Partimiz, Sedat Peker’in en son paylaşımında belgeleriyle açıkladığı AKP’giller’in mafyatik ilişkilerini yargıya taşıdı.
Bilindiği üzere Sedat Peker, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarında, hayatını kaybeden, ki kaybetti mi kaybettirildi mi o da belli değildir, dünya menfaati için suç makinesine dönüşmüş Burhan Kuzu ile AKP’giller’in Beşiktaş Kadın Kolları eski Başkan Yardımcısı Aliye Uzun’un iğrenç bağlantısından bahsetti.
Sedat Peker, Aliye Uzun’un; mafyanın oyuncağı olmuş, rahmetlinin arakasından iyi şeyler de söyleyemiyoruz, Kuzu Burhan’ı, İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti ile ilişki kurduran kişi olduğunu belirtmişti. Burhan Kuzu’nun eski danışmanı Sinan Çiftçi de konuyla ilgili, “Burhan Kuzu, ciddi paralara iş takibi yapardı. En çok Berat Albayrak’ı kullanırdı. Fuat Oktay, Mustafa Şentop’a da çok iş çözdürdü”, diyerek Sedat Peker’in iddialarını doğrulamış oldu, yani iddia olmaktan çıkardı.
Yıllardır söylediklerimiz, Genel Başkan’ımzın her fırsatta dile getirdiği, AKP’giller’in Kriminal, Organize Bir Suç Örgütü olduğu gerçeği, AKP’giller’in tamamının suça battığını gösteren bu açıklamalarla bir kez daha doğrulanıyor.
HKP olarak ne yapmalıydık?
Halkımıza karşı sorumluluğumuz gereği susamazdık, görmezden gelemezdik, boş ver bizi ilgilendirmez, yesinler birbirlerini, diyemezdik. Bir kez daha Kriminal Suç Örgütü AKP’giller hakkında, yine Tarihe not düşmek babında suç duyurusunda bulunduk.
Suç duyurumuz sonrası Genel Sekreter Yardımcımız Av. Tacettin Çolak’ın yaptığı açıklama aşağıdadır:
***
AKP’giller’in Burhan Hocası bir suç makinasıydı, biz bunu biliyorduk. Bunun böyle olduğu öldükten sonraki ortaya çıkan ifşalarla bir kez daha kanıtlandı. Bizzat bu suç ilişkilerinin içinde yer alan Sedat Peker’in geçtiğimiz günlerde yayınladığı 50 tane tweetle ve yine yanında danışman olarak yer verdiği Sinan Çiftçi’nin ifşalarıyla birlikte devletin en tepesindeki koltukları işgal eden kişilerle bu organize işleri kotardığı da ortaya çıktı.
Yani Cumhurbaşkanı Yardımcısından, İçişleri Bakanından, Ticaret Bakanına, Maliye Bakanına varıncaya kadar bütün bu karanlık işleri çevirdiği ispatlı, şahitli ortaya çıktı. Devletin yargı mekanizmasında hâkimleri de 3,5 milyon dolar gibi büyük paralarla satın alarak olmazı olduranlar; cinayetten, uyuşturucu kaçakçılığından, FETÖ üyeliğinden tutuklanan kişileri gece yarısı serbest bıraktıranlar memleketin hukuk sistemini tamamen yok etmiş durumdadırlar. Dolayısıyla AKP’giller için bürokrasinin, kamu güvenliğinin, sınır güvenliğinin de hiçbir anlamının olmadığı bir kez daha kanıtlanmıştır. Bu uygulamalar aynı zamanda çıkar amaçlı suç örgütü olduklarını da kanıtlamaktadır bu kişilerin ve AKP’giller’in.
İşte biz bu nedenle Halkın Kurtuluş Partisi olarak bugün bir suç duyurusunda daha bulunduk, nüfuz ticareti yapmaktan, adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüsten… Aslında burada kanun teşebbüsten bahsediyor ama bu olayda görüldüğü gibi teşebbüs falan hikâyedir. Yargı tamamen etki altına alınmıştır, adalet mekanizması ayaklar altında sürünmektedir. Yine ihaleye fesat karıştırma, kamu görevlisinin suçunu bildirmemesi ve uyuşturucu, uyarıcı madde kullanma suçlarıyla suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
Bunlar bütünlüklü olarak örgütlü bir suçtur. Cumhuriyet Savcıları bu konuda aslında kendiliğinden harekete geçmeleri gerekirken, bugüne kadarki her olayda olduğu gibi burada da Cumhuriyet Savcıları ölü numarası yapmaktalar.
Halkın Kurtuluş Partisi tüm kanunsuzlukların peşinde olmaya devam edecektir.
Bu süreçte suç işleyen savcıların da peşinde olmaya devam edecektir.
10 Ağustos 2021
HKP Genel Merkezi
Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayınlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SUÇ İHBARINDA
BULUNAN :HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
VEKİLLERİ :Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR – Av. Halil AĞIRGÖL – Av. Pınar AKBİNA – Av. Doğan ERKAN
Halit Ziya Bulvarı No: 33 Kat: 2/203 Konak/İZMİR
ŞÜPHELİLER : 1. Fuat OKTAY – Cumhurbaşkanı Yardımcısı
- Mustafa ŞENTOP – T.C Meclis Başkanı
- Süleyman SOYLU – T.C İçişleri Bakanı
- Berat ALBAYRAK – T.C Hazine ve Maliye eski Bakanı
- Bülent TÜFENKÇİ – T.C Ticaret eski Bakanı
- Cevdet ÖZCAN – İstanbul eski Sulh Ceza Hâkimi
- Aliye Uzun – Eski AKP Beşiktaş Kadın Kolları Yöneticisi
SUÇLAR :
1- Nüfuz Ticareti (TCK m. 255)
2- Adil Yargılanmayı Etkilemeye Teşebbüs (TCK m. 288)
3- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m. 220)
4- Rüşvet (TCK m. 252)
5- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (TCK m. 190)
6- İhaleye fesat karıştırma (TCK m. 235/1)
7- Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK m. 279)
AÇIKLAMALAR :
1- Bilindiği gibi Anayasa Profesörü Burhan Kuzu; 22, 23 ve 24’üncü dönem AKP milletvekilliği ve Anayasa Komisyonu Başkanlığı yaptı. 01 Kasım 2020 günü Bağcılar Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden yapılan bir açıklamayla Covid 19 nedeniyle yaşamını yitirdiği duyuruldu. Ölmeden önce de Cumhurbaşkanlığı Fahri Baş Danışmanı idi.
2- Burhan Kuzu’nun sağlığında uyuşturucu baronları ile gayrı meşru ilişkilere girdiği, bu kişilerin cezaevinden salıverilmeleri için adliye üzerinde, yurt dışına kaçmaları için de bakanlıklar ve bürokrasi üzerinde nüfuzunu kullandığı basın tarafından yazılıp çizildi. Hatta bu kirli ilişkilerin kitabı bile yazıldı.
3- Öyle ki, İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti’nin tutuksuz yargılanması için nüfuzunu kullandığı iddiasıyla hakkında “Nüfuz ticareti” suçundan dava açıldı ve İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlanılmıştı. İlk duruşmaya “grip olduğu”(!)nu ileri sürerek katılmadı. 08 Eylül 2020 günkü duruşma 19 Ocak 2021 tarihine ertelendi. Ancak 01 Kasım 2020 günü Burhan Kuzu’nun öldüğü açıklandı.
4- İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın iddianamesinde ise; “…. şüpheli Burhan Kuzu’nun uzun yıllar anayasa hukuku öğretim üyesi olarak görev yapması, üstlendiği konumlar gereği, hukuk ve yargı camiasında tanınırlığı ile nüfuzunun bulunduğu belirtilerek, sanığın Nüfuz Ticareti suçunu işlediği yazılıdır.
Bu dosyada soruşturma aşamasında ifadesi alınan Burhan Kuzu da; Zindaşti’yi tahliye eden hâkimi aradığını kabul etmişti. Kuzu ifadesinde; “Eski bir öğrencim olan Zindaşti’nin avukatı İlker, uzman görüşü şeklinde hukuki mütalaamı mahkeme hâkimine bildirmemi istedi. Talimat ve telkinde bulunmaksızın düşüncemi iletmek amacıyla Cevdet Özcan’ı telefonla aradım. Eğer delil yoksa tutuklanmanın bir tedbir olduğunu serbest bırakılabileceğini söyledim” demiştir. Oysa HTS kayıtları Kuzu’nun Zindaşti’yle (kendisinin dediği gibi) bir kere değil, birçok kez görüştüğünü ortaya koymakta.
Öte yandan Twiter’dan “Kuzu ile kaç kere ve niçin görüştünüz?” sorusunu yanıtlayan Zindaşti, “Ben yamyam değilim ki herkes ile görüşme hakkım var” demişti. Daha sonra Kuzu’nun Zindaşti ile aynı masada yer aldığı fotoğraflar ortaya çıktı. Bütün bu gayrı meşru ilişkileri eleştirilen Kuzu ise; “Yargıya baskı yapabileceğimi nasıl düşünürsünüz, sadece hâkimi aradım” diye yanıt vererek, Zindaşti’yi ‘uyuşturucu taciri’ olarak tanımadığına, gerçek kimliğini serbest bırakılıp kaçtığıyla ilgili haberleri okurken fark ettiğini iddia etmişti.
5- Geçtiğimiz günlerde, bir dönem AKP’nin her düzeyde yöneticisi ile mafyatik ilişkiler kurmuş olan Sedat Peker’in paylaştığı 50 adet twitte de bu ilişkiler özetçe şöyle anlatılmaktadır.
Burhan Kuzu’nun, Zindaşti’nin düşmanı Orhan Üngan’la daha sonra dost olduğunu da yazan Peker şunları kaleme aldı:
“Orhan Üngan, Burhan Kuzu’nun kendisi hakkında yaptığı çalışmalar neticesinde bu süre zarfında cezaevindeydi. Tutuklanmasını Kuzu’nun sağladığı yönünde birçok bilgi, belge toplayarak yargılandığı mahkemeye sunup tahliye olmayı başardı ve bunun akabinde de Burhan Kuzu’ya Bakırköy Adliyesinde dava açtı. Bu gelişmeleri Fatih Altaylı’yla İsmail Saymaz’ın devamlı haber yapması üzerine Burhan Hoca benimle irtibat kurdu. Ben bir arkadaşımla bir akrabamı arayarak Orhan Üngan isimli kişiyle irtibat kurmalarını ancak mümkün olduğunca benim adımı geçirmeyerek hem Burhan Kuzu’nun hayatına karşı bir düşmanlık beslememesi yönünde hem de Burhan Hoca’nın aleyhinde açtığı davaları geri çekmesi yönünde ricada bulunun dedim. Orhan Üngan haksızlığa uğradığına inandığı için ilkin olumsuz yaklaşsa da sonra Burhan Kuzu’nun aleyhine açmış olduğu davayı geri çekti. Ancak rahmetli Burhan Hoca bu sefer de Orhan Üngan’la dost olarak onun ricalarını yerine getirmeye başladı (Bu işler böyledir, bir kere suçun parçası oldun mu ve bunun gelirinin tadına vardın mı dışına çıkamazsın.) Orhan Üngan’ın Bolu Adliyesinde var olan bir davasını kapatmak için Burhan Hoca Bolu Başsavcısıyla görüşmeye gitti. 2020 senesinin temmuz veya ağustos ayında bu görüşme gerçekleşti. (Burhan Kuzu’nun HTS kayıtları çıkarıldığında ya da Bolu Adliyesinin ziyaret defterine bakıldığında) söylediklerimin doğruluğu anlaşılacaktır.”
6- Sedat Peker bu twit dizisinde, şüpheli Süleyman Soylu’nun AKP içinde yer edinebilmek, Tayyip Erdoğan sonrasında Cumhurbaşkanı olabilmek için Burhan Kuzu’nun desteğini alabilmek amacıyla bütün bu suçlara göz yumduğunu iddia etmektedir. Devamında ise; Kuzu’nun daha başka kaotik ilişkilerin içine girdiğini anlatır. Abbas Güçlü’ün programında tanıştığı bir genç olan Sinan Çiftçi ile dost olduğunu, bu genci danışmanı yaptığını ve sosyal medya paylaşımlarını ona yaptırmaya başladığını, ama bu kişinin aracılığıyla tanıştığı başka karanlık kişilerin kendisini korkutarak Ziraat Bankası’ndan kredi çekilmesine aracılık ettirildiğine dair banka yetkilisiyle yaptığı telefon görüşmesinin kaydını da yayımladı, Peker.
7- Peker; “Cumhurbaşkanlığı külliyesi”nde görev yapan bütün başdanışmanların ve kurul üyelerinin bir yeri aradıklarında hiçbir bürokrat isteklerini geri çeviremesin diye telefonları her nerede olurlarsa olsunlar Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından bağlattıklarını söylemektedir. Peker’in bu twit dizisinde Burhan Kuzu’nun boğazına kadar battığı onlarca kirli ilişkiye yer verilmektedir. Ancak biz konumuz bakımından bu ilişkilerde önemli bir rol üstlendiği söylenen Sinan Çiftçi’nin anlatımlarına yer vereceğiz.
8- Sinan Çiftçi de Peker’in paylaşımlarının hemen ardından BİZİM TV Genel Yayın Yönetmeni Şaban Sevinç’e konuştu.
Sinan Çiftçi, Peker’in twitlerinde bahsedilen kişinin kendisi olduğunu açıklayarak, Kuzu’yla ölmeden iki gün öncesine kadar görüştüğünü, resmi bir danışmanı olmadığını, kendisi hakkındaki soruşturmada yardımcı olduğu için, onun özellikle sosyal medya mesajlarını yazdığını anlattı.
Sinan Çiftçi, Burhan Kuzu’nun yanında birçok telefon konuşmasına bizzat şahit olduğunu da anlatarak, İranlı uyuşturucu baronu Naci Zindaşti’nin hapisten çıkarılması, iki saat sonra da yurtdışına kaçırılması gibi olayları organize eden kişinin Burhan Kuzu olduğunu kaydeden Çiftçi, Kuzu’nun “yetemediği” yerlerde ise daha “üst makamlara” müracaat ettiğini anlattı ve Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Ticaret eski Bakanı Bülent Tüfenkçi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın isimlerini vermiştir. Çiftçi, Kuzu’nun yakın çevresine, Zindaşti olayında Berat Albayrak’ın bizzat işin içinde olduğunu duyduğunu da ileri sürdü.
9- Sinan Çitçi bu konuşmasında; Burhan Kuzu’nun iş takipçiliği yaparak büyük paralar kazandığını da söyleyerek, Sedat Peker’in gündeme getirdiği Libya’dan getirtilen kara paranın aklanması konusu da doğruladı, Burhan Kuzu’nun ölümü için de “şüpheli” diyen Sinan Çiftçi, Zindaşti olayının büyümesi üzerine “fişinin çekildiğini” düşündüğünü söyledi.
10- Çiftçi söyle devam etti; “Para ilişkilerine de şahit oldum Burhan hocanın. Cumhurbaşkanlığı makamından aratırdı herkesi. Kendisi milletvekiliydi 2018 seçimine kadar. Hakimleri ve savcıları aratırken Cumhurbaşkanlığı Külliyesinden aratırdı. Libya’dan Kaddafi’nin yeğeniyle bir kara para ilişkisinin, gümrüklerden, sınırlardan paraların geçişiyle ilgili Burhan hocanın da katkısının olduğunu ben de bizzat birkaç konuşmasında şahit olmuştum demektedir.
Sinan Çiftçi’nin şahit olduğu konuşmalar arasında Zindaşti konusu da varmış. Şöyle demektedir Çiftçi; “Zindaşti’ye çok yardım etti Burhan hoca vatandaşlık konusunda. Ben Zindaşti’yle hiç görüşmedim fakat Aliye Uzun, Zindaşti’yle Burhan Kuzu’yu tanıştıran kişi” diye konuştu.
11- Burhan Kuzu’nun birdan fazla kirli işine şahit olduğunu vurgulayan Çiftçi; “Burhan hoca hakim öğrencisi Cevdet Özcan’a, telefon ediyor baskı yapıyor. Cevdet Özcan’ın banka hesaplarından da ciddi para çıktı, ayrıca İstanbul Kapalıçarşı’da elden de para aldığına dair bazı iddialar var. E Burhan hocanın da bu işi bedava yapması mantıken beklenebilir mi? Hakim bu işten para alıyorsa, hakimle bunun arasını yapan kişi de para alacaktır. Bu onun kendi günahı. Kuvvetli şüphelerim falan yok. Ben bizzat telefon konuşmalarını, görüştüğü kişilerle, yüzyüze görüşmelerine bizzat şahit oldum. Elden para ticareti yaptığını tabi ki görmedim. Ben bunlara şahit oldum. Telefon konuşmalarına şahit oldum. Birden fazla işine şahit oldum.” diyerek, Kuzu’nun birçok olayı Berat Albayrak’a çözdürdüğünü; Berat Albayrak’ın da, kendi gücünü, yetkilerini aşan olayları üst mercilere taşıdığını, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da, Berat Albayrak’ın da Mustafa Şentop’un da Burhan hocanın öğrencisi olduklarını, çok samimi ve vefalı olduklarını” söylemiştir.”
12- Sinan Çiftçi, Burhan Kuzu’nun aldığı rüşvetleri ve bu rüşvet bağlantılarının yapıldığı telefon konuşmalarına da bizzat şahit olduğunu söyleyerek; “Daha büyük işlerde bakanlardan yardım isterdi. Hatırını da birçok kişi kırmazdı. Şentop arardı, Berat Albayrak arardı. Ben bunlara bizzat şahit oldum. Telefon konuşmalarını hoparlörle falan yapardı, benden çekinmezdi, benim yanımda konuşurdu. Çok defa Süleyman Soylu’yla konuştu. İş, ihale olaylarıydı. Büyük bankalardaki kredi işleri, sıkıntıları. Burhan hoca günde belki 100 kişiyle konuşurdu. Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi ile birkaç konuşmasına şahit oldum. Mesela Berat Albayrak’la, kimin işi olduğunu bilmiyorum, kimin için konuştuğunu bilmiyorum, ihale. İhale verilmemiş, Hazine ve Maliye Bakanlığı’yla ilgili. Bu ihaleyle ilgili, ihalenin buna verilmesini, çok yakını olduğunu vs. Bunları söylerdi. Bazı şirketlerin ihracat ithalat destek primi oluyor, bunlar da Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ödeniyordu” diyerek, “ölenin arkasından kötü konuşmak değil, parayla çok iş yapmıştır, doğrudur. İşi yapan kişi teklif ediyordur zaten, şunu çöz 1 milyon al, bunu Ak Parti’de birçok kişi reddedemez.” diye konuştu.
13- İran’lı uyuşturucu baronu Zindaşti’nin tahliyesinin de iki saat içinde kaçışının da planlı olduğunu ve tamamının Burhan Kuzu tarafından ayarlandığını söyleyen Çiftçi; “Zindaşti’nin hem tahliyesinde hem de yurtdışına çıkmasında yardımları oldu. Bilerek söylüyorum bunu tahmin değil. Kaçak geçirme olduğunu söyledi bana. Hakkâri üzerinden. Hâkimi nasıl ayarladıysa, o dönem Gümrük Bakanı kimdi hatırlamıyorum öyle ayarlamıştır. Hem tahliyesi hem de o iki saat içindeki kaçışında tamamı planlıdır, tezgâhtır, tamamını o ayarlamış, gerekli makamları o aramış.” diyerek, “Tek başına bunları yapma şansı yok. Bunu çok net olarak söyleyeyim, Zindaşti olayında kesinlikle Berat beyin bilgisi vardı. Ve yardımı da vardı. Bunu ben konuşmalarında duydum. Bu konuda Berat Albayrak’ın kendisine yardımcı olduğunu ben biliyorum. Tek başına bunu yapabilecek güce, nüfuza sahip değildi zaten.” diyerek bu süreçte Kuzu’nun Berat Albayrak’la işbirliği içinde hareket ettiğini söylemiştir.
14- Öte yandan Burhan Kuzu’nun yargıda bu gayrimeşru ilişkiyi yürüttüğü İstanbul 5’inci Sulh Ceza eski Hâkimi Cevdet Özcan hakkında Bakırköy 20’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasında hazırlanan iddianamede, İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti’yi tahliyesiyle ilgili çarpıcı ifadelere yer verildi. Tahliye kararının mesaiden sonra saat 20.15’te verildiği, Yargılama yapacak mahkemenin değerlendirmesi göz ardı edilerek tahmin yapıldığı ve tahmine göre infaz kabiliyeti ve denetimli serbestlik süreleri gerekçe olarak yazılarak, yetki sınırlarının zorlandığı, tahliye kararını veren Hâkim Cevdet Özcan’ın tahliye kararı verdikten sonra itirazı değerlendiren 6’ncı Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi ile konuştuğu, Zindaşti ve Öztunç yönünden kararı kabul edebileceğini söylediği, yazılmaktadır.
Aynı iddianamede, Zindaşti’nin tahliye edilmesi karşısında hâkim Özcan’a İstanbul Kapalıçarşı’da bir kuyumcu vasıtasıyla 3,5 milyon dolar (26,3 milyon TL)rüşvet verildiği yazılıdır.
Zindaşti’yi tahliye eden şüpheli Cevdet Özcan, HSK müfettişlerine verdiği ifadede, karardan önce Burhan Kuzu tarafından arandığını ve kendisine telkinde bulunulduğunu ikrar etmiştir.
Yani, 6 Nisan 2018’de düzenlenen operasyonda 5 adamıyla birlikte “adam öldürmek”, “cinayete azmettirmek”ten gözaltına alınan İranlı uyuşturucu baronu Naci Zindaşti, bu suçlardan tutuklanmış, 6 ay tutuklu kaldıktan sonra, tutukluluğu değerlendiren hakime verilen rüşvetle gece yarısı kararıyla tahliye edilmiştir.
15- Görüldüğü gibi, Burhan Kuzu’nun en yakınında bulunan kişinin konuşmaları ile Sedat Peker’in ifşaları birbiriyle örtüşmektedir. Sinan Çifçi’nin görgüye ve bilgiye dayalı anlatımlarından ortaya çıkan sonuç şudur ki; Burhan Kuzu şüphelilerden de yardım alarak yargı, bürokrasi, bakanlıklar gibi yerlerde bütün kirli işlerini kotarmıştır. Tabi bunun karşılığında da yüklü miktarlarda rüşvet almıştır. Bu rüşvetin sadece Kuzu’da kalmadığı da açıktır. Dolayısıyla şüphelilerin tüm bu suçlardaki sorumluluklarının ortaya çıkartılması bakımından Savcılık tarafından etkin bir soruşturma yürütülmelidir.
Evet, bütün suçların merkezinde Burhan Kuzu var. Ama o, (şüpheli de olsa) ani ölümüyle bu suçlardan azade olmuştur. Fakat halen devletin önemli koltuklarını işgal etmekte olan şüphelilerin işledikleri suçlar yanlarına kâr kalmamalıdır. Yargıya güvenin yerlerde sürüklendiği günümüzde toplumun gündemini yeniden işgal eden suçlar nedeniyle yürütülecek kapsamlı bir soruşturma ve sonuçta açılacak kamu davası ile bir nebze olsun yargıya itibar kazandırılacağı çok açıktır.
16- Bilinmelidir ki; “bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi”ni düzenleyen CMK m. 160’da; Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerekir.
Anılan maddenin açık ve anlaşılır hükmü gereğince “ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez” Cumhuriyet Savcıları hemen harekete geçmeli, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adil yargılamanın yapılabilmesi için suç delillerini toplamalı, soruşturma başlatmalıdır.
Ancak maalesef Cumhuriyetin Savcıları, suç ihbarında bulunan kişinin konumundan, suçlu olup olmamasından bağımsız olarak, yasanın bu emredici hükmü ile kendilerine yüklenen görevi yerine getirmediklerinden müvekkil parti adına bu suç duyurusunu yapmak zorunda kalıyoruz.
Yukarıda belirtilen suç nitelemeleri, diğer şüphelilerle birlikte siyasi, ekonomik, gayrı meşru bütün ilişkilerin merkezinde bizzat yer almış, bir organize suç örgütü liderinden gelmiş olması suçların ağırlığını, vahametini hafifletmediği gibi, fiillerin suç olma niteliğini de ortadan kaldırmaz. Bu nedenle iddia edilen suç fiillerinin soruşturulmasında büyük kamu yararı vardır. İşbu dilekçemizin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.
17- Sonuç olarak; yukarıda anlatılan suç fiilleri şüphelilerin çeşitli düzeylerdeki eylem birlikleriyle işlenmiştir. Sedat Peker’in anlatımları, “kendisi de suçlu” diye beyanları adli delil olmayacak değil. Bu beyanlar (ifşalar) bilakis hem ihbar hem ikrar niteliğindedir. Kendisi de TCK’daki adıyla “etkin pişmanlık kullanan sanık” durumundadır. Organize suçlardan zaten soruşturma çoğunlukla “içerden” gelen ihbarlarla başlar. Derhal savcılık soruşturması başlamalıdır. Yürütülen soruşturmada bu suçları deşifre eden Sedat Peker’in yakalanıp yurda getirtilerek ifadesi alınmalı ve yine görgüye dayalı bilgi sahibi olan Sinan Çiftçi’nin de mutlaka tanık sıfatıyla bilgisine başvurulmalıdır. Belirtilen suç tiplerinin hangilerinde hangi şüphelinin asli ya da feri fail olduğu soruşturma aşamasında belirlenmelidir.
Müvekkil parti; ülkemizde yaşanan hiçbir hukuksuzluğun, suçun cezasız kalmamasını istiyor. O nedenle yukarıda anlatıldığı gibi, işlendiği açık birçok suçun göz ardı edilmemesi, siyasi saiklerle tüm bu yasadışı işlerin üstünün örtülmemesi için müvekkil Parti bu ve benzer konularda defalarca suç duyurularında bulunmuştur. Çünkü Halkın Kurtuluş Partisi “Halk İçin, Halk Tarafından” bir yönetim anlayışını benimsemektedir. Ayrıca Halkın Kurtuluş Partisi’ne göre, idari her türlü eylemin ve davranışın halka açık olması ve yargısal denetime tabi olması gerçek hukuk devletinin de temel prensibidir. Tüm bu sebeplerle, sorumlular hakkında kamu davası açılması için işbu suç duyurusunu yapmak zorunlu olmuştur.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet Savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan suçlardan soruşturma yürütülüp, yukarıda belirtilen sevk maddeleri uyarınca yargılanmaları için haklarında kamu davası açılmasının sağlanmasını müvekkil parti adına vekaleten dileriz. 10/08/2021
ŞİKÂYETÇİ
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLİ
Av. Tacettin Çolak