Hakkında “Cumhurbaşkanına Hakaret”ten dava açılan HKP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Tacettin Çolak: “Biz Yargılanmayız, Yargılarız!”
23 Aralık 2019 tarihindeki Devrim Şehidi Teğmen Kubilay’ı anma eyleminde yaptığı konuşmada Tayyip’e “Kaçak Saray’ın Reisi” dediği için polisler tutanak tutmuş; Genel Sekreter Yardımcımız ve İzmir İl Başkanımız Av. Tacettin Çolak hakkında dava açılmıştı. Av. Tacettin Çolak’ın Tayyip’e hakaretten yargılandığı davanın ilk duruşması Menemen Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesinde yapıldı. 21 Nisan Çarşamba günü saat 10.30’da yapılan duruşmaya partimizin avukatları, MYK Üyeleri, İzmir İl Yönetimi ve İlçe Başkanlarının yanı sıra İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Afhan Topel da katılarak destek verdi.
Pandemi nedeniyle duruşma salonuna dinleyici alınmadı. Tacettin Yoldaş’ımız savunmasına; ünlü Fransız Ceza Avukatı Jacques Verges’in “Savunma Saldırıyor” kitabından “Kimsiniz? Neyi temsil ediyorsunuz? Nedir tarihsel olarak varlık nedeniniz? Bunlar yargıçların, savcıların ve sanıkların her davanın eşiğinde kendi kendine sormaları gereken sorular.” bölümünden alıntıyla başladı.
Yoldaş’ımız savunmasını, daha doğrusu kendisini yargılamaya kalkanlara yönelik yargılamasını şu ifadelerle sürdürdü:
“Ben burada kendimi temsil ediyorum. Sosyalist kimliğimle, İşçi Sınıfı Davasına olan adanmışlığımla, iki kez İzmir Milletvekili adaylığımla, Halkın Kurtuluş Partisi gibi en vatansever en halksever Partinin yöneticisi olmamla kendimi temsil ediyorum. Benim kimseye hakaret etme gibi davranışım olmamıştır, olamaz. Ama sert eleştiri yaparım, yaptım. Yaptığım konuşmada; Tayyip Erdoğan’ın o yıl toplanan Din Şurası’nda yaptığı Laiklik karşıtı bölüm de var. Yani Tayyip Erdoğan ‘İslam bize göre değil, biz İslam’a göre hareket edeceğiz’ diyerek Laiklik üzerine ettiği yemini çiğnemiştir. Anayasal suç işlemiştir. Ama savcılar buralara hiç takılmıyor, bizim “Kaçak Saray’ın Reisi” dememize dava açıyorlar. Evet, orası yargı kararlarıyla da sabit olduğu üzere kaçaktır. Biz de Kaçak Saray demeye devam edeceğiz. Ayrıca dört yıllık Üniversite diploması olmadığı için ülkede yasal bir cumhurbaşkanı da yoktur. AKP Genel Başkanı önüne gelene hakaret ediyor, öyleyse bizim eleştirilerimize de katlanacak.”
Duruşmada, avukatların TCK’nin 299’uncu maddesinin Anayasaya aykırılığı talepleri ile Tayyip Erdoğan’ın diplomasının araştırılması için Eyüp Lisesi ve Marmara Üniversitesine yazı yazılması istemleri mahkemece reddedildi.
Partimiz MYK Üyesi Yusuf Gençer, duruşma çıkışında yaptığı açıklamada “AKP Genel Başkanına Kaçak Saraylı dediği için yargılanan Partimizin Genel Sekreter Yardımcısının yanındayız ve yaptığı konuşmanın altına da imzamızı atıyoruz. Şu bilinmelidir ki AKP’giller ve avanesi Halkın Kurtuluş Partilileri böyle davalarla yıldıracaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Çünkü bizim önderlerimizin idam cezasıyla yargılanırken bile kılları kıpırdamamıştır. Onun için bir kez daha AKP’giller’e sesleniyoruz ve hatta avanelerine de; HKP’lileri böyle korkutamaz ve sindiremezsiniz” dedi.
Ardından söz alan Genel Sekreter Yardımcımız ve İzmir İl Başkanımız Av. Tacettin Çolak şunları söyledi:
***
Saygıdeğer arkadaşlar;
Bugün Menemen Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesinde, toplumu terörize etmenin bir aracı olarak kullanılan TCK’nin 299. maddesinden yargılandık. Bu soruşturmalar Türkiye genelinde 63 bin civarında. Bunların 17 bin tanesi hakkında davalar açılmış durumda.
İnsanların ağzından çıkan en küçük bir eleştiri “Cumhurbaşkanına Hakaret” kapsamında değerlendiriliyor. Bizi de özünde Devrim Şehidi Kubilay’a sahip çıktığımız için, gözdağı vermek amaçlı burada mahkemeye çağırdılar.
Ben öncelikle duruşmada birbirinden güzel savunmalarla, birbirinden güzel tezleri ortaya koyan, bana destek olan bütün avukat meslektaşlarıma, İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Afhan Topel meslektaşıma özellikle teşekkür ediyorum.
Bu dava siyasi bir davadır. Bu dava Tayyip Erdoğan’ı koruma davasıdır. Bu dava AKP Genel Başkanı sıfatıyla önüne gelene hakaretler yağdıran bir kişinin, kendisine yapılan, daha doğrusu Kaçak Saray’ına yapılan bir eleştiri karşısında açılmış bir davadır. Evet, burası Kaçak Saray’dır. Burası Danıştay İdari Davalar Kurulunun ayrı ayrı kararlarına rağmen; oralarda, Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılaşma yapılmaz dendiği halde, mahkeme kararlarına meydan okuyarak yapılmış bir binadır. O nedenle kaçaktır. Biz oranın yıkılmasını talep ediyoruz. Onunla birlikte Amerikan Büyükelçiliği de Atatürk Orman Çiftliğine bir hançer gibi saplanmıştır. Oranın da yıkılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Ankara Büyükşehir Belediyesine, Ankara Valiliğine başvurular yapmışız.
Dolasıyla Kaçak Saray’ın Reisi demek TCK anlamında bir suç değildir. Öyle bir suçu kendileri toplumu sindirme aracı olarak ortaya çıkartıyorlar. Ayrıca belirtelim ki, bizim ülkemizde şu anda Anayasanın 101’inci maddesinde tanımlanan, bağımsız, tarafsız bir Cumhurbaşkanı da söz konusu değildir. Aynı maddede tanımlandığı şekliyle dört yıllık üniversite diploması olan birisi de yoktur. O nedenle Cumhurbaşkanı yoktur aslında bu ülkede.
Dolayısıyla bizim siyasal kişilikli AKP Genel Başkanına yaptığımız eleştirilerimizi TCK 299’a dahil etmeleri hukuken mümkün değildir. Mahkemede Yargılama Hâkimine de söylediğimiz gibi, maalesef polisin tuttuğu tutanaklar iddianameye dönüşüyor. Şu anda polis yine çekim yapıyor. Belki hakkımızda bir iddianame daha çıkabilir. Varsın çıksın. O iddianameler de maalesef gerekçeli kararlara dönüşüyor.
Dolayısıyla biz hâkime de söyledik: Hukukun üstünlüğünü savunan, gerçekten üniversitelerde almış olduğu hukuk öğreniminde suçun maddi ve manevi unsurlarını doğru anlamda nitelendiren bir hakim, buradan ceza veremez. Veriyorsa siyasal bir karar vermiş demektir. Bunu da buradan ilan ediyoruz. Hepinize teşekkür ediyorum.”
***
Partimiz Ankara İl Yöneticisi Av. Doğan Erkan da söz alarak şunları söyledi:
***
Tacettin Çolak Ağabeyimiz, Yoldaşımız “Kopuş Savunması” yaparak kendisi yargıladı.
Yargıladığı şey neydi?
Tayyip Erdoğan’ın oturduğu Sarayın kendisinin hukuksuz olduğu, açıkça Atatürk’ün mirasına ve bunun hukuksal normlarına aykırı olduğu, bunun Danıştay kararlarıyla ortaya konduğu, dolayısıyla kaçak olanın ve suçlu olanın Tayyip Erdoğan’ın Sarayı olduğunu ortaya koydu. Kendisine “Cumhurbaşkanı” diyebilmemiz için önce Üniversite ve hatta Lise Diplomasının araştırılması gerektiğini ortaya koydu.
Bizler de müdafileri olarak onun savunmasına uygun taleplerde bulunduk. Türk Ceza Kanunundaki Cumhurbaşkanına Hakaret suçu düzenlendiğinde Anayasa 101’inci maddede şu hüküm vardı;
“Cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişiği kesilir.”
Dolayısıyla partisiz, partilere eşit uzaklıkta tarafsız, bağımsız olduğu düşünülen bir Cumhurbaşkanını korumak için o madde getirilmişti.
Şimdi öyle mi?
Anayasa açıkça değişti. Partinin Genel Başkanı ve taraf; her konuda taraf. Dolayısıyla bu madde iptal edilmelidir. Bu ülke bu garabetten kurtulmalıdır. Bir parti genel başkanı siyaseten eleştirildiğinde tüm bu eleştiriler sebebiyle on binlerce dava açılıyorsa, artık bu bir garabettir. Anayasayı değiştiriyorsunuz, kanununuzu ona uydurmuyorsunuz, yargılama makamları da kendiliğinden bu artık üst norm Anayasadır diye bunu uygulamalı.
Ancak ne yazık ki kendisi, asıl kendisi Cumhurbaşkanlığı sıfatını siyasi parti Genel Başkanlığında kullanmaktadır. Bir parti lehine Cumhurbaşkanlığı sıfatının tüm imkanlarını, bu makamın bütün dokunulmazlıklarını, tüm koruma rejimlerini, bir siyasi partinin genel başkanlığını kolaylaştırmak, bu siyasi partinin kendi çıkarları için kullanmakta, kendisi kullanmaktadır. Bu garabetten artık kurtulunmalıdır.
İkincisi, o herkese üst perdeden hakaret etmektedir asıl, Tayyip Erdoğan. Kendisi hakaret edince hakarete uğrayan, hakaret suçuna maruz kalan siyasinin şikâyetine hiçbir işlem yapılmazken ona karşı yöneldiğinde on binlerce davalar, cezalar, hatta tutuklamalar çıkmaktadır.
Bu durumda yargı bir karar verecektir. Gerçekten Anayasaya, ifade özgürlüğüne, siyasi eleştiri özgürlüğüne, hukuka göre bir karar verecek misiniz? Yoksa Sarayın emrinde mi olacaksınız? Kararı verecek olan biz değiliz, bizim kararımız nettir. Biz bu hukuksuz, Anayasa dışı Saray Rejimiyle mücadele ediyoruz. Siz Sarayın emrinde misiniz, hukukçu musunuz, bağımsız yargı mısınız yoksa? Buna karar verecek olan yargı, kendisi düşünmelidir.
***
Son olarak İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Afhan Topel söz alarak şunları söyledi:
“İfade özgürlüğü en temel insan haklarından bir tanesidir. İfade özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. Dolayısıyla bugün burada ifade özgürlüğünü kullanan hem de bunu bir vatandaş olarak kullanan, mesleği de avukatlık olan Tacettin Çolak arkadaşımızın ifade özgürlüğü kapsamındaki hakkını kullanmasından dolayı kendisine karşı açılan davada kendisine destek olmaya İzmir Barosu gözlemcisi sıfatıyla geldik. Duruşmaya girdik, duruşmadan çıktık. Şu anda izlenimlerimizi polis kameralarına karşı da söylüyoruz. İzmir insan haklarının başkenti olacaktır. İzmir Barosu her türlü insan hakkı ihlaline uğrayan tanıdık, tanımadık herkesin derdine derman olmaya devam edecektir. Teşekkür ederim.”
Açıklamalar sonrası “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek” sloganları atıldı. Duruşma 29 Eylül 2021 saat 15.00’e ertelendi.
21 Nisan 2021
HKP İzmir İl Örgütü