ÜÇ FİDAN KAVGAMIZDA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR…

 

ÜÇ FİDAN KAVGAMIZDA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR…

 

Deniz, Yusuf, Hüseyin 41 yıl önce bedence aramızdan ayrıldılar. Onlar Türkiye Halklarının Kurtuluşuna adanmış üç fidandı; Türkiye Devrim Tarihine isimlerini altın harflerle yazdırdılar. Tüm Devrimcilere ilham oldular, cesaretleriyle, inanmışlıklarıyla, kararlılıklarıyla, savaşçılıklarıyla ve insan sevgileriyle. Bir Devrimci için insan sevgisi; tıpkı bir inşaatın temeline benzer. Temeli sağlam olmayan inşaat nasıl eninde sonunda yıkılırsa; içinde insan sevgisi barındırmayan Devrimci kişilik, mücadele sertleştiği anda o da inşaat temeli gibi erir, yıkılır, biter. İşte Denizler öyle çok sevdi ki bu toprakların halklarını; onların üzüntülerini, kederlerini içlerinde hissediyorlardı. Onlar uğruna “ölüm hoş geldi sefa geldi”, diyerek atıldılar mücadeleye… Bu yüzden Gençliğin, İşçi Sınıfı ve Köylülüğün mücadelesinde yaşamaya devam ediyorlar ve de devam edecekler.

Üç yiğit Devrimci kısacık ömürlerine neler sığdırmadılar ki…

İstanbul’da, Ankara’da üniversiteleri birer kızıllık saçan eğitim yuvasına çevirdiler. Devrimci savaşçılıklarının getirdiği şeflik karakterleri gençlik içinde hemen kendini gösterdi. Denizleri ve aynı niteliklere sahip Mahirleri tüm Devrimci Gençlik tanır, bilir oldu. Devrimci harekete ivme kazandırdılar. “Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşleri” gerçekleştirdiler. ABD Emperyalizminin simgesi 6. Filoyu denize döktüler. İşçi eylemleri, köylü eylemleri gerçekleştirdiler.

Doğal olarak Parababaları bu durumdan rahatsız oldular; bu devrimci yükselişten, gençliğin bilinçlenmesinden. Ve CIA yöntemleriyle, adım adım provokasyonlarını, faşist saldırılarını azgınlaştırdılar. İstedikleri ortam oluşunca 12 Mart Faşist Darbesini gerçekleştirdiler. Faşist Darbenin akabinde de bu üç yiğit devrimciyi idam ederek bedence aramızdan aldılar.

 

Yoldaşlar;

Bugün Denizlerin tek gerçek mirasçısı bizleriz!

Denizler, tıpkı Ustamız Hikmet Kıvılcımlı gibi, bizim gibi 27 Mayısı savunurlar, 37 genç subayı iyi niyetli Devrimciler olarak nitelendirirlerdi.  Ortak savunmalarında “Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. Onun ‘İstiklali tam’ prensibini ve onun ‘İstiklali tam Türkiye’ idealini yalnız biz devam ettiriyoruz” diyerek Mustafa Kemal’in ve Tam Bağımsızlık prensibinin niteliğini-önemini ortaya koyuyorlardı. Yani Denizler Yurtseverdiler!

Denizler, ülkemizin emperyalistlerin çıkarları uğruna parçalanması demek olan Sevr’e karşıydılar. Avrupa Topluluğu Emperyalizmine yani şimdiki AB’ye karşıydılar. “Onlar Ortak Biz Pazar” sloganını haykırıyorlardı. Ermeni Meselesinde de “Emperyalist devletler, Osmanlı Devleti ile ilişkilerinde aracı olarak daima Rum ve Ermenileri kullanmışlardır” diyerek, 1915 olayları için de “Ermenilerin Amerika’dan destek alarak çıkardıkları iç isyan” tanımlamasını yapıyorlardı. Her meselenin özündeki Emperyalist planları görüyorlar, gösteriyorlardı. Ölesiye Antiemperyalisttiler!

Denizler “Türkiye bu çağ dışı koşullardan kurtulmadıkça, Süleymancılık, Nurculuk, Şeyhlik, Derebeyi artığı toprak ağalığı ve işbirlikçi sermaye grupları tasfiye edilmedikçe DP’ler, AP’ler hep iktidara geleceklerdir…” diyerek Şeriatçılığı ve şimdiki AKP’nin öncüllerini teşhir ediyor, bu unsurlara karşı kararlı mücadele edilmesi gerektiğini vurguluyorlardı. Kararlı Antifeodaldılar!

Denizler son sözlerinde haykırdıkları Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliğinin, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” ilkesinin Devrimci Temelde samimi savunucusuydular. Bu yüzden Antişovendiler.

 

Değerli Yoldaşlar;

Biz Kurtuluş Partililer, tıpkı Denizler gibi bugün, Tam Bağımsızlık Prensibine, Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımıza, Mustafa Kemal’e, onun ilericiliğine, bağımsızlıkçılığına, laikliğine; Ordu Gençliği’nin Devrimciliğine ve bunun bir ürünü olan 27 Mayıs’a, sahip çıkıyoruz. Kürt Sorunu’nun BOP-Sevr temelindeki emperyalist “çözüm”üne karşı duruyor, eşitlik-özgürlük-kardeşlik esasına dayalı Devrimci Çözümünü savunuyoruz. Bir yandan İşgal-Grev-Direnişlerle başta İşçi Sınıfımızı örgütlendirme kavgası verirken, Silivri’de ise Mustafa Kemalci Sivil-Asker Yurtsever Aydınlarımızın yanında saf tutuyoruz.

Dolayısıyla bu üç yiğit Devrimci Gençlik Önderinin tek ve gerçek savunucularıyız.

Ardılları artık emperyalizmin suflörlüğünü yaptığı “akil adam”larla ya birlikte, ya da onlara paralel düşmekteler ne yazık ki! AB-D Emperyalistlerinin tezlerini papağanca tekrarlamayı solculuk sanmaktalar. Onlara çok söz söyledik, akıl-fikir ihsanı dilemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok onlar için.

Denizler’in mücadelesini mutlaka ama mutlaka zafere ulaştıracağız.

Bu ancak bizimle, Halkı Kurtuluş Partisi’yle mümkün.

Partimiz önderliğinde Antiemperyalist-Antifeodal-Antişoven Halk Kurtuluş Cephesinin kurulmasıyla mümkün.

O gün, Denizler’in uğrunda öldükleri şu son sözleri, bu defa sonsuza dek yankılanacak biçimde en gür sesiyle bir kez daha haykıracak Türkiye Halkları: 06.05.2013

 

 

“Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!”

“Yaşasın İşçiler-Köylüler!”

“Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği”

“Yaşasın Marksizm- Leninizm!”

 

 

KURTULUŞ PARTİSİ GENÇLİĞİ