Onun yanında bu cehennemcil yangınlar bile basit bir yol kazası gibi kalır…
Ne midir o?
Sorgulayan akla sahip bütün bilim insanlarının üzerinde hemfikir olduğu; büyüklüğü 7,2 ila 7,4 olarak hesaplanan, otuz yıl içinde mutlak gelecek olan İstanbul Merkezli Marmara Depremi…
Bu depremde yüz ile yüz elli bin arasında binanın ağır hasar göreceği ve her binada da en az üç ya da dört kişinin hayatını kaybedeceği öngörülmektedir…
Bu öngörüye göre ortalama beş yüz bin insanımız hayatını kaybedecek, yüz binlercesi de sakat kalacaktır…
Elektrik kontağından ve doğalgaz borularının patlamasından dolayı yangınlar çıkacaktır…
Yıkıntılar yolları kapattığından, bulunabilirse eğer kurtarma araçları bile giremeyecektir cadde ve sokaklara…
Enkaz kaldırma işlemleri aylarca sürecektir. Bu durumda da büyük bedensel ve ruhsal acılar içinde kıvranarak ölmüş insanlarımızın cesetleri aylarca kalacaktır, üzerlerine çökmüş olan onlarca ton beton ve tuğla yığınlarının altında… İstanbul başta olmak üzere bölge şehirlerimizin üzerini ağır bir çürüyen ceset kokusu kaplayacaktır…
Okullar, hastaneler bile ayakta kalamayıp yıkılacaktır. Kurtarılan yaralıların bakımı yapılamayacaktır…
Sağ kalanlar açlık ve susuzlukla boğuşacaktır…
Ve böyle bir Mahşer ortamında bile Tayyipgiller, zerre miktarda olsun rahatsızlık duymayacaklar, mahcubiyet duymayacaklar, suçluluk hissine kapılmayacaklardır…
Çünkü bunlarda vicdan ve merhamet teşekkül etmemiştir. Dolayısıyla da asla empati yapmazlar, yapamazlar…
En tepelerinde kriminal psikopat Kaçak Saraylı Diploma Sahtekârı bulunmaktadır bunların… Önde gelen mensupların tamamı da aynı psikozlu yaratıklardır…
Bu tipler, kurbanlarının ve insanların acılarına dair hiçbir şey hissetmezler…
Ne diyordu Tayyip, yangınların en azgın günlerinde çıktığı bir TV programında, binlerce yaban hayvanının da yanarak can verdiğinin anımsatılması üzerine?
En ufak bir duygulanımda bulunmadan:
“Yangın yanar da orada canlılar yanmaz mı?”
O çığlıkları, yürek parçalayan hayvanların o ölüm çığlıkları zerre miktarda olsun bir duygulanıma sebep olmamıştır Tayyip’te. Pakdemirli’de ve avanesinden geri kalanlarda da… Seri katilliğe soyunan kriminal psikopat Ümitcan Uygun’un gözlerine, cinayetleriyle ilgili pervasız konuşmalarına dikkat edin…
Duygudan eser var mı?
İnanın devam etmeyi planlıyor bu canavar, cinayetlerine…
Yine Tayyip’in, gencecik yavrucakları tecavüz edip öldüren vekillerine ve bakanlarına bakın; vicdanın ve merhametin eserini görebilir misiniz onlarda?
Bakın, ormanlar cayır cayır yanarken, bunlar uçmaya hazır beş THK yangın söndürme uçağının uçmasına ve hayati öneme sahip görevler yapmasına izin vermediler…
Ne dedi Tayyip?
“THK’nin uçağı filan yok.”
Bakanı Pakdemirli ne dedi?
“O uçaklar 1960’lardan kalma, antika olmuş uçaklardır, yangın filan söndüremez.”
Oysa İspanya’dan gelen yardım uçakları, THK uçaklarıyla tam da aynı modeldi. İsrail uçağıysa bizimkilerden daha eskiydi.
Kaldı ki bizim uçaklar 1960 değil, 1970 ve 1980 modeldi…
Sözü uzatmayalım… Yaklaşık 83.810 hektar ormanımızın, içindeki on binlerce evcil ve yaban hayvanı ve milyonlarca diğer canlısı ve ekosistemiyle birlikte yok olması, hem de göz göre göre yok edilmesi, Tayyipgiller avanesinde zerre kadar olsun üzüntüye, duygulanmaya neden olmadı…
Hatta ellerini ovuşturarak içten içe sevindirdi bile bunları… Oh ne âlâ, işte bize yeni rant alanları hazır edildi, diye… Bunlar böyledir işte…
Ne yaptılar bu süreçte?
Her zaman yaptıklarını…
Galiz küfürlerle, hakaretlerle muhalefeti suçladılar.
Bunlardan vicdan ve dürüstlük bekleyen boşuna bekler. Çünkü bunlar, hep söyleyegeldiğimiz gibi, Dördüncü Tür Yaratıklardır…
Bunlar duraksamadan Vatanı satarlar, Mavi Vatan’ı satarlar, tüm Kamu Mallarını satarlar, limanlarımızı, dağlarımızı, ovalarımızı satarlar, Mehmetçiği satarlar (Suriye ve Afganistan’a göndererek). Eğitimi çökerterek çocuklarımızın yarınlarını ve ülkemizin geleceğini satarlar… Özetçe; bunların iktidar için, koltuk, ün, poz ve küp doldurmak için satmayacakları hiçbir maddi ve manevi değer yoktur… Satarlar bunlar her şeyi “Babalar gibi”.
Beklenen Marmara Depremi konusunda, dikkat edersek, bunların aldığı hiçbir önlem yoktur…
Tam tersine; “Deprem Toplanma Alanları”nı ne yapmış bunlar?
Taşa, betona dönüştürüp rant elde etmişler. 476 toplanma alanından 44 tane kalmış geriye. Gerisi yutulmuş. Toplumun deprem paralarını da yiyip yutmuşlar…
Oysa Türkiye’de şu an yapılması gereken en öncelikli işlerden biri, gelecek olan bu depreme yönelik hazırlık olmalıdır. Kentsel Dönüşümle konutların yenilenerek depreme dayanıklı hale getirilmesi olmalıdır.
Bu acil ve hayati görev bunların umurunda mı?
Kesinlikle hayır…
Bunlar Kaçak Saraylı Hafız’ın deyişiyle “Kupon Arsalar”ın rantının peşindedir.
Ekonomi Profesörü Abdüllatif Şener’in bir TV programında dile getirdiğine göre “Sadece İstanbul’un imar rantı ‘Üç Trilyon Dolar’”mış… Dikkat edelim; üç milyon ya da üç milyar dolar değil, üç trilyon dolar…
İşte Tayyipgiller adlı siyasi parti ve iktidar görünümündeki Suç Örgütü-Mafyatik Yapı, böylesine büyük rantların yağma edilerek paylaşılması derdindedir… Başkaca da hiçbir şey umurlarında değildir…
Beklenen-öngörülen korkunç, ürkütücü boyuttaki Marmara Depremi geldiğinde, emin olun ki bunlar zerre miktarda olsun suç üstlenmeyeceklerdir…
“Depremler dünyanın her yerinde oluyor. Ölümler bu işin fıtratında var. Bu, Allah’tan geldi… Biz imtihandayız. Sabrederek imtihanı kazanmamız gerekir. Allah bizi sabır gösterenlerden eylesin”, deyip çıkacaklardır işin içinden… Suçu “Cehapeli Belediyeler”e filan da atmaya çalışacaklardır…
Tabiî kendilerine, dokuz büyüklüğündeki bir depreme bile dayanacak şekilde inşa ettirdikleri saraylarında, villalarında, köşklerinde bulundukları için hiçbir şey olmayacaktır.
İnanın arkadaşlar; Tayyipgiller öyle bir facia sonrasında bile; “biz işten ne kadar rant elde ederiz?”, hesabı içinde olacaklardır…
Saygıdeğer Arkadaşlar!
Bu hainler haini, bu satılmışlar satılmışı, bu hırsızlar hırsızı ve Amerikan uşaklığını kişiliğinin-varlığının en önemli unsuru haline getirmiş olan Dördüncü Tür Yaratıkların oluşturduğu iktidardan kurtulmak, şu an biz halksever ve vatansever güçlerin, Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye gelenekli güçlerin en önemli-en öncelikli-en vazgeçilmez görevi olmalıdır…
ABD, İngiltere ve Siyonist İsrail tarafından Türkiye’nin boğazına geçirilmiş olan bu lanet halkasını, bu ölüm ilmiğini çıkarıp atmak olmalıdır. Çok geç olmadan, iş işten geçmiş olmadan…
Biliyorsunuz, bu hainler iktidarının, efendileri tarafından kendisine verilen ve yapmakta olduğu bir görevi de BOP çerçevesinde Türkiye’nin en az üç parçaya bölünmesidir…
Tarih ve Halkımız bizden bunu bekliyor… Bu mücrimler topluluğunu, bu ABD yapımı suç örgütünü iktidardan alaşağı edip gerçek bir yargı önüne çıkarmamızı bekliyor…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
10 Ağustos 2021
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı