Bahçelievler Katliamı’nı unutmadık, unutmayacağız! Hesabını mutlaka soracağız!

Katilleri belli. AB-D Emperyalistleri.

Ve insan soyunun bu en büyük düşmanlarının kanlı cinayet ve katliam örgütü Kontrgerilla.

Ve Kontrgerilla’nın sivil cinayet örgütü MHP.

Elbirliğiyle kıydılar TİP Üyesi 7 Devrimciye. Ve 12 Eylül öncesi beş bin insanımıza.

Amaçları ülkeyi Faşist Diktatörlüğe götürmekti. Heba edilen Devrim Yüklü yılları; gericilik yüklü, işsizlik, pahalılık, zam, zulüm yüklü yıllara dönüştürmekti hedefleri. İşte bu aşağılık amaçlarına, hedeflerine ulaşmak için ülkeyi kan deryasına dönüştürdüler. Şartları olgunlaştırıp Halkımızı faşist diktatörlüğü bekler, özler hale getirdiler.

Kahramanmaraş, Çorum katliamlarını gerçekleştirdiler, şartlar iyice olgunlaşsın diye.

Aydınlarımızı, Yurtseverlerimizi, Devrimcilerimizi, Bedrettin Cömert’i, Doğan Öz’ü, Cavit Orhan Tütengil’i, Ümit Kaftancıoğlu’nu, Kemal Türkler’i, Cevat Yurdakul’u katlettiler, Faşist Diktatörlüğe giden yolun önü açılsın diye.

Tarihe “Bahçelievler Katliamı” diye geçen bu katliam da 12 Eylül Faşist Diktatörlüğüne giden yolda gerçekleştirilen bir Kontrgerilla cinayetidir. Acımasızca katledilen daha 20’li yaşlarında olan 7 Üniversite öğrencisi, Sosyalist Dünya görüşünü benimsemiş, okullarını bitirip bir an önce  iş sahibi olmayı, üretmeyi bekleyen; silahsız, korumasız masum genç insanlardı. 12 Eylül Faşist Diktatörlüğüne giden kanlı yolda kolay hedefti Kanlı Örgüt Kontrgerilla için. Şartların olgunlaştırılıp Faşizmin oturtulabilmesi için Kontrgerillanın ABD’li teorisyenlerinin önerisi gereği gerçekleştirilmesi gereken bir katliamdı Bahçelievler katliamı. Devlet tarafından korunarak zayiat verdirmeden, sonrasındaki bütün katliamlarında kullanabildiler katillerini.

Bahçelievler Katliamının gerçekleştirilme şekli, gerçekleştirenlerin kişiliği, acımasızlığı, insanlıkla ilişkilerinin olmaması Kontrgerillanın kirli işlerinde, cinayetlerinde nasıl kişilikleri kullandıklarının göstergesidir. Katillerin, katliam sonrasında nasıl korunup kollandıklarını anlamak ise kanlı cinayet örgütü Kontrgerilla’nın katillerini nasıl koruyup tekrar tekrar kullandığını açıklar.

***

Sene 1978, 8 Ekim’i 9 Ekim’e bağlayan gece. Yer; Ankara’da Bahçelievler semti. Ülkücülerin “Reis”i Abdullah Çatlı’nın (CIA tarafından planlanmış, MHP eliyle kendisine sunulmuş) planı akşam saatlerinde yürürlüktedir. Ekip, bölgeyi iyi bilmektedir. Zira, ülkücülerin “İdi Amin”i Haluk Kırcı, eylemden önce Bahçelievler’de keşif yapmıştır. Ekip, 8 Ekim 1978 akşamı Bahçelievler 15. Sokak’taki 56 numaralı apartmanın önündedir. Hedef, 2 numaralı dairedir. Evet, 56/2. Bu numaradan koyarlar yapacakları işin adını; “5-6-2/Tamam Reis!

Kırcı kapıya gizlice kulak verir, içerde en az birkaç kişi olduğunu rapor eder. “Sürümden kazanacakları” bir grup olduğuna göre, eyleme geçilmesine karar verilir.

Silahsız öğrenciler bayıltıldı ve…

“Reis” Çatlı da sokakta otomobilinin içinde beklemektedir. Haluk KırcıErcüment GedikliMahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz gizlice apartmana girerler. 2 numaralı dairenin kapısında silahlarını çekip, zili çalarlar. Biraz sonra aralanan kapıya yüklenirler, ellerinde silahlarla artık içerdedirler.
Evde, hepsi Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olan 5 üniversite öğrencisi vardır. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü öğrencisi Serdar Alten (23), Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses (26), Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin (23), Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencileri Latif Can (20) Osman Nuri Uzunlar (20).

Baskın, gençler televizyon izlerken yapılmıştır. Cinayet ekibi biraz şaşırmıştır, zira öğrencilerin hiçbirinde silah yoktur! Olsun, Reis planı yapmış, İdi Amin harekete geçmiştir artık. Öğrencilerin ellerini arkadan bağlayıp, yüzüstü yere yatırırlar. Ancak evdekilerin sayısı tahmin ettiklerinden çok olunca Çatlı’ya danışmaya karar verirler. “Bekleyin” der Çatlı ve birazdan elinde eter ve pamukla gelir. Öğrenciler, önce eter koklatılarak bayıltılırlar.

Bu sırada kapı çalınır. Zili çalanlar, yine TİP üyesi olan öğrenciler Faruk Erzan ve Salih Gevence’dir, arkadaşlarını ziyarete gelmişlerdir. Onlar da içeri alınır. “2-3 komünist”i katletmek için girdikleri evdeki öğrenci sayısı 7’ye çıkmıştır!

Çatlı’nın talimatıyla başlayan katliam

Yine Çatlı’ya danışırlar. Çatlı’dan gelen talimat üzerine son gelen iki öğrenci, dışarıda bekleyen otomobile bindirilir. Yanlarına da Haluk Kırcı ile Kürşat Poyraz oturur. Farları yakılmayan araç Eskişehir yoluna doğru hareket eder ve bir süre sonra bir tarlanın yanında durur. Faruk Erzan ve Salih Gevence araçtan indirilir, 500 metre kadar tarlanın içine götürülür. Kırcı ve Poyraz silahlarını çekip, biraz önce arkadaşlarını ziyarete gelmiş iki genci, kafalarına ateş ederek öldürürler.

İki kişi tamamdır, ama işin büyüğü evdedir, hemen Bahçelievler’e dönerler. Plana göre evde bayıltılmış olanlar da ikişer ikişer Eskişehir yoluna götürülecektir. Önce yavaş yavaş uyanmaya başlayan Serdar Alten’i otomobile taşırlar. Ancak o sırada yoldan geçen bir polis aracı Çatlı’yı kuşkulandırır. Acaba, tarlada öldürdükleri iki öğrencinin cesedi mi bulunmuştur?

Bu kuşku üzerine plan değiştirir Çatlı, plan evin içinde icra edilecektir! Ama nasıl yapılacaktır bu iş? Aralarında tartışırlar. Pratik öneri İdi Amin’den gelir, yani Haluk Kırcı’dan. Bayıltılanlardan Osman Nuri Uzunlar’ı mutfağa götürür tel askıyla boğmaya çalışır. Ama hemen ölmez delikanlı, bu kez yüzüne var gücüyle havluyla bastırır ve boğar Kırcı.

Diğerlerini boğmak zor gelince…

Geride dört delikanlı daha vardır ve boğma işi biraz uzun sürmektedir. Bu kez Kırcı plan değiştirir. Tarladaki cinayette kullanılan silahı alır, ardından “Siz dışarı çıkın” der üç tetikçi arkadaşına. Ve odaya dönüp, elleri arkadan bağlı dört öğrenciye ateş açar.

Misyon tamamdır! Evlerinde televizyon izleyen 5 öğrenci ile onları ziyarete gelen 2 arkadaşları başarıyla katledilmiştir! Abdullah Çatlı otomobille binanın önüne gelir ve hep birlikte uzaklaşırlar.

 Çatlı yakalanır ve İstanbul’a götürülüp bırakılır!

Polis önce aracı bulamaz. Ancak Nevşehir-Avanos yolundaki bir akaryakıt istasyonunda yapılan bir ihbar sonucu “34 PD 137” plakalı araç bulunur. Ancak 34 rakamı, aslında “06” olan plakanın üzerine kartonla yapıştırılmıştır. Nihayet, aslında “06 PD 137” olarak tespit edilen gerçek plaka, ülkücü Mustafa Mit’e ait çıkar!

Mustafa Mit, askeri savcı Enis Tunga’ya, aracın örgüt için alındığını ve (Ülkü Ocakları Derneği Genel Başkanı) Muhsin Yazıcıoğlu ile (yardımcısı) Abdullah Çatlı’nın kullanımına verildiğini anlatır.

Abdullah Çatlı 8 Kasım 1978’de Adapazarı’nda yakalanır, ama olay yeri Ankara’ya değil, İstanbul Emniyeti’ne götürülür ve orada bırakılır!

Peki sonra?

Kısa cevap, bazılarını Kahramanmaraş katliamında da gördüğümüz bu katillerin devlet nezdinde ‘kahraman’ olduğudur! İki kişi zaten yakalanamaz. Abdullah Çatlı, devletin emin adamı olarak çalışırken, malum, 3 Kasım 1996’daki trafik kazasında, yanındaki emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ ile birlikte hayatını kaybeder. Evet Çatlı, sözüm ona aranmaktadır, ama yanında sadece emniyet müdürü değil, o sırada iktidarda olan DYP’nin Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak da bulunmaktadır. Kaza yapan araç da, Urfa’da ‘korucubaşı’ olarak bilinen Bucak’ındır.

Tansu Çiller’in ‘Başbakan Yardımcısı’ olarak “Devlet için kurşun atan da, yiyen de bizim için şereflidir” diye sahiplendiği Çatlı, bu Çatlı’dır.

Firari katilin nikâh tanığı

Peki İdi Amin? Sözüm ona idama mahkûm edilir, ama iki kez “yanlışlıkla” tahliye edilir! O yanlış tahliyenin ardından aranırken, yani firardayken Erzurum’da anlı şanlı bir düğün yapar. Firari katilin nikâh tanığı, o sırada Erzurum Valisi olan Mehmet Ağar’dır!”. (https://t24.com.tr/yazarlar/dogan-akin/-yil-sonra-unutmamak-icin-7-tipli-genc-nasil-olduruldu-hukuk-nasil-katledildi,18263)

***

İşte Kontrgerillaya hizmet edenlerin, bu kanlı örgüt için katliamlar yapanların, AB-D Emperyalistlerinin yarattığı kanser düzeni devam ettiği sürece  yargılanamadığının, yargılanamayacağının, hesap sorulamayacağının, sürekli korunup kollandığının bir örneğidir Bahçelievler Katliamı.

Kontrgerilla denince akla gelen acımasızlığın, zalimliğin, vicdansızlığın, kan içiciliğin tipik örneklerindendir TİP Üyesi 7 Devrimcinin katledilmesi.

Nasıl insanın kanını dondurmaz 7 genç insana yapılanlar..9. İnsan olan insan, nasıl sinirinden tir tir titremez yıllar sonra içinin kötülüğü suratına vurmuş İdi Amin lakaplı, sadece sureti insan, Haluk Kırcı’nın söyledikleri karşısında:

“Katliam katliam denilip geçiliyor. Sanki başka katliam olmadı Türkiye’de. Hep Bahçelievler ön plana çıkarıldı. İstanbul’da 1 Mayıs Mahallesi’nde 5 işçi, Ülkücü diye öldürüldü. Adana’da 5 tane Ülkücü öğretmen öldürüldü. Bahçelievler katliam değildir. Biz öldürülen iki arkadaşımızın intikamı için oraya gittik.”

Şimdi bu insan düşmanına insan denebilir mi? Kontgerilla’nın özel olarak bulduğu, yetiştirip devşirdiği, ahlaki, vicdani, insani ne varsa söküp aldığı bu seri katile dördüncü tür yaratık demeyelim mi?

Kırcılar, Çatlılar, İbrahim Çiftçiler gibi MHP’li faşistler, CIA teorisyeni David Galula’nın planını sistemlice uygulayan, çoğunluğu aç kaldırım insanlarından derleşik kiralık katiller sürüsüydü. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Kontrgerilla bu kiralık katilleri Türkiye’de de kullandı, onları yargılatmadı, korudu, kolladı, işine yarayacak olanları yıllarca besleyip bekletti, günü gelince yeniden sürdü piyasaya, işine yaramayanları yok etti, bir kullanımlık peçeteler gibi kullandı ve attı çöpe.

Kanlı Zalim ABD Emperyalistlerinin cinayet örgütü “Kontrgerilla, devrimci halk hareketini engellemek ve faşist darbeler düzenlemek işinde görevlendirilecek uzman ajanlar yetiştiren, ABD’deki bir askeri okulun adıdır. Bu okulun öğrencileri, Amerikan Emperyalizminin sömürü alanı içinde olan dünya ülkelerine dağılırlar. O ülkelerin istihbarat örgütlerini yönlendirir ve o ülkelerdeki halk hareketlerinin bastırılmasında yerli ajanlarla birlikte etkin rol oynarlar. Bizim gibi yarısömürge ve sömürge ülkelerin devletleri zaten ordusuyla, polisiyle, hükümetiyle, her şeyiyle Emperyalizmin uydusu durumunda olduğundan, yabancı Kontrgerilla ajanlarının da kolonilerde çalışması gayet kolay ve rahattır. Bu ajanlar gittikleri ülkenin istihbarat örgütüyle o denli kaynaşırlar ve o örgütün yönetimini ele alırlar ki, sonunda o örgüt CIA’nın bir şubesi haline dönüşür. Böylece o sömürge ülke istihbarat örgütü, kendi hükümetinden, başbakanından daha çok CIA ile içli dışlı olur ve CIA’dan emir alıp, CIA’ya hesap verir duruma gelir. Böylece ABD Emperyalizminin, CIA kanalıyla beğenmediği hükümetleri devirip yerine faşist diktatörlükler oturtması (Endonezya, Yunanistan, Şili’de olduğu gibi) ya da gelişen devrimci hareketleri faşist yöntemlerle ezmesi (12 Mart 1971’de bizde olduğu gibi) olasılaşır.” (Nurullah Efe Ankut, 12 Eylül Nedir?, s. 52-53, https://derlenisyayinlari.org/wp-content/uploads/2003/12/Nurullah-Ankut-12-Eyl%C3%BCl-Nedir.pdf)

12 Eylül Faşizmi Kontrgerilla yöntemleriyle oturtuldu. Faşist Diktatörlüğün-Faşizmin geldiğini göremeyen, Faşizmi tahlil edemeyen, hemen Devrim oluverecekmiş sanan Küçükburjuva Devrimcilerinin, Devrim Yüklü Yılları Heba Etmesiyle başarıya ulaştı. 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü; Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın, bedence aramızdan ayrılmasından sonra öğrencilerinin yükselttiği “Anarşi Yok Büyük Derleniş” bayrağı-parolası, Türkiye Devrimci Ortamı tarafından görmezden gelindiği için göz göre göre geldi.

“Faşizme karşı Ya Birleşmek Ya Ölüm” sloganı tâ 1960’lı yıllarda hayat bulmuş olsaydı katledilen 7 devrimci bugün yaşıyor olacaktı.

Eğer kulak verilmiş olsaydı Hikmet Kıvılcımlı’ya, onunla omuz omuza mücadele etmiş Nurullah Efe Ankut’a, solculuğu kalmamış “Türkiye Solu”, bugün AB-D Emperyalistlerinin “umut kaynağı” olmayacaktı, Antiemperyalist, Antişovenist, Antifeodal ilkeleri terk etmeyecekti.

Artık yapılacak belli görmek isteyenlere. Gelin Hikmet Kıvılcımlı’ya, gelin Halkın Kurtuluş Partisi’ne. Devrimci olmanın, Devrimci kalmanın başka yolu yok.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

 8 Ekim 2024
Kurtuluş Partisi Gençliği