ANAYASA MAHKEMESİ VERDİĞİ KARARLA AKP’NİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRDÜ:
ILIMLI İSLAM SOYUT BİR LAF DEĞİL, KASKATI BİR GERÇEKTİR!
REFERANDUM ALDATMACASINA HAYIR!
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, 07.07.2010 tarihinde, teamüllere aykırı olarak, basın önünde yaptığı, Anayasa Değişikliği’ne karşı açılan iptal davasının kısa kararını açıklaması ile “Ilımlı İslam İktidarı”na iyice yaklaşılmıştır.
Partimiz; AB-D Emperyalistlerinin Türkiye’deki işbirlikçileri, en başta AKP aracılığı ile halkımızı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde Ortaçağ karanlığına çekmeye çalıştıklarını yazıları ile bıkmadan, usanmadan anlatmaya çalışmıştı… Bu planın bir parçası olarak Türk Ordusu’nun “Ergenekon” davası masalıyla, uydurma delillerle sindirilmesi-pasifize edilmesi amaçlanmaktaydı. Bu amaç büyük oranda başarılmış görünüyor. Benzer biçimde YÖK’ün AKP’ce ele geçirilmesiyle Üniversiteler de susturuldu, ya da tepkisizleştirildi.
Planın hayat bulması için Tayyipgillerce ele geçirilmesi hedeflenen Yüksek Yargı kalmıştı. Yüksek yargıdaki Yurtsever-Laik-Mustafa Kemalci hâkimler, Tayipgiller’in bu oyunlarına engel olabiliyor, yaptıkları gerici ve aynı zamanda hukukun en temel ilkelerine de aykırı olan yasa ve anayasa değişikliklerini iptal ederek, bu gidişi bir nebze de olsa geciktirebiliyorlardı.
İşte AKP’nin yaptığı son Anayasa değişikliğindeki temel hedef, “Ilımlı İslam” projesine gidişteki “yargısal denetim” bendini kaldırarak kendisine tabi bir yüksek yargı oluşturmak, özellikle de HSYK (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) ile Anayasa Mahkemesi’ni, “F tipi” sözde Hâkim ve Savcılarla yapılandırmaktı. Partimiz Hukukçuları 29.03.2010 tarihli bildirilerinde bu durumu maddi kanıtlarıyla birlikte ortaya koymuşlardı. Bu yalnızca bizlerin değil, tüm namuslu-aydın hukukçuların da görüşüydü. Örneğin Türkiye’deki Yargıç ve Savcıların tek demokratik birliği olan, üyesi bulunan 1300 hâkim ve savcıyı temsilen YARSAV da mevcut Anayasa değişikliği için “yargının siyasal iktidar tarafından ele geçirilmesi, demokratik hukuk devletinin yok edilmesi” tespitinde bulunmuştu, “Yargı-sız İnfaz Olmasın” isimli broşüründe ve pek çok basın açıklamasında.
Bilindiği üzere bu değişiklik bizzat Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmişti. Ne yazık ki Anayasa Mahkemesinin, meselenin özüne dokunmayan tümüyle tali yanlarına yönelik kısmi iptalleri, değişiklik paketine meşruluk kazandırmaktan öteye gidememiştir. Kendileri de dâhil olmak üzere, Yüksek Yargı mensuplarının Tayipgillerce, ileride de hangi parti iktidar olacaksa onun tarafından belirlenecek olmasını, hukuka ve “yargı bağımsızlığı”na aykırı bulmamışlardır. Daha açık bir deyişle, Anayasa Değişiklik Paketi’ndeki asıl önemli noktalar olan HSYK ve Anayasa Mahkemesi bileşiminin AKP’ce oluşturulmasına ilişkin stratejik amaç, diğer fasa-fiso maddelerin iptaliyle sarmalanmış, “hap” haline getirilerek Anayasa Mahkemesinin kararı ile “yutturulmuştur.” Yeni Sevr’in bir taşı daha döşenmiştir. Esasen, AKP önde gelenleri de bu yönde konuşarak, “bu haliyle de değişiklik paketi olumludur, iyidir” türünde açıklamalar yapmışlardır. Tabi burada, Yurtsever-Laik-Mustafa Kemalci hâkimliğin hakkını vererek, iptal yönünde oy kullanan yüksek yargıçlarımızı tenzih ederiz. Basından okuduğumuz kadarıyla oylamalar esnasında 6 hâkim çoğunlukla iptal yönünde oy kullanmışlardır. Ancak onların bu duruşu yetmemiş, belli ki karşılarındaki 5 hâkim de kararlıca AKP güdümünde davranmıştır. AKP’nin şu an bile Anayasa Mahkemesi’ndeki gücü ve etkinliği bu düzeydedir. Bir de utanmadan “Yargı siyasi karar veremez” şeklinde zırvalamalarda bulunurlar.
Sağlı-Sollu Burjuva-Küçükburjuva yazar-çizerler de bu söyleme destek atarlar. Oysa süreç açık bir siyasi kapışmanın hukuk zeminine yansımasıdır. Kaldı ki hukuk, bu kapışmada üstün gelenin dikte ettiği kurallar bütünüdür. Nitekim bugün ülkenin hukukunu da, siyasetini de, ekonomisini de, kültürünü de belirleyen, AKP’nin de arkasındaki AB-D Emperyalistleri ve Yerli Ortakları değil midir? Yurtsever-Laik-Mustafa Kemalci hâkimler Emperyalistlerin ve yerli satılmışların bu “siyasallaşmayın” martavallarını yutmamalıdır, yutmayacaklardır da!
Bugün süreç, arada durmaya yer bırakmayacak denli keskinleşmiştir: Ya Doğan ÖZ olunacaktır, ya da Zekeriya ÖZ!
Bu bütünüyle “ÖZ”e ilişkin bir tercihtir! Gerisi de teferruattır!
Bu nedenle referandum aldatmacasına HAYIR diyoruz.
Tayyipgiller Hükümetinin, özünde yüksek yargıyı ele geçirme planının bir parçası olan referandumun, demokrasi ve özgürlüklerin önünü açan hiçbir bir yönü bulunmamaktadır. Dahası bırakalım 12 Eylül Faşizminde bedel ödemeyi, tam tersine 12 Eylül Faşizmi sayesinde büyüyüp palazlandırılan ve AB-D Emperyalizminin “Ilımlı İslam” projesi çerçevesinde sahneye sürülen Ortaçağcı Tayyipgiller’in, referandumu, “12 Eylül’le hesaplaşmanın fırsatı” gibi sunmasına karşı uyanık olmalıyız. Bu konuda Halkımızı bilinçlendirmeli ve uyarmalıyız. Dolayısıyla da referandumda HAYIR OYU VERMELİYİZ.
Gün AB-D Emperyalistleri ve her türden işbirlikçilerinin “Ilımlı İslam” ve “Yeni Sevr” heveslerini kursaklarında bırakma günüdür. Bu ülke öyle sahipsiz değildir ve her gecenin bir sabahı vardır.
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL MERKEZİ