Bizce İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının hemen ilan edilmesi gerekir

Kaçak Saray’ın ana karargâhını oluşturduğu Amerikancı devşirmelerden derleşik ihanet cephesi (kendilerine “Cumhur İttifakı” adını takmışlar), tarumar ettiği Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiş. Ülkemize Afganlısından Pakistanlısına, Suriyelisinden Afrikalısına 13 milyon Ortaçağcı meczuplardan derleşik kaçkını doldurmuş, bunlara İstanbul başta gelmek üzere bütün şehir ve kasabalarımızı işgal ettirmiş. Ülkemizin yüz milyarlarca dolarlık döviz rezervi ve 200 tonun üzerindeki altın stoku yağma edilmiş, zimmete geçirilmiş, bu Tayyipgiller adlı mafyatik, çıkar amaçlı suç örgütü tarafından.

Ülkemiz 500 milyar doları aşkın dış borç batağına batırılmış. Ülkemizin bütün kamu işletmeleri yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çekilmiş. İnsanlarımız, üretimin kökü kurutulduğu için kuru ekmeğe, kuru soğana hasret bırakılmış durumdadır. Açlık, yoksulluk ve işsizlikten kırılmaktadır insanlarımız. Açlıktan ölümler, intiharlar, ayrılıkla sonuçlanan evlilikler çığ gibi artıp alıp başını gitmiş. İnsanlarımızın yaşam sevinçleri, gelecek umutları yok edilmiş.

Ülkemizin en prestijli üniversitelerinden mezun olmuş gençlerimiz bile gelecek kaygısıyla kendilerini yurtdışına atma telaşına düşürülmüş. Velhasıl ülkemiz kıtlıkların kıranların kol gezdiği cehennemcil bir çöle döndürülmüş durumdadır.

Böyle bir durumda ne yapılması gerekir?

Namuslu, vatansever, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal-İnönü gelenekli insanlarımızın ne yapması gerekir?

En öncelikli olarak Amerikan devşirmesi, Amerikan yapımı, ABD Emperyalist Çakalının uydusu ve hiçbir insani ve ahlâki değer taşımayan AKP iktidarından, bu çıkar amaçlı cürüm örgütünden kurtulmak için bir ölüm kalım savaşına girişmek gerekir.

İşte tam da bu noktada, Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine inşa ettikleri CHP’nin başına Amerika, İngiltere ve Siyonist İsrail tarafından bir kaset kumpasıyla çöktürülüp o partinin bütün kodlarını tersyüz eden ve daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, Amerikancı Kürt Hareketi’nin temsilcisi olan bir Mithat Sancar’dan, bir Pervin Buldan’dan zerre miktarda olsun ideolojik bir farklılığa sahip olmayan TESEV’ci, Sorosçu Kılıçdaroğlu Kemal ne yapıyor, arkadaşlar?

“Ulan bu boşluktan, bu karambolden yararlanıp kendimi başkan seçtirip Tayyip’in Kaçak Saray’daki koltuğuna oturtabilir miyim”, diye akıl, mantık ve ahlâk dışı düzenbazlıklar yapıyor.

Çevresindeki kendisi gibi devşirilmiş, ajanlaştırılmış üç beş kişiyle birlikte kendi kendini muhalefetin başkan adayı kabul edip o yönde konuşmalar yapıyor; “ben yapacağım”, “ben edeceğim” şeklinde cümleler kurarak; ayrıca da bu işin biletinin satıldığı en öncelikli yer olan Amerika’ya, sonrasında İngiltere’ye ve Almanya’ya giderek oralardan bilet, pasaport ve vize almak istiyor.

Özetçe; oralardan bir başkanlık kimliği almak istiyor. Ömrümüzün son deminde bir de Tayyip’in 20 yıldan beri süregeldiği devranı sürelim biz de 5 yıllığına da olsa, diyerek hesap kitap işine giriyor, hayallere dalıyor.

Şu an Tayyip’i yenebilecek iki adaya sahipken muhalefet, Sorosdaroğlu Kemal bunlara sırtını dönüyor. Bütün kamuoyu araştırmalarında ve geçen yerel seçimlerde Türkiye’nin en önde gelen iki şehrinde Tayyipgiller’i kimler devirdi?

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş…

Bu iki aday şu anki kamuoyu araştırma şirketlerinin ortaya koyduğu somut, güvenilir verilere göre Tayyip’i rahat bir şekilde yeniyorlar. Ekrem İmamoğlu ortalama 3-5 puanlık bir farkla Tayyip’i yeniyor. Mansur Yavaş’sa ortalama 10 puanlık bir farkla yeniyor Tayyip’i. Bu her iki aday da iki seneden bu yana Tayyip’i hep yener gösteriliyor anketçilerin araştırma sonuçlarına göre. Demek ki bu durum gerçek…

O zaman, Tayyip’i yenme imkânı varken bu neden kullanılmıyor?

Sorosçu Kemal’in karanlık hesap kitap işine girişmesinden…

Bu gerçeği çok iyi bilen Tayyip ve Kaçak Saray avanesi, Ekrem İmamoğlu’nu, hukuku ve yasaları ayaklar altına aldırarak, emrindeki savcı, yargıç kimlikli adamlarına 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdirtti. Bir de TCK 53’üncü maddeye göre siyasi yasaklı hale getirtti.

Bununla da yetinmedi; Ekrem İmamoğlu’nu terör örgütüyle ve teröristlerle “iltisaklı” (yapışık) olmakla suçlayan bir rapor yayımlattı.

Yani Tayyipgiller, İmamoğlu’nu yarışma dışı tutabilmek için Kaçak Saray’ın bir operasyon enstrümanı haline getirdikleri Yargıyı kullanarak her türden oyunu, hileyi, düzeni yapmaya karar vermiş görünüyorlar.

Bu durumda muhalefet cephesini oluşturan siyasi, sosyal oluşumların ne yapması gerekiyor?

Tayyip’i yenme olasılığı kesin gözüken ve bu nedenle de Tayyipgiller’in saldırılarında hedefe koydukları Ekrem İmamoğlu’nu an geçirmeksizin aday göstermeleri…

Tayyip ve avanesini ancak böyle bir karşı çıkış durdurabilir, en azından onu kanunsuz saldırılarında tereddütlü hale düşürebilir. Bu durumda Tayyipgiller, İmamoğlu’nu kesince seçim dışına itmiş olsalar bile Tayyip’in olası bir seçim zaferi halkımızın indinde meşruiyet oluşturamaz.

Fakat kendilerine “Altılı Masa” diyen, tamamı Amerikan devşirmesi, antikomünist, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal-İnönü düşmanı sermaye partilerinden ve onların İbiş başkanlarından oluşan şahıslar, kendi aralarında halkımızın indinde hiç karşılığı olmayan kuru gürültü yapıyorlar, geyik çeviriyorlar.

Amerikancı, silik, yüreksiz muhalif medyanın bütün pohpohlamalarına ve parlatma çabalarına rağmen bu İbişler topluluğu oylarını olması gereken miktarda artıramıyorlar. Sorosçu İbiş Kemal’in Yeni CHP’si yüzde 20 bandını bir türlü aşamıyor. Çünkü Sorosçu Kemal ve etrafındaki kendi kategorisinde bulunan avanesinin ne bir net duruşları var ne de net bir söylemleri. Sürekli laf geveliyor bunlar. Halkımızın dertlerine derman olacak ve Tayyipgiller ve ABD-AB Emperyalistlerinin Türkiye’yi içine sürükledikleri cehennemcil çukurdan çıkarma yönünde akla yatkın, açık, anlaşılır bir çözümleri yoktur.

Aslında bunlar kafaca ve ruhça Amerikancı oldukları için, Amerika’nın ülkemiz ve halkımız için felaket anlamına gelen hiçbir önerisine karşı çıkamamaktadırlar. Yani bunlar da Tayyipgiller gibi Türkiye’nin düşmanlarından medet beklemektedirler, Türkiye’ye fayda ummaktadırlar.

İşin açığı arkadaşlar; bu avanenin tamamı, aslında bilim, bilinç, kararlılık ve fedakârlıktan yoksundur, vatan ve halkımıza derman olacak hiçbir değer de taşımamaktadır. Amerika, ihanet potansiyellerinin yüksekliğinden dolayı getirip oturtmuştur bunları bulundukları koltuklara. İnanın, bir dağ başı köyümüzdeki görmüş geçirmiş içtenlikli, vatansever bir insanımız bile Türkiye’nin tüm dertlerini, bu dertlere merhem olacak ilaçlarını, düşmanlarını ve dostlarını bunlardan çok daha iyi görür ve bilir.

Ne yapıyor Sorosçu Kemal?

Tıpkı Tayyip ve avanesi gibi Amerikalı, CIA tezgâhından geçmiş akıldane danışmanlar bulup getiriyor.

Kimi getirdi Sorosdaroğlu Kemal?

Jeremy Rifkin’i.

Tayyip ne yaptı buna karşı?

O da ABD vatandaşı, Yahudi asıllı, faşist ruhlu bir danışman kiraladı. Bu danışman ki, tüm Arapların kökünü kazımakla Yahudilerin rahata erişebileceğini düşünen bir zamanların Likud adlı ırkçı partisinin lideri ve İsrail’in Başbakanı da olan Menehan Begin hayranı, bununla da yetinmeyip Bibi (Benjamin Netanyahu) hayranı bir Siyonist ırkçıdır. Medyadan izlemekteyiz; Benjamin Netanyahu, yeni kurduğu hükümetini bütünüyle Siyonist, ırkçı kişi ve partilerin liderlerinden oluşturmuştur. Yine medyadaki haberlere göre, Netanyahu’nun bu yeni hükümetini manyamış Arap düşmanı Siyonist ırkçılardan oluşturması, Amerika’daki Yahudi Lobisi’ni bile tedirgin etmiştir. Onlar bile böylesi gerici, ırkçı, faşist ruhlu kişilerden oluşan bir hükümetin yönettiği İsrail’e, sürdürmekte oldukları maddi ve manevi yardımdan vazgeçebileceklerini ifade etmişlerdir. İşte böyle bir ortamda Tayyip’in has adamlarından, Washington Büyükelçisi Murat Mercan aracılığıyla kiraladığı “danışman” sıfatlı akıl hocası Kalman Chaim Sporn, Menahan Begin ve Benjamin Netenyahu hayranıdır.

Yani düşünebiliyor musunuz, arkadaşlar; Tayyip’in akıl hocası, ABD’deki Yahudi Lobisi’nin bile ne kadar ilerisinde yer alıyor faşistlikte, Siyonistlikte, ırkçılıkta…

Yani demek istediğimiz arkadaşlar; Meclisteki Amerikancı Beşli Çeteyi oluşturan Amerikancı sermaye partilerinin iktidarıyla muhalefetiyle tamamı, ülkemizin ve halkımızın sorunlarına dair boş bir teneke kadar kofturlar, çapsızdırlar. O yüzden de bütün düşünce, konuşma ve davranışları, Türkiye’ye yarar açısından, boş teneke gürültüsünden daha farklı bir anlam taşımamaktadır.

Ha, Türkiye düşmanlığı ve halk düşmanlığı açısından işe bakılırsa; bunlar o yönde büyük bir gayret içindedirler ve efendileri olan ABD ve Batılı Emperyalistlere büyük bir hizmetin içindedirler.

Yani bunların varlıkları, zarardan, kötülükten, ihanetten başka hiçbir işe yaramamaktadır, arkadaşlar…

Sorosçu Kemal, Ekrem İmamoğlu’nun ceza ve siyasi yasak verileceği karar duruşmasının olduğu günün sabahı, bilindiği gibi, Almanya’ya gitti, çevresindeki amigolarıyla. Karar sonrasında, bilindiği gibi, Amerika’dan Avrupa’nın hemen bütün ünlü yayın organlarına varıncaya kadar İmamoğlu’na verilen cezaların hukuksuzluğu, kanunsuzluğu yazıldı çizildi, konuşuldu. Sorosçu Kemal bir kere daha kendisini madara ederek İbişliğini sergilemişti.

Bu zavallılığını ve çapsızlığını da nasıl savunmuştu, arkadaşlar?

Aynen şöyle:

“Bu davanın bu şekilde sonuçlanacağını tahmin etmiyorduk. Niçin? Yargıcın tutanaklara geçen; ‘Bu ifade Soylu’ya söylenmiştir’ diye bir ifadesi var. Bunu söyleyen ve duruşma tutanaklarına geçen bu ifade üzerine ne beklersiniz? Beraat beklersiniz. Ertelense de ben beraat çıkacağını düşünüyordum.”[1]

Bre İbiş!

Senden başka beraat çıkacağını bekleyen bir tek kişi var mıydı Türkiye’de yahu…

“Bana, İmamoğlu’na bu şekilde bir ceza ver, diye yukarıdan bir baskı geldi. Böyle bir ceza kanuni olmaz, ben alt sınırdan vermeyi düşünüyorum, dediğim için beni İstanbul’daki mahkememden alıp Samsun’a sürdüler. Üstelik ben bu hükümeti destekleyen birisiyim. Eşim de hükümete yakın olan 2. Baroya kayıtlı bir avukat”, diyen Yargıç Hüseyin Zengin’in açıklaması ortada dururken ve Tayyip bu yargıcın yerine AKP’yle içli dışlı olduğu belgelerle kanıtlı olan bir yandaşını yargıç olarak atadığı halde Sorosçu Kemal hâlâ karar duruşmasında; “ben beraat çıkacağını bekliyordum”, diyebiliyor.

Bize göre namuslu da konuşmuyor. Yalan söylüyor. Aslında İmamoğlu’na düşman. Önümden çekil, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ben olayım, diyor. Tevil yoluyla söylenmiş sözlerinden ve ona uygun davranışlarından.

Sorosçu bir de ne diyor aynı konuşmanın devamında?

“Hangi saatte kiminle görüşeceğiniz bellidir. Biz de Almanya’ya bu çerçevede gittik. İngiltere’den sonra vizyon toplantımızı yaptık. Onun bir üçüncü ayağı Almanya vardı. Çünkü Almanya hem bilgiyi hem teknolojiyi bir arada büyüten bir devlet. Ve biz buraya gitmek zorundaydık. Artı gerçekten de Türkiye’nin temiz paraya ihtiyacı var. Biz bu kısır tartışmalardan bağımsız olarak tümüyle enerjimizi nasıl güzel bir Türkiye’yi inşa edebiliriz için bu programları yaptık ve oraya da gittim”[2]

İyi de Sorosçu Kemal, Ekrem İmamoğlu’nun karar duruşması aylar öncesinden belirlenmiş, dolayısıyla da biliniyor değil miydi?

Niye aynı güne randevu alıyorsun Almanya’daki akıldane efendilerinden?

Oysa arkadaşlar, Gerçek CHP’nin İkinci Lideri İnönü ne diyor, aynı Emperyalist Almanya için?

“Birinci Büyük Harpte yani Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Türkiye Enver Paşa’nın uçuk hayallerinin sonucu, onun tarafından savaşa sokulmuş ve 3 milyon insanını kaybetmişti. İmparatorluk paramparça edilmişti, Batılı Emperyalistler tarafından. İşte o savaş anında bile bir Alman General bana, esas hedeflerinin Türkiye olduğunu ve Türkiye’yi yutmak olduğunu söyledi.”

Sen onun için savaşıyorsun, 3 milyon insanını kaybediyorsun, milyonlarca kilometrekarelik topraklarını kaybediyorsun; ama onlar seni yutmak istiyor…

İşte Sorosçu Kemal, bu Almanya’dan bugün medet bekliyor, onlarla “vizyon toplantısı” yapmak yani Türkiye’nin geleceğine dair planlar yapmak üzere, programlar oluşturmak üzere oraya gittik, diyor. Çünkü Almanlar, bilgiyle teknolojiyi buluşturup uygulamışlar, diyor.

Sorosçu’nun kafası şunu almıyor: Onlar kendileri için yapmışlar planlarını, programlarını. Bizim gibi yarısömürge ülkeler için değil.

Bizim için düşünceleri neymiş?

İsmet Paşa’nın aktardığı…

İşte bu gerçeği yaşayarak gördüğü ve bildiği için İsmet Paşa; şu değerli özdeyiş niteliğindeki saptamada bulunmuştur:

“Büyük devletlerle birlikte olmak, ayıyla yatağa girmeye benzer.”

Sorosçu Kemal hem ABD Emperyalist Ayısıyla, hem İngiliz Emperyalist Ayısıyla hem de Alman Emperyalist Ayısıyla yatağa girmeye pek hevesli görünüyor, sergilediği tutuma bakılırsa.

Ve Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal ne diyor bu konuda, arkadaşlar?

“Avrupa’nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi.

“Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.”[3]

“En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”[4]

“Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.”[5]

Sorosçu Kemal, Tayyip ve avanesi ne yapıyor, arkadaşlar?

Mustafa Kemal ve İnönü’nün söylediklerinin ve tespitlerinin tam tersini. Bunlar yani bu Meclisteki Amerikancı Beşli Çete esasında “Yeni Mandacılar”dır. ABD, İngiliz, Alman Emperyalistlerinin ve Siyonist İsrail’in casus örgütlerinin oynattığı kuklalardır bunların alayı.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir:

İyi de Ekrem İmamoğlu da bunlardan yani kendilerini “Altılı Masa” diye adlandıran cepheye dahil değil mi?

Yeni CHP’nin üyesi ve İBB Başkanı değil midir İmamoğlu?

Evet, öyledir. Fakat Tayyip ve avanesiyle kıyaslandığında daha az şer ve kötülük taşımaktadır. Tayyip ve avanesi Türkiye’yi yok oluşa götürmektedir, arkadaşlar. Maddi değer açısından nesi var nesi yoksa Batılı Emperyalist Çakallara satıp, nakde çevirip, yurtdışındaki küplerine aktarıp iktidardan düştüklerinde, Saray Saltanatları çöktüğünde ise oralara süper jetleriyle kaçıp gitmeyi düşlemektedirler. Dolayısıyla da bu AKP’giller Türkiye’ye değil, kendilerini devşirip partileştiren, iktidara taşıyan ve 21 yıl da orada tutan başta ABD Emperyalist Çakalı gelmek üzere Batılı Emperyalist Çakallara çalışmaktadırlar, onların haydutvari emperyalist çıkarlarının savunusunu yapmaktadırlar, din iman maskesi altında.

Halkımızı, hep söyleyegeldiğimiz gibi, “Allah’la Aldatmak”tadır bu hainler güruhu. Mustafa Kemal on yıllar önceki bir hitabında bunların içyüzünü de şöyle teşhir etmişti:

“İnkılabımızın tam dönüm anında topraklarımıza göz dikerek saldırmak isteyen düşmanın, dini ele alarak birçok fitne ve fesatla halkı kandırmaya kalkıp, türlü entrikalar çevirmekten çekinmeyeceği de muhakkaktır. Biliyor musunuz ki Mussolini peşindekilerle buraya gelirse nasıl gelecektir? Önünde dervişler, hacılar, hocalarla gelecektir. Din adamlarını elinde silah olarak kullanacaktır.”[6]

Belki hatırlayan arkadaşlar olacaktır; Faşist İtalyan Diktatörü Mussolini“Mare Nostrum” (Bizim Deniz) diye adlandırdığı Akdeniz’in tamamının kendilerine ait olduğunu iddia ediyor ve Türkiye’nin de, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında Sevr Antlaşması’yla İtalyanlara bırakılmış olan, Konya’nın da dahil olduğu Akdeniz bölgesini işgal hesapları yapıyordu. Bu emperyalist saldırgan, faşist Mussolini’nin açıklamaları üzerine Mustafa Kemal, bu sözleri söylemişti. Çünkü Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasındaki Mütareke Günlerinde de İstanbul hükümetlerinin emrinde olan Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Mustafa Sabri ve onların çizgisindeki Ortaçağcı, meczuplaştırılmış din adamları, hep işgalci Batılı Emperyalistleri savunuyorlardı, Kuvayimilliyecilere karşı. Yani Padişah Vahdettin’in ve Damat Ferit hükümetlerinin kuklası durumundaydılar.

Bugün de aynı işi kim yapıyor, arkadaşlar?

Merkez üssü Kaçak Saray olan Tayyipgiller Saltanatı ve onun emrindeki, onlarla kaynaşık tarikat ve cemaatler, 145 bin kişilik kadroya sahip Diyanet İşleri elemanları…

Neyse, geçelim…

Saygıdeğer arkadaşlar;

Bizim bugün Cumhurbaşkanı adaylığı için Ekrem İmamoğlu’nu önermemiz, aslında halkımızın deyişiyle; “ölümlerden ölüm beğenmektir”, bir anlamda. Ama Tarihin bu noktasında işte hayat bize böyle kahredici bir durum dayatmıştır.

Burada şunu da belirtmiş olalım ki, biz, daha önce de açıkladığımız gibi, CHP’nin göstereceği her adayı, söylemde de olsa sosyal demokrat olmak kaydıyla destekleriz, destekleyeceğiz. Sorosçu Kemal de buna dahildir tabiî ki.

Fakat yukarıda da tekrar tekrar vurguladığımız gibi şu anın esas görevi, ülkemiz ve halkımız açısından binbir kötülükle yüklü olan Tayyipgiller Saray Saltanatını yerle bir etmektir. Ve onlardan, aşırdıkları bütün kamu mallarının, Ege’de Yunan’a sattıkları 20 Ada ve 2 Kayalığımızın ve ülkemizi Suriye bataklığına sokarak hayatını kaybetmesine sebep oldukları 600 evladımızın ve işlemiş oldukları binbir suçun hesabını sormaktır, sorabilmektir, bağımsız ve tarafsız, kanunlarla çalışan mahkemeler aracılığıyla.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

30 Aralık 2022

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı

[1] https://bianet.org/bianet/siyaset/271456-kilicdaroglu-imamoglu-nun-beraat-edecegini-bekledim

[2] agy.

[3] 6 mart 1922 tarihli TBMM Gizli Celse Zabıtları.

[4] M. Kemal Atatürk, Hakimiyet-i Milliye, 20 temmuz 1920.

[5] Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 26, Kaynak Yayınları, sayfa 144.

[6] Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 18, Kaynak Yayınları, sayfa 182.