ABD’nin Ortadoğu’daki petrol bekçisi, ileri karakolu Siyonist İsrail, dün Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ı karargâhında vurdu, bir ekiple birlikte yok etti. Görüyorsunuz, yayımlandı İsrail Medyasında, vurduğu yerin ne hale geldiğini.
Sanki depremin merkez üssünde bulunan binalar gibi dümdüz etmiş binayı. Oradan canlı çıkması hatta katledilen bir insanın tek parça olarak çıkması zinhar olası değil. Daha önce de çağrı cihazlarıyla ve telsizlerle vurmuştu Hizbullah’ı hatırlayacağımız gibi. Ve katlettiği insan sayısı Lübnan’da da bine doğru gidiyor. Filistin’de 50 bine doğru gidiyor, yaralılar 100 bini geçmiş durumda Filistin’de.
Siyonist İsrail, artık ABD’den aldığı emir üzerine Ortadoğu’da kendisine ve ABD’ye karşı çıkan tüm direnç noktalarını ortadan kaldırmaya karar vermiş durumda. Devlet olarak kurulduğu 1948’den bu yana tarihinde İsrail’i 2000 yılında ilk kez ve tek kez Lübnan’da hezimete uğratan savaşçıl bir gruptu Hizbullah ve o grubu yöneten liderdi Hasan Nasrallah.
Ama aradan çok zaman geçti hatırlayacağımız gibi. Ve o arada ABD Emperyalist Haydutları ve onunla iç içe olan ajan örgütlerinden, siyasetine, ekonomisine kadar etle tırnak gibi kaynaşık olan Siyonist İsrail, bilişim teknolojisinde, iletişim teknolojisinde çok büyük gelişmeler sağladı. Böylece artık bu Emperyalist Haydut ABD’den gizli herhangi bir telefon görüşmesi ve internet haberleşmesi yapılamaz hale geldi. Zaten CIA’dan ayrılan namuslu İskoç kökenli Edward Snowden da “Sistem Hatası” kitabında çok net açıkladı bu gerçeği. Artık grup izlemesinden kitle izlemesine geçti ABD ve CIA, dedi. Dünyanın herhangi bir yerinde cep telefonundan bir kere alo dediniz mi ya da internetin herhangi bir sayfasına bir kere tıkladınız mı ve Amerika aleyhine, Amerika’yla ilgili bir ibare geçti mi işleminizde, bu CIA tarafından anında kaydedilir ve ebediyen muhafaza edilir, saklanır, dedi. Artık bu teknolojiyle çalışıyor CIA, dedi.
Siz telefondan birini ararsınız, eğer ABD tarafından izlemeye alınmışsanız, 0,66 saniyede bu CIA’nın iki kademeli kontrolünden geçer ve ondan sonra size döner, siz farkına bile varmazsınız, ruhunuz bile duymaz, dedi.
Yani artık CIA’dan gizli hiçbir haberleşme mümkün değil dünyada. Zaten yıllar önce bir CIA başkanı da, şimdi ismini hatırlamıyorum, açıkça övünmüştü bununla; “Şu anda yalnız düşünceleri okuyamıyoruz, izleyemiyoruz”, demişti.
İşte İsrail, bu teknolojiyle vuruyor Hizbullah’ı, Hasan Nasrallah’ı, İran’da İsmail Haniye’yi, Bağdat’ta Kasım Süleymani’yi.
Tabiî bu katliamlar bizi üzüyor. Çünkü biz, Siyonist İsrail’in, insan soyunun başdüşmanı ABD Emperyalist Çakalının Ortadoğu’daki bir uzantısı, bir ileri karakolu, bir müfrezesi ve petrol bekçisi olduğunu söylüyoruz 1967’den bu yana; devrimci harekete adım attığımızdan bu yana. O yüzden İsrail’e karşı içtenlikle savaşan bütün güçleri, dost güçler olarak kabul ediyoruz biz. Ve onların ölümleri, kayıpları bizi derinden üzüyor.
Dolayısıyla biz, bölgemiz Arap Halkının, bölgemiz halklarının; İran Halkının, Filistin Halkının ve Ortadoğu kardeş ülkeler halklarının, Suriye, Libya tabiî bütün halkların gerçek dostuyuz. Ve Siyonist İsrail’in, ABD Emperyalist Haydudunun gerçek düşmanıyız. O yüzden Hasan Nasrallah’ın katledilmesi de bizde büyük üzüntü yarattı ve tüm ABD karşıtı, Siyonist İsrail karşıtı dost güçlere başımız sağ olsun, diyoruz.
Burada şu gerçeği de bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Bu hayatını kaybeden içtenlikli insanlar, gerçek anlamda inanıyorlardı, gerçek Müslümanlardı. Bizdeki Tayyipgiller gibi İslam’ı bir paravan, bir peçe, ihanetlerine, soygunlarına, vurgunlarına, kamu malı hırsızlıklarına bir maske olarak, bir kamuflaj maskesi olarak kullanmıyorlardı. Hayatlarını ortaya koyarak Siyonist İsrail’e karşı savaşıyorlardı. Oysa bizdekiler Siyonist İsrail’in dostu. İkili, üçlü oynar bizdekiler, lafta karşıt görünür işte her türlü ilişkiyi kurar, ekonomik ilişkiler dâhil.
Tayyip’in boynunda ne var hâlâ?
ABD Yahudi Lobisi Başkanı Abraham Foxman’ın taktığı Cesaret Madalyası var. Yahudi Cesaret Madalyasını boynunda taşıyor Tayyip.
İşte bunların, bu Tayyipgiller’in, bu tarikatların, bu cemaatlerin hepsi aynı kategoride. Bunlar halk düşmanı, insanlık düşmanı, ABD kuklası, ABD uşağı, ABD yetiştirmesi, Siyonist İsrail’in dostu ve onun işbirlikçisi.
Bugünlerde medyaya düşen Suudi Devletinin fiili yöneticisi durumundaki Prens Salman’ın bir açıklaması var değil mi? Ne diyor?
Bana ne Filistin’den. Benim ilgilenmem gereken bir ülkem var. Ben sadece onunla ilgileniyorum, diyor. Ve verdiği bir buyrukla Cuma günleri Cuma Hutbesi okuyan imamlara Filistin meselesini gündem etmelerini yasaklıyor.
İşte bu da neyi gösteriyor?
Demek ki ümmet dayanışmasıymış, İslam birliğiymiş bunların hepsinin gerçeklikle örtüşmeyen kuru birer laftan, bir hayalden, boş bir hayalden ibaret olduğunu göstermektedir. Yapılması gereken; işleyen bir zihne sahip olmak, sorgulayan bir akla sahip olmak ve o aklımızı kullanarak doğanın ve toplumun sonsuz sırlarını keşfederek, gözlem ve deneylerle uzun uğraşlar sonucu keşfederek, onu teknolojiye dönüştürerek, güvenliğimizi ve hayatımızı kolaylaştırmada yararlanmak, doğanın bu gizli güçlerinden, açığa çıkardığımız, aydınlattığımız güçlerinden faydalanmak. Doğaya hükmedilmez. Doğanın dili çözülerek, anlaşılarak, doğanın kanunları açığa çıkarılarak, toplumun kanunları, gidiş kanunları açığa çıkarılarak ona uyum sağlanır, doğaya uyum sağlanır. Ve bu hayatımızı kolaylaştırır, toplumun nereye doğru gittiğini, olumlu yönün neresi olduğunu da bize gösterir.
Demek ki bütün mesele buymuş. Eğitimi de bütünüyle buraya odaklamak gerekiyormuş. Yoksa 1400 yıl öncesinin Mekke ve Medine Köleci Toplumunun, özellikle Medine Köleci Toplumunun örfünü içeren Kur’an emir ve yasaklarını ve Kur’an’ın emrettiği dini ritüelleri, duaları, zikirleri tekrarlayıp durmak, kafayı yakmaktan öte hiçbir sonuç doğurmazmış, açık, net.
Çünkü ne diyoruz biz?
Doğada ve toplumda olup bitenlere dair olumlu ya da olumsuz yönde doğaüstü hiçbir gücün etkisi yoktur, olmamıştır, olamaz ve olmayacaktır. Bunu netçe bilincimize çıkarmamız gerekir. Tüm bu olayların tekrar tekrar bize bu soruyu sordurması ve bu sonuca bizi götürmesi gerekir.
Kalın sağlıcakla…
28 Eylül 2024