Askerin can kurtarmaya koşmasını 48 saat boyunca engelleyip on binlerce insanımızın yıkıntılar altında donarak ölmesine sebep olan halk düşmanları! Yargılanacaksınız!

Ey Kaçak Saray’da mukim psikozlu despot!

Bak, en yakınında bulunan avanenden olan Kızılay Başkanı Kerem Kınık da askeri sürecin en kritik bölümü olan ilk iki gün deprem alanına çıkarmadığını itiraf ediyor.

Evet, çıkarmadın, çıkarmadın Kriminal Psikopat!

Böylece de on binlerce masum insanımızın yıkıntılar altında soğuktan donarak, acı çekerek ölmesine sebep oldun!

On binlerce insanımızın bir numaralı katilisin, ey halk düşmanı ABD devşirmesi hain!

Bu kitaplara sığmaz büyük suçun, canavarlığın unutulacak mı sanıyorsun?

Hayır. Asla unutulmayacak. Başta sen gelmek üzere avanenden tüm sorumlular Yargı önüne çıkarılıp hak ettikleri cezalara çarptırılacak.

Şimdi Kerem Kınık’ın şu videosunu izleyelim ya da tapesini okuyalım:

***

Videonun Tapesi

Kerem Kınık: “İtfaiyeciler, doktorlar, askerler… Askerler zaten olağanüstü durum, afet için yetiştirilmiş insanlardır. Siz afet operasyonu içerisinde askeri konumlandırmazsanız yanlış yaparsınız. Siz bir taraftan S4 seviyesinde uluslararası bir afet yardım çağrısında bulunuyorsunuz, ama kendi içinizde sivil-asker işbirliği mekanizmanız maalesef bu geçmiş dönemlerde çökertildiği için bu mekanizmadan faydalanamıyorsunuz. Dolayısıyla bu yapının…

Hande Fırat: Yani bir dakika, bir dakika. Başkan, çok önemli bir şey söylediniz. Burada temel sorun, sivil-asker ilişkisinde de sıkıntı mı oldu? Yani bu sıkıntı olduğu için, tam işbirliği sağlanamadığı için o ilk 48 saat bu yüzden mi tartışma konusu?

Kerem Kınık: Hayır. Bunların mevzuatları yeniden tanımlanmalı. Yani demokratik bir şekilde, çağdaş, demokratik bir ülkede sivil-asker işbirliği.

Hande Fırat: Evet, demek ama mevzuat yanlış, diyorsunuz.

Kerem Kınık: Kesinlikle mevzuatın geliştirilmesi gerekiyor. Yani burada hep… Bakın, Türkiye Afet Planı’nda vatandaşın hiçbir görevi yok. Yani Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşının Afet Müdahale Planı’ndaki geçtiği kavramsallık tek bir şekilde geçiyor; afetzede…[1]

***

Bakın, Milyar Ali (Yıldırım) tayfasından Kızılay Başkanı Kerem Kınık, (bildiğimiz gibi, Kızılay gibi Türkiye’nin en köklü yardım kurumu artık Cumhuriyet’in tüm kurumları gibi çökertilmiş, tersyüz edilmiş, Milyar Ali ve avanesinin vurgun alanına, soygun alanına dönüştürülmüştür) ne diyor asker için?

“Askerler zaten olağanüstü durum, afet için yetiştirilmiş insanlardır.”

Çünkü bu tür afetler, daha önce de belirttiğimiz gibi, savaş şartları ve ortamı kapsamı içine girer.

Evet, bu tür işler için yetiştirilmiş olan en disiplinli, en bilgili, en bilinçli, en örgütlü ve en kitlesel güce sahip kurum nedir?

Ordudur, değil mi?..

Sen Orduyu en kritik saatler olan ilk 48 saat boyunca felaket alanına sokmuyorsun. Hastaneler çökmüş be… Okullar, oteller… Hasta, bakıma muhtaç insanlar eksi 15 derece soğukta donmuşlar. Ama bu felaketler, yiten canlar zerre miktarda olsun senin umurunda olmuyor.

Asker girerse saygınlık kazanır halk nezdinde yeniden. Halk der ki; “Demek ki bir felaket anında bizi kurtaracak olan en etkili güç askermiş.”

İşte bunu dedirtmemek için askerin kışladan çıkmasına izin vermedin. Çıkmış olan az miktardaki bölümünü de yeniden kışlasına çekip orada hapsettin.

Tabiî Kerem Kınık bu çok önemli itirafı yaptıktan sonra korkup geri çekilmeye çabalıyor; özellikle de 15 Temmuz’un Face Time’cısı Hande Fırat’ın, söyledikleriyle ilgili hayretini gizleyememesi üzerine.

Asker-sivil mevzuatı yeniden tanımlanmalı, gibisinden çalkalamalarda bulunuyor. Ülen Türkiye’de mevzuat mı kalmış, kanun mu kalmış, Anayasa mı kalmış… Hepsi Kaçak Saray’da mukim Narsist’in iki dudağı arasından çıkacak fermana indirgenmiş. Bunu “Herkes biliyor.”

Benzer bir itirafta da, arkadaşlar, yine Tayyipgiller avanesinden, eskinin Genelkurmay Başkanı şimdinin Milli Savunma Bakanı Hulusi nam Hafız bulunuyor. O da aynen şöyle diyor:

“Uzaktan böyle ahkâm kesmekle olmuyor. Hududu kim koruyacak, Suriye’de kim kalacak? Suriye’yi mi boşaltacağız, Irak’ı mı boşaltacağız? Görmek istemeyen körler ve duymak istemeyen sağırların amacı farklı, bizim derdimiz farklı.”[2]

Ne diyor, Hulusi Hafız?

Asker bulamadık, o sebeple de deprem bölgesine gönderemedik, diyor. Asker Suriye’deydi, Irak’taydı, oraları mı boşaltsaydık, diyor.

Demagoji, yalan, dümen, hilekârlık konusunda hiç kimse bunların önüne geçemez. Şu saptırmaya, şu ahlâksızca demagojiye bir bakın: “Suriye’yi, Irak’ı mı boşaltsaydık?”

Suriye’de kaç asker var, Hulusi?

İşte yine sizin tayfadan, psikolojik harp uzmanı Nevzat Tarhan’ın şefliğini yaptığı ASSAM’dan yanıt:

“3. Suriye’de 5000 – 7.000 Asker

“Türkiye, Suriye’de 2011 yılında iç savaş başladıktan sonra bu ülkeye birçok operasyon gerçekleştirdi. En son Barış Pınarı Harekâtı’ndan ve İdlib Gerginliği Azaltma ve Gözlem Noktaları hattının elde tutulması kapsamındaki muharebeler sırasında, Türkiye Suriye’de sınırlarına yakın geniş bir alanı kontrol etmeye devam etmektedir. 911 km.lik sınırı boyunca (Münbiç bölgesi hariç) ve onun 27-32 km.lik güneyindeki derinliğe kadar uzanan şerit üzerinde Suriye’de binlerce, Türk askeri olduğu tahmin ediliyor.   (İdlip gerilimi sonrası askeri sevkiyat sürdü, bu nedenle sayının 7.000 askere kadar ulaştığı tahmin ediliyor.)

“Irak ve Suriye’deki askerlerin varlığı TBMM kayıtlarına göre şöyle gerekçelendiriliyor:

“Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak.”[3]

Irak’ta kaç asker varmış?

Yine ASSAM’dan aktaralım:

“4. Irak’ta 2500 Asker

“Türkiye, ‘PKK ile mücadele’ kapsamında Irak’a ihtiyaç duydukça askeri operasyonlar yaparken bu ülkede çeşitli şehirlerde askeri üsleri de bulunuyor. Bunlardan öne çıkanı zaman zaman tartışmalara sebep olan Başika Üssü. Irak’taki diğer üslerin yeri ve boyutu ise ‘güvenlik’ sebebiyle açıklanmıyor.”[4]

Ne etti toplamı?

En azamisinden 9 bin 500…

Peki Türk Ordusu’nun mevcudu kaçtır şu anda?

Yine Ordunun kendi faaliyet raporundan aktaralım:

“Milli Savunma Bakanlığı’nın 2021 Faaliyet Raporu’na göre TSK’nın personel sayı 430 bin 577.

“Bu sayının 390 bin 960’ını askeri personel gerisini sivil memurlar oluşturuyor.”[5]

9 bin 500’ü çıkarırsak 390 binden, kaç kalır, arkadaşlar?

380 bin 500…

İşte siz bu kadar büyük, örgütlü, bu iş için eğitilmiş, deneyimli, disiplinli bir gücü felaket bölgesine göndermeyerek on binlerce canımızın yok olup gitmesine yol açtınız, hain halk düşmanları!

Burada şu noktayı da belirtelim:

Suriye’de ne arıyor 7 bin kişilik Türk Askeri?

Tayyipgiller avanesinin hilafetçi, cihatçı sayıklamaları, meczupça avuntuları yüzünden o evlatlarımız bugün Suriye’de bulunmaktadır.

Rusya Federasyonu’yla savaşta olan Ukrayna, bir yıllık savaş sürecinde ne kadar can kaybı vermiştir?

100 bin. Rusya da 100 bin dolayında kadar kayıp vermiştir.

Sizse yaşanan bu 6 Şubat Felaketi sonrasında ihanetleriniz ve halk düşmanlığınız sebebiyle 100 bini aşkın canımızın birkaç gün içinde yok olup gitmesine sebep oldunuz, vicdansız caniler!

Başta Naci Görür, Ahmet Ercan, Okan Tüysüz, Celal Şengör gelmek üzere bütün yerbilimci insanlarımızın ve jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri odalarının bütün uyarılarına, çığlıklarına, feryatlarına rağmen onlara kulaklarınızı tıkayarak hiçbir önlem almadınız, gelmekte olan depreme karşı. Deprem sonrasındaysa askeri bölgeye salmayarak, can kurtarmaya koşmasını engelleyerek, kışlasında hapsederek ve imamlar tayfasından oluşturduğunuz AFAD’dan başka yerli yardım kuruluşlarının müdahalede bulunmasını engelleyerek bunca insanımızın ölmesine sebep oldunuz.

Bölgeye Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan bomba benzeri bir nükleer bomba atılsaydı, ancak bu kadar insanımız canından olurdu, utanmaz arlanmazlar!

Hırsız müteahhitlerin alayı sizin avaneniz ülen! Vicdansız, soyguncu, halk düşmanı müteahhitlerin tamamı sizin suç çetenizin mensubu.

Hangi suçunuzu sayalım?..

Sadece bu konuyla ilgili suçlarınız bile saymakla bitmez. İnsan içine çıkamamanız gerekirken bir de ekranlara, meydanlara çıkıp; “Asker nerede, Kızılay nerede?”, diyen, ailesinden canlar yitirmiş, aç açıkta kıvranan insanlarımıza “adi, şerefsiz, alçak” gibi küfürler yağdırıyorsunuz.

Ülen bu ne utanmazlıktır böyle be!

Geçen yüzyılın ünlü İsveçli bir oyun yazarı ve film yönetmeni vardı, 2007’de dünyadan ayrıldı: Ingmar Bergman İşin ahlâki, vicdani ve insani boyutuyla ilgili olarak şöyle bir tespitte bulunmuştu:

“Ingmar Bergman’a sormuşlar;

‘“Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?’

“Utanç demiş Bergman, dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir.

“Çünkü utanmak ‘kibir’ denilen en büyük günahın panzehridir.

“Yalanın iftiranın hırsızlığın, pişkinliğin arsızlığın önündeki en büyük engeldir.”[6]

(Ingmar Bergman)

Tabiî bu ahlâki değerler çok önemlidir. Ama biz biliyoruz ki ahlâk da felsefe gibi, hukuk gibi, din gibi, sanat gibi, kültür gibi, siyaset gibi birer üstyapı kurumudur. Dolayısıyla da toplumdaki egemen olan sınıfın ideolojisinin bir parçasını oluşturur.

Tayyipgiller neden utanmaz arlanmazdır, ahlâk ve vicdan yoksunudur?

Çünkü onlar, Tarihin ilk sömürgen egemen sınıfı olan ve MÖ 4000’li yıllarda ortaya çıkan Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcileri, sözcüleri; aynı zamanda o sınıfın çıkarlarının savunucusudurlar. Bunların iktidarlarını sürdürmeleri hileye, yalana, dümene, aldatmaya, Kur’an’ın deyişiyle insanları “Allah’la Aldatma”ya dayanır. Bu sınıf zaten doğası gereği insanların kanını canını, alınterini, emeğini sömüren bir asalak, zalim, despot sosyal sınıf olduğu için utanma da bilmez arlanma da bilmez, vicdan, merhamet de bilmez. Bu sebeple de Tayyipgiller’e utanmayı asla anlatamazsınız, öğretemezsiniz. Tabiî ABD-AB Emperyalist Haydutlarının temsilcilerine de. Ve yerli-yabancı tekellerin Parababalarına da…

En değerli ve en yüce ahlâk, bugün için, Sınıflı Toplumlar Çağında, İşçi Sınıfı Ahlâkıdır. Çünkü o, hiç kimseyi sömürmez. Hiç kimsenin alınterini, emeğini gasp etmez. Herkesin, yarattığı değerin sahibi olmasını ister. Talebi çok meşru olduğu için yalana, hileye başvurmasına da hiç gerek kalmaz. Yani gerçeği söyler ve savunur İşçi Sınıfı. Bu sebeple de sınıf bilincine sahip olduğu oranda utanmaya da sahip olur, vicdana da, merhamete de, yüce bir ahlâka da…

Biz boşuna çırpınıp durmuyoruz, arkadaşlar; Türkiye’nin başına sarılmış olan en büyük bela, ABD Emperyalist Haydudu tarafından devşirilip Türkiye Cumhuriyeti’nin tepesine çöktürülmüş olan ve mafyatik, çıkar amaçlı bir cürüm örgütünden başka hiçbir şey olmayan AKP’giller iktidarıdır, diye.

Ve biz; Yurtseverlerin, Kuvayimilliyecilerin, Devrimcilerin en öncelikli görevi, bu beladan Türkiye’nin kurtarılmasıdır. Bunun için mücadeleye girmektir, diyoruz. Bu hainler iktidarı, bu Hırsızlar İmparatorluğu, ABD ve onun casus örgütleri tarafından oynatılan bu halk düşmanı iktidar sürdüğü, başımızda kaldığı sürece, Türkiye felaketten felakete sürüklenecektir.

Bu Hırsızlar İmparatorluğunun kamudan çaldığı trilyonlarca doların küçük bir bölümü, depremler ülkesi olan Türkiye’de depreme karşı önlem almaya harcansaydı, hiçbir insanımızın başına bu felaket gelmezdi. Ölümler olmazdı, yıkımlar olmazdı, kayıplar olmazdı.

Daha önce de belirtmiştik: Tayyipgiller iktidarı, Kaçak Saraylı Reis’in halifelik, sultanlık takıntısı ve hayalleri sebebiyle her yıl halkımızın alınterinden gasp edilen 8 milyar dolarlık bir parayı yurtdışı İslam ülkelerine “yardım” adı altında hibe ediyor. Türkiye Halkına ise düşman. İşte o paraların toplamı depreme karşı önlem almada kullanılsaydı, yine böylesi bir felaket yaşanmazdı. Ve hatta İstanbul bile depreme karşı güvenlikli bir şehir haline dönüştürülebilmiş olurdu.

Fakat hep söyleyegeldiğimiz gibi, bunların derdi halkı düşünmek, milleti düşünmek, vatanı düşünmek değil. Bunlar efendileri olan ABD-AB Emperyalist Haydutlarına hizmet etmek ve karşılığında da trilyonlarca dolarlık kamu malını aşırarak küplerini doldurmakla görevli sayıyorlar kendilerini. Başkaca hiçbir şey de umurlarında olmuyor.

Demek ki arkadaşlar; en öncelikli görev bu büyük belayı başımızdan defetmektir.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

28 Şubat 2023

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı

[1] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/kizilay-baskani-kerem-kiniktan-canli-yayinda-itiraf-gibi-aciklama-2056085

[2] https://www.songazete.com/hulusi-akardan-askerin-gec-geldigi-elestirilerine-yanit-uzaktan-ahkam-kesmekle-olmuyor/

[3] https://www.assam.org.tr/index.php/bolgeler/islam-ulkeleri/ortaasya/turkiye/turkiye%E2%80%99nin-asker-bulundurdugu-ulkeler-milli-savunma-ve-proaktif-bagimsiz-dis-politikasi.html

[4] agy.

[5] https://www.indyturk.com/node/608066/haber/depremde-430-bin-personele-sahip-tskdan-yeterince-faydalan%C4%B1lm%C4%B1yor-mu

[6] https://twitter.com/RosyNFS/status/1629493355133521920?s=20