30 Ağustos’u kutlamak demek; ABD-AB Emperyalist Haydutlarına ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadele etmek demektir!

30 Ağustos’u kutlamak demek; 

ABD-AB Emperyalist Haydutlarına ve yerli işbirlikçilerine karşı 

mücadele etmek demektir! 

Tüm dünya halklarına umut olan, mazlum halkların yenilmez, yıkılmaz, defedilemez sandıkları emperyalist haydutların yenilebileceği, yıkılabileceği, işgal ettikleri topraklardan gönderilebileceği inancını doğuran, mazlum halkların önderlerine örnek ve ışık olan 30 Ağustos Büyük Zafer’imizin 102’inci yıldönümü tüm halkımıza kutlu olsun. 

Öyle bir zaferdi ki bu zafer, bu zaferin hayalini bile kurmak olanaksızdı. Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi, Büyük Zaferimizin Başkomutanı Mustafa Kemal’in en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü anlatıyor bu yılları: 

Milli Mücadele açıldıktan sonra, askeri zaferimiz de, hemen ümitsiz bir hayal olarak izlenmiştir. Bu zafer, hiçbir harbin şartlarına benzemeyen müstesna zorluklar içerisinde kazanılmıştır. Birinci Dünya harbi sonunda silahlarımız ve cephanemiz geniş ölçüde müsadere edilmişti. Kaçırılabilen sınırlı ölçüde silahlar cephane muharebe meydanlarına sırtta taşınarak, kağnı arabası ile götürülüyordu. Milli Mücadele boyunca hiçbir yerde, bu asrın bir meydan muharebesini idare edecek miktarda cephane bulundurulamamıştır. En muvaffak bir seferin tabiatında bile mevcut başarısızlık ve aksi olay günleri karşısında, bir kısım aydın diye bilinen karamsar çevreler, işte adamlar hayal peşindedirler, diyorlardı. Kesin neticeli büyük meydan muharebeleri bu malzeme ile kazanılmıştır. Atatürk, zaferi sağlayan bu ordunun teşkilinde ve seferlerin acı günlerine dayanmakta, netice günlerinde kesin vuruşlu sevk-i idarede, hakkıyla Başkomutanlık etmiştir. Ümitsizlik anlarını yenmiş, vasıtasızlık ve imkansızlık unsurlarını tesirsiz bırakmıştır.” 

İşte Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mıza son noktayı koyan, Yunan Maskeli Emperyalist Haydutları yenilgiye uğratan 30 Ağustos Zaferi; Halkımızın Emperyalist Yedi Düvelin boyunduruğuna girmemek için canını bu vatan uğruna seve seve feda eden iradesiyle kazanıldı. 

Bu şanlı zaferimiz, bu toprakları vatan yapmak için kanlarıyla sulayan Kuvayimilliyeci Atalarımızın, onurlarını yaşamdan değerli tutan anlayışıyla, “Söz konusu Vatansa Gerisi Teferruattır” diyen önderleri Mustafa Kemal’in bu veciz sözünü emir kabul edip bütün şahsi dünyalarını ellerinin tersiyle itmeleriyle kazanıldı. 

Bu şanlı zafer; Malazgirt’ten Dumlupınar’a bu topraklarda mücadele eden Alparslan’dan Mustafa Kemal’e; toleranslı, yiğit, doğasever, fedakâr, dürüst, mert insanlarımızdan bize miras kalan bağımsızlık ve özgürlük tutkusuyla kazanıldı. 

Ve bu Şanlı Zaferin kazanılmasında; Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın En Büyük Müttefiki Sovyetler’in maddi ve manevi yardımları çok değerli, önemli ve de belirleyicidir. Lenin’in önderliğindeki Bolşevik Rusya’yla yani Sovyetler Birliği’yle dayanışmamızı ve bize gösterdikleri maddi ve manevi yardımların önemini en net ve özet şekilde, Mustafa Kemal şu cümleleriyle ortaya koyuyor: 

“Eğer Rusya’nın yardımı olmasaydı Yeni Türkiye’nin İngiliz-Fransız ve Yunan Müdahalecilere karşı zaferi ya bugünküyle karşılaştırılamaz ölçüde büyük kurbanlar pahasına elde edilirdi ya da hatta büsbütün olanaksız olurdu. Rusya Türkiye’ye hem manevi hem maddi bakımdan yardım etti. Ulusumuzun bu yardımı unutması bir suç olur.” 

Peki Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza son noktanın konulduğu büyük zafer kime karşı kazanıldı? Biz kimi, kimleri yendik, Winston Churchill’in deyimiyle “Büyük Harp”te? 

İşte 102 yıl önce kiminle savaştığımızı bir an bile olsa unutmamak, bunu hiçbir zaman gözden kaçırmamak gerekir. Kuvayimilliyeci Atalarımız, Mustafa Kemal önderliğinde Yunan maskeli Emperyalist Yedi Düvelle Amerika’nın da, Japonya’nın da içinde olduğu tüm Batı Âlemiyle savaştı. Yani biz Kurtuluş Savaşı’mızda, sadece Doğu’da Ermeni Ordusu’nu, Batı’da Yunan Ordusu’nu yenmedik. “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı’yı tümden ortadan kaldırmak, Halkımızın varlığını sona erdirmeye yeminli emperyalist dünyayı yendik. 

Sadece emperyalist dünyayı mı yendik? 

Hayır. 

Biz içeride de, kaderini bu emperyalist haydutlara bağlamış yerli işbirlikçileri yenilgiye uğrattık. 

Kimdi bunlar? 

Sütçü İmam’ın deyimiyle “Mustafa Kemal Paşa ve Kuvayimilliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapa”n, “damarlarında kâfir kanı aka”n Vahdettin’leri, Damat Ferit’leri, Mustafa Sabri Efendi’leri, Dürrizade’leri, Nemrut Mustafa Paşa’ları, Sait Molla’ları, Ali Kemal’leri yendik. 

Bu Ortaçağcı güruh; Mustafa Kemal ve Kuvayimilliyeciler hakkında idam fermanları çıkartan alçaklardı. Bunlar, yakaladıkları Kuvayimilliyecileri yargılama maskesiyle idam eden hainlerdi. Ve bunlar, kan dökerek, ırza geçerek ülkemizi işgale yeltenen Yunan Ordusu’nu Halife adına, Vahdettin adına kutsayan, “Halife ordusudur, onlara karşı çıkmayın, onlara iyi davranın” diyen vatansızlardı. 

Ne acıdır ki, Emperyalist Haydutlarla, Yunan’la işbirliği yapanların torunları bugün, ABD Emperyalist Haydudu tarafından ülkemizin başına çöktürülmüş durumda.  

Ne diyor 102 yıl önce Emperyalist Yedi Düvelin gemilerine bindirip gönderdiğimiz Vatan ve Halk düşmanlarının mirasını sahiplenen ve savunan Ortaçağcı gericiler? 

Keşke Yunan galip gelseydi”, “Keşke Hatay Fransa’da kalsaydı” diyorlar. 

Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderlerine “İki Ayyaş”, “Ölmüş İnek” diyerek her gün hakaretler yağdırıyorlar. 

Yetmiyor; Kuvayimilliye yadigârı ne kadar kurum varsa onları yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çekiyorlar. Kuvayimilliyeci Atalarımızın kanlarıyla ıslatarak Vatan yaptıkları topraklarımızı bir bir elden çıkarıyorlar. 

Bunlar da yetmiyor; ülkemizi 15 milyona yakın, her biri Ortaçağcı, her biri Yeni Sevr’in adı olan BOP’un askeri olmaya aday istilacılarla doldurarak, Türkiye’de Türkü azınlığa düşürmeyi hedefliyorlar. 

Ve nihai hedeflerine ulaşmak için yakıyorlar, yıkıyorlar, satıyorlar. Mustafa Kemal’lerin, İsmet İnönü’lerin kurduğu Laik Cumhuriyet’i yıkıp yerine Ortaçağcı Faşist Din Devletinin kurumlarını inşa ediyorlar. 

Zafer naraları atıyorlar: Kuvayimilliye’den, Mustafa Kemal’lerden, İsmet İnönü’lerden öcümüzü aldık, Vahdettin, Damat Ferit, Nemrut Mustafa Paşa, Ali Kemal, Dürrizade, Sait Mol’la atalarımızın intikamını aldık, diye bayram ediyorlar. Etsinler bakalım…  

Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut ne diyor?  

Bütün diktatörler, bütün sultanlar, şahlar, padişahlar, krallar, despotlar ardı ardına yıkılmışlar. Hiçbiri Tarihin akışı karşısında direnip varlıklarını koruyamamışlar. Bütün hainler hesaba çekilmiş. Hak ettikleri hazin sonla karşılaşmış…”  

İşte Halkımızı Allah’la aldatarak hükmünü sürenler, ABD Emperyalist Haydudunun kucağında siyaset yapanlar, BOP Eşbaşkanı olmakla kıvanç duyan AKP’giller, bu hazin sonla karşılaşacakları gerçeğini de hiçbir zaman unutmasınlar! 

Mustafa Kemal; “Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her yanda yıkılmaya mahkûmdurlar”, diyor. Ülkemizi ABD Emperyalist Haydudunun isteği doğrultusunda en az üç parçaya bölmeye, Halkımızı ABD ve AB Emperyalist Çakallarına köle etmeye yeminli AKP’giller de yıkılmaya mahkûmdurlar. 

İnsan soyunun baş düşmanı Amerikan Haydudunu, Emperyalist Haydutlara insanlıklarını gönüllüce satan yerli işbirlikçileri, yerli hainleri, Halkımızı 1400 yıl önceki karanlığa hapsedecek Ortaçağcı gericileri tıpkı Kuvayimilliyeci Atalarımızın yaptığı gibi bir kez daha geldikleri gibi göndereceğiz. 102 yıl önce Kuvvacı Atalarımızın canlarını ortaya koyarak elde ettikleri Ulusal Kurtuluşu nihai sonucuna ulaştırıp Sosyal Kurtuluşla taçlandıracağız. İşte o zaman bir daha geriye dönüş olmayacak, bir daha bu hainler, satılmışlar hileyle, oyunlarla ülkemizi ele geçiremeyecekler. Çünkü bu hainler güruhunun kökü kazınmış olacak, Sosyal Kurtuluşun nuru halk düşmanı hainler ittifakının taçlarını, tahtlarını, saraylarını yakıp kavuracak. Bu vatan düşmanları gönderildikleri Tarihin karanlık sayfalarından aydınlığa çıkamayacaklar. 

İkinci Kurtuluş Savaşçıları HKP’liler olarak buna inancımız tamdır. Bunun için mücadele ediyoruz, tıpkı Kuvayimilliyeci atalarımız gibi. Devrimci Demokratik Halkın İktidarını kuruncaya kadar da mücadele etmeye devam edeceğiz.  

30 Ağustos 2024 

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi