Partimiz, bir avuç Parababasının kur zararının karşılanması demek olan, “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” Tebliğinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştayda dava açtı

AKP’giller’in gözlerinin içine bakıyoruz; her bir üyesinin gözü velfecri okuyor. O gözlerde 7 bin yıllık Tefeci-Bezirgân Sermayenin vurguncu, soyguncu, asalak yüzü okunuyor. O gözlerde, Ortaçağ’ın karanlığı görünüyor. O gözlerde, Vatanseverlere, Halkseverlere karşı İnsan soyunun en büyük düşmanlarıyla yapılan ittifak görünüyor. O gözlerde insana, hayvan, doğaya, bitkiye yani sevgiye düşmanlık görünüyor. O gözlerde kadına düşmanlık okunuyor.

İşte AKP’giller’in o karanlık gözleri son döviz vurgunuyla yine parladı. Ne kadar mutlu oldular Halka kazık atıldı diye. O mutluluğun ifadesidir AKP’giller’in Bakanının şu söylemi:

Küçük yatırımcıya yazık oluyor. 15 liradan, 16 liradan, 17 liradan dolar alanlar var. Kim bunlar? Büyük finansörler değil. Niye? Biliyor çünkü. Bütün altyapı yatırımlarını tamamlamış bir ülkede, tüm makro göstergelerin pozitif olduğu bir yerde, aklı başındaki bir finansör Türkiye’de bu işlerin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Her zaman olduğu gibi. Küçük yatırımcılara eziyet ettiler. Şimdi de kara kara düşünüyorlar”.

İşte AKP’giller’in gerçek yüzü. Elinde avucunda olan parasının değerini korumak kaygısıyla yükselen dövize yönelen küçük yatırımcı çarpıldı diye seviniyorlar. Uzmanlık alanları olan konu çarpıtmayı nasıl da yapıyorlar. Önemli olan, konuşulması, sorulması gereken; kimlerin yüksek kurdan döviz aldığı değil, kimlerin yüksek kurdan elindeki döviz sattığıdır. Büyük finansörler aklı başında olduğu için değil ama kendilerine döviz kurunun aşağıya çekileceği fısıldandığı için ellerindeki dövizleri bozdurdular. Bir de bütün altyapı yatırımları tamamlanmış deniyor. Nasıl da yalan söylüyor o gözler. Bütün altyapı yatırımlarını yok pahasına yerli yabancı Parababalarına peşkeş çeken AKP’giller, “keriz silkeleme” operasyonuyla her zaman olduğu gibi küçük yatırımcıyı çarptıklarını söylüyorlar aslında.

İşte Partimiz, AKP’giller’in keriz silkeleme operasyonunun adı olan ve bir avuç Parababasının milyarlarını Halkın vergileriyle korumak demek olan “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” garabetini yargıya taşıdı. Bir kez daha Tarihe not düştük.

Partimizin MYK üyesi Adnan Okur Yoldaş’ın konuya ilişkin yaptığı açıklama aşağıdadır:

***

Saygıdeğer Halkımız;

AKP’giller yarattıkları her sorunu, yaptıkları her vurgunu, soygunu, peşkeşi Emekçi Halkımızın sırtına yükleyip geçiyor.

Türk Lirasını, yabancı para birimleri karşısında pula döndürüyorlar. Maliyet, emekçi Ayşe’nin Mehmet’in sırtında.

Döviz yükseldikçe benzine, motorine, doğalgaza zammı bindiriyorlar. Yine fatura, bütün ve mal hizmetlere gelen zamla, İşçi-Memur Ali’ye, Fatma’ya kesiliyor.

“Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” diyerek bile isteye yükselttikleri dövizi düşürmek için “Kur Garantili TL Vadeli Mevduat” garabetini piyasaya sürüyorlar.

Bu maliyeti kim karşılayacak?

Tabiî ki belli: Alavere dalavere Emekçi Halkımız nöbete.

Değerli Halkımız;

İşte bugün, bu ülkenin en Vatansever, en Halksever Partisi Halkın Kurtuluş Partisi olarak, AKP’giller’in 84 milyon insanımızın bir kez daha cebine el atması anlamına gelen, “Kur Garantili TL Vadeli Mevduat” garabetinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştayda dava açtık.

Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat hesabı açtıranların olası kur zararlarının vergi gelirlerinden ödenmesine dayanan TCMB Tebliği ve Hazine ve Maliye Bakanlığının kur farkı zararlarının Hazineden karşılanacağını yani Emekçi Halkımızın sırtından karşılanacağını duyuran açıklaması, vergide adaleti yok edecektir. Verginin Kamu Giderlerinin Karşılığı Olması İlkesine ve Anayasanın “kanun önünde eşitlik ilkesine” açıkça aykırıdır.

Saygıdeğer Cefakâr Halkımız,

AKP’giller’in bu tebliği, bankalarda milyar dolarları-avroları olan bir avuç Parababasının kur zararını karşılamaya yöneliktir.

İşçi-Memur-Esnaf ve Köylümüzün sırtında zaten çok büyük bir yük olan vergi yükünün daha da artması demektir.

Kısacası AKP’giller son döviz vurgununda da görüldüğü gibi İşsizlik-Pahalılık-Zam-Zulüm-Vurgun-Soygun demektir.

Hiçbir zulüm düzeni sonsuza değin sürmez. İnsanlar isyan huyludur. “Yeter be!”, der, ayağa kalkarlar. Tıpkı Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızda olduğu gibi. Bu yine olacak. AKP’giller’in bu zulüm düzeni de sona erecek. Emekçi Halkımıza çektirilen bütün acıların hesabı bir bir sorulacak.

27 Aralık 2021

HKP Genel Merkezi 

Danıştayda konuyla ilgili açtığımız dava dilekçesini aynen yayımlıyoruz:

DANIŞTAY ( ) DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

 

YÜRÜTMEYİ DURDURMA ve DURUŞMA TALEPLİDİR

DAVACl :HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI

Karanfil Sok. No: 24/15 Kızılay/Ankara

VEKİLİ :Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR – Av. Halil AĞIRGÖL – Av. Pınar AKBİNA – Av. Doğan ERKAN

Sezenler Cad. No:4/15 Sıhhiye/Ankara

DAVALI Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanlığı

Hacı Bayram Mah. İstiklal Cad. No:10 06050 Ulus Altındağ/Ankara

KONU :Resmi Gazete’nin 21 Aralık 2021 tarih ve 31696 nolu mükerrer sayısında yayımlanan 2021/14 sayılı “Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi hakkında tebliğ” NEDEN, KONU ve AMAÇ yönlerinden açıkça hukuka aykırı olduğundan İPTALİNE ve öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA ve DURUŞMA AÇILMASINA karar verilmesi istemidir.

OLAYLAR :

  1. Türk Lirasının yabancı para birimleri karşısında aşırı değer kaybetmesi, döviz kurlarının Türk Ekonomisinde tehlike yaratacak şekilde kontrolden çıkması üzerine, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Resmi Gazete’nin 21 Aralık 2021 Tarihli, 31696 nolu (mükerrer) sayısında, “TÜRK LİRASI MEVDUAT VE KATILMA HESAPLARINA DÖNÜŞÜMÜN DESTEKLENMESİ HAKKINDA TEBLİĞ” yayımladı. Yayımlanan Tebliğde; “Bu Tebliğin amacı, yurt içi yerleşik gerçek kişilerin döviz tevdiat hesaplarının ve döviz cinsinden katılım fonlarının Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarına dönüşmesi halinde mevduat ve katılım fonu sahiplerine sağlanacak desteğe ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” olarak belirtildi.
  2. 24 Aralık 2021 tarihinde de Hazine ve Maliye Bakanlığı, “KUR KORUMALI TL VADELİ MEVDUATLARA VE KATILMA HESAPLARINA İLİŞKİN UYGULAMA ESASLARI HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI” ile Türk Lirası mevduatını dövize çevirmeyenlerin, döviz kurunun yükselmesi karşısında uğrayacakları kur farkı zararının Hazine tarafından karşılanacağını duyurdu.
  3. Böylece Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının tebliği ve tebliğin uygulama esaslarını düzenleyen Hazine ve Maliye Bakanlığının basın açıklaması ile döviz tevdiat hesaplarının Türk Lirasına dönmesi durumunda, kur farkının ödeneceği taahhüt edilmiş oldu.

HUKUKSAL DURUM       :

  • Dava konusu Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının Tebliği Anayasa’ya, Vergilendirme yetkisinin tabi olduğu Anayasal İlkelere, Anayasa Mahkemesi Kararlarına aykırılık teşkil ettiğinden Neden, Konu ve Amaç yönlerinden açıkça hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
  • Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” Düzenlemesi yer almaktadır. Bu fıkra; birçok Anayasal Vergileme ilkesi ile birlikte “Verginin Kamu Giderlerinin Karşılığı Olması İlkesi”ni de tanımlamıştır. Bu ilkeye göre Kamu giderleri, kamu hizmetlerinin görülmesi için gerekli giderlerdir. Bu ilke, kamu giderlerinin vergi ile finanse edileceğini ve kamu gideri gerektirmedikçe vergi alınamayacağını ifade etmektedir.

21 Aralık 2021 tarih ve 31696 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ANAYASA MAHKEMESİ KARARINDA: “Anayasa Mahkemesi kararlarında vergi, ‘kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzelkişilere mali güçlerine göre getirilen bir yükümlülüktür. Belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma karşılığı olmayan vergi tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payıdır’ biçiminde tanımlanmıştır.”(AYM, E.1995/24, K.1995/52, 28/9/1995; E.2003/9, K.2004/47, 1/4/2004; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014).

“Verginin bireysel faydalanma karşılığı olmaksızın, tüm kamu giderlerini karşılamak üzere mükelleflerin mali güçlerine göre alınması; bir tercihin değil bir zorunluluğun sonucudur. Bu zorunluluk, genel idare esaslarına göre yürütülen hizmetlerden elde edilen bireysel faydaların tamamen veya kısmen ölçülememesinden kaynaklanmaktadır. Bu hizmetlerin sunulması dolayısıyla tüm topluma yayılan faydanın bireyselleştirilememesi, bu hizmetlerin finansmanında faydalanmadan başka bir ölçütün geliştirilmesini zorunlu kılmış ve verginin mükelleflerin gelir, servet ve harcamaları dikkate alınarak belirlenen mali güçlerine göre alınması yoluna gidilmiştir. Buna göre bireysel faydanın ölçülemediği kamu hizmetlerinin esas olarak mükelleflerin mali güçlerine göre ödediği vergilerle finanse edilmesi gerekmektedir. Vergiler bütün bu hizmetlerin anonim karşılığı olarak toplanacak ve bu hizmetlerin finansmanında kullanılacaktır. Vergi mükellefleri de bu hizmetlerden bireysel karşılık sağlamamakla birlikte bütün toplumla birlikte faydalanacaktır. Dolayısıyla faydası topluma yayılmayan kamu hizmetlerinin finansmanına verginin tahsis edilmemesi gerekmektedir.” (https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2021/71?EsasNo=2018%2F135&KararNo=2021%2F71&KararTarihiIlk=13%2F10%2F2021)

Ayrıca 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 3’üncü maddesinin (h) fıkrasında Kamu Gideri: “Kanunlarına dayanılarak yaptırılan iş, alınan mal ve hizmet bedelleri, sosyal güvenlik katkı payları, iç ve dış borç faizleri, borçlanma genel giderleri, borçlanma araçlarının iskontolu satışından doğan farklar, ekonomik, malî ve sosyal transferler, verilen bağış ve yardımlar ile diğer giderler” olarak tanımlanmaktadır.

Görüldüğü gibi bu tanımda mevduat sahibinin kur farkı zararının karşılanacağı gibi bir kamu gideri ölçüt olarak konmamıştır.

Dolayısıyla iptali istenen TCMB Tebliği Anayasa Mahkemesi kararlarına ve 5018 Sayılı Kanuna aykırıdır. Bu tebliğde; faydası topluma yayılmayan, bankada Türk Lirası veya başka bir para cinsinden vadeli mevduatı bulunan, sadece sınırlı sayıda kişilere özel kamu hizmetinin, 84 milyon insanın ödediği vergilerle finansmanı söz konusudur.

  • Yine Anayasa Mahkemesi aynı kararında şöyle demektedir: “Verginin, bireysel faydalanmanın söz konusu olmadığı kamu hizmetlerinin finansmanı için alınması karşılıksız olması sonucunu doğurmaktadır. Ancak verginin karşılıksız olması, bireysel karşılığının bulunmadığı anlamına gelmekte olup toplumsal karşılığı bulunmadığı biçiminde anlaşılamaz. Esas itibarıyla vergi, tüm topluma sunulan hizmetlerin anonim karşılığı olduğundan vergi mükelleflerinin en azından genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinden toplumsal düzeyde fayda sağlamaları söz konusudur.”

(…)

“Diğer vergiler gibi KDV’nin de mükellef tarafından bir kere ödendikten sonra artık bütçe disiplini içinde, bütçede gösterilen kamu hizmetlerinin tamamının finansmanında kullanılmak üzere bir anonim karşılığa dönüşmesi gerekmektedir. Dava konusu kuralda mükellefin ödediği verginin bir kısmının yine bu mükellefin harcamalarının finansmanına tahsisi söz konusudur. Dolayısıyla kural gereği vergi anonim karşılık olma özelliğini yitirerek özel işletmecilik esasına göre yürütülen bir hizmetin finansmanı için alınan bir karşılığa dönüşmüştür. Bu ise verginin tüm kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bu aykırılık yönünden başka mükelleflerce ödenmiş verginin belli bir hizmete tahsisi ile dava konusu kuralda olduğu gibi belli bir mükellefçe ödenmiş verginin yine kendisinin sunduğu hizmete tahsisi arasında bir fark bulunmamaktadır.” (https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2021/71?EsasNo=2018%2F135&KararNo=2021%2F71&KararTarihiIlk=13%2F10%2F2021)

Anayasa Mahkemesi yukarıda alıntılanan gerekçelerle düzenlemeyi Anayasa’nın 73’üncü maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.

Müvekkil Parti tarafından iptali istenen, Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat hesabı açtıranların olası kur zararlarının vergi gelirlerinden ödenmesine dayanan TCMB Tebliği, yukarıda sıralanan gerekçelerle Anayasa’nın 73’üncü maddesine, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3/h maddesine aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerekmektedir.

  • İptali istenen Söz konusu tebliğin 5’inci maddesinin 1 ve ikinci fıkrasında şöyle denmektedir:

(1) Vade sonunda Türk lirası mevduat veya katılma hesabı sahibine anapara ile faiz veya kâr payı banka tarafından ödenir.

(2) Vade sonu kurunun dönüşüm kurundan yüksek olması ve kur farkı üzerinden hesaplanan tutarın banka tarafından ödenecek faiz veya kâr payından yüksek olması durumunda, kur farkı üzerinden hesaplanan tutardan faiz veya kâr payı düşülerek hesaplanan tutar Merkez Bankasınca mevduat veya katılma hesabı sahibine ödenmek üzere ilgili bankaya aktarılır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı da, kur farkı zararının Hazine’den karşılanacağını basın duyurusu ile açıklamıştır.

Oysa insanlar en küçük ticari işletme kurmak için yola çıktığında bile risk faktörünü hesaplar, onu göze alır, ticari faaliyete öyle atılır. Sadece tamamen yasal olarak kurulan işletme değil, hiçbir yasal prosedürü dikkate almadan bir pazara, sokağa kurulan tezgâh bile ticari riski içerisinde barındırır. İnsanlar faiz getirisi için parasını bankaya yatırıyorlarsa onun riskini göze almaları ve bu riske katlanmaları gerekmektedir. Ancak davalı idarenin iptali istenilen tebliğine ve açıklanan hükümet kararlarına göre; 84 milyon insandan toplanan vergilerin, bankalarda TL veya Döviz cinsinden vadeli mevduatı bulunan 1-2 milyon insanın zararının karşılanması için kullanılacağı görülmektedir. Böyle bir uygulama açıkça kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlalidir.

Zira Anayasa’nın 10’uncu maddesinde “Kanun önünde eşitlik” başlığında tanımlanan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmü öngörülmüştür. Aynı maddenin son fıkrasında da “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” ifadesi yer almaktadır.

Ancak iptali istenilen TCMB Tebliği ile nüfusunun çoğunluğu asgari ücret ile veya daha da altında yaşayan, İşsizlik-Pahalılık cehenneminde yok olmamak için bin bir mücadele veren 84 milyon insanımızın içinden, bankalarda TL veya Döviz Mevduatı olan bir avuç insan ayrıcalıklı hale getiriliyor. Maddi olarak zaten ayrıcalıklı olan bu bir avuç insan, söz konusu tebliğ ile hukuken de ayrıcalıklı konuma geçecektir.

Dolayısıyla TCMB Tebliğinin Anayasa’nın Kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılığı nedeniyle iptali gerekmektedir.

  • Ayrıca Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11’inci maddesi; “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” Bu hüküm hiçbir kişiyi, kurumu, makamı Anayasa karşısında ayrıcalıklı konumda görmüyor, görmeyi kesin olarak yasaklıyor. İptali istenilen tebliğle de davalı idare Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini ihlal ederek ve ekonomi biliminin kurallarını ortadan kaldırıcı, bir avuç azınlığa haksız çıkar sağlayacak düzenlemeler getirilmiştir. Dolayısıyla iptali gerekmektedir.
  • “Türkiye’de dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı %70 oranlarına yaklaşması, dolaysız vergilerin payı ise neredeyse %30 seviyelerine gerilemesi Türkiye’de vergi adaletinin tam olarak sağlanamadığı ve gelir dağılımını da olumsuz yönde etkilediği sonucunu ortaya koymaktadır.” (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/978142) %30 civarında dolaysız vergilerin çok büyük oranı da, işçi, esnaf, köylü ve memurun gelirlerinden elde edilmektedir. İptali istenen Tebliğ zaten var olan vergideki adaletsizliği daha da arttıracak, dar gelirli emekçi halkın vergilerinden oluşan kamu gelirleri, Bankalarda milyar dolarları-avroları olan bir avuç Parababasının kur zararını karşılamaya gidecektir.

Bu hukuka aykırı durumun ortadan kalkması için Söz konusu tebliğin iptali gerekmektedir.

  • YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİMİZ:

Baştan itibaren anlatıldığı gibi iptal konusu işlem; başta Anayasa olmak üzere Vergi Mevzuatı ve Bankacılık mevzuatına açıkça aykırıdır. On milyonlarca vatandaşın vergilerinden oluşan kamu gelirlerinin, herhangi bir yatırım yapmadan mevduatını bankalarda tutarak faiz geliri elde etmek isteyen bir avuç parababasının olası zararlarını karşılamak için kullanılması, tüm toplum adına telafisi güç ve imkânsız zararlar doğuracağı açıktır. Bu nedenle İYUK m. 28’de öngörülen koşullar oluştuğundan öncelikle dava konusu işlemin YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA karar verilmesini talep ediyoruz.

SONUÇ VE İSTEM Yukarıda belirtilen ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle;

  • Resmi Gazete’nin 21 Aralık 2021 tarih ve 31696 nolu mükerrer sayısında yayımlanan 2021/14 sayılı “Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi hakkında tebliğ”; Vergide adaleti yok edeceğinden, Verginin Kamu Giderlerinin Karşılığı Olması İlkesine ve Anayasa’nın “kanun eşitlik ilkesine” açıkça aykırıdır. Bu nedenle NEDEN, KONU ve AMAÇ yönlerinden açıkça hukuku aykırı olan işlemin İPTALİNE,
  • Uygulanmakla 84 milyon vatandaşımız aleyhine telafisi güç ve imkânsız zararlar doğuran ve açıkça hukuka aykırı olan işlemin öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA,
  • Mahkeme önünde sözlü açıklama yapabilmemiz için DURUŞMA AÇILMASINA karar verilmesini,
  • Yargılama gider ve vekâlet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini vekâleten dileriz. 27.12.2021

DAVACI VEKİLİ
Av. Azime Ayça OKUR

Print Friendly, PDF & Email