12 Eylül Faşist Diktatörlüğünden Ortaçağcı Faşist Din Devletine, kahrolsun ABD-AB Emperyalistleri ve yerli uşakları!

12 Eylül Faşist Darbesi; İnsan Soyunun en büyük düşmanı ABD Emperyalistlerinin senaryosunu yazdığı, aynı zamanda yönettiği, oynatacağı kuklalarını belirlediği; kendilerine ruhlarını, halklarını satan “Bizim Oğlanlar”ını kullandığı halk düşmanı bir darbedir. 1950 yılından bugüne dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı ABD Emperyalistleridir. Türkiye Halkına yapılmış en büyük kötülüklerin başında gelen 12 Eylül Faşizminin de kaynağıdır ABD Emperyalistleri.

Ülkeyi Faşist bir darbeye hazır hale getirmek için ABD Emperyalistlerinin kanlı örgütü Kontrgerilla’ya, onun sivil uzantısı MHP’li faşistlere 5 bin insanımızı katlettiren, bu insanlık düşmanlarıdır.

Bu faşist darbe sonrası Halklarımız hakkını aramasın diye 650 bin kişi gözaltına alındı, 1,5 milyon insanımız fişlendi, 99 bin civarında insanımız örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı, 30 bin kişi “sakıncalı” görülerek işten atıldı, 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklanırken, birçoğu da “makaslandı”. 23 bin 677 derneğin faaliyetlerine son verildi, bir kısmı kapatıldı. 3 bin 854 öğretmen, mesleğinden ihraç edildi. Üniversitelerde 120 öğretim üyesinin mesleki hayatlarına son verildi. 47 hâkimin işine son verildi. 31 gazeteci mahkûm edildi, 300 gazeteci saldırıya uğradı. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. İnsanlarımızı örgütsüz hale getirerek onlara güdülebilecek bir sürü muamelesi yapmak için, “Finans kapitalin en gerici, en şoven unsurlarının açık terörcü diktatörlüğü” uygulandı.

İşte böylesine aşağılık, böylesine halk düşmanı bir faşist darbeydi 12 Eylül Darbesi.

27 Mayıs Politik Devrimi’nin halkımıza hediyesi, bu ülkenin bu zamana kadar gördüğü en demokratik Anayasa olan 61 Anayasasının bütün kazanımlarını ortadan kaldırmak için tezgâhlanmıştır 12 Eylül Faşist Darbesi.

Yerli yabancı Parababaları hazmedememiştir, sınırlı da olsa Halkımıza özgürlük getiren, devrimci düşüncelerle tanışmasına olanak sağlayan; İşçi Sınıfımıza sendikal örgütlenme, grev hakkı getiren 27 Mayıs Politik Devrimi’ni ve onun ürünü olan 61 Anayasasını. ABD Emperyalistlerinin oğlanları olan Amerikancılaşmış, insanlıklarını insan soyunun en büyük düşmanlarının ellerine teslim etmiş generallerin, amirallerin ilk işi olmuştur, işçi lehine bütün hakları budamak, bütün grevleri sonlandırmak. Parababaları “yıllarca işçiler emekçiler güldü, sıra bizde” diyerek sevinç naraları atmışlardır.

12 Eylül Faşist Darbesi aynı zamanda dünyada ilk olarak zaferle taçlanan, Mustafa Kemal önderliğinde verilen, tüm mazlum halklara örnek olan Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın izini tozunu silmek için de gerçekleştirilmiş bir darbedir. Bu zafer bir acıydı AB-D Emperyalistleri için. Dünyada ilk olarak emperyalist gururları kırılıyor, ilk olarak yenilgi tadıyorlardı Batılı Emperyalistler. Mazlum Halklar bu zaferimizden sonra sıraya giriyorlardı, halklara düşman AB-D Emperyalistlerinin gururlarını kırmak, onlara bir kez daha, bir kez daha yenilgiyi tattırmak için. Özgürlüklerine kavuşmak, bağımsızlıklarını elde etmek için…

İşte AB-D Emperyalistleri bu örneği ortadan kaldırmak, 1920’lerden bugünlere içlerinde sürekli büyüyen bu acıyı tersine çevirmek için önce 12 Mart Faşizmini tezgâhladılar. Ama bu yetmedi, yarım kalmıştı. Hâlâ kırıntılar vardı Mustafa Kemal’den, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızdan, 27 Mayıs Politik Devrimi’nden. Üstelik 12 Mart sonrası Türkiye’de rüzgârlar soldan kuvvetli esiyordu. O yıllar “Devrim Yüklü Yıllar”dı. Allah göstermeye; Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın birlik çağrısına kulak verilseydi o zaman ne yaparlardı, AB-D Emperyalistleri…

Hele bir de Kıvılcımlı’nın düşünce evlatları Devrimci Derlenişçilerin “Faşizme Karşı Ya Birleşmek Ya Ölüm” sloganları yaşam bulur, Türkiye Devrimci Ortamı gerçek bir proletarya partisini yeniden örgütlerse halleri ne olurdu bu Halk Düşmanlarının… Yıllardır sürdürdükleri aşağılık çabaları, çalışmaları boşa düşerdi. Ortamı hazırladılar, ajanlarını gerekli yerlere yerleştirdiler, halkımızı kırdılar ve türlü provokasyonlarla kendilerinin hazırladığı ortama son vermek için de kurtarıcı rolünde 12 Eylül 1980’de kendi oğlanlarıyla açık terörcü diktatörlüklerini kurdular.

Ve ülkeyi açık bir hapishaneye dönüştürdüler. Devrimcileri katlettiler. Binlercesini işkencelerden geçirdiler. Yerli yabancı Parababaları için dikensiz bir gül bahçesine döndürüldü Türkiye. İşte bugünlerde yaşananlar, 12 Eylül Faşist Diktatörlüğünün sonucudur. 12 Eylül Faşist Darbesiyle döşendi AKP’giller’in Faşist Din Devletine giden yolları. 12 Eylül Faşizmiyle beslendi, palazlandı Ortaçağcı Gericilik. Her biri bir yılan yuvası olan tarikatlar, cemaatler 12 Eylül Faşist Darbesiyle korundu kollandı.

Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy v.b. adlı CIA operasyonlarının, 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’nın başlangıcıdır 12 Eylül Faşist Darbesi. Laik Cumhuriyet 12 Eylül Faşist Darbesi’yle yıkılmaya başlandı. Ortaçağcı AKP’giller ve “Reis”lerinin önleri 12 Eylül Faşizmiyle açıldı.

Sevrci Soytarı Sahte Solun da kaynağıdır 12 Eylül Faşizmi. Göremediler faşizmin geldiğini. Gelince de afalladılar. Geliyor faşizm, kendimize gelelim, diyen Gerçek Devrimcileri de dikkate almayınca bir türlü faşizm diyemediler. Saçmaladılar da saçmaladılar. Kurtuluşu emperyalist metropollerde aradılar. Halk eziyet çekerken, faşizm koşullarında inim inim inlerken kendileri kapitalizmin kucağında “Devrimcilik” yaptılar. İkinci kategori insanlar olmaktan mutlu oldular. Zaten ideolojik olarak besin kaynağı değildi Marks-Engels-Lenin-Kıvılcımlı Usta’lar. Besin kaynakları olarak bu Ustaları referans almayınca, AB-D Emperyalistlerinin “umut kaynağı” oldular. AB-D Emperyalistlerinin yerel güçlerinin arkasında saf tuttular. Artık “al silahını vur beline Emperyalizme karşı” şiarı, onlar için mazide kalmış hoş bir seda bile değil; kulak tırmalayan bir cızırtı oldu.

70’li yılları Kıvılcımlı Usta’nın ve öğrencilerinin uyarılarını, çığlıklarını görmezden gelerek nasıl heba ettiyse bizim dışımızdaki Devrimci Hareketler; 80 Faşizmi sonrasında işkencede tıpkı Ustaları gibi çözülmeyen, yurtdışına çıkmayan, kaçmayan tek hareket olmak övüncünü her daim taşıyan, Faşizmin en azgın saldırılarını teorik güçleriyle, sonsuz dirençleriyle bertaraf eden, inandıkları Marksist-Leninist ideolojiden milim sapmayan Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencilerinin; Nurullah Efe Ankut ve Yoldaşlarının önerilerini, mücadelelerini, İşçi Sınıfı içerisindeki çalışmalarını da görmezden gelerek bir kez daha heba ettiler son 44 yılı. Ama bu sefer sadece geçmiş yılları değil, kendilerini de heba ederek geçmişlerine ihanet ettiler, AB-D Emperyalistlerinin “demokrasi güçleri” oldular. Kendi elleriyle siyaseten ölüm fermanlarını imzaladılar.

AB-D Emperyalistleri 12 Eylül 1980’de devşirdikleri, insanlıktan çıkardıkları, acıma, vicdan gibi bütün insani duygularını yok ettikleri, sürekli olarak oynattıkları kuklaları eliyle uygulamaya koydular Faşizmi.

Aradan geçen 44 yılda değişen bir şey yok. Kuklacı aynı AB-D Emperyalistleri. Değişen tek şey kuklalar. Yine devşirdiler, insanlıktan çıkardılar, insani duygularını öldürdüler ve Tefeci-Bezirgân Sermayenin temsilcileri Ortaçağcı AKP’giller’i iktidar yaptılar. Laik Cumhuriyet’i yıksın diye yaptılar. Türkü, Kürdü birbirine kırdırsın diye yaptılar. Yeni Sevr’e ülkemizi götürsünler diye yaptılar. Ülkemizi en az üç parçaya bölecek aşağılık projeleri BOP’a Eşbaşkanlık etsin diye yaptılar. Bugünlerde de net bir şekilde şahit olduğumuz gibi Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni hayata geçirsinler diye yaptılar…

Elbet kırılacak bu çark. Elbet Emekçi Halkımız lehine değişecek bu düzen. İkinci Kurtuluş Savaşçıları önderliğinde verilmekte olan İkinci Kurtuluş Savaşı’yla gülecek, mutlu olacak halkımız. İşte o zaman gülen ile ağlayan yer değiştirecek. Yıllardır gözlerinden yaşlar dinmeyen, acı çeken Halkımız gülecek. Ama siyasi ve ekonomik gücü kırılacak olan bir Avuç Parababası, onları güden AB-D Emperyalistleri ağlayacak.

Nasıl ki Kıvılcımlı Usta’nın düşünce evlatlarının 1920’lerden bugüne söylediği her söz yaşamda karşılığını bulmuşsa, söylediği her söz gerçekleşmişse, “Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!” sloganı da gerçekleşecek.

Devrimci Demokratik Halk İktidarı, bu ülkenin Gerçek Devrimcilerinin, Kurtuluş Partililerin önderliğinde mutlaka kurulacak.

Kahrolsun 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü!

Kahrolsun Ortaçağcı Faşist Din Devleti!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

12 Eylül 2024
HKP Genel Merkezi