Bunların alayı, Anayasa ve kanunlar dışına düşmüş, tekke ve zaviyeler savunucusu, ABD devşirmesi mücrimlerdir…

Boşuna kuru gürültü yapıp halkın gözüne kül serpmeye çalışmayın, Amerikan devşirmesi düzenbazlar!

Hepiniz oradaydınız ülen!

Hâlâ da oradasınız…

Bir tekiniz olsun ülen bir tekiniz; bu adlarına tarikat ve cemaatler denen kanun dışı, Anayasa dışı tekke ve zaviyelerin kapatılmasını savunabiliyor musunuz?

Hayır, asla…

Hatta tam tersine, kızlarımızın, kadınlarımızın başlarını bohçalatmayı kanun hükmü haline getirelim, Anayasa hükmü haline getirelim, gerekirse Referanduma götürelim bu meseleyi diyerek birbirinizle din alıp satmada yarışa giriyorsunuz.

Utanın be, utanın, diyeceğiz de… hiçbirinizde utanacak yüz de kalmamış ki…

Alayınız halkımızın 1400 yıldan bu yana kâbus gibi üzerine çökmüş bulunan Ortaçağ karanlığının dogmalarını, Arap Yarımadası’nın Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının çürümüş ahlâkını savunarak halkımızı “Allah’la aldatma” yarışı içindesiniz.

Ahlâksız ve düzenbaz adamlar!

Bu kendilerine “tarikat” ve “cemaat” adını koymuş olan Ortaçağ’ın Din Derebeylikleri yani tekke ve zaviyeler, 1924’ün ve 1925’in Devrim Yasalarıyla kapatıldı mı?

Evet, kapatıldı.

Bu yasalar halen yürürlükte mi?

Evet, yürürlükte.

O zaman; “Ben Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyım”, diyen her namuslu insanın bu yasaları savunması gerekmiyor mu?

Tabiî ki gerekiyor.

Kaldı ki Tayyipgiller’in karikatüre çevirdiği Anayasanın bile Başlangıç İlkeleri şunu emreder, Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımlarken:

“I. Devletin şekli

“MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

“II. Cumhuriyetin nitelikleri

“MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Bu Ortaçağ’ın Din Derebeylikleri gece gündüz bu maddelerle tanımlanan Cumhuriyet’i yıkıp yerine IŞİD, Taliban ve Suudi tarzı bir Ortaçağcı Din Devleti kurmak için çabalamıyor mu?

Ve bunların alayı, yine Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Komutanları Mustafa Kemal ve İnönü’ye “Deccal” diye, “İki Ayyaş” diye saldırmıyor mu?

Yahu hadi onları geçtik de ABD, İngiltere Emperyalistleri ve Siyonist İsrail tarafından devşirilip Türkiye’nin başına çöktürülen Tayyip ve onun Dinci Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’da hain diye saldırmadılar mı Mustafa Kemal’e ve silah arkadaşlarına?

Ve Kaçak Saray’ın Patroniçesi Emine Erdoğan, “enkaz” diye saldırmadı mı Cumhuriyet’e?

Hem de nerede?

Küçücük yavrularımıza tacizlerin, tecavüzlerin mebzul miktarda yaşandığı Ensar Yuvalarında…

Bakın, konuya ilişkin haber şu:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, dinci bir vakıf olan Ensar Vakfı tarafından düzenlenen ‘Ensar Gönüllüleri Buluşması’nda yaptığı konuşmada ‘Türkiye’nin 90 yıllık enkazını kaldırdık’ dedi. Emine Erdoğan’ın konuşmasından ilgili bölüm şöyle:

“Artık yeni bir kavşaktayız. Türkiye’nin 90 yıllık enkazını kaldırdık. Fakat enkazın altından büyük meseleler çıktı. Nitekim bugün bu sorunlarla yüzleşiyoruz.” (https://dunya48.com/cevat-kulaksiz/27607-cevat-kulaksiz-yuz-yillik-parantez-90-yillik-reklam-arasi-mi)

Yine Tayyip’in Balıkesir kadın Milletvekili Tülay Babuşçu şöyle saldırmıştı Laik Cumhuriyet’e:

“600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” (agy.)

Yine Tayyip’in “Abi” diye hitap ettiği ve Meclis Başkanlığı yaptırttığı, Kanlı Pazar’ın eli kanlı katillerinden, tetikçilerinden olan İsmail Kahraman, “Cumhuriyet’i kuranlar dinsizdi”, diye saldırmıştı Mustafa Kemal, İnönü ve silah arkadaşlarına.

Ve Sorosdaroğlu Hacı Kemal’in Altılı Masa’sının akıldanelerinden Davidson Ahmet, kısa süre önce Tayyipgiller’in Akit TV’sinde; “Benim ömrüm CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti”, diye övünerek kendini tanımlamıştı.

Yine Altılı Masa’nın Karamolla’sı, Sivas Madımak’ta 35 canımızı canice yakarak katleden Ortaçağcı meczupları; “Gazanız mübarek olsun”, diyerek kutsamıştı…

Altılı Masa’nın en genç elemanı, Menderes ve Bayar liderliğindeki Amerikan yapımı Demokrat Parti’nin mirasçısı Gültekin Uysal, zaten Said-i Nursi’yi mürşit edinmiş biridir. Bakın ne diyor, Nurcuların “Yeni Asya”sına verdiği röportajda:

“Bediüzzaman Said Nursî’nin koymuş olduğu tüm ölçüler hepimiz için önemli meselelerdir. Bunun için sadece bizim değil, Türkiye’nin bugün Said Nursî modeline ihtiyacı olduğunu düşünüyorum” (https://www.yeniasya.com.tr/roportaj/demokrat-parti-lideri-uysal-turkiye-nin-said-nursi-modeline-ihtiyaci-var_173076)

Siyasi hayatını hep Amerikancı Parababaları Partilerinde geçiren İyi Partili Meral Akşener Hafize ise, Amerikan muhipliğini ve NATO’culuğu, tıpkı Yeni CHP’nin Sorosdaroğlu Hacı Kemal’i gibi parti programına varıncaya dek sokmuş bulunmaktadır. Ve Kontrgerilla’nın Türkiye Şubesinin en sınangılı ve en eli kanlı adamlarından biri olan Mehmet Ağar’dan İçişleri Bakanlığını devraldığı zaman ne demiştir?

“Ağar’dan devraldığımız bayrağı daha da yükseklere çekeceğiz.”

Çekmiş midir?

Çekmiştir. Ve bu sayede de “Faili Meçhuller Kraliçesi” unvanına sahip olmuştur. Onun için Şeriatçılıkmış, Laiklikmiş bir önem taşımaz. Onun temel düsturu “Amerika ne derse odur”dur. O, adı gibi bilmektedir ki 1950’den bu yana Türkiye’yi Türkiye yönetmemektedir. İktidarı getiren de götüren de Amerikan Emperyalist Haydut Devleti ve onun casus örgütü CIA’sıdır, Pentagon’udur, Washington’udur…

Dün olmuş gibi hatırımızdadır; TESEV’ci, Sorosçu Hacı Kemal, Ortaçağcılıkla, Şeriatçılıkla kafayı yakmış, Gelecek’çi Davidson Ahmet’in dolduruşuna gelerek; “türbana yasal güvence getirelim”, diye bir teklifte bulunmuştur Meclise.

Tayyip de ne demiştir, Hacı Kemal’in bu din alıp satmaya kalkışmasına?

“Yasal güvence yetmez, Anayasal güvenceye kavuşturalım türbanı. Hatta Referanduma götürelim”, diyerek anında sahiplenmiştir.

İşte bunların alayı böyle, arkadaşlar. Bunların bir teki olsun bırakalım ilericiliği, solculuğu; burjuva anlamda olsun demokrat bile değildirler. Alayının derdi; 1400 yıllık, özellikle son 70 yıldır da ABD’nin desteğiyle hız kazandırılarak halkımıza empoze edilen dogmaları, tabuları, önyargıları, gerici gelenek ve görenekleri sömürerek rant sağlamaktır. Yani özetçe; halkımızın gerici yönlerini okşayarak onu kandırmaya çalışmak, böylece de oyunu almayı sağlamak peşindedirler.

Bunların hiçbiri halksever değildir. Dolayısıyla da hepsi halk düşmanıdır. Bunların hiçbiri demokrat değildir, alayı gericidir, yobazdır; ya doğrudan ya da dolaylı olarak Ortaçağcıdır. Ve bunların alayı Amerikan hizmetkârıdır. Bunlardan halkımıza da milletimize de vatanımıza da zerre miktarda olsun iyilik gelmez. Bunlar kötülükten, ihanetten başka hiçbir şey üretmezler, üretemezler.

Ve bunların tamamı, bu tekke ve zaviyelerin yanındadır, taraftarıdır. Dolayısıyla da onlarla suç ortaklığına girmiş bulunmaktadır. Bu kanunsuzluklara, Anayasa ihlallerine göz yuman, izin veren ve hatta onu destekleyen de açıkça suç işler.

Tayyipgiller, 20 yıldan bu yana bu insanlık düşmanı Ortaçağcı karanlıklar dünyasının savunucularına 12 milyarı aşkın TL aktarmıştır, bugüne kadar, zam ve vergilerle halkımızın alınterinden gasp edilen bu paralar, bu ahlâk, namus, vicdan, merhamet nedir bilmeyen Ortaçağcı yılan yuvalarına durup dinlenmeden aktarılmıştır, AKP’giller eliyle. İşte konuya ilişkin haber ve net rakamlar:

“AKP iktidarında, laikliğe aykırı faaliyetlerde bulunan vakıflara, devlet bütçelerinden “Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler” adı altında aktarılan paralar, her yıl katlanarak arttı. Bugüne dek aktarılan paranın tutarı 12 milyar TL’yi aştı.

“(…)

“AKP iktidarında, içinde Cumhuriyet ve laiklik karşıtı birçok vakfın da bulunduğu oluşumlara, “Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler” adı altında defalarca kez para aktarıldı.

“(…)

“VAKIFLAR “KAR AMACI GÜTMEYEN KURULUŞ” DİYE TANIMLANDI

“Bütçenin “Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler” ana başlığı altında yer alan “Dernek, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık vb. Kuruluşlara…” bölümünde açıklanan rakamlar kamunun bu oluşumlara aktardığı tutarın her yıl katlanarak arttığını ortaya koydu.

“KATLANARAK ARTTI

“2004 yılında 9 milyon 339 bin TL olan yardım toplamı, 2022’nin 10 aylık döneminde 1 milyar 543 milyon liraya fırladı. Bu kuruluşların mal ve hizmet alımlarının finansmanı amacıyla yapılan yardımların tutarı da 8 milyar lira oldu. Bina, ulaşım aracı, makine-demirbaş alımı, inşaat işi gibi sermaye niteliğindeki harcamalarını karşılamak için de karşılıksız yardım yapıldı. İktidarın arka bahçesi olduğu bilinen bu kuruluşlara bütçeden borç da verildi.

“KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI ZİRVEYE OTURDU

“Geçmiş yıllarda genel bütçeli idareler arasında en fazla transferi Milli Eğitim Bakanlığı sağlarken, geçen yıl birinci bu kurum yerini Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bıraktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, genel bütçeli idarelerin yaptığı 752 milyon liralık cari transferin 292 milyon lirasını tek başına aktardı. Kültür Bakanlığı’nı 170 milyon lira ile Sağlık Bakanlığı, 136 milyon lira ile Gençlik ve Spor Bakanlığı, 95 milyon lira ile Diyanet İşleri Başkanlığı, 42 milyon lira ile de İçişleri Bakanlığı izledi. Milli Eğitim Bakanlığı 7 milyon lira ile altıncı sıraya geriledi.” (https://tele1.com.tr/dernek-ve-vakiflara-aktarilan-para-12-milyar-lirayi-asti-751706/)

Zaten, arkadaşlar; bu Tayyipgiller aslında bütün bu Ortaçağ kurumlarının, Din Derebeyliklerinin bir koalisyonu durumundadır. Tayyip bunlara milletvekillikleri, bakanlıklar vermiştir. Ve hepsiyle de iç içedir.

Bildiğimiz gibi 17/25 Aralık 2013’e kadar da FETÖ’yle iç içe olmuştur hep. Ne zaman ki FETÖ bununla, 15 Temmuz 2016’da, ortaklaşa olarak yıktıkları Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ganimetini paylaşma savaşına girişmiştir, ancak o zaman birbirlerine girmişler, kopuşmuşlar ve birbirlerini hasım ilan etmişlerdir. Kaldı ki şu anda bile FETÖ’nün pek çok üst düzey elemanı Tayyip’in Kaçak Saray Saltanatının görevlileri arasındadır.

Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin temsilcisi olan PKK-HDP de eskiden beri Ortaçağcı bu Din Derebeylikleriyle ittifak arayışları içinde olmuştur. Hatta Altan Tan, Hüda Kaya gibi IŞİD ideolojisindeki kişileri Meclise taşımıştır HDP. Öcalan, Hizbullah’a, FETÖ’ye övgüler düzüp onlara ittifaklar teklif etmiştir. Selahattin Demirtaş yine Said-i Nursi’ye varıncaya kadar övgülerde bulunmuştur. Aynen şöyle demiştir bir röportajında:

“Bediüzzaman külliyatını okudum diyemem. Bediüzzamanla ilgiliyim, bir sürü şeyini okudum. Çok net bir duruşu vardır. Etkileyici bir yaşam tarzı var.” (https://www.odatv4.com/analiz/nedir-bu-hdpnin-said-i-nursi-sevdasi-2610151200-83725)

Yine Mecliste solcuyu oynayan külah kapıcı TİP de bildiğimiz gibi bu Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin elleriyle Meclise taşınmıştır. O harekete amigoluk ettiği için sokuvermişlerdir Meclise onu.

O bakımdan arkadaşlar; bunların hiçbiri gerçek anlamda laik, demokrat, ilerici ve namuslu siyasetçi değildir. Alayı fırıldak çevirmektedir, alayı insanlarımızın gözüne kül serpmeye çalışmaktadır, insanlarımızı kandırarak, gerici önyargılarını okşayarak onların oyunu kapma derdindedir.

Dolayısıyla da bunların tamamı, bu Ortaçağcı Din Derebeyliklerine, bu kanunsuz yapılara destek verdikleri için, doğrudan ya da dolaylı olarak onları savundukları için suç işlemişlerdir. Bu sebeple de hukukçu yoldaşlarımız, bunlar hakkında da en azından Tarihe kayıt düşme babından bir suç duyurusunda bulunabilir, diye düşünüyoruz.

Kimi aydın geçinen cahil, gafil ya da düzenbaz gazeteciler, televizyoncular, yazarlar çizerler de demektedirler ki; “Din bu değil. Hiçbir din 6 yaşında bir kız çocuğunun evlendirilmesine izin vermez…”

Bre zavallılar, insan azıcık araştırır yahu. Tabiî eğer namusluysanız, gerçeğin peşindeyseniz. Araştırır da dinin ne olduğunu öğrenmeye çabalar.

Din işte tam da budur, arkadaşlar…

“Asr-ı Saadet” denen 1400 yıl öncesinin karanlık çağında Arap Yarımadası’nda yaşanan aynen budur. Bu gerçeği bir önceki yazımızda belgeleriyle açık ve kesin biçimde ortaya koymuştuk. Bu bakımdan burada yeniden tekrarlamayı gerekli bulmuyoruz. İlgi duyan arkadaşlar o yazımızı okuyabilirler. (https://www.hkp.org.tr/bu-amerikan-yapimi-tekkeler-ve-siyasi-hareketler-cevrimici-oynamaktadirlar-ihanet-oyununu-yonetmenleri-de-abd-emperyalistleri-ve-onun-casus-orgutleridir/)

Ve hatta biz şu kanaatteyiz ki 6 yaşındaki körpecik yavrusunu, 29 yaşındaki veliaht gözüyle baktığı müridine veren, onunla evlendiren bu İsmailağa Tekkesine bağlı Hiranur Vakfı Şeyhi Yusuf Ziya Gümüşel, bu insanlık dışı, vicdan, ahlâk dışı eylemi yaparak kendisiyle gurur duymuştur; “Peygamber Efendimizin bugün uygulamaya herkesin cesaret edemeyeceği bir sünnetini ben uygulayabildim”, diye.

İşte sünnet…

İlahiyat Profesörü Ziya Kazıcı“Hz. Muhammed’in Aile Hayatı ve Eşleri” adlı kitabında bu konuya ilişkin aynen şunları yazar:

“Sonuç olarak onun, Hz. Hatice’nin vefatından sonra ve hicretten üç sene önce Resulullah ile evlendiğini, o zaman altı yaşında bulunduğunu, nikâhlarının bi’set’in onuncu senesi Şevval ayında kıyıldığını, zifaflarının da Medine’de yine Şevval ayında Hz. Aişe dokuz yaşında iken hicretin ilk yılında olduğunu söyleyebiliriz.

“Hz. Aişe, Resulullah ile çok küçük yaşta nikâhlandı. Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber’in Aişe ile evlenmesi vahiy neticesinde olmuştur. Nitekim İbn İshak ve Buhari’de bulunan bir rivayete göre Hz. Peygamber’e iki defa rüyasında Aişe gösterilmiş ve “Bu senin hanımındır” denilmiştir. Hz. Peygamber’in kendisi ile evlendiği yegâne bakire olan Hz. Aişe bununla iftihar ederek;

“Ya Resulullah! Bir vadiye insen ve orada ağaçlar görsen, bu ağaçların bir kısmında develer yayılıp otlamış olsalar, bir kısmında da hiçbir şey olmazsa sen deveni hangi ağaca götürürsün? Resulullah, elbette otlatılmamış olana götürürüm demiştir. Bununla o, Hz. Peygamber’in kendisinden başka bir bakire ile evlenmediğini söylemek istemiştir.” (age, s. 144)

Demek ki neymiş, arkadaşlar?

Din işte tam da buymuş…

Bütün bunlardan ne sonuç çıkarmamız gerekir, arkadaşlar?

Laiklik modern bir toplum için hava, ekmek, su kadar elzemdir. Ve yine aynı önemde elzem olan şey de Laik, Bilimsel, Demokratik Eğitimdir, Anadilin özgürlüğüdür. Herkese Eşit, Parasız Eğitimdir. Çünkü eğitim, tıpkı sağlık gibi vazgeçilmez bir insan hakkıdır. Parayla alınıp satılamaz. Bu alanlardan kâr edilemez. Aksini düşünenler, insanlık düşmanıdırlar…

1400 yıl öncesinin Arap Yarımadası’nın Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının çürümüş ahlâkını din diye, sünnet diye, örnek ahlâk diye toplumumuza, gençlerimize sunanlar, öğretmeye kalkanlar, kesin biçimde halk düşmanıdırlar, insanlık düşmanıdırlar, vatan millet düşmanıdırlar.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

12 Aralık 2022

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı