttaşın mutlu olamayacağını.

İşte 101 yıl önce 29 Ekim 1923’te, Mustafa Kemal, İsmet İnönü önderliğinde Kuvayimilliyeci Atalarımız; “Emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkûm olmaktansa babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz”, diyerek girdikleri savaşı zaferle taçlandırdılar, Laik Cumhuriyet’i kurdular.

Bir halk küllerinden nasıl doğar, “Hasta Adam” diyerek Emperyalist Haydutların öldürmeyi arzu ettikleri bir ülke nasıl dirilir, canlanır, bir devlet olur, tüm dünyaya gösterdiler Kuvvacı Atalarımız.

Emperyalist Yedi Düvele Karşı girişilen bu var olma savaşında Mustafa Kemal’in ve Kuvayimilliyeci Atalarımızın yanında kim vardı?

Mustafa Kemal’in; “Eğer Rusya’nın yardımı olmasaydı Yeni Türkiye’nin İngiliz-Fransız ve Yunan Müdahalecilere karşı zaferi ya bugünküyle karşılaştırılamaz ölçüde büyük kurbanlar pahasına elde edilirdi ya da hatta büsbütün olanaksız olurdu. Rusya Türkiye’ye hem manevi hem maddi bakımdan yardım etti. Ulusumuzun bu yardımı unutması bir suç olur”, diyerek selamladığı Lenin ve Ülkesi Sovyetler Birliği vardı.

Mustafa Kemal önderliğinde Emperyalist Yedi Düvele karşı mücadele veren Birinci Kuvayimilliyeciler ayrıca; “Milletin kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançer” olan yobazlığa, Sütçü İmam’ın “Her kim ki Kuvayimilliye’ye Mustafa Kemal Paşa hakkında düşmanlık güder, onların damarlarında kâfir kanı akar”, diyerek lanetlediği bu onurlu mücadeleyi baltalamaya çalışan yerli işbirlikçilere karşı da mücadele verdiler.

İşte biz İkinci Kuvayimilliyeciler; 101 yıl önce ilan edilen Laik Cumhuriyet’in AntiemperyalizmTam Bağımsızlık ilkelerini İkinci Kurtuluş Savaşı’mıza bayrak yaptık. Bu bayrak elimizde, insan soyunun baş düşmanı ABD ve AB Emperyalistlerine karşı mücadele ediyoruz. Tıpkı bu kahramanlar gibi bıkmadan, korkmadan, yılmadan.

Bilimli-Bilinçli-İnançlı-Kararlı mücadelemiz eninde sonunda zaferle taçlanacak ve Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın mantıki sonucu olan, Laiklik ilkesinin tam olarak hâkim olacağı Devrimci Demokratik Halk İktidarı kurulacak.

Ve 29 Ekim 2024’te, Laik Cumhuriyet’imizin ilanının 101’inci yılında Emperyalist Yedi Düvelin günümüzdeki devamcıları ABD ve AB Emperyalistleri, Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Ali Kemal’lerin günümüzdeki temsilcileri AKP’giller; ülkemizin en az üç parçaya bölünmesi demek olan Yeni Sevr’in adı olan BOP’a hız vermiş durumdalar. Son 22 yılda kerte kerte aşındırdıkları Laik Cumhuriyet’e son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar.

Oysa yıllardır, Mustafa Kemal’lerin, İsmet İnönü’lerin ve Kuvayimilliyeci Atalarımızın gerçek devamcıları İkinci Kurtuluş Savaşçıları HKP’liler; “Yugoslavya, Irak, Libya, Suriye… Sıra Sende Türkiye” uyarılarını yapıyorlardı. Teori gücümüzle görmüştük gelen tehlikeyi ve Halkımızı uyarmıştık, halen uyarmaya da devam ediyoruz:

Ülkemiz Hızla BOP cehennemine sürükleniyor! Uyan ey halkımız!”

101 yıl önce dünyanın mazlum halklarına ve önderlerine örnek ve umut olmuştuk, bugün 101 yıl önceki noktaya doğru yani Yeni Sevr’e koşar adım götürülüyoruz.

Peki, nasıl geldik bu noktaya?

Laik Cumhuriyet’in en büyük yanlışı, 29 Ocak 1921’de Onbeşler’in katliyle başlayan ve 27 Mayıs 1960’a kadar süren “Sol’a nefes aldırmama” politikasıdır. Çok ağır sonuçlara yol açan bu 100 yılın en büyük yanlışı yapılmamış olsaydı, içinden geçtiğimiz acılarla dolu karanlık günleri de yaşamazdık.

101 yıl önce Mustafa Kemal önderliğinde kurulan Laik Cumhuriyet; topraklarımızı işgal eden Emperyalist Yedi Düvele ve bu Emperyalist Canavarlara topraklarımızı, Halkımızı sunan Saltanat Sevicileri Ortaçağcı Gericilere karşı kurulan bir savunma kalesi idi.

Mazlum Halkların Bağımsızlık Mücadelelerine örnek ve umut olan Kurtuluş Savaşı’mızın ve Sevr Bozgununun intikamını almak isteyen AB-D Emperyalistleri ile Halifeliğin kaldırılmasının; Kadınlarımıza özgürlük yolunun açılmasının; Laikliğin intikamını almak isteyen Ortaçağcı-Gerici-Yobazlar, “Keşke Yunan galip gelseydi”ciler elbirliğiyle yıktılar bu kaleyi.

Bu kaleyi gerçek anlamda kuracak, bu kaleyi yıkmak isteyenlere karşı mücadele edecek anlayış; daha on yedisinde Yörük Ali Efe Çetesi’ne önce kızan olarak katılan, sonra bileğinin hakkına Köyceğiz Kuvayimilliye Askeri Komutanı olan Türkiye Devrimi’nin önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın, nihai kurtuluşu gösteren Gerçek Sol anlayışıydı. Ama Vatanı ve Halkı için kendini alevin kalbine atan, bu uğurda vurmayı da vurulmayı da; “vız gelir ve de gelmelidir”, diyerek karşılayan o Devrim Ustası da, Cumhuriyet’in “Sol’a nefes aldırmama” politikasının bir sonucu olarak ömrünün 22,5 yılını zindanlarda geçirdi.

Kuvayimilliye Destanı’nın yazarı Komünist Nazım Hikmet’i yıllarca hapislerde yatırdılar.

Gerçek Solun olmadığı, Gerçek Devrimcilerin önünün kesildiği yerlerde türeyenler ise doğal olarak doğaları gereği Emperyalistlerle işbirliği yapan Ortaçağcılar olur,

Devrimcileri, Vatanseverleri, Aydınları katleden faşistler olur,

Türk ve Türkiye düşmanları olur, ABD Emperyalist Haydudunun yerel müttefikleri Sevr’ci Soytarılar olur,

Katil ABD Ortadoğu’dan defol” diyemeyen hainler olur.

Bugün Yeni Sevr’in adı olan BOP’u parçalayıp atmanın, vatanımız ve halkımız üzerine oynanan oyunları bozmanın, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı dünyada ilk olarak zaferle taçlandırma onurunu taşıyan halkımıza reva görülen rezil çemberi kırmanın, Ortaçağ karanlığına doğru gidişe dur demenin yolunu da Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut ortaya koydu ve yıllardır sağından soluna, Türkçüsünden Kürtçüsüne, Milliyetçisinden Dincisine “BOP’u hızlandırma açılımının aktörlerine” karşı uyardı Halkımızı ve uyarmaya da devam ediyor. Genel Başkan’ımızın söylediği gibi;

Biz bir tek şey istiyoruz halkımızdan: Anlaşılmak. Bizi anlamazsan bunların binbir oyunuyla, binbir yalanıyla nasıl başa çıkabilirsin?

“Çok netçe biliyoruz ve inanıyoruz ki Türkiye’de namuslu olmanın ve Gerçek Solculuğun, Devrimciliğin birinci şartı, bu düşman cepheyi aynen bizim gibi görmek, kavramak, ona karşı savaşta mevzi almaktır.”

İşte bugün Ortaçağcı Faşist Din Devletinin AB-D Emperyalistleri ve Ortaçağcı AKP’giller tarafından örgütlenmesiyle birlikte, Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Zaferi güme gitmiş durumdadır. Kuvayimilliye Zaferi’miz olmamışa dönüştürülmüş, o zaferimizle kovduğumuz “Batılı Emperyalistler” yeniden ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel planda işbirlikçiler, piyonlar, kuklalar bularak Türkiye’nin yönetimini ele geçirmişlerdir.

Türkiye’nin yönetimini ele geçiren kuklacı ABD ve AB Emperyalistleri, kuklaları Ortaçağcı AKP’giller, Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle kurulan ve kanla çizilen sınırlarımızı ortadan kaldırmış, ülkemize 15 milyon kadar mülteci, sığınmacı, göçmen adı altında istilacıyı doldurarak Türkiye’de Türk’ü azınlığa düşürmeyi hedeflemektedirler.

Evet, karanlık günlerden geçiyoruz, BOP sürecini hızlandırdılar, evet 101 yıl öncesinin intikamını aldık, diye naralar atıyorlar. Ama biz de diyoruz ki;

Boşuna sevinmeyin. Hiçbir zalimin devri daim değildir. Zalimin zulmüne karşı direnenlerin destanını, Gerçek Devrimcilerin zaferini yazacak insanlık tarihi. Zulmünüz geçici, eninde sonunda yıkılacak ama başkaldıranların zaferiyle gelen Halkın İktidarının devri daim olacak. Bunu da aklınızda mıh gibi tutun!

101 yıl önce Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımız başardı, biz de başaracağız!

Biz bu toprakların İkinci Kuvayimilliyecileriyizİkinci Kurtuluş SavaşçılarıyızGerçek Devrimcileriyiz.

Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin ve Birinci Kuvayimilliyecilerin kurduğu Laik Cumhuriyet’i nihai sonucuna biz ulaştıracağız. Ulusal Kurtuluşu Sosyal Kurtuluşla taçlandıracağız, birincisindeki eksikleri gidereceğiz ve hiçbir eksik bırakmayacağız.

Çünkü 101 yıl önceki kahırlı ve karanlık günlerden bu halkı çıkartıp Laik Cumhuriyet’e kavuşturan Atalarımızın sahip olduğu Cesaret Vatanına sahibiz biz.

Bugün sadece biz haykırıyoruz, “Katil AB-D Ülkemizden, Ortadoğu’dan Defol., diye.

Bugün bir biz kaldık; “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmeyi yeğ” tutan.

Halkımız 101 yıl önce farklı olan Mustafa Kemal’i ve Birinci Kurtuluş Savaşçılarını anladı, onların arkasında ordulaştı ve zafere ulaştı.

Halkımız eninde sonunda farklı olanın yalnız biz olduğunu görüp İkinci Kurtuluş Savaşçılarını da anlayacak. İkinci Kuvayimilliyeci önderleri olan Gerçek Devrimcilerin arkasında ordulaşacak ve nihai zafere ulaşacak.

Bu zaferin sonunda inşa edilecek Devrimci Demokratik Halk İktidarını; Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist ilkelerle örülmüş bu kaleyi hiç kimse yıkamayacak, yüzyıllar geçse de…

Birinci Kuvayimilliyecilere Sözümüzdür:

İkinci Kuvayimiliyeyi de, İkinci Kurtuluş Savaşını da Başaracağız!

Emperyalizmi ve Gericiliği Yine Yeneceğiz!

Devrimci Demokratik Halk İktidarını Kuracağız!

29 Ekim 2024

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi