Tayyipgiller’den Bilal’in TÜGVA’sının, Büyükada İskele Vurgunu olayının da bir kez daha çok açık ve kesin biçimde gösterdiği gibi, Türkiye’de 20 yıldan beri Nazi Almanya’sında olduğu gibi “İkili Devlet” var…
Birincisi, Anayasası karikatürleştirilip, kolu kanadı kırılıp iler tutar yanı kalmamış da olsa, yasalarla oynamaya çalışan bir “Norm Devleti.”
İkincisiyse Tayyipgiller’in “Kaçak Saray Ortaçağcı Din Devleti.”
Bu ikincisi, Anayasa babayasa, kanun manun, hak hukuk, adalet tanımaz…
Çünkü bu “Devlet”in dayandığı sosyal sınıf olan Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının, topluma olumlu anlamda hiçbir katkısı yoktur. Bu; asalak, sömürgen, Kamu Malıyla beslenen, Üreticilerle Tüketiciler arasında aracılık ederek onların kanlarını kurutan, haraca bağlayan, Toplum Kanseri bir sınıftır.
Üretimle hiç ilgilenmez. Tam tersine; üretilenlerin yani mal ve hizmetlerin üzerine bir şekilde çöker… Bu yoldaki deneyimlerini kuşaktan kuşağa aktardıklarından, son derece becerikli ve başarılıdırlar. Şeytanın bile aklına gelemeyecek, onun bile akıl edemeyeceği binbir hile yoluyla Kamu Mallarının ve kaynaklarının üzerine çökerler…
E, tabiî yaptıkları bu hayâsızca vurgun ve talanı gizlemek için de Halkça kutsal sayılan kavram, değer ve kurumların ardına saklanırlar…
Herkesten dindar olduklarını, muhaliflerininse dinsiz olduklarını söylerler, bıkıp usanmadan. Camiler yaptırırlar devasa, hem de hiç ihtiyaç olmadığı halde. Çamlıca Tepesi’ne yaptırdıkları altmış bin kişilik camide sabah ve akşam namazlarını otuzla otuz beş kişi arasında değişen bir cemaat kılıyor. Onların da çoğunluğu; “Nasılmış bu cami, bir görelim”, merakıyla gelenlerden oluşuyor. Cami görevlilerinin yarısı bile namaza katılmıyor. Çünkü orada oturmuyor ve orası yerleşim yeri değil…
Bütün okulları İmam Hatipleştirmekle kalmadılar, bir de medreseleştirdiler. Artık “Ensarlı Eğitim”e geçtiler.
Özetçesi; mecburen din alıp satmaya gittikçe artan bir biçimde hız verecek bu Tayyipgiller Kaçak Saray Din Devleti. Mecburen Türkiye’deki otuz tarikat ve bunlara bağlı 400 kolun oluşturduğu cemaatlerle etle tırnak gibi kaynaşacak… Hatta bunlarla da yetinmeyecek; İslam Coğrafyasında ABD-CIA eliyle oluşturulmuş Taliban, El Kaide, El Nusra, Heyet Tahrir-üş Şam ve IŞİD gibi en cani, en meczup, en acımasız Ortaçağcı hareket ve oluşumlarla da kaynaşacak. Çünkü tamamının dayandığı sınıf temeli aynıdır. Ve hepsi aynı yolun yolcusudur…
FETÖ, bu Kaçak Saray Din Devleti’nin bir bileşeniydi. İktidarı paylaşamadılar. Paylaşım Savaşı’na giriştiler ve FETÖ yenik çıktı bundan…
Fakat FETÖ’nün yerini, başta Menzil gelmek üzere, diğer tarikatlarla Ensar’lar, TÜRGEV’ler, TÜGVA’lar ve benzerleri doldurdular…
Bu Kaçak Saray Din Devletinin yönetici ve mensupları, asalak, toplum ve insan düşmanı oldukları için vicdan, merhamet ve insani hiçbir değer taşımazlar…
Bunlar daha doğarken, Toplum Şefleriyle ve Tapınak Ulularıyla kaynaşık olarak yani elbirliği, işbirliği, menfaat birliği ederek işe başlamışlardır. Yani “Damgar” denilen ticaret erbabı, Tapınak Uluları ve toplumun başında bulunan Askeri Şefler, ahlâksız bir ittifak oluşturarak Tarihin tanık olduğu ilk egemen sömürücü sınıf olarak MÖ dört bin yıllarında, Aşağı Mezopotamya’da, Sümer’de ortaya çıkmıştır.
Asur Ticaret Kervanlarının Kayseri’ye ulaşmasıyla da bu Toplum Kanseri lanet sosyal sınıf, Anadolu’ya ulaşmış ve orada kolonileşerek ölümcül metastazını yapmıştır. O zamandan bugüne de karakteri hiç değişmemiştir bu insan düşmanı kan emicilerin…
İşte Tayyipgiller, bu asalak, sömürgen, vurguncu sınıfın tipik bir temsilcisidir… Bunların kendi Din Devletlerinin Din Uluları vardır. Fetvacıları vardır: Ali Erbaş, Hayrettin Karaman, Mehmet Boynukalın vb.
Bunların mahkemeleri vardır her türden… Her biri bir tedhiş aracına-operasyon silahına dönüşmüş vaziyette… Tayyipgiller’in Kaçak Saray Din Devleti’nin yolsuzluklarına, hırsızlıklarına, yağma ve talanlarına, vatan satıcılıklarına ve Amerikan uşaklıklarına kim dil uzatırsa, onların başlarına balyoz gibi inmekle görevli…
Yarın, bugünlerin Tarihi yazılacak muhakkak. O zaman bu çürümüş hukukuna ya da hukuksuz yargısına şu adla kitaplar yazılacak muhtemelen: “Tayyipgiller Adaleti: Kaçak Saray Din Devleti Mahkemeleri.”
Bunların Ordusu vardır Hulusi’nin komutasında, Jandarması vardır Arif Çetin komutasında ve Polisi vardır Süleyman Soylu komutasında. Ve Paramiliter silahlı grupları-örgütleri vardır. Ülkü Ocakları, Osmanlı Ocakları, AKP Gençlik Kolları, SADAT gibi…
Artık Eğitim, bunların devletinin bir kurumudur… Meclis bu devletin hâkimiyetindedir… YSK bunlarındır kesinkes… Adli Tıp Kurumu bunlarındır. TÜİK bunlarındır. Her biri aslında Kamu Malı olan Bankalar bunlarındır…
Dağlar, ovalar, nehirler, göller, madenler, limanlar ve sahiller bunlarındır…
Sayısız Kaçak Saray’lar, lüks uçaklar, zırhlı-zırhsız milyonluk arabalar bunlarındır.
Bu ihanet ve çapul devletinin, bu Muaviye-Yezid ve CIA-Pentagon-Washington devletinin iki ayağı ya da dayanağı vardır:
1- Din alıp satmak
2- Amerikan uşaklığı yapmak…
Bu sebeple de oyları, yani kandırabildikleri yoksul ve cahil insan sayısı azaldıkça hız verirler bu ikisine de…
Bakın ne diyor, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum:
“Her mahallede yürüyerek ulaşılabilecek camiler yapacağız.”
Sanki böyle camiler yok da bunlar yapıverecek…
Tayyip ne diyor?
“Bizim Taliban’la inanç yönünden bir farklılığımız yok.”
Bakın bu doğru işte. Bizce de yok…
Bunlar da 15 Temmuz’da Köprüde 20 yaşındaki Hava Harp Okulu Öğrencilerinin ve erlerimizin, tıpkı Taliban gibi boğazlarını keserek katletmişlerdir…
Ve Suriye’de tutsak aldıkları askerlerimizi yakarak canavarca katleden IŞİD’cileri mahkemelerden salıvermişlerdir; hadi gidin, başınıza iş mi açacaksınız buralarda gezerek, diye. IŞİD’le de bir farkları yok çünkü…
Ve Tayyip, ABD Emperyalist Hayduduyla, onun şefi Joe Biden Çakalına şirinlik yaparak yaranmak için, on milyar dolarlık F-16 uçak alma talebinde bulunmuştur.
Ayrıca da iki buçuk milyar dolar vererek Rusya’dan alınan S-400’leri kurmayıp depoda çürümeye terk etmiştir… Şu an o hava savunma füzelerinin nerede olduklarını bile Halkımız bilmemektedir.
ABD korkusundan yüz milyonlarca dolar verip aldığımız sismik araştırma gemilerimizi bile limana bağlayıp hiçbir iş yaptırmamaktadır. Doğu Akdeniz ve Ege’deki Mavi Vatan’ımızdan çekilmiş bulunmaktadır Tayyipgiller…
Unutmayalım ki ABD ve AB Emperyalist haydutlarıyla Siyonist İsrail ve Yunanistan bizi (Türkiye’yi) denizde Antalya Körfezi’ne hapsetmeyi hedeflemektedir…
Özetçe dersek; Tayyipgiller’in Kaçak Saray Din Devleti, baştan aşağı her türden binbir suça batmıştır. Hiçbir meşruiyeti yoktur. Yasallığı yoktur. Şefleri-Reisleri zaten diplomasızdır. Resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçları işlemiştir. Bu sebeple Cumhurbaşkanlığı iddiası bir sahtekârlıktan ibarettir. Attığı tüm imzalar da yok hükmündedir. İşgal ettiği Kaçak Saray, adı üstünde kaçaktır…
Orayı hemen boşaltması gerekmektedir yasa hükmü ve mahkeme kararı gereğince… Orası “Atatürk Orman Çiftliği”dir. SİT alanıdır. Orada yapılaşma olmaz… Bundan dolayı da yargılanıp cezalandırılacaktır Tayyip ve avanesi…
Velhasıl, bunların her davranışları suçtur, meşruiyet dışıdır…
Fakat sonları geliyor. Kaçışları olmayacak… Gıyabi ya da vicahi yargılanacaklar ve hak ettikleri cezaya çarptırılacaklardır.
Bugünkü TCK kapsamı içinde ve “yasa yasadır” buyruğuna göre hüküm kurmayı emreden Pozitif Hukuk anlayışı çerçevesinde…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
10 Ekim 2021
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı