AKP’giller, can simidi olarak gördükleri Koranavirüs bahanesiyle yine yasakladılar 23 Nisan kutlamalarını. Ama sökmez yasaklarınız!

23 Nisan’a egemen olan o Devrimci, o Yurtsever, o Antiemperyalist Ruhu
101’inci yılında İkinci Kurtuluş Savaşçıları yaşatıyor…

23 Nisan 1920’de kuruldu Türkiye Büyük Millet Meclisi. “Ulusu, yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır o da ulusal egemenliktir” bakış açısı, kuruluş gerekçesiydi. Bu bakış açısıyla başladı Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız. Bu bakış açısıyla, Emperyalist Yedi Düveli geldikleri gibi gönderen Birinci Kurtuluş Savaşı’mıza Genelkurmaylık etti Büyük Millet Meclisi.

23 Nisan 1920:

Bütün yetkileri tek bir adamın bünyesinde toplayan Saltanat’a,

Vatan satıcı, Halk Düşmanı, insanlığı Ortaçağ karanlığının dehlizlerine mahkûm kılmakla görevli, bu amaçlarına ulaşmak için İşgalci Emperyalistlere hizmet etmekten çekinmeyen Ortaçağcı gericilere,

Mandacılığı kurtuluş olarak gören gafillere ve hainlere,

Vahdettin’lerinDamat Ferit’lerin imza koyduğu Sevr Anlaşması gereğince ülkeyi boydan boya işgal eden Batılı Emperyalistlere karşı bir isyan bayrağının açılmasıydı.

Emperyalist Dünyaya, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın önderi Mustafa Kemal’in “Ya İstiklal Ya Ölüm!” sloganının ilan edilmesiydi, 23 Nisan 1920.

23 Nisan 1920’de açılan Meclis, Mazlum Halklara umut ışığının gösterilmesiydi aynı zamanda.

“Bağımsızlık Benim Karakterimdir” demişti Mustafa Kemal. Onun bu sağlam karakteri, Çanakkale’de “Mazlum Halkların Emperyalizme Karşı İlk Zaferi”ni getirdi. Bu sağlam karakteri çıkardı onu Samsun’a. O sağlam karakter, başında idam fermanı sallanırken, mücadeleden, Antiemperyalist Savaştan biran olsun geri durmamasını sağladı. Ölümü hiçe saydı, ama bağımsız karakterinden, dolayısıyla onurundan, dolayısıyla cesaretinden ödün vermedi.

Ve Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışını 23 Nisan 1920’de Meclisin açılmasıyla, 23 Nisan’ı Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle, bu şanlı zaferimizi de 29 Ekim 1923’te Laik Cumhuriyet’in kuruluşuyla taçlandırdı.

Bu zaferin sonucunda gururu kırıldı Batılı Emperyalistlerin ve işbirlikçileri Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler, Ali Kemal’ler, Nemrut Mustafa Paşa’lar geldikleri gibi gönderildiler bu topraklardan.

İşte bu topraklardan geldikleri gibi, gururları kırılarak gönderilen AB-D Emperyalistleri, işbirlikçileri yerli satılmışlar, gönderildikleri günden itibaren, büyük bir hınçla, hırsla, kinle çalışmaya başladılar, Laik Cumhuriyet’e, Mustafa Kemal’e, Birinci Kuvayimilliyecilere karşı.

101 yıl sonra bugün gelinen nokta bu aşağılık çalışmanın, çabanın ürünüdür.

Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’yla gönderdiğimiz AB-D Emperyalistleri, bugün 101 yıl önceki gerici ittifaklarını güçlendirerek geri geldiler. Dün Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler; bugün AKP’giller, diğer Amerikancı partiler. Kuşattılar dört bir taraftan güzelim vatanımızı…

Mustafa Kemal’in izini tozunu silmek için onun bütün emanetlerini darma duman eden Tefeci-Bezirgân Sermayenin temsilcisi AKP’giller iktidara taşınmış durumda, AB-D Emperyalistleri ve İsrail tarafından. Öyle bir darma duman ettiler ki, Laik Cumhuriyet’in bütün değerlerini yok ettiler. Cumhuriyet Tarihinin bütün iktidarların toplamından çok daha fazla çaldılar, peşkeş çektiler, yağmaladılar, Kamu Mallarını zimmetlerine geçirdiler.

Mustafa Kemal’in mirasıydı Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ). Bataklıktan tarımsal ve zirai üretim yapılan bir alana, mini bir ormana dönüştürülmüştü, bugün talan edildi. Şimdi bu güzelim alanda; Egemenliği bünyesinde toplamak isteyen AKP’giller’in Kaçak Saray’ı ve AKP’giller’in devşiricisi ABD Emperyalistlerinin Kaçak Büyükelçilik Binası var.

Lozan’da kazanmıştık Ege’deki 20 Ada’mızı. Denize döktüğümüz Yunanistan’a peşkeş çekildi.

Montrö, bağımsızlığımızın simgesi, “bir güvenlik rejimi” ama şimdi, insan soyunun en büyük düşmanı ABD Emperyalistlerinin savaş gemilerine açılmak isteniyor.

AKP’giller, Montrö’yü tartışılır hale getirmek için “Kanal İstanbul”u planlanıyor, ABD Emperyalistlerinin emirleriyle.

Olmadık hakaretleri savurdular Mustafa Kemal’e ve silah arkadaşlarına. “Ölmüş inek”, dediler, “İki ayyaş”, dediler. Ve en son aşağılık davranışlarını artık Nutuk’u yasaklamaya dek götürdüler. Hem de nasıl bir gerekçeyle: Emperyalistlerin kuklası, işbirlikçisi hain Vahdettin’e Mustafa Kemal, “soysuzlaşmış, alçak” ve dönemin Osmanlı hükümetine yönelik, “Aciz, haysiyetsiz ve korkak” dediği için.

Mustafa Kemal çocuklara “kötü örnek” olduğu için Nutuk’u yasaklama kararı verebiliyor AKP’giller’den bir Milli Eğitim Müdürü.

Kovid-19 salgınını bahane ederek yasaklıyorlar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızı.

AKP’giller’e Lebalep kongreler serbest, virüs etkili olmaz, ama Halkımıza bayramlarını kutlamak yasak, virüs yayılır. AKP’giller’e hıncahınç cenazeler, düğünler serbest, virüs yok, Halkımıza 30 kişiyle cenazenizi kaldırırsınız, 30 kişi ile nikâh töreni yapabilirsiniz, virüs kol geziyor. Ellerinden geleni yapıyor AKP’giller, Emperyalist Yedi Düvelin çıkarlarıyla kendi çıkarlarını birleştiren Vatan Haini, Halk düşmanı atalarının intikamını almak, Mustafa Kemal’i unutturmak için.

101 yıl önce bir paçavraya çevirdiğimiz Sevr bugün AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr’i-BOP’u olarak yeniden önümüze sürülüyor. En acısı; bu bölünme, parçalanma, Yugoslavyalaşma projesinde, AKP’giller’in Reisi ağzı kulaklarında BOP’un Eşbaşkanı olmakla övünebiliyor.

101 yıl önce kurulan Meclisin bir iradesi vardı. Bugün bu irade ortadan kaldırılmış durumda. Yürütme de, Yasama da, Yargı da AKP’giller’in Reisine bağlanmış durumda.

101 yıl önce kurulan Meclis Laik Cumhuriyet’e doğru giden yolun başlangıcıydı. Bugünkü Meclis, Faşist Din Devletine giden yolun taşlarını örüyor…

101 yıl önce kurulan Meclisin çok büyük, ezici çoğunluğu mandacılığa karşı, Mustafa Kemal’in bağımsızlık karakterini benimseyen temsilcilerden oluşuyordu. Bugün adına Meclis denilen binanın içerisinde bulunan vekillerden çok büyük, ezici çoğunluğu, Amerikancı Beşli Çetenin bileşenleri, onların temsilcileri.

Mustafa Kemal; “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır” demişti. Kökleri toprağın altında kalsa da bu Ortaçağcıların, 101 yıl önce başları budanmıştı. Yıllarca sindiler, karayılan misali toprak altından gördüler işlerini. Ve bugün yurdun her tarafını her biri sapık “şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar” ve onların her biri yılan yuvası olan tarikatlar, cemaatler sarmış durumda. Mustafa Kemal’in 23 Nisan’ı armağan ettiği çocuklarımız, Laik Cumhuriyet’i emanet ettiği gençlerimiz bu yılan yuvalarında zehirleniyorlar. Tacizlere, tecavüzlere uğruyorlar. Kişilikleri, onurları yok ediliyor. Vatana, Halkına hizmet eden, soran, sorgulayan gençler, çocuklar değil; şeyhine biat eden müritler yetişiyor bu yılan yuvalarında.

101 yıl önceki gibi bugün de “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedil”di, “bütün tersanelerine giril”di, “bütün orduları” CIA Operasyonlarıyla dağıtıl”dı; yurtsever, Mustafa Kemalci unsurlar temizleninceye, Türk Ordusu tam anlamıyla site güvenlikçisi bir orduya dönüştürülünceye kadar bu saldırılar devam edecek. Geriye gidişe dur diyebilme potansiyeli taşıyan örgütlü, silahlı güç Türk Ordusu’na diz çöktürülünce, Yargı AKP’giller’in Hukuk Bürosuna, YSK Seçim Bürosuna dönüştürülünce “memleketin her köşesi bilfiil işgal edil”di.

101 yıl önceki Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler, Nemrut Mustafa Paşa’lar, Ali Kemal’ler gibi bugün de; “Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olan” AKP’giller “gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde”dirler.

AB-D Emperyalistleri tarafından iktidara taşınan, içi boşaltılarak sadece sureta insana dönüştürülen vicdan yoksunu AKP’giller; “Millet, fakr-u-zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş”ken, düşürülmüşken, “şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebi”liyorlar.

Çünkü AKP’giller iktidarda kalıp soygunlara, vurgunlara, peşkeşlere devam edebilmenin yolunun AB-D Emperyalistlerinin siyasi çıkarlarına, halk düşmanı politikalarına hizmet etmekten geçtiğini çok iyi biliyorlar. Bunun için iktidara taşındılar, gereğini yapmazlarsa lağıma süpürülecekler.

Ve Mustafa Kemal sesleniyor:

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!”

Ve biz; “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmek yeğdir” diyen Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencileri, İkinci Kurtuluş Savaşçıları olarak haykırıyoruz:

“Emperyalistler, İşbirlikçiler, Geldikleri Gibi Gidecekler!”

Korkmadan, yılmadan, kararlıca “Katil ABD Ortadoğu’dan, Ülkemizden Defol!” diye biz söylüyor,  gereğini biz yapıyoruz.

Kuvayimilliyeci Atalarımızın savaşıyla gelen Ulusal Kurtuluşu; nihai hedefi olan sosyal kurtuluşa ulaştırmak, Halkın iktidarıyla taçlandırmak için, biz mücadele ediyoruz.

AB-D Emperyalistlerinden de, onlara kul köle yerli satılmışlardan da, Halkımıza CIA-Pentagon Dininin zehrini akıtan Tefeci-Bezirgân Sermayenin temsilcilerinden de hesabı biz soracağız.

101 yıl önceki Kuvayimilliyeci Atalarımız cesaret vatanına sahip oldukları için korudular vatanı, kovdular emperyalistleri.

Bugün cesaret vatanına sahip biz İkinci Kurtuluş Savaşçılarının önderliğinde verilecek İkinci Kurtuluş Savaşı’yla göndereceğiz Tarihin çöplüğüne AB-D Emperyalistlerini ve zalim, despot yerli satılmışları. Bir daha da geri gelemeyecekler.

Başaracağız. Yeneceğiz!

Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı’mız!

Emperyalistler, İşbirlikçiler Geldikleri Gibi Gidecekler!

Yaşasın 23 Nisan!

23 Nisan 2021

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi