Ne diyordu Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal, Nutuk’ta?
“Millet her türlü fedakârlığı göze alarak istiklalini kazanmış olsa da, saltanat sürüp gittiği takdirde, bu istiklale kazanılmış gözüyle bakılamazdı. Artık, vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin istiklâl ve haysiyetinin koruyucusu mevkiinde bulundurulmasına nasıl göz yumulabilirdi?”
Mustafa Kemal bugünü anlatıyor. Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın zaferle taçlanmasıyla kurulan Laik Cumhuriyet, 19 Mayıs 1919’un 104’üncü yılında Saltanat özlemcilerinin iktidarında yok edilmiş durumda. Ortaçağcı Faşist Din Devletinin taşları döşeniyor birer birer. Vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikir bağlantısı kalmamış çıkar amaçlı bir suç örgütü olan AKP’giller, yıllardır devlet ve milletin istiklal ve onurunun koruyucusu değil, yok edicisi oldular. Bağımsızlığımızı AB-D Emperyalistlerinin eline teslim ettiler. Ülkemizi en az üç parçaya bölmeyi amaçlayan ve “Yeni Sevr” demek olan BOP’a Eşbaşkan olmakla övünenler, o en üst mevkileri işgal etmiş durumdalar.
Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Ali Kemal’lerin, yani Emperyalist Yedi Düvelin yerli işbirlikçilerinin devamcıları iktidar mevkilerinde, insan soyunun en büyük düşmanı AB-D Emperyalistlerine iktidara taşınmalarının diyetini hizmetkârlık ederek ödüyorlar.
Kuvayimilliye yadigârı bütün kurumlar yok edildi, yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çekildi.
Ahlâki, vicdani bütün değerler aşındırıldı, ortadan kaldırıldı.
İlkokuldan üniversitelere kadar bütün eğitim kurumları Peşaver Medreselerine dönüştürüldü. Tevhid-i Tedrisat yani Öğretim Birliği yok edildi.
İşte 19 Mayıs 1919’un 104’üncü yılında ülkenin genel durum ve görünüşü budur.
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyeciler “Bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir” diyerek, “Ya istiklal ya ölüm!” şiarıyla ayağa kalkıp, dünyanın mazlum halklarına umut ve örnek olan Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızı zaferle taçlandırıp Laik Cumhuriyet’i kurdular. Milletin maneviyatına tasallut eden emperyalistleri, yerli işbirlikçileriyle birlikte “geldikleri gibi” gönderdiler.
Ne demişti Mustafa Kemal?
“O halde, ya istiklal ya ölüm!
“İşte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranacağını farz edelim. Ne olacaktı? Esirlik!
“(…)
“İstiklali için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi elleriyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.”
İşte bugün de İkinci Kurtuluş Savaşçılarının parolası “Ya istiklal ya ölüm”dür. Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızı nihai sonucuna ulaştırıp Halkın İktidarını kuracak olanların şiarı ise bellidir:
“Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense, ölmek yeğdir!”
Yiğitlik ve cesaret timsali Kuvayimilliyeci Atalarımızın biz İkinci Kuvayimilliyecilere emanetidir bu vatan. Halkımızı nihai kurtuluşa ulaştıracak olanlarsa, tıpkı Birinci Kuvayimilliyeciler gibi Cesaret Vatanına sahip olan İkinci Kuvayimilliyeciler, Gerçek Devrimcilerdir.
104 yıl önce 1919’da kıvılcımı çakanlar bu kıvılcımı harladılar. Harlanan bu ateş Emperyalist Yedi Düvelin cehennem ateşi oldu.
Evet, onlar başardılar.
Biz de başaracağız.
Onlar esirlik zincirinin boyunlara geçirilmesine göz yummadılar.
Biz de göz yummayacağız, esaret zincirine bizi mahkûm etmek isteyenlere.
İkinci Kurtuluş Savaşçıları; Kuvayimilliye Komutanlarından Hikmet Kıvılcımlı’nın devamcıları, onunla omuz omuza mücadele vermiş Nurullah Efe Ankut’un öğrencileri olarak biz de, söndürmek için uğraştıkları 19 Mayıs’ta çakılan bu kıvılcımı yeniden harlayacağız. Bu ateş de ABD-AB Emperyalistlerinin ve yerli satılmışların cehennem ateşi olacak.
Bir kez daha bu ateş mazlum halkların taşıyacağı meşale ateşi olacak.
Halkız Haklıyız Yeneceğiz!
19 Mayıs 2023
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi