Dünya Sendikalar Federasyonu Başkan Yardımcısı ve Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun Taşımacılık İşçileri Enternasyonali (TUI Transport)’un 15. Genel Kurulunda yaptığı Ana Konuşma

DSF Başkanı Değerli Yoldaş Mike Makwayiba,

DSF Onursal Başkanı Değerli Yoldaş George Mavrikos,

PAME Genel Sekreteri ve DSF Sekretaryası Üyesi Değerli Yoldaş George Perros,

Dünyanın beş kıtasından bugün burada bulunan Değerli Yoldaşlar,

Öncelikle 15. TUI Transport Kongresine katılan tüm katılımcıları ve konukları en içten devrimci duygularımla selamlıyorum. Aynı zamanda bu önemli kongrenin ev sahipliğini üstlenen Yunanistan Tüm İşçilerin Militan Cephesi PAME’ye de büyük emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

2019 yılında İstanbul’da düzenlediğimiz 14. Kongremizden bu yana tüm dünyada sınıf mücadelesi açısından ekonomik, sosyal ve politik pek çok gelişme yaşandı. Konuşmama başlarken bu gelişmelere birkaç önemli alt başlıkla değinmek istiyorum.

İçinde bulunduğumuz tarihsel dönemde, kapitalizmin en üst aşaması olan emperyalizm, Finans-Kapitalistler ve uluslararası tekeller, yeni birliktelikler yaratarak dünyayı sömürüye dayalı kendi düzenlerine göre yeniden inşa etmeye çalışıyorlar. ABD Emperyalizminin başını çektiği emperyalist cephe; IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği, NATO, CIA vb. çeşitli ekonomik, siyasi, askeri istihbarat örgütleri aracılığıyla kendi çıkarlarını savunmak amacıyla dünyanın farklı bölgelerini yeniden şekillendirmeye çalışmaktadır.

Avrupa’da uzun yıllardır Rusya ile Ukrayna arasında bir savaş yaşanıyor. Hepimizin bildiği gibi bu savaşın temel nedeni ABD, NATO ve Avrupa Birliği ülkelerinin uyguladığı kışkırtma ve provokasyonlardır.

Ortadoğu’da 40 günü aşkın süredir şahit olduğumuz gibi Siyonist İsrail, masum Filistin Halkına yönelik katliam ve soykırımını sürdürüyor. Hepimizin bildiği gibi Siyonist İsrail demek ABD, AB, İngiltere ve diğer emperyalist devletler demektir. Şu ana kadar yaklaşık yüzde 70’i kadın ve çocuk olmak üzere 12 bine yakın insan öldürülmüştür.

Bildiğimiz gibi Batılı emperyalistler, bölgede yağmaladıkları petrol ve doğalgaz kaynaklarına bekçilik yapması amacıyla 75 yıl önce Siyonist İsrail’i kurdular. İsrail’in gayri meşru bir devlet olduğunu, emperyalistlerin bekçi köpekliğini yaptığını belirtmeye gerek yoktur.

Filistin Halkı, Siyonist İsrail’in uyguladığı vahşete karşı 75 yıldır direniyor. İsrail’in bu katliamlarını ve soykırımını, emperyalist güçlerin ve bölgedeki işbirlikçi Arap hükümetlerinin teşvikiyle gerçekleştirdiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Bugün Faşist Binyamin Netanyahu, Gazze’deki masum sivillere karşı gerçek bir soykırım gerçekleştirerek dünya halklarına meydan okuyor. “İsrail Gazze’den çekilmeyecek”, diyor. İsrail bu cesareti, yukarıda saydığımız emperyalist güçlerden bulmaktadır.Aynı emperyalist güçlerin, kirli çıkarları uğruna Sosyalist Küba’ya, Suriye’ye, İran’a, Venezuela’ya ve Latin Amerika’daki başka devletlere karşı siyasi ve ekonomik abluka ve yaptırımlar uygulamaya devam ettiğinin de altını çizmek gerekir.

Emperyalistlerin saldırganlık ve gerilimi tırmandırma politikalarına rağmen amaçlarının tamamına ulaşamadıklarını da görüyoruz. Burkina Faso, Mali, Nijer gibi Batı Afrika ülkelerinin mazlum halkları sömürgeciliğe karşı ayaklanıyor ve bu mücadeleler sonucunda emperyalistler, zaman zaman yüzlerce yıldır sömürdükleri ülkelerden çekilmek zorunda kalıyor. Bu ayaklanmalara tepki olarak emperyalist güçler, bugünlerde tüm dünya üzerinde egemenliklerini sağlayacak önlemler almanın yollarını arıyorlar. Bugünlerde bildiğimiz gibi Finlandiya ve İsveç’i üyeliğe kabul ederek askeri teşkilatları olan NATO’yu genişletmeye çalışıyorlar.

 Değerli yoldaşlar;

Geçtiğimiz 4 yıllık dönemin en önemli olaylarından birinin de Kovid-19 Pandemisi ve bunun ekonomik, siyasi ve toplumsal sonuçları olduğu kuşkusuzdur.

Kapitalizm için gerçek bir turnusol kağıdı olan Pandemi döneminde, kamusal sağlık hizmetinin sağlanamaması nedeniyle yaklaşık 6 milyon insan hayatını kaybetti. Bu dönem, kapitalizmin dünya halklarına verecek hiçbir şeyinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Bu denli büyük ölümlerin temel nedeni, tüm dünyada kamusal sağlık sistemlerinin tasfiye edilmesidir.

Bu dönem aynı zamanda insan yaşamını zerre kadar umursamayan ilaç tekellerinin gerçek yüzünü de ortaya çıkardı. Aynı dönem, işçi ve emekçilerin, yaşamın devamı için üstlendiği rolün ne kadar önemli olduğunu da ortaya çıkardı. Kapitalizmin artık halkların geleceğine hükmetmediği, sömürünün olmadığı, sınıfsız bir toplum için mücadelenin ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koydu.

Bildiğimiz gibi pandemi, küresel ekonomik yavaşlamanın olduğu, enflasyon oranlarının arttığı, dünyanın her yerinde açlığın ve işsizliğin yaşandığı bir dönemde ortaya çıktı. Pandeminin sonuçlarıyla birlikte zaten adaletsiz olan gelir dağılımı giderek daha da adaletsiz hale geldi. Bu dönemde en zenginler, dünyadaki toplam gelirin üçte ikisine el koydu. Milyarderlerin serveti artarken yoksullar da aynı oranda yoksullaştı.

Aynı pandemi döneminde dünya genelinde e-ticaretin gelişmesi sonucunda esnaf kurye olarak çalışmak gibi yeni istihdam türleri ortaya çıktı. Pandemiyle yaygınlaşan evden çalışma, çalışanları birbirinden ayıran ve çalışanların örgütlenmesini zorlaştıran yeni bir istihdam türüdür. Bunların hepsi karşılaştığımız yeni zorluklardır ve bu zorluklara karşı yeni mücadele araçları ve yöntemleri geliştirmemiz gerekir.

Elbette salgının yarattığı yeni koşullar aynı zamanda mücadele ve örgütlememiz için de yeni olanaklar yarattı. Bu dönemde özellikle Avrupa’da artan enflasyon oranları, reel ücretlerin düşmesi gibi toplumsal sorunlar, çok uluslu şirketlere ve hükümetlere karşı militan mücadeleyi de beraberinde getirdi. Fransa, İtalya, İngiltere, Yunanistan, Latin Amerika’nın bazı ülkeleri, Hindistan, Sri Lanka, Türkiye vb. ülkelerde sınıf temelli sendikalar tarafından hükümetlerin özelleştirme politikalarına karşı büyük mücadeleler verildi. Tüm dünyada İşçi Sınıfı, kapitalizmin pandemi dönemiyle birlikte daha da derinleşen krizi sonucunda sınıf mücadelesi açısından daha ileri adımlar attı ve önemli kazanımlar elde etti. Kısacası İşçi Sınıfı ile kapitalistler arasındaki sınıf mücadelesi pandemi döneminde tüm dünyada keskinleşti.

 Değerli Yoldaşlar;

Böyle bir dönemde TUI Transport’un verdiği mücadele çok önemli. ITUC’un küresel ölçekte temsil ettiği sarı sendikacılığın İşçi Sınıfı Mücadelesine hiçbir katkısının olmadığını bu dönemde bir kez daha açıkça gördük.

Bugün sarı sendikacılık İşçi Sınıfı saflarındaki ihanet rolünü oynamaya devam ediyor. ITUC Genel Sekreteri Luca Visentini hakkındaki skandal haberler sarı sendikacılığın işlevini görmeye yetiyor. Luca Visentini’nin, stadyum inşaatında binlerce işçinin hayatını kaybettiği Katar Emiri’nden 100 milyon Euro rüşvet aldığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca ITUC’un Rusya’ya karşı Ukrayna’ya verdiği destek nedeniyle Rusya’da yaklaşık 1,5 milyon işçi ITUC’a bağlı sendikalardan istifa etmiştir. Sarı sendikacılığın vücut bulmuş hali ITUC, Filistin’e karşı İsrail’in yanında yer almıştır. Bu nedenle UNI Global Union’ın (UNI) Kuzey Afrika ve Arap bölgesinin tamamını kapsayan Orta Doğu Bölge Koordinatörü Hatem Laouini, ITUC tarafından kendisine verilen bütün görevlerden istifa ettiğini resmen duyurmuştur. Bunlar sarı sendikacılığın ihanetlerine ilişkin sadece birkaç örnektir.

DSF ve onun TUI Transport gibi sektörel örgütleri tarafından temsil edilen sınıf temelli sendikal hareket, zorlu pandemi koşullarında bile gösteriler, eylemler, çevrimiçi toplantılar vb. düzenleyerek aktif ve militan bir mücadele yürütmüştür. TUI Transport’a bağlı sendikaların kadroları, İngiltere’den Hindistan’a, İtalya’dan Latin Amerika’ya kadar kendi ülkelerinde pek çok militan eylem düzenleyerek DSF’nin mücadelesinde kilit rol oynamışlardır.

TUI Transport olarak geçmiş dönem koşullarının yarattığı fırsatları değerlendirebilmek adına toplantılarımızda birçok görüşme yaptık ve önemli kararlar aldık. Dünyanın farklı yerlerindeki sınıf kardeşlerimizle dayanışma eylemlerinin yanı sıra özelleştirme politikalarına karşı da birçok eylem düzenledik. Her ne kadar bu mücadeleyi hiçbir zaman tam olarak yeterli göremesek de bu dönemde elde edilen başarılar göz ardı edilemez.

Her ne kadar üye sayımızı artırmış olsak da TUI Transport’un ulaştığı mücadele ve örgütlenme kabiliyeti ile yetinmek mümkün değildir. Sektörel organizasyonumuzu nitelik ve nicelik olarak büyütmek için DSF’nin ideolojik ilkeleriyle daha güçlü bir mücadele yürütmeliyiz.

Karşımızdaki güçlerin, çok uluslu şirketlerin ve hükümetlerin rehberliğindeki sarı sendikalar olduğunu şüphesiz biliyoruz. Mücadelemizi ve dayanışmamızı her ülkede güçlendirmeliyiz. Örneğin Bangladeş’te tekstil işçileri bir süredir militan bir mücadele yürütüyor. Bildiğimiz gibi Bangladeş’teki işçiler Nike ve Columbia gibi dev uluslararası tekstil firmalarına ürün üretiyorlar. Ancak tekstil işçilerinin maaşı aylık 100 doları geçmiyor. Bangladeşli tekstil işçilerine mutlaka somut desteğimizi ve dayanışmamızı göstermeliyiz. Böyle bir dayanışma Bangladeş’teki sınıf kardeşlerimizi mutlaka güçlendirecek ve teşvik edecektir. Bu nedenle İşçi Sınıfının uluslararası dayanışması ve proleter enternasyonalizmi, sınıf temelli sendikal hareketin güçlenmesi açısından hayati öneme sahiptir.

Değerli Yoldaşlar;

Sektörel örgütlenmemizin daha güçlü bir mücadele hattı oluşturabilmesi için günümüz koşullarını objektif bir şekilde değerlendirmeli ve sonuçlar çıkarmalıyız. Bildiğimiz gibi DSF, 18. Kongresini Mayıs ayında Roma’da başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. O kongrede alınan en önemli kararlardan biri, DSF içindeki tüm sektörel örgütlerin mücadelesinin güçlendirilmesi için çaba sarf edilmesinin gerekliliğiydi. Bu karar doğrultusunda 15. Kongremizin, TUI Transport’u daha işler, aktif hale getirmek için güzel bir fırsat teşkil ettiğine inanıyorum. Altını çizdiğim gibi bu amaca ulaşmak için objektif koşullar uygundur. TUI’mizi DSF’nin sınıf temelli ilkeleriyle güçlendirmek hepimizin ortak sorumluluğudur.

Emperyalistler arasındaki çelişkilerin hergeçen gün keskinleştiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu durum, hem kendi ülkelerimizde hem de tüm dünyada daha etkili ve militan bir sınıf mücadelesi yürütmemiz için iyi bir fırsat yaratmaktadır. Bu fırsatı en verimli şekilde değerlendireceğimize yürekten inanıyorum. Sosyal sınıfların ve sömürünün olmadığı bir dünya yaratılmasına katkıda bulunmak bizim ortak sorumluluğumuzdur. Er ya da geç bunu başaracağız. Kazanan İşçi Sınıfı ve ezilen halk olacaktır.

Filistin Halkının, Sosyalist Küba’nın ve Suriye’nin emperyalizme karşı direniş ve mücadelesinin başarıya ulaşacağına inanıyorum. Mücadelemiz insanlığın geleceği için verilen mücadeledir.

15. Kongremizin tüm dünyada İşçi Sınıfı mücadelesinde önemli bir adım olacağına inanıyorum.

Hepinizi en içten devrimci duygularımla selamlıyorum.

Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Dayanışması!

Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!

Yaşasın DSF!

Yaşasın TUI Transport!