Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman geldi. Ardından da bizim çakma “başkomutan” Gazze’ye gidemeden, Katil ve Siyonist İsrail’in Cumhurbaşkanı Herzog 09.03.2022 günü Türkiye’ye geldi, 21 pare top atışıyla, devlet töreniyle karşılandı. Bugün ise Yunanistan Başbakanı Miçotakis ülkemize geliyor.
Arka arkaya gelen bu “ziyaret”lerin tesadüf olmadığı, Rusya-Ukrayna kriziyle ilgili olduğu çok açıktır.
Bir süredir, ABD ve AB Emperyalistleri tarafından yüz verilmeyen, ciddiye alınmayan AKP’giller; geçmişte ettiği büyük lafları yalayıp yutarak kuzeyimizdeki krizi fırsata çevirme telaşı içindedir.
Tutar mı?
Tutmayacağı çok açık…
Batılı Emperyalistlerin ve uşaklarının bu türden geliş gidişleri de Karadeniz’deki krizden Türkiye eliyle ne tür çıkarlar sağlayabiliriz, hesapları yapmak içindir.
Ancak Ege Denizi’nde bazısı İstanbul’daki Büyükada’nın üç katı büyüklüğünde olan 20 Ada’mızın ve 2 Kayalığın 2004’den bu yana Yunanistan tarafından işgal ve ilhakının devam ettiği; silahlardan arındırılma koşuluyla Yunanistan’a bırakılan adalara ve işgal ettikleri 20 Ada’mıza asker, silah, mühimmat yığıldığı, savaş tatbikatlarının yapıldığı bir ortamda Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Türkiye’ye gelişi dikkatle incelenmelidir.
Batılı Emperyalistler sözde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini kınamaktalar ve hatta Ukrayna’ya her türlü silah yardımını yapmaktalar. Fakat ülkemizin vatan toprakları 2004 yılından bu yana Yunanistan tarafından işgal altında. Yine uluslararası sözleşmelere göre silahsızlandırılması öngörülen adalarda namluları Türkiye’ye dönük olarak askeri tatbikatlar yapılmakta.
Bu işgale karşı ülkemizde bizden ve Milli Savunma Bakanlığı Eski Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Sayın Ümit Yalım’dan başka kimsenin sesi çıkmadığı gibi; “Yunanistan’ın bu adalardaki egemenliği sorgulanamaz. Türkiye buna saygı duymalı, provokatif ifade ve eylemlerden kaçınmalı” diyen AB Sözcüsü Peter Stano ve “Adaların silahlandırılmasında Türkiye’nin söz hakkı yok” diyen Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da uluslararası sözleşmelerin hukuki statüsünü hiçe sayarak işgali ve ihlalleri savunmaktalar.
Bu işgal tek taraflı değildir, AKP’giller’le yapılan kirli pazarlıklar sonucunda gerçekleştirilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde (10 Şubat 2022’de) Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Yunanistan’ın, “Lozan’da Yunanistan’a bırakılan” Ege Adalarını silahlandırdığını mektupla Birleşmiş Milletler’e iletti. “Yunanistan’ın adaları silahlandırdığını, birkaç asker koyduğunu, bundan vazgeçilmezse adaların egemenliğinin tartışılır hale geleceğini” söyleyerek sözde Atina’yı “uyardı”. Burada bir parantez açmakta fayda var. Çavuşoğlu, “Söz konusu adalar, Lozan ve Paris anlaşması ile Yunanistan’a silahsızlandırma şartıyla verilmiştir”, diyerek sadece “Lozan’da Yunanistan’a bırakılan” adaların silahlandırılmasından söz ediyor. Lozan’da bize bırakılan 20 Ada’nın ve 2 Kayalığın Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edildiğini ise ağzına bile almıyor.
Neden?
Çünkü vatan topraklarının bir bölümünü menfaat karşılığında, gönüllüce başka bir devletin egemenliğine terk ederek vatana ihanet suçu işleyenler bizzat AKP’giller’in kendileridir.
Devletin Dışişleri Bakanı, “adalara birkaç asker koyulduğu”nu iddia ederek sözde uyarılar yaptığını sanıyor. Ancak bu söylemleriyle adalardaki 18 yıllık işgal ve ilhakın boyutunu küçültüyor.
Oysa mevcut durum itibarıyla, Ege Denizi’nin doğusundaki toplam 23 Ada’dan 22’si Yunanistan tarafından silahlandırılmıştır. Adalara, toplam 2 Mekanize Tümen, 4 Mekanize Tugay, 16 Tabur-Alay konuşlandırılmış, 5 Havaalanı inşa edilmiş, yüzlerce tank, zırhlı personel taşıyıcı, top ve binlerce asker yerleştirilmiştir.
Dahası Yunanistan’ın Ege adalarındaki askeri yığınağı bir Ordu Komutanlığı seviyesinde olup Türkiye için potansiyel bir tehdittir. Bu askeri yığınağın savunma amaçlı değil taarruz amaçlı olduğu çok açıktır.
Görüldüğü gibi, Çavuşoğlu’nun bu boş teneke gürültüsünü ciddiye alan bile yok.
Çavuşoğlu’nun 10 Şubat 2022’deki yukarıdaki açıklamalarının hemen sonrasında Yunan Savunma Bakan Yardımcısı Nikolaos Hardalias, (Çavuşoğlu’na meydan okuyarak); “Bu adalar bizimdir, hiçbir şekilde taviz vermeyeceğiz” diyerek, 10 Şubat 2022’de Bozbaba, Semadirek ve Limni Adalarını, 11 Şubat 2022’de Midilli, İpsara, Sakız, Koyun adalarını, 12 Şubat 2022’de Nergizçik, Eşek, Bulamaç, Kalolimnoz ve Keçi adalarını, 13 Şubat 2022’de İstanköy, Sömbeki ve Meis Adalarını ziyaret ederek egemenlik ve bayrak gösterisi yaptı, Türk Hava Sahasını defalarca ihlal etti.
Bir “Kardeşlik Denizi” olması gereken Ege Denizi’ni, “Yunan Denizi” yapma peşindeler.
Ve AKP’giller’den aldıkları cesaretle Ege Denizi’nde Türk Balıkçılara yönelik zorbalıklar yapmaktadırlar. Balıkçılarımıza ateş etme cesaretini, onları tutuklama cesaretini gösterebilmektedirler. Hatırlayacağımız gibi yakın zamanda yine bir Türk Balıkçı Teknesini taciz etmeye çalışan Yunan Botuna bir balıkçımız kafa tutmuş, gereken cevabı vermiş ve AKP’giller’in yapmadığını-yapamadığını yapmıştır.
Başka bir anlatımla Yunanistan, Ege Denizi’nde Sevr’i uygulamaktadır.
Peki, Türk Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve hatta Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden kişi tüm bunlara karşı ne yaptı?
Kelimenin tam anlamıyla üç maymunu oynadılar:
Görmedim, duymadım, bilmiyorum…
Yunanistan’ın adaları silahlandırması Uluslararası Hukuka açıkça aykırıdır.
Zira 1923 Lozan Antlaşması’nın 12 ve 13. Maddeleri ile 1947 Paris Antlaşması’nın 14. Maddesine göre bu adalar gayri askeri statüdedir.
Bu anlaşmalara aykırı her davranış uluslararası hukukta “mukabele-i bilmisil” (misliyle mukabele) hakkı verir. Ancak 20 yıldır ülkemizin iktidar koltuklarını işgal edenler biraz daha iktidarda kalabilmek uğruna bütün ulusal çıkarlarımızı ayaklar altına almaktalar.
Halkın Kurtuluş Partisi olarak yıllardır yazıp çiziyoruz, suç duyuruları yapıyoruz; Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Sayın Ümit Yalım da yıllardır aynı şekilde Adalarımızın işgaline dikkat çekiyor. Bizden başka kimse bu ulusal sorunumuzu gündeme almıyor. İktidardaki AKP de Meclisteki muhalefet de aynı vurdumduymazlık içindeler. Ve hatta AKP’giller; Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi alabilmek uğruna bu adalarımızı Yunanistan’a peşkeş çekmiştir.
Bir başka anlatımla TC Devleti yetkilileri; Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki Uluslararası Hukuka açıkça aykırı saldırgan eylemleri karşısında, askeri ya da diplomatik alanda ülkenin ulusal çıkarlarını koruyucu bir politika izlememekteler. AKP’giller’de böyle bir yurtseverlik, halkseverlik yoktur. Bu nedenle de açıkça vatan topraklarının işgaline seyirci kalmaktalar, suç işlemekteler.
İşte bu ortamda Pazar günü ülkemizi ziyaret edecek Yunanistan Başbakanı’na, uluslararası anlaşmaları-sözleşmeleri ihlal ederek Ege Denizi’ndeki işgal ve ilhak ettikleri adalarımızı terk etmeleri ve adaların silahlandırılmasına son vermeleri gerektiğini söyleyebilmeleri mümkün değildir.
Bu tavırsızlık, aynı zamanda vatana ihanet suçunu oluşturmaktadır.
HKP iktidarında, Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilen bütün Adalarımız her ne surette olursa olsun geri alınacaktır!
Uluslararası Anlaşmalarla-Sözleşmelerle Ortak Haklarımızın olduğu adalarda ise haklarımıza sonuna kadar sahip çıkılacaktır.
HKP önderliğinde kurulacak olan Demokratik Halk İktidarında, kim bu vatana ihanet suçuna bulaşmışsa bu suçların hesabı da; bağımsız ve tarafsız mahkemeler huzurunda tek tek sorulacaktır.
Bunu kimse unutmasın!
13.03.2022
HKP Genel Merkezi