AKP’giller kamu sözcüğünü literatürden silmeye yeminliler. Kamu ile başlayan bütün kurumları it dalamış sürü gibi talan ediyorlar, kendi yandaşlarına peşkeş çekiyorlar, iç ediyorlar.
Tayyip’in bir kararnameyle Hazine ve Maliye Bakanlığına bağladığı (ki o zaman Damat Bakan vardı bu Bakanlığın başında) Ziraat Bankasının yaptığının yoktur dünyada bir örneği. Sen; Doğan Medyayı satın alıversin, tamamen yandaş bir medya oluversin diye 750 milyon dolar kredi vereceksin, bu krediye teminat olarak değeri sadece 10 milyon dolar olan, üzerinde golf oynanan araziyi kabul edeceksin, kredi faizleri bile ödenmeyecek, bunun üzerine bu araziyi değerinin tam 32 katına yani 320 milyon dolara satın alacaksın, bu yetmeyecek, kredi faizini bile ödemeyen bu adama tekrar burayı işlet diye araziyi teslim edeceksin.
İşte Tarihe geçecek bir vurgun, bir peşkeş, bir soygun örneği.
Genel Başkan’ımızın sürekli dile getirdiği gibi bunlarda vicdan teşekkül etmemiş. Bunların acıma duyguları yok. Bunların öbür tarafta hesaba çekilirim korkuları yok, çünkü bunların kesinlikle Ahiret inancı yok. Bu inanca sahip samimi bir Müslüman korkar öbür tarafta eza görmekten, Kamu Malı Hırsızlığından hesaba çekilmekten, Muhammed İslamı’nda en büyük günah sayılan kul hakkına girmekten. Taptıkları Para Tanrısı bunların bütün insani duygularını, inançlarını yok etmiş.
Halkın Kurtuluş Partisi olarak bütün bu vurgunların, soygunların, Kamu Malı lüplemelerin peşini bırakmayacağız. Her alanda AKP’giller’in ensesinde olmaya devam edeceğiz.
Ziraat Bankasındaki bu soygunu da yargıya taşıdık. Bu soygunun içerisinde yer alan başta Kaçak Saraylı ve sabık damadı olmak üzere bütün sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduk.
Suç duyurumuz sonrası Partimizin MYK Üyesi Adnan Okur Yoldaş’ın yaptığı açıklama aşağıdadır:
***
Değerli Halkımız;
AKP’giller’in vurgunları, soygunları, Kamu Malı yağmalamaları dur durak bilmiyor. Her gün yeni bir vurgunla, yeni bir soygunla karşı karşıya kalıyoruz. Ve bu vurgunlar, soygunlar, bu yağmalamalar buz dağının sadece görünen yüzü. Sadece saklayamadıkları, deşifre olanlar.
İşte son büyük soygunun adresi Ziraat Bankası. Bir Kamu Kurumu, bir Kamu Bankası yağmalanıyor. Bir kez daha Halkımızın değerleri yandaş Parababası Demirören’e peşkeş çekiliyor. Ki o Ziraat Bankası “çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur. Ziraat Bankası bu amaçla tahvil çıkartabilecek, tarım işletmelerine ortak olabilecek, tohumluk, hayvan, tarım aletleri ve benzeri malzemeleri temin edip peşin ya da kredili olarak çiftçilere verebilecek, gereğinde satın aldığı toprakları çiftçilere dağıtabilecektir.”
Ziraat Bankası Demirörenler parasına para katsın diye kurulmadı. Bankada toplanan Halkın paraları yandaşlara dağıtılsın diye kurulmadı.
Yıldırım Demirören’e verilen, daha doğrusu hibe edilen 750 milyon dolarlık kredi yetmedi, faizlerini bile ödemedi diye ödüllendiriliyor, değeri 10 milyon dolar olan arazi kendisinden 320 milyon dolara alınıyor, tekrardan kendisine işlet diye veriliyor.
Halkın Kurtuluş Partisi olarak bu soygunu da yargıya taşıdık.
Recep Tayyip Erdoğan, Berat Albayrak, Lütfü Elvan, Alpaslan Çakar (Ziraat Bankası Genel Müdürü), Hüseyin Aydın (Ziraat Bankası Eski Genel Müdürü), 2018-2021 yılları arasında görev yapan Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcıları, 2018-2021 yılları arasında görev yapan Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Üyeleri ve Yıldırım Demirören hakkında, TCK’de tanımlanan Nitelikli Dolandırıcılık, İrtikap, Görevi Kötüye Kullanma, Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi suçlarını işledikleri için Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduk.
Umuyoruz ki bu açık, aleni vurgun için Savcılar soruşturma başlatır. Umuyoruz ki yürekli, onurlu, emri vicdanından alan bir savcı çıkar, soruşturma başlatır.
Ey AKP’giller ve yandaşları; bu devran böyle sürer diye düşünmeyin. Bugün için umduğumuz, kuracağımız Halkın İktidarında gerçek olacak. İşte o gün geldiğinde işlediğiniz bütün suçlar için hesaba çekileceksiniz, emri sadece vicdanlarından ve hukuktan alan Savcılarımız, Hakimlerimiz tarafından. Tabiî ki bu vurgunlarınızın da, soygunlarınızın da, Kamu Malını yağmalamalarınızın da hesabını vereceksiniz.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
26 Temmuz 2021
HKP Genel Merkezi
Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayımlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
VEKİLLERİ : Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR – Av. Halil AĞIRGÖL – Av. Pınar AKBİNA – Av. Doğan ERKAN
Korkut Reis Mah. Sezenler Cad. No:4/15 Sıhhiye/ANKARA
ŞÜPHELİ : 1- Recep Tayyip ERDOĞAN (Cumhurbaşkanı)
2- Berat ALBAYRAK (Hazine ve Maliye Eski Bakanı)
3- Lütfü ELVAN (Hazine ve Maliye Bakanı)
4- Alpaslan ÇAKAR (Ziraat Bankası Genel Müdürü)
5- Hüseyin AYDIN (Ziraat Bankası Eski Genel Müdürü)
6- 2018-2021 yılları arasında görev yapan Ziraat Bankası
Genel Müdür Yardımcıları
7- 2018-2021 yılları arasında görev yapan Ziraat Bankası
Yönetim Kurulu Üyeleri
8- Yıldırım DEMİRÖREN (İş Adamı, Sanayici)
9- Suça karıştığı tespit edilecek diğer kişiler
SUÇ :
- Nitelikli Dolandırıcılık (TCK m. 158/1 d-e-j fıkraları)
- İrtikâp (TCK m. 250)
- Görevi Kötüye Kullanma (TCK m. 257)
- Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi (TCK m. 279/1)
SUÇ TARİHİ :
AÇIKLAMALAR :
Ziraat Bankasının İnternet sitesinin “Bankamız Tarihçesi” başlığı altında (https://www.ziraatbank.com.tr/tr/bankamiz/hakkimizda/bankamiz-tarihcesi) Bankanın resmi olarak ilk kurulduğu 15 Ağustos 1888 tarihinden bugüne ayrıntılı olarak tarihi anlatılmaktadır. “Savaş Döneminde Ziraat Bankası” alt başlığında, Bankanın kuruluş amacı ve Kurtuluş Savaşımız sırasında yüklendiği işlev şöyle anlatılır:
“Ekonominin giderek kötüleştiği 1900’lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu önce Trablusgarp’ı sonra da Balkanlardaki topraklarını kaybetmiştir. Avrupa’da patlayıp tüm dünyayı saran büyük savaş 600 yıllık bir imparatorluğu sona yaklaştırmaktadır.
“İşte o zor günlerde, 23 Mart 1916’da Ziraat Bankası için yeni bir yasa çıkarılır. Yasanın 1. maddesinde ‘Ziraat Bankası çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur’ denilmektedir. Ziraat Bankası bu amaçla tahvil çıkartabilecek, tarım işletmelerine ortak olabilecek, tohumluk, hayvan, tarım aletleri ve benzeri malzemeleri temin edip peşin ya da kredili olarak çiftçilere verebilecek, gereğinde satın aldığı toprakları çiftçilere dağıtabilecektir.
“İmparatorluğun başkentinin müttefik güçleri tarafından işgal edilmesiyle Anadolu’ya çıkan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yaklaşık 3 yıl sürecek bir ölüm kalım savaşı başlar. Milli mücadele çerçevesinde Anadolu’da oluşmaya başlayan Kuvâ-i Milliye müfrezeleri mali yönden desteklenmek ihtiyacındadır. Ayrıca yeterli kaynaklardan yoksun bulunan maliyeyi, özel idareleri ve askeri birlikleri de desteklemek gerekmektedir. İşte bu dönemde Ziraat Bankası şube ve sandıklarından nakdi yardımlar yapılmış ve karşılığında birer senet alınmıştır. Banka teşkilatı, bu kutsal mücadeleye imkanları ölçüsünde canla başla maddi yardımda bulunmaktan çekinmemiştir. Ziraat Bankası, Kurtuluş Savaşı’nda Hazine’ye önemli hizmetler vermiş, Mustafa Kemal’in talimatı üzerine bankaya ait altınlar, İstanbul’dan Ankara’ya gizlice getirilmiştir. Öte yandan Ziraat Bankası, geniş ölçüde personelini cepheye göndermekle de Kurtuluş Savaşı’nı desteklemiştir.
“Ziraat Bankası şubeleri tarafından yapılan bu yardımlar ile sadece bu kutsal mücadeleyi yönetenlere değil, kurtuluş hareketine katılan tüm Türk köylüsüne de olabildiğince katkı sağlanmaya çalışılmıştır.
“Mustafa Kemal Paşa’nın direktifiyle çıkarılan Mükellefiyet-i Ziraiye Nizamnamesi bankanın cephede savaşan çiftçi askerlerinin ailelerine yapacağı yardımların esaslarını belirlerken, gümrüklerdeki ziraat alet ve edevatıyla tohumlukların dağıtılması görevini de Ziraat Bankası’na vermiştir.
“O yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en çok insan kaybına neden olan dönemin salgın hastalığı sıtmanın, bilinen en etkili ve tek ilacı “Kinin”in halka dağıtımı da Ziraat Bankası’nca yapılmıştır. Sıtma salgını 1924 yılında felaket boyutuna ulaştı. Köylüler, tarlalarını terk ederek oraklarını, harmanlarını, yüz üstü bıraktılar. Kasabalarda, şehirlerde fakir-zengin tüm halk bu hastalıktan etkilendi. Sıtmadan korunmakta ve sıtmalı hastaları tedavi etmekte kullanılan bir ilaç olan kinin, hükümet tarafından fakir halka dağıtılması için taşraya gönderilmeye başlandı. Yurt dışından alınan kininin ithalatı Sağlık Bakanlığı tarafından yapılırken, ithal edilen kininlerin dağıtımını Ziraat Bankası üzerine aldı. Kinin dağıtımı Ziraat Bankası şubelerince defter kaydı tutularak yapılmıştır. Ziraat Bankası çalışanları sınırlı olanaklarına rağmen üstlendikleri bu zor görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirebilmek için tüm Kurtuluş Savaşı boyunca ve sonrasında olağanüstü bir çaba harcamışlardır.”
“Çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurul”an, bir Kamu Kurumu, bir Kamu Bankası olan Ziraat Bankasının adı bugünlerde yolsuzluklarla, çiftçiye, köylüye değil, bir Parababasına sağlanan kolaylıklarla anılmaktadır.
İddialar vahimdir. Kendini en kamucu parti olarak nitelendiren Müvekkil Partinin daha önce yaptığı suç duyurularında atıf yaptığı, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 160’ıncı maddesi uyarınca, Cumhuriyet Savcılarının resen soruşturma başlatmaları gerekirken, suç duyurumuz tarihine kadar böyle bir soruşturma başlatılmamıştır. Kamunun böylesine bir yüksek miktarda parasının, bir sanayiciye, bir medya patronuna, bir parababasına aktarıldığı iddiaları, resen soruşturma gerektirir. Kamuoyunda “vurgun” olarak nitelendirilen böylesine büyük çaplı bir paranın söz konusu olması, işin gerçeğini araştırmakla görevli kılınan, kendilerine mesleki olarak bu vasıf yüklenen Cumhuriyet Savcılarının anında harekete geçmesini gerektirir. Umarız aşağıda aktaracağımız ve her birisi Kamuoyunun bilgisi dahilinde olan olayları Cumhuriyet Savcıları ihbar kabul eder, şüpheliler hakkında gerekli soruşturmaları başlatır. Bu soruşturmanın başlatılıp, sorumluluğu olan kişilerin cezalandırılması, tarihçesinde bugüne kadar geçirdiği evreleri ayrıntılı olarak anlatılan Kamu Bankasının saygınlığının korunması, Kamuoyunun aydınlatılması, doğru olarak bilgilendirilmesi açısından da önemlidir. Kuruluş amacı “çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak” olan bir Kamu Bankasının kuruluş felsefesine de geri döndürülmesi açısından da böyle bir soruşturmanın başlatılması bir zorunluluktur.
İşte suç duyurumuza konu olan olaylar, yer aldığı haber sitelerinin linkleri ve alıntıları:
Bir deliğin maliyeti 17.7 milyon dolar
CHP’li Çetin Arık, Ziraat Bankası’nın Demirören Grubu’ndan 18 delikli bir golf sahasını 320 milyon dolara satın aldığını, her bir deliğin millete 17.7 milyon dolara mal olduğunu söyledi.
CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, Ziraat Bankası’nın Demirören Grubuyla yürüttüğü kredi ilişkileri nedeniyle halkın yüksek maliyetler ödemek durumunda kaldığını söyledi. Demirören Grubu’nun 10 milyon dolara aldığı Kemer Country Golf Kulübü’ne ait golf sahasını 320 milyon dolara Ziraat Bankası’na sattığını belirten Arık, “Bu satışla millet çapı 11, derinliği 10 santimetre olan, toplam 18 deliği bulunan bir golf sahası sahibi oldu. Bu deliklerin her birinin millete maliyeti 17.7 milyon dolardır” dedi.
Demirören’in, Kemer Country Golf Kulübü’ne ait sahayı 320 milyon dolara Ziraat Bankası’na sattığını belirten CHP’li Çetin Arık, “Bu satışla millet çapı 11, derinliği 10 santimetre olan, 18 deliği bulunan bir golf sahası sahibi oldu” dedi.
HAYIRSIZ EVLAT GİBİ
İYİ Parti tarafından OYAK’ın Demirören Holding’e ait ‘Total’ isimli firmayı siyasi baskıyla zarar etme pahasına satın alması iddialarının araştırılması, siyasi baskı iddialarının incelenmesi, amacıyla TBMM’ye verdiği Meclis araştırması önergesi AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. CHP adına görüşlerini açıklayan Arık, hak, hukuk, vicdan tanımadan ülkenin kaynaklarının yandaşlara hayırsız evlat gibi satıldığını, yandaşların batık şirketlerini kurtarmak için kamu bankalarının devreye sokulduğunu söyledi. Çetin Arık, bin lira borcunu ödemedi diye çiftçiye haciz gönderen Ziraat Bankası’nın Demirören Grubu’na 750 milyon dolarlık kredi açtığını, Demirören’in de 750 milyon dolarlık krediye karşılık, 10 milyon dolara satın aldığı Kemer Country golf sahasını bankaya teminat gösterdiğini anlattı.
MİLLETE MALİYETİ
İktidarın 10 milyon dolarlık araziye rant kazandırmak için imar değişikliği yapmak istediğini ancak bu adımın mahkemeden geri döndüğünü ifade eden Arık, “Demirören de bunun üzerine 10 milyon dolara aldığı bu golf sahasını, 320 milyon dolara Ziraat Bankası’na satıyor. Peki, Ziraat Bankası ne yapıyor? ‘Biz işletemiyoruz. Al, sen işlet’ diyerek yeniden Demirören’e veriyor. Yani bu millet çapı 11, derinliği 10 santimetre olan, toplam 18 deliği bulunan bir golf sahası sahibi oluyor. Bakın, bu deliklerin her birinin millete maliyeti 17.7 milyon dolardır. Milletimiz Kurbanda ne keseceğiz, diye kara kara düşünürken, bu beyler de millete tanesi 17.7 milyon dolara mal olan deliklere, top girecek mi diye büyük bir keyifle bekliyorlar” dedi.
“OYAK, hayır kurumu değildir”
İYİ Parti Grubu adına konuşan Yasin Öztürk, OYAK’ın siyasi baskıyla Demirören’den Total’i satın almak zorunda bırakıldığını anlattı. Öztürk, Demirören’in 2018’de Ziraat Bankası’ndan aldığı 675 ila 916 milyon dolar krediyle Doğan Grubu’ndaki yayın organlarını satın aldığını ifade etti. Öztürk, “Demirören kredi taksitini ödemek için kâr marjı her geçen gün azalan Total’i satabileceğini banka yetkililerine bildirdi, ama şirket pazar payını kaybetmişti. Demirören’in Total’ine 360 milyon dolar, kendisine ait küçük akaryakıt şirketi M Oil’e de ederi en fazla 50 milyon dolar etmesine rağmen 90 milyon dolar fiyat biçilerek OYAK’ın kapısına dayanıldı. OYAK, Total’i satın alma kararını teamüllere aykırı olarak yönetim kurulu kararıyla onayladı. Hem de generallere baskı yapılarak, istifaya zorlanarak bu karar alındı. OYAK müflis bir tüccarı, üçkâğıtçı bir tüccarı kurtaracak hayır kurumu değildir” dedi.
Ziraat Bankası’nı büyük zarara uğratan ‘Demirören’ skandalının yeni perdesini Cumhuriyet açıklıyor
Ziraat Bankası’nın, krediye karşılık Demirören Holding’den devraldığı Kemer Country’deki araziler, yargı kararları doğrultusunda İBB tarafından yeniden özel spor alanına çevrildi. Banka, Demirören’den parayı almak yerine yeni imar planına itiraz etti.
Demirören Holding’in, Ziraat Bankası’ndan çektiği milyonlarca dolarlık kredi karşılığı ipotek ettirdiği İstanbul Göktürk Kemer Country’deki golf sahası arazilerine ilişkin süreç yeni bir boyut kazandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bakanlık tarafından imara açılan toplam 300 dönümü bulan arazileri yargı kararı doğrultusunda tekrar özel spor alanına çevirdi. Arazilerin kredi ve ipotek sürecine ilişkin sessizliğini koruyan Ziraat Bankası, İBB’nin arazileri özel spor alanına çeviren yeni imar planına skandal niteliğinde bir dilekçeyle itiraz etti. İBB’nin hazırladığı imar planında kamu yararı olmadığı savunulan dilekçede alanın yeniden imara açılması istendi. Dilekçede “Gerek kamunun gerekse maliklerin hukuki ve vicdani hakları açısından eşitlikçi ve adil bir planlamanın gerçekleştirilmesinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğu ve yasalarla da hüküm altına alınmış görevi olduğu düşüncesindeyiz” denildi.
Demirören Holding, Ziraat Bankası’ndan 300 milyon dolar ve 1 milyar 118 milyon lira krediye karşılık söz konusu golf sahalarının bulunduğu arazileri ipotek ettirdi. İpotekten kısa bir süre sonra 4 Eylül 2018’de araziler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle imara açıldı. Bakanlık tarafından hazırlanan imar planlarıyla alana ortalama 200 metrekare büyüklüğünde 306 adet konut yapılması sağlandı. Konut yapılması planlanan bölüm yaklaşık 26 futbol sahasına denk geliyordu.
ART ARDA DAVALAR
Bölge sakinleri bakanlığın kararına karşı çok sayıda dava açtı. 2019 yılında açılan davada mahkeme, planın iptal edilmesine karar verdi. Bakanlık planda bazı düzenlemeler yaparak tekrar askıya çıkardı. Bölge sakinleri bu plana karşı da dava açtı. Bu sırada Demirören’e ait söz konusu ipotekli araziler çekilen krediye karşılık borç ödenmediği için Ziraat Bankası’na devredildi.
Bakanlığın ikinci planına karşı açılan davalarda da mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi ve bakanlığın itirazları reddedildi. Bakanlığın söz konusu arazileri imara açan planı hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilmişken Ziraat Bankası arazileri sitesinden 20 Şubat 2020’de satışa çıkardı. Toplam 21 arazinin sitede sayfa sayfa ilanı yer aldı. İlanların açıklamalarında arazilerin çoğunluğunun “konut” alanında kaldığı ifade edildi. Araziler için on milyonlarca lira istendi. Bölge sakinleri bankaya bir ihtarname çekerek satışı durdurdu.
‘YAPILAŞMA İSTEĞİ’
Ziraat Bankası’nın hiçbir şey yapamayacağı bu arazileri Demirören’in borcuna karşılık neden devraldığı hâlâ merak konusuyken süreç yeni bir boyut kazandı. İBB mahkeme kararı doğrultusunda bölge halkına hizmet edecek biçimde açık yeşil alan olarak değerlendirilmesi amacıyla Kemer Country yerleşkesi içindeki bu arazilere ilişkin yeni bir imar planı hazırladı ve 9 Haziran’da askıya çıkardı. İBB yeni imar planıyla arazileri tekrar özel spor alanına aldı. Ziraat Bankası İBB’nin hazırladığı yeni plana itiraz etti. Söz konusu arazilerin Ziraat Bankası adına kayıtlı olduğu belirtilen itiraz dilekçesinde yeni imar planıyla “bölge sakinlerinin menfaatlarının gözetildiği ve mülkiyet hakkının imar planı yoluyla kısıtlandığı” iddia edildi. Arazilerin arsa vasfı kazandığı ileri sürülen dilekçede “Bölgenin çevresindeki yapılaşma yoğunluğunu ve gelişim alanlarını gösteren plan açıklama raporundaki haritalardan da görüleceği üzere bölgenin neredeyse tamamı yapılaşmış durumda iken sadece çoğunluğu mülkiyetimizdeki parselleri içeren alanda yapılaşma yasağı getirilmesi, belediyenin eşitlik ilkesi çerçevesinde hizmet dağıtımı yapmadığı gözlemlenmektedir” ifadeleri kullanıldı.
‘VİCDAN VURGUSU’
Dilekçede sonuç olarak özetle şu sözler kaydedildi: “İtiraza konu parseller ile Kemer Country yerleşkesinin olduğu alanın özel proje alanı olarak belirlenerek alanın kamulaştırma yükünü de ortadan kaldırılması ve kamu yararının sağlanmasına yönelik planlama çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda itiraza konu tapulardaki takyidatları da dikkate alacak şekilde yaklaşık 300 dönüm yüzölçüme sahip taşınmazların, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda belirtilen yasal zayiat oranı olan yüzde 45 DOP kesintisi yapılarak yüzde 55’lik kısmının imara açılması geriye kalan alanında kamu eline geçecek şekilde düzenlenmesine yönelik İmar Planı çalışmalarının yapılması gerektiği, gerek kamunun gerekse maliklerin hukuki ve vicdani hakları açısından eşitlikçi ve adil bir planlamanın gerçekleştirilmesinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğu ve yasalarla da hüküm altına alınmış görevi olduğu düşüncesindeyiz.”
SUÇ NİTELEMELERİ:
- Yukarıda aktarılan haberlerde görüleceği üzere olay, sıradan bir insanımızın kullandığı bir tüketici veya konut veya otomobil veya hangi ad altında olursa olsun bir kredinin takibi değildir. Verilen ve usulüne göre de verildiği tartışmalı olan bir krediye teminat olarak gösterilen bir özel amaçlara tahsis edilen bir 10 milyon dolar değerinde bir arazinin bankaya 320 milyon dolara satılması iddiaları söz konusudur. Ve yine haberlerde görüleceği üzere; teminat olarak gösterilen bir arazi kredi borcunu ve faizlerini ödemeyen kredi verilen şüpheli Yıldırım Demirören’den fahiş fiyatla, değerinin 32 kat fazlasıyla alınıyor, tekrar aynı şâhısa “işlet” diye geri veriliyor. Bu işlerin döndüğü banka sıradan bir banka değildir. Bir Kamu Bankasıdır. Ve bu olay, sıradan bir kredi verilmesi, verilen kredinin takibi, kredinin faizleriyle tahsili olayını aşmıştır. Kamu banası bilerek ve isteyerek, bir sermayedar menfaati lehine, zarar ettirilmektedir. Bu eylemler zinciri bu nedenlerle suç teşkil etmektedir. Burada artık TCK 158’de tanımlanan “Nitelikli Dolandırıcılık” söz konusudur. Dolayısıyla şüphelilerin:
Nitelikli dolandırıcılık Madde 158- (1) Dolandırıcılık suçunun;
- d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
- e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
- j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur” hükümleri gereğince cezalandırılmaları gerekmektedir.
- Bir Kamu Bankasında meydana geldiği iddia edilen olayın parasal boyutu yukarıda anlatımlarda ifade edildiği gibi 320 milyon dolar gibi devasa bir boyuttadır. Sadece bir banka bürokratının onayıyla karar verilecek bir tutar, bir satın alma olayı değildir. Bankanın bütün üst yönetiminin ve de bağlı olduğu siyasi iradenin bilgisi dışında iddia edilen olayın gerçekleşmesi mümkün değildir. Dolayısıyla şüphelilerden özellikle Kamu Görevlileri TCK 250 (1) ve (2)’de tanımlanan “İrtikap” suçunu işlemişlerdir ve:
“İrtikap”
“Madde 250- (1) (Değişik: 2/7/2012-6352/86 md.) (1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.
“(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükümleri gereğince cezalandırılmaları gerekmektedir.
3- Ayrıca şüphelilerden kamu görevlileri ile Ziraat Bankasının bağlı olduğu eski-yeni Hazine ve Maliye Bakanları ve Bakanlığın Bağlı olduğu Cumhurbaşkanı TCK 257’de tanımlanan “Görevi Kötüye Kullanma” suçunu işlemişlerdir. Dolayısıyla Şüphelilerin bu eylemlerine uyan:
“Görevi kötüye kullanma
“Madde 257- (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
“(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükümleri gereğince cezalandırılmaları gerekmektedir.
- Yine yukarıda ayrıntılıca anlatıldığı üzere bu çapta bir paranın söz konusu olduğu bir olaydan Bankanın üst yönetiminin, Yönetim Kurulu Üyelerinin bilgisinin olması gerektiği aşikârdır. Ve olayın gerçekleştiği anda ve sonrasında yönetim kadrosunda bulunan bütün yöneticiler aynı zamanda TCK 279’da tanımlanan “Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi” suçunu işlemişlerdir. Dolayısıyla anılan şüpheliler:
“Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi
“Madde 279- (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükümleri gereğince cezalandırılmaları gerekmektedir.
Kamunun menfaatini ve kamusal değerleri korumak adına işbu suç duyurusunu yapmayı görev bildik. Cumhuriyet savcılığı da öyle görmelidir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan Türk Ceza Kanunu, m. 158/1 d-e-j, m. 250, m. 257, m. 279 (1) ve ilgili diğer kanunlarda belirtilen suçlarından yargılanıp cezalandırılması amacıyla hakkında gerekli soruşturmanın yürütülerek Kamu Davası açılmasını müvekkil Parti adına talep ediyoruz. 26/07/2021
Suç Duyurusunda Bulunan
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı Vekilleri
Av. Metin Bayyar – Av. Sait Kıran – Av. Ayça Okur – Av. Doğan Erkan