Türk Ordusu’nda Laiklik İlkesinin Yılmaz Savunucusu da HKP’dir!

Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukundan da, toplumsal yaşamından da, devletin tüm organlarından da, ABD Emperyalistleri tarafından iktidara getirildiği ilk andan itibaren Laiklik ilkesinin izini tozunu silmek için tepinen AKP’giller; 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’na kadar FETÖ ile birlikte “Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy” adlı CIA Operasyonlarıyla Türk Ordusu’na diz çökerttiler. 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’ndan üstün çıkmanın sağladığı pozisyonla da Türk Ordusu’na yönelik saldırılarını arttırarak devam ettirdiler. Bu saldırılardan biri de, Türk Ordusu’nda kardeşliğin ve yurttaşlığın simgesi olan üniforma birliğini, siyasal “İslam”ın bayrağı olan türbanı devreye sokarak bozmaktı.

Amaçları; vatan aşkıyla, Cumhuriyet aşkıyla ve Mustafa Kemal’in devrim ve ilkeleri aşkıyla halka hizmet edecek bu halk çocuklarını; Laiklikten, akıldan ve bilimden uzaklaştırmak ve Türk Ordusu’nu; Milli Ordu olmaktan çıkarıp tarikatlar ordusu haline getirmek ve dinsel dogmaların ve CIA İslamı’nın – asla gerçek İslamla ilgisi olmayan Muaviyeciliğin – tesirinde ve iç mezhep-inanç çatışmaları içinde boğulan, etkisizleşmiş, güçsüzleşmiş bir yapıya dönüştürmekti. Elbette gönüllerinden geçen Ordu sadece site güvenlikçisi konumuna indirgenmiş bir ordu. Mustafa Kemal’in izinin tozunun kalmadığı bir ordu.

AKP’giller ilkin Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığında denedi ve bir yönetmelik değişikliği ile bu iki kuvvet içindeki kadın subayların türban takmasını serbest bıraktı. HKP Avukatları olarak bu duruma izin veremezdik ve Danıştayda dava açtık.

Hemen ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin diğer kuvvetlerinde (Kara-Hava-Deniz Kuvvetlerinde) de türban serbest bırakıldı. Üstelik bu kez korku içinde, gizli saklı iş çevirdiler, yönetmelik değişikliğini sakladılar, Resmi Gazetede yayımlayamadılar. Bu nedenle önce yönetmeliğin tarafımıza verilmesini ve Resmi Gazetede yayımlanmasını istedik, Milli Savunma Bakanlığından. Susuşa getirdiler, cevap vermediler. Ancak bu cevapsızlığın da İdari Yargılama Usulü Kanununda bir karşılığı vardı: Zımnen reddetmek. İşte bu saldırıya karşı da buradan hareketle dava açtık.

Geçtiğimiz günlerde ne yazık ki her iki davamız da OYÇOKLUĞU ile ve fakat TEMYİZ YOLU AÇIK OLARAK reddedildi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde türbanı serbest bırakan yönetmeliğin iptali davamız tam da yukarıda anlattığımız sebeple, Resmi Gazetede yayımlanmadan yönetmelik değiştirilemeyeceği gerekçesiyle 2 azınlık görüşü ile reddedildi. Danıştay dairesinin 5 üyesinden ikisi en azından böyle bir “hukukçuluk” gösterebildiler.

Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığındaki türban serbestisine açtığımız dava ise, Daire Başkan Vekili’nin namuslu şerhine rağmen, reddedildi. Başkan vekili azınlık şerhini Laiklik ilkesinden hareketle ortaya koydu ve şöyle dedi: “din ve vicdan özgürlüğü bağlamında kamu personelinin dinsel aidiyetini göstermesine imkân tanınmasının; kamu görevini yerine getirirken ne kadar tarafsız davranırsa davransın, hizmetten yararlanan kişilerde şüpheye yol açabileceği ve bundan da kamu hizmetinin zarar göreceği açık olduğundan, dava konusu düzenlemenin iptali gerektiği oyuyla, aksi yöndeki çoğunluk kanaatine katılmıyorum.”

Tam olarak Laiklik ilkesinin önemine ve bizim da dava gerekçemize dair bu özeti sebebiyle bu namuslu ve Gerçek Hukukçu Hâkimimizi kutluyoruz.

Bizim çabamız; en başta Devrimci Parti olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek, Tarihe not düşmek ve en azından, bu namuslu, yurtsever, emri Anayasa ve yasalar ile hukukçu vicdanından alan Gerçek Hâkimlerin cesaret göstermesi, yalnız olmadıklarını bilmeleri içindir. İnanıyoruz ki aldıkları hukuk eğitimine ve bulundukları makamları sağlayan halkımıza olan adalet borçlarını ödeme duygusundaki böyle hakimler yeniden çoğalacak ve en azından formel anayasayı işleteceklerdir yeniden.

Her iki davamızın reddi yönünde oy kullanan bir sözde “Hâkimi”, gerçekte AKP hukuk bürosu memurunu tanıtmak durumundayız: Daire üyesi Hayriye Şirin Ünsel.

Kimmiş bu zat?

Bakalım:

Pendik Belediyesi’nin AKP’li Meclis üyesi çıktı. Avukat Ünsel’in 2008’den 2013’e kadar AKP Kadın Kolları İlçe Başkanlığı yaptı.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HSYK üyeliğine seçtiği 4 isimden biri olan Avukat Hayriye Şirin Ünsel’in AKP’nin yöneticilerinden olduğu öğrenildi.

“Yeni HSYK üyesi Ünsel’in AKP’de şu görevlerde bulundu:

“AKP Pendik Teşkilatı Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi olarak siyasete girdi. 6 yıl boyunca ana kadroda görev yaptı. 2008 yılından itibaren AKP Kadın Kolları İlçe Başkanlığı görevini yürüttü. 2013 Kasım ayında bu görevini sona erdirdi. 2009 yılı yerel seçimlerinde AKP Pendik Belediye Meclis Üyeliğine seçildi.” (https://odatv4.com/tag/Hayriye%20%C5%9Eirin%20%C3%9Cnsel)

“26 Ekim 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Hakimler ve Savcılar Kurulu üyeliğine seçilmiş olup, HSK 2. daire üyeliği görevini sürdürmüştür, 2017’deki halkoylaması sonucu görevi sona ermiş ve 19 Mayıs 2017 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Danıştay üyeliğine atanmıştır.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Hayriye_%C5%9Eirin_%C3%9Cnsel)

Görüleceği üzere AKP’den doğrudan buraya gelmiş bir kişidir. Belli ki Tayyip Erdoğan, böylesi kritik davalarda, ne yönde oy kullanacağı garanti olsun diye buraya yerleştirmiştir kendisini.

Peki, bu emri yasalardan değil, AKP’den ve Tayyip’ten aldığı ortada olan zat olmasaydı da, yerine gerçek bir bağımsız hukukçu olsaydı, bir oy ile reddedilen davamızın aksi yönde, talebimiz yönünde karar verilebilir miydi?

Şüphesiz böyle bir ihtimal vardı.

Ancak her iki kararı da temyiz etmeye hazırlanıyoruz. Bu AKP güdümlü sözde Hâkim için de, “Laiklik Karşıtı Eylemlerin Odağı Haline gelmek” suçundan mahkûm olmuş bir partinin merkezinden geldiği için redd-i hâkim yoluna başvuracağız. Bundan sonraki kararı Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu verecek. Bakalım orada kaç tane Laik bir hukuk, laik bir anayasa savunan Gerçek Hâkim kalmış; göreceğiz…

Bu davalardan bugün ne karar çıkarsa çıksın, ant olsun ki, Tam Bağımsız, Demokratik ve gerçekten Laik Türkiye’yi kuracağız. 11.04.2021

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi