Şanlı Taksim-Gezi İsyanı’mızda Tayyipgiller’e diz çöktüren kararlılığımızla
Silivri Zindanlarını da yıkacağız!
AB-D Emperyalistlerinin besleyip büyüttüğü, iktidar koltuğuna oturttuğu Tayyipgiller bundan yaklaşık 2 ay öncesine kadar Türkiye Halklarını sürgit hayvan yerine koyabileceklerini düşünüyordu. Malum; arkalarında, tarihi dünya halklarına kan kusturmaktan ibaret olan ABD-AB Emperyalistleri vardı. O alçakların her alandaki desteğiyle gemi iyice azıya almıştı Tayyipgiller. Sayısı on binleri bulan İmam Hatiplerle, Kuran Kurslarıyla, sürü sepet cemaatleriyle, tarikatlarıyla halklarımızı CIA İslamının, Muaviye-Yezid İslamının insanlık dışı sömürü, soygun, vurgun düzenine ilelebet mahkum edebileceklerini düşünüyorlardı. İhanet cephesi tek başına Tayyipgiller’den ibaret değildi. Bir de ABD Emperyalizminin kucağında din bezirganlığı yapan hain Fethullah Gülen Cemaati vardı. İşte Türkiye Halklarını işsizlik, pahalılık, zam, zulüm cehenneminde inleten, Ortaçağ karanlığına sürükleyen bu üçlü; AB-D Emperyalistleri, İblis Fethullah ve Ortaçağcı Tayyipgiller’dir.
Devletin bütün stratejik noktalarını bir ahtapotun kolları gibi sarmış bulunan bu üçlü ihanet-zulüm ve vurgun şebekesi, politikalarını hayata geçirebilmek için önlerinde en büyük engel olarak Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın kazanımlarını gördü. Onlara göre Türkiye Halklarının antiemperyalist olmaması gerekirdi. Hele hele laiklik düşüncesini zinhar aklının ucundan bile geçirmemeliydi Halklarımız. Yurtseverlik, halkseverlik, vatan, emeğin kutsallığı, namus gibi erdemler zaten bu alçaklar cephesinin tabiatına aykırıydı. Onların gönlünden geçen toplum, Ortaçağ gericiliğine mahkum edilmiş, bütün değerlerinden arındırılmış, emperyalizme kayıtsız şartsız biat eden bir toplumdu. Politik anlamdaki en büyük hedefleri ise ABD Emperyalistlerinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkiye’yi Yeni Sevr’e götürmekti.
İşte tüm bu gerekçelerle bu ihanet-zulüm ve talan cephesi, ülkemizdeki Antiemperyalist, Mustafa Kemalci, Laik, Yurtsever, Tam Bağımsızlıkçı unsurlara karşı alçakça bir saldırı başlattı. Ergenekon, Balyoz, Casusluk Davası gibi isimler taktıkları CIA Operasyonlarıyla namuslu-yurtsever askerleri, aydınları, gazetecileri, bilim insanlarını Silivri’de, Hasdal’da tutsak etti.
Bu namuslu insanların “günah”ları, AB-D Emperyalistlerine ve Yeni Sevr’e karşı çıkmak, Ortaçağcı İrticaya yani CIA İslamına karşı amansızca bir mücadele yürütmek ve kanımız pahasına elde ettiğimiz Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın kazanımlarına sahip çıkmaktı. İşte bu yüzden beş yılı aşkın süredir yurtseverler zindanlarda tutsak.
AB-D Emperyalistleri, İblis Fethullah ve Tayyipgiller yurtseverleri zindanlarda tutsak etmekle onların uğruna mücadele ettiği değerleri ortadan kaldırabileceklerini düşündüler. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı: Zindanlardaki namuslu, yurtsever insanlarımızın ideallerini paylaşan milyonlar…
Şanlı Taksim-Gezi İsyanı’mız Silivri’deki, Hasdal’daki tutsakların mücadelesinin milyonlara yayılan patlamasıydı.
Gezi Direnişçilerinin ezici çoğunluğu ellerinde “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal’in resmedildiği bayraklarla yürüdüler; tıpkı zindanlardaki yurtseverlerin her fırsatta Mustafa Kemal’i savunması gibi.
Gezi Direnişçileri de tıpkı Mısır Halkının yakın zamanda Politik Devrimle taçlanan mücadelelerinde olduğu gibi Ortaçağcı gidişe karşı çıktılar. Tayyipgiller’in, Mustafa Kemal’in önderliğinde kazandığımız Kurtuluş Savaşı’nın öcünü almak için İstanbul’un göbeğine, tarihte gerici ayaklanmalara merkezlik etmiş olan Topçu Kışlası dikme girişimini kararlı bir mücadeleyle durdurdular. Onlar da tıpkı zindanlardaki yurtseverler gibi “Laiklik yoksa özgürlük yoktur” düşüncesiyle, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” şiarıyla polisin azgınca saldırısına aldırmadan mücadele ettiler, mücadele etmeye devam ediyorlar.
Kısacası Silivri Zindanlarındaki yurtsever tutsakların verdiği mücadeleyle Gezi Direnişçilerinin verdiği mücadele ortaktır. Her ne kadar Sevrci Soytarı Sahte Solcular bu iki mücadeleyi birbirlerinden ayrı göstermeye çabalasalar da gerçeklik bunun tam tersidir. Esasında, AB-D Emperyalistleri ve Ortaçağcılarla birlikte Mustafa Kemal’e gece gündüz küfreden, CIA’nın bütün tezlerine dört elle sarılan, Şeriatı bir tehlike olarak görmeyip türbana özgürlük diyen, gafilliklerinden veya hainliklerinden CIA Solculuğu derekesine düşen Sevrci Soytarı Sahte Sol’un ne Gezi eylemlerine ne de Türkiye’deki herhangi bir ilerici harekete katılmaya hakları yoktur!
Tüm bu gerekçelerden dolayı, ülkemizdeki ilerici unsurlara yönelik yapılan saldırılara karşı ilk günden beri kararlı ve tutarlı bir mücadele yürüten Kurtuluş Partililer olarak Gezi İsyanı’mızın ruhuyla Halklarımızı 05 Ağustos Pazartesi günü yurtseverlere sahip çıkmak için Silivri’ye davet ediyoruz. Eninde sonunda Halklarımızla birlikte yürüttüğümüz Antiemperyalist, Antifeodal, Antişoven İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı başarıya ulaştıracağız!
Her yer Taksim her yer Direniş!
Her yer Silivri her yer Direniş!
Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!
Yeni Sevr’e karşı yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı’mız!