Sivas’ın Cellâtlarına karşı bıkmadan, yılmadan, kararlıca mücadele etmek söndürecektir, Madımak’ta 28 yıldır dinmeyen yangını!

Bu ülkenin karanlık yüzü, insanlık düşmanı Ortaçağcılar,

İnsanlığı Ortaçağ karanlığına götürmeye yeminli caniler,

İnsan soyunun en büyük düşmanları AB-D Emperyalistlerine tapan CIA Dincileri,

Ruhlarını, insanlıklarını, AB-D Emperyalistlerine satan yerli satılmışlar:

Nasıl vardı elleriniz

Nasıl kanattınız o domur domur

Mayıs göğünü

Nerelere gizlediniz dal uçlarını

Mevsimleri n’ettiniz

Yeşili kırmızıyı

Zambak morunu

Yavru kuşun sabah sıcaklığını

Nerelere kitlediniz akşam yelini

Karanlıklar karanlıklar ey karanlıklar

Nasıl oturdunuz bu ellerle sofraya

Ekmeği nasıl böldünüz

Hiç mi vicdanınızı sızlatmadı diri diri yaktığınız insanların feryatları? Gençliğini, baharlarını yaktığınız gençlerin göğe yükselen acıları hiç mi kanatmadı yüreğinizi? O ellerinizle tutuşturdunuz o güzel insanların bedenlerini. Peki, nasıl oturdunuz o ellerle sofraya, nasıl böldünüz ekmekleri, nasıl okşadınız çocuklarınızın başlarını? Nasıl baktınız gözlerinizle bu canavarlığa; yüreğiniz, vicdanınız isyan etmedi, gözleriniz de mi isyan etmedi, hiç mi kırpışmadı, bu vahşet karşısında? Nasıl bakabildiniz bu canavarlığınızdan sonra aynalara, nasıl bakabildiniz açan çiçeklere, akan ırmaklara, dağa, taşa, toprağa?..

Evet, 28 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta 35 canımız yandı, canavarca katledildi. Aydınlarımız, sanatçılarımız, daha hayatlarının baharında olan gencecik fidanlarımız, insanlıktan çıkmış vahşi hayvan çığlıkları atan Ortaçağcı cellâtların ateşiyle yandı, yakıldı, küle döndü. Ne vicdanları sızladı, ne yürekleri kanadı, ne de en ufak bir pişmanlık duydular yaptıkları canilikten. Bu karanlıklardan beslenen caniler, normal bir insan gibi devam ettiler yaşamlarına.

Bu canavarlığı yapanları dünya üzerinde hiçbir canlı sınıfına koymak mümkün değil. Bunlar olsa olsa Nükleer Atıklardır. Dördüncü tür yaratıklardır. AB-D Emperyalistlerinin 1950’li yıllardan beri ülkemize biçtiği “Yeşil Kuşak Projesi”nin ürünleridir bu caniler. Bunlar AB-D Emperyalistlerinin güdümünde ve emriyle kurulan Komünizmle Mücadele Derneklerinde, “İlim” Yayma Cemiyetlerinde, insanlıktan nasıl çıkılır, AB-D Emperyalist efendilerine nasıl hizmet edilir, nasıl insan yakılır, nasıl insan kesilir, nasıl din alıp satılır, nasıl halk yığınları Allah ile aldatılır; bunları öğrendiler. AB-D Emperyalistlerinin bu projesinin aldatıcılık oranı en yüksek olan, en halk düşmanı, en vatan satıcı, toplumu en çürütücü ürünleri iktidara taşındılar. Yeni Sevr’in adı olan BOP’a Eşbaşkan yapıldılar.

Laik Cumhuriyet’i bitirmekti görevleri, bitirdiler. Türk Ordusu’nu yere sermekti amaçları, maalesef başardılar. Ege’de bize ait olan adalarımızı Yunanistan’a peşkeş çekmekti verdikleri sözleri, gerçekleştirdiler. Muhammed İslamı’nı yok edip CIA-Pentagon İslamı’nı hâkim kılmaktı misyonları, yerine getirdiler. İsrail Düşmanlarını temizlemede yardım edeceklerdi efendileri AB-D Emperyalistlerine, yardım ettiler, Suriye Halkını, Irak Halkını düşman ettiler Türkiye Halkına. Bunların bedeli de Halkımızı işsizlik-pahalılık, zam-zülüm cehenneminde yakmaktı, yaktılar, yakmaya da devam ediyorlar.

Sivas’ın birincil derecede suçluları; naralar atarak insanlarımızı yakan cellâtları Muaviye-Yezid İslamı’yla doktrine eden, eğitip yetiştiren, FETÖ’nün de, AKP’giller’in de yaratıcısı, tarikatların, cemaatlerin besleyicisi olan AB-D Emperyalistleridir.

Genel Başkanımız Nurullah Ankut çok güzel ifade ediyor:

“Bu ülkede siyaset yapıp da ‘Katil AB-D Ortadoğu’dan ve Ülkemizden defol!’ diyemeyen her kişi, siyaset, parti ya gafildir ya hain.”

İşte bunu diyemiyorsanız Sivas’ın mazlumlarının safında değil, cellâtlarının safındasınızdır. Çünkü 1950’den bugüne tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bütün kötülüklerin kaynağıdır AB-D Emperyalistleri. Mazlumların safında olmak için, insan soyunun bu en büyük düşmanlarının “umut kaynağı” olmayacaksınız, onların düşmanı olacaksınız. Onlara karşı bıkmadan, yılmadan, ta ki bu güruh Tarihin çöplüğüne gönderilinceye kadar, mücadele edeceksiniz. Yani Antiemperyalist olacaksınız.

Antifeodal olacaksınız, Sivas’ın Mazlumlarının safında olabilmek için. Muaviye-Yezid, günümüzdeki adıyla CIA-Pentagon İslamı’na karşı mücadele edeceksiniz. Onlardan demokrasi, insanlık beklemeyeceksiniz. İnsanlığı Ortaçağ’ın Ümmet Konağına geri döndürmek için yanıp tutuşan Ortaçağcı Gericilerin Türban bayrağına sarılmayacaksınız.

İnsani, vicdani ve ahlâki hiçbir değeri bulunmayan, insanlık düşmanı Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcilerine karşı mücadeleyi hiç bırakmayacaksınız, ara vermeyeceksiniz, hiç duraksamayacaksınız. Onların tutunduğu CIA-Pentagon İslamı’nın argümanlarına tutunmayacaksınız. Ortaçağcı Gericilik mantar gibidir, ortamını bekler gün yüzüne çıkmak için. Bunlar ortamını bulup gün yüzüne çıktılar mı, Sivas’ta olduğu gibi insanlarımızı yakarlar, Maraş’ta olduğu gibi hamile kadınlarımızın karınlarını deşerler, köprünün üzerinde kınalı kuzuların başlarını keserler.

Kısacası bu halk düşmanlarını, bu insanlıktan çıkmış dördüncü türleri, çok sevdikleri, arzuladıkları karanlıklara göndermeden, 2 Temmuz Şehitlerimizin hesabını soramayız. Ortaçağcı Gericiliğe, onların besin kaynakları AB-D Emperyalistlerine karşı hiç esnemeden, hiç geri adım atmadan, korkmadan, yılmadan mücadele etmezsek, Sivas’ın Mazlumlarının safında olamayız.

Yine Sivas’ın Mazlumlarının safında olabilmek için gerçek anlamda Antişovenist olacaksınız. AB-D Emperyalistlerinin, halklar arasına nifak tohumları ekerek halkları birbirine düşüren politikalarının enstrümanı haline gelmeyeceksiniz. Ancak bu koşulla halkların eşitliğinden söz edebilir, içtenlikle “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganını atabilirsiniz.

Ve 2 Temmuz Şehitlerimizin safında olmak demek, içinde bulunduğumuz, AB-D Emperyalistlerinin ve Yerli-Yabancı Parababalarının yaratığı, bütün acılarımızın, gözyaşlarımızın kaynağı kanser düzenine karşı İkinci Kurtuluş Savaşı’nın bir neferi olmak demektir.

Halkın iktidarını kuracak olan Gerçek Devrimcilerin, Gerçek İnsanların, Gerçek Vatanseverlerin safında olmak demektir.

Sivas’ın Mazlumlarının safında olmak, İnsanlığın Kurtuluş Mücadelesine kendini vakfedenlerin, Halkın İktidarına giden yolda Devrim ateşinde yananların, kendini Alevin Kalbine Atan Gerçek İnsan, Gerçek Devrimcilerin yanında, HKP’nin yanında saf tutmak demektir.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

1 Temmuz 2021 

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi