Mesele, damardan Tayyipçi Rektör Melih Bulu değildir.
Mesele, Amerikan, İngiliz ve Siyonist İsrail ortak yapımı mafyatik bir suç örgütünün, çıkar amaçlı organize bir suç örgütünün, bir hırsızlık ve ihanet örgütünün Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmiş olmasıdır.
Ortaçağcı, din maskeli-İslam maskeli, trilyonlarca dolarlık kamu malı hırsızlığı yapan bir örgütün “Siyasi Parti” görünümü altında Türkiye’nin tepesine tünetilmiş olmasıdır, mesele…
İşte bu sebepten “Kayyum Rektör Melih”e takılı kalıp gerisini görememek ya da görmezlikten gelmek, tek bir sivrisineğe odaklanıp gerisindeki devasa bataklığı pas geçmek anlamına gelir…
Biz 1968’lerde “Özerk Üniversite” sloganı atar ve dövizleri taşırdık tabiî ki. Fakat burada kalmazdık.
“Morrison Sülü Başvekil, İşçi Köylü aç, sefil!”
“ Hoşt Amerika, Puşt Amerika!”
“Yankee go home!”
“Bağımsız Türkiye!” sloganları atar, Dev-Genç Marşı’mızı söylerdik…
“Hey Dev-Gençli, hey Dev-Gençli
“Savaş vakti yaklaştı
“Al silahını vur beline
“Emperyalizme karşı
“İşçi, köylü, gençlik, asker
“Devrim için ölürüz
“Biz güçlü devrimcileriz
“En sonunda yeneriz
“Vedat, Taylan, Mehmet, Battal
“Devrim için öldüler
“Devrimciler ölür ama
“Devrimler durmaz sürer”
Ne diyordu Denizler, Savunma’larında?
“Bizim düşmanımız Amerikan Emperyalizmi ve yerli işbirlikçileridir!”
Mahirler de birebir aynı anlayıştaydılar.
Kıvılcımlı ne diyordu?
“Türkiye’yi Türkiye yönetmiyor. Emperyalistlerin yarısömürgesi olduk. Bağımsızlığımızı kazanmak için İkinci bir Ulusal Kurtuluş Savaşı vermek zorundayız.”
Sevgili Gençler!
Sizin eylemli protestolarınıza destek veren, Sosyal Bilimler alanında Prof. ünvanlı hocalarınız bile; “Cumhurbaşkanının ataması kanunidir ama meşru değildir. Buranın bir geleneği, kültürü, özel bir yapısı var, kurulları, senatosu vb. var” , diyor.
Bu sözde destekleriyle de büyük bir cehalet ve korkaklık sergilemiş oluyorlar… Aydın sorumluluğu gösteremiyorlar… Dünyadan, Türkiye’den habersizmiş gibi bir tavır sergiliyorlar…
Emperyalizm kavramı lügatlerinde yok… Tayyipgiller’i meşru bir parti sayıyorlar… Tayyip’in diploması var sanıyorlar veya korkularından öyle kabul ediyorlar.
Aydınlar, yüzde doksan dokuz oranında sorumluluklarına sahip çıkmaktan çekiniyorlar.
Vatanı ve halkı sevmenin ustası olan devrimciler kalmamış bizim dışımızda… Bir biz varız!.. 1920’de neysek, 1968’de neysek, bugün de aynıyız. On yedi yaşında bir gencin içtenliği, heyecanı, fedakârlığı ve gözü kara ataklığıyla sürdürüyoruz Devrimci Kavgayı. Zafere kadar da daima böyle olacağız!..
Sözümüzdür!
Namusumuzdur!
Tayyipgiller’in Amerikan, İngiliz Emperyalistleri ve Siyonist İsrail tarafından nasıl devşirilip üretildiğini, yapıldığını, yaratıldığını, canlı tanıkların ağzından bir kez daha dinleyelim-izleyelim isterseniz. Daha önce de Abdurrahim Karslı’nın Cem Özer’le yaptığı TV programını iki kez izlemiştik sanırım, aklımda kaldığına göre… Şimdi de Merdan Yanardağ’la Tele 1 televizyonunda yapılan konuşmayı izleyelim.
***
Videonun Tapesi:
Merdan Yanardağ : Sayın Karslı benim kitabın ön sözünde AKP’nin bir Amerikan projesi olduğunun tanıklarının çıktığını söyledim ve bu tanıklardan biri de Ali Bulaç. Ali Bulaç bir evdeki toplantıdan söz ediyor. Siz o dönemde yayında olan ARTI 1 programına çıkıyorsunuz ve diyorsunuz ki Çamlıca’da bir evde biz toplandık.
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: AKP’nin kuruluş gerekçelerinin oluşturulduğu ve projelendirildiği toplantılardı. Bu toplantılarda Ali Bulaç ve Abdurrahman Dilipak da vardı. Ama bunun yanı sıra bu toplantılara Amerikalılar ve İsrailliler de katılmıştı.
Sayın Tayyip Erdoğan da bu toplantılarda vardı diyorsunuz. Bu toplantılarda parti konuşulurken buradaki bir Amerikan etkisinden, bir İsrail etkisinden ve onun bu iki devletin ve onların istihbarat örgütlerinin, dolayısıyla bu partinin kuruluşundaki payından söz ediyorsunuz. Bunlarda birine de Muhsin Yazıcıoğlu katılmış. Orada aktarılan bir anekdot var, o da önemli, Muhsin Yazıcıoğlu ile Sayın Erdoğan arasındaki.
Merhum Yazıcıoğlu ile Erdoğan arasındaki tartışmadan söz ediliyor. Ve bu tartışmada partiye davet ediliyor ve Muhsin Yazıcıoğlu bunu reddediyor. Buradan başlayalım isterseniz. Ali Bulaç diyor ki bu İslamcı parti değil, ondan vazgeçerek geldikleri bir parti.
Ben de bu kitapta şöyle bir değerlendirme yaptım: Emperyalizmle işbirliği yaparak iktidar olunabileceğini gören ve bu nedenle içinden geldikleri Milli Görüş’e ihanet ederek Amerikan ve İsrail desteği ile partileşen bir harekettir, dedim. Siz de bunu bu tanıklığınızla beni şaşırtacak derecede doğruladınız.
Abdurrahim Karslı: Estağfurullah.
Merdan Yanardağ: Bu süreci anlatır mısınız, o toplantıda neler oldu?
Abdurrahim Karslı: Şöyle… Bir kere Türkiye’de hâkim zihniyet şu. Siyasette de sokakta da hâkim zihniyet şu: Siyasi bir oluşuma girdiniz ise eğer, bu siyasi oluşumdaki başarı şartlarından birincisi dış destek. Emperyalizmin desteği. Yani ABD arkanızda olmalı, İngiltere arkanızda olmalı, İsrail arkanızda olmalı, bu tarz kuvvetler arkanızda olmalı ki belli bir noktaya doğru gelesiniz. Bu hatta Türkiye’de öyle bir teamül haline geldi ki mesela siyasi partilerin oluşumunda veya siyasi partilerin seçim arenasında, genellikle parti ileri gelenleri ABD’yi İngiltere’yi vesaire yerleri filan ziyaret ederlerdi. Ve o ziyaret partiye şu kadar puan getirdi gibi hâkim zihniyet vardır. Bu Türkiye’de hep vardı.
Merdan Yanardağ: Amerikan devlet başkanı ile fotoğraf çekinmek.
Abdurrahim Karslı: Tabiî tabiî…
Merdan Yanardağ: Görüntü verirler.
Abdurrahim Karslı: Tabiî… Şöyle oturdu, bunu konuştu filan, şöyle karşılandı. Bu maalesef Türkiye’de şöyle bir fikri yaygın hale getirdi: Siyasette başarılı olmak istiyor iseniz eğer, bu yabancı güçlerle dirsek teması halinde olacaksınız. Hatta daha da ileri başarıyı garantilemek istiyorsanız onların dediklerine evet diyeceksiniz. Emperyalizme bu kapıyı açacaksınız. Bu, Türkiye’de hâkim zihniyet bu zihniyet değil sadece. Ben partiyi kurduktan sonra da bunu gördüm.
Merdan Yanardağ: Siz parti kurucuları arasındasınız. Kuruluşundan itibaren varsınız. Bir süre ve onların hukuk ve…
Abdurrahim Karslı: Ben AK Parti’nin kurucuları arasında yokum. Kurucu değilim ama şöyle: AK Parti kurulduktan sonra mesleğim gereği, üniversitede çalıştığım için onların kanunlaştırma çalışmalarına üniversitedeki faaliyetlerin bir cüzü olarak katıldım yani. Ve işte kurucuların birçoğu yakın arkadaşım, oda arkadaşım filan. Beraber mesai sarf ettiğimiz insanlar. Zaten kuruluşta yer almamamın sebeplerinden birisi de bu. Benim AK Parti’nin kuruluşunda yer almamamın sebeplerinden birisi bu. Şimdi onu anlatacağım.
Merdan Yanardağ: Evet. O evdeki toplantı…
Abdurrahim Karslı: Biz bu düşüncelerle 07.07.2014’te Merkez Parti’yi kurduk. Niye? Dedik ki bir, böyle bir taahhüde girmeyeceğiz, dış güçlerin taahhüdüne girmeyeceğiz. Milli olacağız. İki, böyle işte dini alet etmeyeceğiz, Tarihe mal olmuş şahsiyetleri alet etmeyeceğiz siyasete. Veya işte böyle Kürt’tü Türk’tü etnik unsurları alet etmeden hukuk üzerinden, ahlâk üzerinden, hürriyet üzerinden, adalet üzerinden, milletin ortak değerlerini ihya eden ve milletin ortak arzusu olan şeyleri gerçekleştirmek için bir siyaset yapacağız dedik ve Merkez Parti’yi kurduk.
Ne zaman? 07.07.2014’te. Çünkü ben gittikçe AK Parti’nin çalışmasında bu işin çıkmaza girdiğini hatta en çok AK Parti’nin güya söylemese bile demin dediğiniz gibi İslami bir yapıdan geldiğini, en çok hizmet edeceğim dediği dine zarar verdiğini hissettim. Dini duyguların zayıfladığını, ahlâkın zayıfladığını, eğitimin kötü bir noktaya gittiğini görüyordum. Dolayısıyla önce bir milletin sesi diye bir siyasi hareket, sonra da bunu partiye dönüştürdük. 07.07.2014…
Kurunca partiyi ciddi bir ses getirdi ve basından şöyle talepler gelmeye başladı. Biz sizi tanımak istiyoruz, partinin felsefesini, fikrini bilmek istiyoruz hatta ailenizi tanımak istiyoruz, dediler. Biz Abdurrahim Karslı’yı akademisyen olarak biliyoruz ama siyaset, kimdir, nereden gelir, ne yapar, nasıl bir aileye mensup?
Tamam, tanıyın dedik; zaten biz de kendimizi basına anlatmak istiyoruz. Böyle karşılıklı bir talep oluştu. Dolayısıyla benim evimde, “Çamlıca’da bir ev” dedikleri ev benim evim aslında.
Merdan Yanardağ: Sizin eviniz…
Abdurrahim Karslı: Benim evimde toplantılar başladı. Birkaç günde bir toplantı oluyor. O toplantıya kimler geliyor? Tecrübeli siyasetçilerle basın yayından, gazetecilerden, yayıncılardan insanlar geliyor. Bir toplantıda da gene tecrübeli siyasetçiler var. Her camiadan tabiri caizse, ben o tabirlerden kullanmak istemiyorum ama sağdan soldan, tarif için söylüyorum, her türlü insanlar var. Mütedeyyin insanlar var.
Bir de gazetecilerden birkaç kimse var. Bu gazetecilerden de Abdurrahman Dilipak’la Ali Bulaç…
Yemek yenildi, sonra sohbet başladı. Soru şu. Çeşitli sorular soruldu orada, bir soru da şu: Merkez Parti’nin istikbali geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz ve AK Parti’nin mevcut durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Herkes sırayla fikrini söylüyor. Sonra Abdurrahman Bey’e geldi sıra. Abdurrahman Dilipak tabiî, Abdurrahman Bey, AK Parti’nin de içinden, fikir camiasından olduğu için onun fikrini herkes merak ediyor. Abdurrahman Bey şunu söyledi. Dedi ki bir kere Merkez Parti başarılı olamaz dedi. Gerekçe AK Parti’nin programı ve projesi bitmedi, dedi. Erken kurdu Merkez Parti’yi Abdurrahim Karslı, dedi.
Hatta eşim de yanımda. Döndü benim eşime dedi ki ben sizin bu beyinizden fazla bir şey anlamadım çünkü ben bu siyasete girsin diye AK Parti kurulurken geldim gittim ısrar ettim, razı olmadı. Çünkü o zaman kurulu bir düzen olacaktı, rahat olacaktı bir riske girmeyecekti, ileri gelen insanlardan birisi olup orada yer alacaktı. Şimdi masraf ediyor, uğraşıyor, ediyor, Merkez Parti’yi kurdu filan, dedi. Ben bundan bir şey anlamadım dedi.
Ben de dedim ki Merkez Parti’nin fikri ve düşüncesi AK Parti’nin fikri ve düşünce yapısı gibi değil. Sonra AK Parti nasıldır, deyince o başladı AK Parti’yi anlatmaya. Ben anlatmıyorum, Abdurrahman Dilipak anlatıyor.
Aynen söylediği şu: Daha önceki benim programlarda da söylediğim gibi, sizin kitapta da ısrarla yazdığınız gibi. Dedi ki AK Parti bir proje partisidir. Bu proje 1990’lı yıllarda başlar.1990’lı yıllarda İslami trend, İslami düşünce, İslami tefekkür çoğalınca Türkiye’de İslami potansiyeller çoğalınca, özellikle Refah Partisi bir noktaya doğru gidince yabancılar geldiler, dedi. Bize, benim gibi insanlara dediler ki bize, bundan sonra Türkiye’de programlarımızı bu zihniyetle, bu gelişen İslami yapıya yatkın zihniyetle yapmak istiyoruz programlarımızı. Eskiden programlarımızı Askeriyeyle, CHP ile yapardık. Şimdi onlar güç kaybediyorlar, şimdi güç kazanan bu trendle biz programlarımızı yapmak istiyoruz.
Sonra biz görüştük, dedi bunların içinde hatta bu düşüncede onların teklifleri vardı, bizim tekliflerimiz vardı. Onların teklifleri şuydu:
İsrail’in önündeki engelleri kaldıracaksınız, uluslararası kuruluşlardaki vesaire filan. İsrail’in güvenliğini artıracaksınız. Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesinde bize yardımcı olacaksınız ve İslam’ın yeniden yorumlanması meselesinde bize yardımcı olacaksınız. Sonra tabiî epeyce bunu şerh etti tabiî bu konuşmaları, görüşmeleri ve isim vererek; ABD’den şu, İngiltere’den bu, İsrail’den bu…
Sonra insanlar biraz kızmaya başlayınca, homurdanmaya, böyle proje mi olur böyle bir anlaşma mı olur filan diye… Sonra Abdurrahman Bey döndü, dedi ki işte burada olan Ali Bulaç da bu projenin içinde, dedi. Bana kızmanıza gerek yok.
Millet Ali Bulaç’a döndü, ya gerçekten böyle bir proje var mı, siz de içinde miydiniz filan diye hepimiz hayretle bakıyoruz. Ali Bulaç da dedi ki evet, böyle bir proje var. Bu projenin ben de içindeydim. Ama Abdurrahman Bey daha aktifti, dedi. Sonra Abdurrahman Bey bir şeyi daha şerh etti orada. Dedi ki bu projenin içinde sadece AK Parti camiası yoktu, yani Tayyip ERDOĞAN ve ekibi yoktu, dedi. Bu projenin içinde, dedi, cemaat de vardı. Ali Bulaç orada olduğu için Fethullah Gülen cemaatini zikrederek. Bu projenin içinde, dedi, Aydın Bey vardı o toplantıda, eski Bakanlarımızdan Aydın Tümen.
Merdan Yanardağ: Aydın Tümen…
Abdurrahim Karslı: O da filan bazı şeylere itiraz edince, “beyefendi,” dedi “sizin camianızdan, sosyal demokrat camiadan” dedi, “Deniz Bey de vardı bu projenin içinde.” Ona da Cumhurbaşkanlığını verecektik bu projeye göre. Ama sonra anlaşma yapılınca, dedi Deniz Bey gitti yattı, çalışmadı birçok aktif faaliyeti Sayın Gül gerçekleştirdiği için Cumhurbaşkanlığı ona verildi, dedi. Projeyi baştan sona anlattı böyle. Biz bunları yapacaktık, onlara karşı bu üç taahhüdü; Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesi, İsrail’in güvenliğinin arttırılması ve İslam’ın yeniden yorumlanması üç şartı gerçekleştirecek, onlar da bizi iktidara getirecekti. Gerekli finansal ihtiyaçları karşılayacaktı ve iktidara geldikten sonra da iktidara engel olacak bütün unsurları pasifize edecekti, dedi. Yani bu Balyoz ve Ergenekon davaları bence…
Merdan Yanardağ: Orda konuşulmuş…
Abdurrahim Karslı: Bence, pasifize edilmesi gereken unsurlar cümlesinden bir proje. Bunu böyle anlattı. Sonra Merkez Parti de dedi başarılı olamayacak, bu benim kanaatim. Neden? Çünkü bizim projemiz henüz bitmedi, dedi. Bu projenin bir kısmı gerçekleştirildi…
Şimdi bütün bunları düşününce ondan sonra da zaten ben bunu sorduğu için ilk Cem Bey’in Cem Özer’in bir programında anlatmıştım. Sonra diğerleri de birazcık Ali Bey, Ali Bulaç inkâr etmedi. Abdurrahman Bey biraz tevil etti, yanlış anlaşıldı filan dedi. Ama bu zaten o kadar yazıldı, ismi ile cismi ile o kadar sabit oldu ki.
Bu şu açıdan önemli aslında; bir dedikodu olsun diye söylemiyorum ben. Halk arasında bir deyim vardır, derler ki “Dervişin fikri neyse zikri de odur”. Kuruluş sebebini aslında AK Parti ortaya koydu. Hani ağacı gösteren meyvesidir derler ya.
Bakın Türkiye’de AK Parti iktidarından önce Türkiye’nin bölünmesi hiç tartışılmıyordu. Doğru mu? Türkiye’de iç savaş tehlikesi hiç tartışılmıyordu. Türkiye’de insanlar hiç bu kadar ayrıştırılmamıştı. İnsanlar bu kadar kutuplaştırılmamıştı. Türkiye’de İslam’a insanlar bu kadar soğuk bakmıyordu. Türkiye’de ahlâki seviye bu kadar düşmemişti. Türkiye’de eğitim bu kadar yıpratılmamıştı. Türkiye’de hukuk hiçbir zaman bu kadar rafa kaldırılmamıştı. Ben geçen gün bir konuşmamda öyle söyledim. Maalesef üzülerek bunu söyledim. Dedim ki ben 28 Şubat’ı arıyorum. Niye? O zaman da üniversiteden atıldım bir sürü sıkıntılar çektim ama hukuka bir kapı vardı aralıklı da olsa, oradan girip hakkımızı arayabiliyorduk. Şimdi gideceğimiz merci yok.
Merdan Yanardağ: Hukuk da yok, evet.
Abdurrahim Karslı: Yok, merci yok. Hukuk yok, dolayısıyla bu AK Parti nedir? Ağacı gösteren meyvesidir, artık insanlar buna ferasetle bakması lazım. Bu ağaç meyvesini verdi. Dış politika belli, ekonomi belli, İslami yapı belli. Yani İslam’ın esasında üç şey vardır. Hürriyet vardır, meşveret vardır, adalet vardır. Ehliyet vardır. E bunlar ortada olmadığına göre isterseniz AK Parti bir yabancının projesi olsun veya olmasın, meyvesini verdi ağacın meyvesi ortada artık.
Merdan Yanardağ: Sayın Karslı, peki bir şey soracağım. Peki, bu Siyasal İslam bütün dünyada iflas yaşıyor, çöküş yaşıyor. Türkiye’nin de bundan muaf olması mümkün değil. Aynı çöküşü AKP’de de gözlemlemek mümkün.
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Peki bunların anlayışı buna izin veriyor mu? Yani buna fetva veriliyor mu? Bu kadar oportünist, iki yüzlü, takiyyeci ve pusu kuran, yalan söyleyen, bunu bir tarz-ı siyaset haline getiren bu anlayışa cevaz veriyor mu?
Abdurrahim Karslı: Asıl sıkıntımız ne biliyor musunuz? Bizim asıl sıkıntımız, bunu oturup konuşmamız lazım, Siyasal İslam nedir, diye. Böyle bir İslam var mı diye daha doğrusu sormak lazım. Benim anladığım İslam’da iki tane temel kelime var.
Merdan Yanardağ: Tam sizi tamamlayacak, izin verirseniz Ali Bulaç’ın o ilgili bölümünü okuyayım mı ben?
Abdurrahim Karslı: Tabiî.
Merdan Yanardağ: Değerli seyirciler, Ali Bulaç şu anda tutuklu bir gazeteci, Zaman Gazetesi’nin yazarıdır. Türkiye’de en tanınmış hocam da takdir edecektir, en tanınmış İslamcı çizgideki…
Abdurrahim Karslı: Felsefi açıdan düşünebilen yazabilen…
Merdan Yanardağ: Yazar ve gazetecilerden biridir. Şimdi FETÖ davasından tutuklu. Zaman Gazetesi bir de kök Fethullahçı değil bildiğim kadarıyla.
Abdurrahim Karslı: Değildir.
Merdan Yanardağ: Ordan gelme bir isim değil.
Abdurrahim Karslı: Hayır hayır.
Merdan Yanardağ: Dışarıda orya yazı yazan.
Abdurrahim Karslı: Aynen.
Merdan Yanardağ: Onlarla iş birliği yapan biridir ve daha çok bir bağımsız İslamcı aydın kimliği.
Abdurrahim Karslı: Fikri yapısı ona uymaz.
Merdan Yanardağ: Evet. Yer yer mesela İran İslam Devrimi’nden daha ilk yıllarda, 80’li yıllarda çok derinden etkilenmiş.
Abdurrahim Karslı: Doğru
Merdan Yanardağ: Ve onu Türkiye’de vaaz eden isimlerden biridir.
Abdurrahim Karslı: Olur mu diye düşünen, evet.
Merdan Yanardağ: Ben o dönemde kendisiyle İnsan Yayınları’
nda bir görüşme yapmış ve tartışmıştım bu konuyu. Cağaloğlu’nda. Şimdi Sayın Karslı’nın bu toplantıyı açıklamasının ve AKP’nin kuruluş toplantılarına Amerikalıların ve İsraillilerin katıldığını, burada Abrurrahman Dilipak ve Ali Bulaç’ın da bulunduğunu söylemesinin ardından Ali Bulaç bir yazı yazdı. Diyor ki yazısında Ali Bulaç; geçenlerde Merkez Parti, hemen şeyi vereceğim ben kaynakçasını da, yazısının tarihini de vereceğim. Yazısının tarihi çok yeni, değerli seyirciler. Evet, yazısının tarihi çok yeni, 2014.
Abdurrahim Karslı: 2014…
Merdan Yanardağ: Diyor ki; geçenlerde Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahman Karslı bir televizyona verdiği röportajda Abrurrahman Dilipak’ın, AK Parti’nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini, kuruluşuna destek veren güçlerin şu üç şeyi talep ettiğini söyledi.” Sizin saydığınız. Bir biz sizi iktidara taşıyalım. İki size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim.
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Operasyon yapalım yani. Ergenekon, Balyoz Askeri Casusluk gibi davalar böyle, değerli seyirciler. Bunu İsrailliler ve Amerikalılar söylüyor. İngilizler… Üç size gerekli finansal destekleri getirelim.
Abdurrahim Karslı: Doğru…
Merdan Yanardağ: Ali Bulaç devam ediyor. Ali Bulaç, evet bunlar söylendi, diyor. AK Parti’den istenenler de şunlar:
A- İsrail’in güvenliğini arttıracaksın. Önündeki engelleri kaldıracaksınız.
B-Büyük Ortadoğu Projesi, yani sınırların değişmesini destekleyeceksiniz.
C- İslam’ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız. Bu da Ilımlı İslam işte…
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Yani Emperyalizmle uyumlu İslam esas olarak.
Abdurrahim Karslı: Bugünkü yapılan usulsüzlüklere cevaz veren…
Merdan Yanardağ: Cemaat bir anlamda hazırlattığı, iki ilahiyatçı, iki hocaya Marmara Üniversitesi’nden hazırlattığı bir Kuran-ı Kerim mealinde bunu yaptı aslında. İncil’e ve Tevrat’a dayalı, onu referans alan bir meal hazırlattı. Hatırlarsanız…
Bu konuyu yazmamın iki sebebi var, diyor Ali Bulaç. İlki Sayın Karslı, beni de şahit gösteriyor. Konu sosyal medyada yer aldıktan sonra doğru olup olmadığını soran onlarca e-mail aldım. Yine yazmayacaktım ama Dilipak, Rota Haber’den Ünal Tanık’a konuşulanları teyit edince (Dilipak da oraya doğruluyor. Rota Haber bir internet sitesi. Ünal Tanık da bir gazeteci arkadaşımız.)
Abdurrahim Karslı: Şimdi o da içerde.
Merdan Yanardağ: Evet o da içerde, tutuklu. Ben kendisini Tercüman Gazetesi’nde çalıştığı dönemden beri tanıyorum.
Ünal Tanık’a konuşulanları teyit edince yazmaya karar verdim… İkincisi AK Parti hükümetinin neden Batıyla bozuştuğunu anlamak için artık bunları yazmak lazım. Evet, o toplantıda vardım. 40 senedir tanıdığım Abdurrahman Dilipak bunları, ifadelerde bazı değişiklikler olsa da anlattı…
Mesele şu diyor ve devam ediyor, 1998’lerden başlamak üzere Amerikalılar sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. (Buraya dikkat edin değerli seyirciler. Bir itiraf, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. Kim bunlar? Bir takım İslamcı ya da Siyasal İslamcı yazarlar, politikacılar. AKP’nin kurucuları da bunların içinde.)
Biri gidiyor, üçü geliyor. Sordukları şuydu: Türkiye’de dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü? Bu çok önemli, dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü? Ancak ne aktivisttim ne de bir siyasi hevesim vardı, diyor Ali Bulaç. Dilipak ise çok hareketli, aktif bir arkadaşımız. Tanıyanlar bilir, her konuda projesi var. Yeni dönemde Türkiye için mümkün bir siyasi proje hazırladı. Bundan hayli saygın kişilere bahsetti. Ve onun ifadesine göre, Ankara’da birilerine çalıştığı dosyayı verince Amerikalıların görüşme trafiği değişti. Bir süre sonra Dilipak projenin bazı değişikliklerle AK Parti olarak ortaya çıktığını gördü.
Abdurrahim Karslı: Bu kadar basit.
Merdan Yanardağ: Bu çok çarpıcı bir şey hocam.
Abdurrahim Karslı: Evet…
Merdan Yanardağ: Yani böyle bir temeli var bu partinin.
Abdurrahim Karslı: Tabiî sonradan yaşananlar da bunu teyit ediyor. Mesela daha parti başkanıyken henüz seçim olmadan ABD’ye gitmesi…
Merdan Yanardağ: Siz 2012’ye kadar AKP’yle berabersiniz.
Abdurrahim Karslı: Tabiî ki, Tabiî ki.
Merdan Yanardağ: Ve yakından gözlemliyorsunuz.
Abdurrahim Karslı: Gene gözlemlediğim ve yakından görüştüğüm arkadaşlarım var. Yani birdenbire o ilişkiyi silip atamıyorsunuz. Atmanıza da gerek yok zaten. Yani ben tabiri caizse AK Partililer gibi düşünmediğim için ya bizdensin ya şöylesin diye. Yani her insanla bir irtibat noktası olabilir. Konuşabilirsiniz her zaman. Konuşmamız da lazım bu memlekette yaşıyorsak, gene görüşüyorum ben.
Sonradan olan olaylar da bunu teyit etti. Recep Bey’in ABD’de karşılanışı, sonra işte seçimlerin kendisinin tekrar milletvekili olması için yapılan seçimler, sonra İsrail’e gidip orada aldığı ödüller, sonra yapılan bütün hadiseler…
Sonra AB Fatihi olması, değil mi?
2005’te AB Fatihi idi. Biz gündüzün ortasında havai fişeklerle karşıladık. Sonra Kopenhag kriterleri falan… Bunlar hep beraber, sonra kendi ifadesi. Yani aslında bizim bir şeyi teyit etmemize, ispat etmemize gerek yok. Adam çıktı defaten bağıra bağıra tabiri caizse Ben BOP Eşbaşkanıyım dedi.
Merdan Yanardağ: Tabiî.
Abdurrahim Karslı: Ve Diyarbakır Türkiye’nin, Ortadoğu’nun yıldızı olacak, dedi.
Merdan Yanardağ: Onlarca kez söyledi.
Abdurrahim Karslı: Onlarca kez söyledi. Şimdi yıldızın ne hale geldiğini de gördük. O yıldızı da yaptılar beraber. Şunu söylemek istiyorum: AK Parti’nin kendine mahsus bir projesi ve düşüncesi yoktur. AK Parti başkasının projesini gerçekleştirmek durumundadır ve öyle ayakta duruyor. O projeyi gerçekleştirdiği zaman da, Allah korusun inşallah gerçekleştiremeyecek, hepimize geçmiş olsun. AK Parti’ye de bize de…
Merdan Yanardağ: Siz nasıl değerlendireceksiniz. Sayın Karslı, kitabın önsözünde belirttim. Diyor ki Dilipak ve Bulaç şöyle devam ediyor: “Amerikalılar ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan Hoca’ya uygulamayı düşünüyorlardı.”
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Ancak o reddetti. Erbakan Hoca vefatından önceki son görüşmemizde AK Parti’nin nasıl kurulduğunu uzun uzun anlattı. Elindeki bazı belgeleri bize gösterdi. Ertan Yürek Bey de şahittir, diyor.
Abdurrahim Karslı: Erbakan Hoca’nın böyle birçok beyanları, feryatları var. Bir beyanında diyor ki, Ben 30 yıl çalıştım diyor, bu arkadaşlar için, Tayyip Bey ve onlar için. Ama elin oğlu bunları üç günde değiştirdi. Kendilerine çevirdi diyor, üç günde. Hatta soruyorlar siz niye bunlara bir şey söylemediniz? Diyor ki, Ben ne söyleyeceğim… Zaten bizim inancımızla sabit İsrail’in arzu ettiği. Arz-ı mevut, kendilerine vaat edilen toprakları gerçekleştirmek. Bunun önünde, diyor, en büyük engel Suriye gibi yerlerdi, göreceksiniz, diyor, Suriye gibi bizimkilere kendi elleriyle yıktıracaklar ve işgal ettirecekler.
Merdan Yanardağ: Bunu Erbakan Hoca mı diyor?
Abdurrahim Karslı: Evet. Erbakan Hoca diyor.
Merdan Yanardağ: Yani Suriye’yi bizimkilerin eliyle dediği AKP’liler, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve arkadaşları…
Abdurrahim Karslı: AKP’liler eliyle diyordu. İşgal ettirecekler, diyordu. Ki bunu söylediği zaman 2003. Kimse inanmıyordu. Biz şöyle diyorduk, ben de dâhil: Ya bu insanları bu yetiştirmiş, yetiştirdiği bir talebesini bir insanı tenkit eder mi? Tenkit etsin ama biraz daha doğru tenkit etsin.
Merdan Yanardağ: Size çok fantastik göründü?
Abdurrahim Karslı: Evet.
Merdan Yanardağ: Gerçekleşmeyecek bir komplo teorisi gibi.
Abdurrahim Karslı: Evet gerçekten öyle oldu.
Merdan Yanardağ: Öyle oldu görmüyor musunuz? Daha dün bombaladılar.
Abdurrahim Karslı: Numan Kurtulmuş şimdi Başbakan Yardımcısı mı, bir pozisyonda. Ne diyordu?
Merdan Yanardağ: Harun gibi geldiler Karun gibi gittiler.
Abdurrahim Karslı: Karun gibi gittiler. Bir de bunlar en büyük hizmeti İsrail’e yaptılar, diyordu. İsrail’in o Uluslararası kuruluşlar önündeki bütün engelleri kaldırdılar.
Merdan Yanardağ: Sayın Karslı, Biz onları şey yapıyoruz. Tele 1 ekranlarında daha önce ne söylemişlerdi, teker teker getiriyoruz.
Abdurrahim Karslı: Bence onu verin. Biraz sonra Atilla Bey’le konuşacaksınız. Genel Başkanlarının beyanlarını verin. Çok affedersiniz şunu söylüyordu; ben utanıyorum. Hep söylüyorum bizim siyasette ahlâk yok, şahsi menfaat, günü gün etmek, bir yerden bir yere gitmek… Ama bu kadar da olmaz. Yani eski beyanlarını ben utanarak dinliyorum Sayın Bahçeli’nin, “Şerefsiz” diyor, “bu akılsız” diyor, bir sürü şey söylüyor.
Merdan Yanardağ: Şimdi şey yapalım mı, Sayın Karslı? Erbakan ne demiş AKP hakkında bir ekrana getirelim. Seyircilerimize bir hatırlatalım.
Abdurrahim Karslı: Çok memnun olurum.
Merdan Yanardağ: Arkadaşlar, VTR 2’yi verebilir miyiz?
*
Sunucu: İslam Coğrafyasında Tayyip Erdoğan’ın büyük bir kredisi var. Siz diyorsunuz ki, bu Siyonizmin bir aldatmacası.
Erbakan: Evet, onun bir eseri.
Sunucu: Eseridir diyorsunuz.
Erbakan: Şimdi bugünkü AKP’yi teşkil eden, kuran, kurduran kendi beyanları için bütün bu görmüş olduğumuz senaryoları tanzim eden Siyonizmdir.
Öncelikle bir defa gitti, Bush’u ziyaret etti. Bu ziyareti esnasında Büyük İsrail Projesi’nin Eşbaşkanlığı (BOP Eşbaşkanlığını) Bush’tan aldı. Görev aldı.
*
Merdan Yanardağ: Evet, Erbakan Hoca.
Abdurrahim Karslı: Bence bu çok önemli. Başka şahide falan gerek yok. Erbakan Hoca onların içinde yaşayan, kafa yapısını bilen, meyillerini bilen, arzularını bilen birisi ve bunlara yanarak, üzülerek vefat eden birisi. Maalesef tarih onu doğruladı.
Merdan Yanardağ: Evet.
Abdurrahim Karslı: Dediğin gibi ben bile yüklenirken çok yükleniyor diye düşünüyordum. Ama maalesef o noktaya geldik. Şu an geldiğimiz nokta o. Özellikle mesela bugün yapılanları düşündüğünüz zaman şimdi Haçlı Birliği diyor adam, veryansın ediyor. Ama ABD’nin gelip Suriye’yi vurmasına sonucunda…
Merdan Yanardağ: Destekledi. Trump’ı destekledi. Yetmez, diyor. Tamam, ama bu yetmez dedi.
Abdurrahim Karslı: Biraz daha vurun, diyor. Yani Erbakan Hoca’nın dediği, bizimkilerin eliyle İsrail’in önündeki engelleri kaldıracaklar. Arzu Mevud’u onlara temin etmek için onlara çalışacaklar. Büyük Ortadoğu Projesi’ne maalesef bizimkiler alet olacak diyordu, öyle oldular. Hâlâ da ona da çalışıyorlar. Mesela ben hep soruyorum. Ya, istifa mı etti Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığından ,bıraktı mı Tayyip? Şu anda o görevde değil mi artık? Kim yapıyor o görevi? Ben merak ediyorum, soruyorum. Hiç cevap verdiği yok. Vaz mı geçti ondan? Diyarbakır yıldız olacaktı, niye yıldız olmadı?
Merdan Yanardağ: Harabe oldu.
Abdurrahim Karslı: Harabe oldu. Yani bütün bunlar cevaplanması gereken sorular. Ben şunu söylemek istiyorum: Tayyip Bey’e arkadaşlarına falan değil, onlar faaliyetlerine devam ediyorlar. O projeyi gerçekleştirmek için gayret ediyorlar. Niye gayret ediyorlar, onu ben de bilmiyorum. İnsaflı bir insan bunu yapmaz. Tamamen ehli iman, ehli insafa şunu söylüyorum: 2002’ye baksınlar şimdiki Türkiye’nin geldiği noktaya baksınlar. Nereye gidiyoruz biz? Şu anda Türkiye maalesef özellikle bu referandum sebebiyle ikiye ayrılmış. Ne diyorlar, bir tarafta Haçlı Ordusu, bir tarafta Ehli İman. Bir tarafta Şerefliler, bir tarafta Şerefsizler. Yeniden İslam Devleti kuruluyor, Mekke’nin Medine’nin kokuları burnumuza geliyor… Ben böyle bir koku hissetmiyorum. Ben çok kötü kokular hissediyorum. Ve AKP kurulduğundan bugüne beri de bunu bağırıyorum ben.
Merdan Yanardağ: Evet
Abdurrahim Karslı: Anlatamadım.
Merdan Yanardağ: Bir Amerikan Projesi olarak kurulduğu konusunda ısrarlısınız.
Abdurrahim Karslı: Evet.
Merdan Yanardağ: Şimdi Gazeteci Mehmet Ali Bulut’un yazdığına göre de bu dönemde bu projeye Muhsin Yazıcıoğlu da katılıyor.
Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Bir toplantıya katılıyor. Burada sizin tanıklığınızı rica edeceğim. Yazıcıoğlu diyor ki bu toplantıların birinde Erdoğan’a, Kardeşim zaman ve hadiseler bana öğretti ki Amerika’nın desteğindeki bir siyasette millete hizmet edilmiyor. Eğer millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi takdirde Amerika hep kendine hizmet ettirir. Sayın Mehmet Ali Bulut da devam ediyor. Diyor ki, Tayyip Bey de ona, bir müddet Amerika’nın dediklerini yaparım sonra millete hizmet ederiz. Malum olursa dirsek vurur gideriz deyince Rahmetli diyor, Yani Muhsin Yazıcıoğlu diyor ki buna karşılık, Amerika dirsek vurulacak bir güç değil, fil ile gireceğin yataktan ezilerek çıkarsın demiş ve teklifini nazikçe reddetmişti, diyor.
Abdurrahim Karslı: Evet, şimdi bu memleketi kuranların bazı tavsiyeleri var, külliyen fikirlerine iştirak edersiniz veya etmezsiniz, Atatürk ve arkadaşları. Atatürk’ün tavsiyelerinden birisi de şu, benim aklımda hep tuttuğum: Bir, emperyalizme kapı açmayın. İki, Ortadoğu’ya tabiri caizse fazla burnunuzu sokmayın, onlara benzersiniz. Münasebetleriniz olabilir ama işte bizimkilerin yaptığı gibi biz yeniden büyük ağabeyiz filan ne hale geldiğimiz belli. Üçüncüsü, Rusya ile münasebetleri belli bir koordinede götürün, dalaşmayın!
Merdan Yanardağ: İyi tutun.
Abdurrahim Karslı: İyi tutun. Şimdi birincisi bu, bu tembih bizim için önemli. İki, ne diyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin şekli Cumhuriyettir. Birçok İslam alimi diyor ki ben dindar bir Cumhuriyetçiyim, çünkü Cumhuriyetin esası da İslam Hukukundaki gibi kanunundan kuvvet almaktır, hürriyettir, meşverettir İslam’a uyar, ikincisi bu.
Hedefiniz nedir? Muasır medeniyet seviyesine çıkarın. Nasıl çıkarın? Akıl ve bilim ile, aklı düşünerek, Kur’an da bunu emreder. Görmüyor musunuz? Bakmıyor musunuz? Düşünmüyor musunuz, filan diye. Şimdi bu memleketi tesis edenlerin bu tembihleri var. Fikrine iştirak edersiniz veya etmezsiniz ama sosyal hayat bize şunu gösteriyor ki bunlar sosyal hayatta değişmeyen naslar, hükümler.
Merdan Yanardağ: Hükümler.
Abdurrahim Karslı: Bunlardan taraftar olmamız lazım. Şimdi…
Merdan Yanardağ: Ve gösteriyor ki, sosyal hayat bunları doğruluyor.
Abdurrahim Karslı: Evet, bunları doğruluyor ve ben kendi aklıma bir hukukçu olarak, bir sosyal bilimci olarak şu kaydı koymuşum; bu memlekette rahat etmek istiyorsak içte, içtimai hayatın neresinde olursak olalım, hukuku uygulamakla mükellefiz. Dışta da uluslararası hukuku…
Bu beyefendilere söylenenleri ben partiyi kurduktan sonra gördüm, yabancılarla görüşünce. Ben şunu söyledim mesela yabancılara. Ne düşünüyorsunuz, diyor dış politikada. Şunu düşünüyorum dedim ben, kuvvetliler adil zayıflar da haysiyetli yaşasın, uluslararası hukuk yürüsün. Ne diyor biliyor musunuz yabancılar? Uluslararası hukuk şu demektir diyor beyefendi, bizim milletimizin menfaati demektir. Bu arkadaşlar onlara evet dedi, bunların fikir babaları da bunu söylüyor. AK Parti ilk iktidara geldiğinde bu tarz şeyler konuşulunca ne diyordu fikir babaları biliyor musunuz? Yazan çizenleri AK Parti’nin onları çok dinleyenleri; bugün dünyada geçerli kuvvet ABD’dir, onlarla sırt sırta vermedikçe bir yere gelemezsiniz. İşte geldikleri nokta bu.
Merdan Yanardağ: Aynen öyle, benzer bir şey cemaat için de…
Abdurrahim Karslı: Evet, tabiî ki,
Merdan Yanardağ: Fethullah Gülen çetesi için de geçerli.
Abdurrahim Karslı: Tabiî ki.
Merdan Yanardağ: Fethullahçı çete için çünkü Fethullah Gülen Hoca Efendi’nin Fıkhı adlı bir kitap var. Kendisi ile yapılan görüşmelerle, röportajlarla oluşturulmuş ve Nuriye Akman’ın kendisiyle yaptığı bir röportaj var, o da kitap olarak yayınlandı.
Abdurrahim Karslı: Evet, evet…
Merdan Yanardağ: Orada, Nuriye Akman’ın bir sorusuna verdiği cevap şu: Amerika dünya denilen geminin kaptanı diyor.
Abdurrahim Karslı: Ya…
Merdan Yanardağ: Kaptan ile kavga ederek selametle limana varamazsınız.
Abdurrahim Karslı: Evet.
Merdan Yanardağ: Kaptana hizmet edeceksiniz, Amerika’ya hizmet etmeyi vaat ediyor.
Abdurrahim Karslı: İşte ben bu fikirleri kabul edemiyorum.
Merdan Yanardağ: Evet, evet…
Abdurrahim Karslı: Bunlar İslam Hukukunda da yok, bakın.
Merdan Yanardağ: AKP de böyle. Nasıl peki bunu, bunu meşrulaştırıyorlar?
Abdurrahim Karslı: Bence bu yanlış, bence bunun meşrulaştırılması mümkün değil. Biraz inananlar buna bakması lazım. Bakın şimdi İstanbul işgal edilmiş o zaman iki fikir var: Bir devletin mandasını kabul edelim, bu işten çıkalım başka türlü çıkamayız, işgal edilmiş İstanbul.
Ama İslam âlimleri ne diyorlar biliyor musunuz?
Bir devletin fikrini kabul etmektense, bazı İslam âlimleri bunu söyleyen de, Şeyhülislam filan mandayı kabul edelim. Bir devletin fikrini kabul etmektense son ferdimizin son damlasına kadar mücadele edelim, ölelim daha iyi. Çünkü zilletle yaşamaktansa izzetle ölmek bizim inancımızdan kaynaklanır. Bu zilleti kabul etmektir, birincisi bu. İkincisi Kuvayimilliye diye bir hareket var o zaman Anadolu’nun tamamında. Şeyhülislam ve yandaşları diyorlar ki bunlar devleti dinlemeyen, İstanbul Hükümeti’ni dinlemeyen eşkıya ordusudur. İslam âlimleri ne diyorlar biliyor musunuz?
Merdan Yanardağ: Bugünkü deyimle terörist ilan edildiler.
Abdurrahim Karslı: Teröristtir. İslam’ın izzet ve faziletini kurtarmaya çalışan büyük bir grup, önemli bir kuvvet, bunu görmemezlikten gelmek insafsızlık, diyor. Yani İslam’da fikri ayrılık, bu arkadaşların fikri ayrılığı eskiye dayanır. Kuvvetliden yana.
Merdan Yanardağ: Bunlar işgalciden yana olanlar, bunlar…
Abdurrahim Karslı: Evet, bu aslında İslam’da yok.
Merdan Yanardağ: Yok.
Abdurrahim Karslı: Çünkü Allah’a inanan bir insan, adalete inanan bir insan, onun kâinatın tek sahibi olduğuna inanan bir insan gidip de birisine yama olmaz; ya izzetiyle yaşar ya da zilletle ölür.
Biz bu fikri demin de söylediğim gibi bu yanlış Siyasal İslam fikrini ortadan kaldırmamız lazım yoksa biz bir yere gidemeyiz ve bütün dünyada şu anda sıkıntı. Yani şu anda Türkiye’de yapılmak istenilen ne, bakın? Öyle deniliyor: Cumhuriyet ömrünü tamamladı.
Ya ben diyorum ki ben de Müslümanım ve ben cumhuriyetçiyim dindar bir insanım, cumhuriyetçiyim ve ben İslam’ı da ahiretimi de dünyamı da bu rejim altında himaye edebilirim, koruyabilirim. Bunu yıkmak evini başına yıkmaktır, deliliktir, yeniden Osmanlı muhal; eski hal muhal, geriye dönemezsiniz, su yeni yokuşa akıtılmaz tersine akıtılmaz, geçmiş o. Bir de Osmanlı’yı da biz bilmiyoruz. Ne kadar artıları vardı ne kadar eksikleri vardı… Son iki yüz yıl nedir? Mesela referanduma gidiyoruz ya. Osmanlı’nın son iki yüz yılı bizim arayışımız şu tek adamın yanına bir Meclis, bir heyet koyalım da kafasına eseni yapmasın adam.
Merdan Yanardağ: Tabiî.
Abdurrahim Karslı: Şimdi bakın iki yüz yıl geriye döndük.
Merdan Yanardağ: Tabiî.
Abdurrahim Karslı: Geçmişimize ters.
Merdan Yanardağ: Güçler dengelensin, Meclis belirleyici olsun.
Abdurrahim Karslı: Evet, yani bizim sıkıntımız şu…
Merdan Yanardağ: Milletin iradesi olsun.
Abdurrahim Karslı: Ben inanan insanlara özellikle sizin vasıtanızla yalvarıyorum, insaflı insanlara yalvarıyorum. Bu yapılan partinin icraatlarına baksınlar artık yani. Çok özür dilerim bakın İslam’da yalan söylemek en kötü bir adettir. Şimdi bu insanların, bu iktidardaki insanların doğru söylediği ne var?
Bakın, ABD dedi sonra düşman oldu. AB dedi, Fatihi oluyordu AB’nin sonra düşman oldu. Çözüm Süreci dedi sonra düşman oldu, Balyoz, Ergenekon bağırsaklarını temizliyor, dedi sonra kumpas oldu…
Ne oldu yani, bunların dediği doğru? Dış politika, stratejik derinlik dedi, sonra çıktı kendisi dedi ki Numan Kurtulmuş, zaten Suriye politikası baştan beri yanlıştı. Yani doğru olarak yapılan ne var? Ekonomide ne var? Nereden nereye geldik? Yani her tüccar dönsün kendi haline baksın.
Ha, zengin olanlar var, bu zengin olanlar ya…
Merdan Yanardağ: Yağmanın zenginleri, ya bir yağma düzeni kuruldu, onun zenginleri.
Abdurrahim Karslı: Vicdani rahatlık içinde değiller. Onun için biz bu fikirleri, bu temel fikirleri bence oturup konuşmamız lazım. Türkiye’nin iki şeyden kurtulması lazım diyorum ben hep bağırarak, feryat ederek: Bir, bu siyasal İslam’dan, iki Atatürk’ün görüşlerini ve düşüncelerini Kemalizm kisvesi altında reforme edip de aslından uzaklaştırıp millete dayatma fikrinden kurtulması lazım. Bu iki dayatma fikrinden Türkiye kurtulmadıkça bir yere gidemeyiz ve bunun esası da bizim eteğimizdeki taşları döküp oturup konuşmakla olur. Böyle bir anayasa olur mu ya! Anayasa dediğiniz umumi bir konsensüstür, en azından ekseriyetin konsensüsüdür. Şimdi sonuçlara bakıyorsunuz, neyi gösteriyor? Yüzde 51, yüzde 52… Kabul et ki yüzde 52 ile evet çıktı, bu anayasa şimdi umumu kapsar mı oldu?
Merdan Yanardağ: Kapsamaz, yarısını dışında bırakıyor.
Abdurrahim Karslı: Evet.
Merdan Yanardağ: Üstelik de şiddetle karşı diğer yarısı
Abdurrahim Karslı: Şiddetle karşı.
Merdan Yanardağ: Çok şiddetle karşı.
Abdurrahim Karslı: Yani bakın AKP’nin bir iddiası daha var. Ne var? Kocaman bir iddia bakın İttihad-ı İslam, ya! İslam Birliği. Şimdi kabul edin ki bu samimi. İslam Birliği nereden başlar? Evvela biz kendi aramızda birlik olmamız lazım ki…
Merdan Yanardağ: Türkiye’yi bölerek İslam’ı nasıl birleştireceksin?
Abdurrahim Karslı: Nasıl birleştireceksin? Yani fertlerin birliğinden başlar. Ondan da vazgeçtim ben, AK Parti’den de vazgeçtim, cemaatlere diyorum. Türkiye’de cemaatler birbirini inkâr ediyor. Cemaatler ittihat etmedikçe İslam nasıl ittihat edecek?
Onun için bizim oturup kendi temel değerlerimizi, ahlâki değerlerimizi, İslami düşünce ve tefekkürümüzü gözden geçirmemiz lazım, evvela da AK Partililerin gözden geçirmesi lazım. Bu zor bir şey değil ki. Her gün ayrı bir şey değişik söylenmeye… Bir gün yani çıkıp diyeceksiniz ki ben yanıldım Allah’ım beni affetsin, ertesi gün diyeceksiniz ki ben ne aldandım ne aldattım, böyle bir şey yok. Birisinde analar ağlamıyor diyeceksiniz, şehitlere kelle diyeceksiniz, ertesi gün bu iş bitti bundan sonra bu iş mücadeleyle, fiili mücadele ile olur, diyeceksin.
Yani Türkiye’de insanların oturup artık buna bakması lazım. Neden korkuyor Türkiye’de insanlar biliyor musunuz? Bir tek şeyden: Acaba bu da gitse Suriye gibi olur muyuz, diyor. Ben de diyorum ki hayııır. AK Parti ve Erdoğan bizim son şansımız değil, biz şansımızı artırmak için bundan kurtulmamız lazım. Çünkü devlet, millet…
Merdan Yanardağ: Suriye gibi olmamak için.
Abdurrahim Karslı: Olmamak için.
Merdan Yanardağ: Kurtulmak lazım.
Abdurrahim Karslı: Çünkü, devlet, millet, mukaddesat hepimizin. Birisinin değil; ne Cumhurbaşkanının ne Başbakanın ne Bakanların; hepimizin…
Merdan Yanardağ: Peki…
Abdurrahim Karslı: Yani toplumdaki sıradan bir insan onlardan daha çok samimidir.
Merdan Yanardağ: Sayın Karslı, peki nasıl bir ahlâka sahipler? Yani bir siyasal ahlâktan söz ediyorum, hani gündelik ahlâktan değil. Mesela yine şey diyor ki, Ali Bulaç, durumu değerlendirirken, şimdi bir hani demiş ki Muhsin Yazıcıoğlu’na bir müddet Amerika’nın dediklerini yaparız…
Abdurrahim Karslı: Beraber gideriz, doğru.
Merdan Yanardağ: Sonra da…
Abdurrahim Karslı: Dirsek vururuz.
Merdan Yanardağ: Evet, Sonra millete hizmet ederiz mâni olurlarsa dirsek vurur gideriz, yürürüz. Şimdi bu açık ve yüz kızartıcı bir işbirliğine önce evet demek.
Abdurrahim Karslı: Doğru…
Merdan Yanardağ: Hizmet etmek, emperyalizmin bütün kirli işlerini görmek,
Abdurrahim Karslı: Doğru…
Merdan Yanardağ: Ve ondan sonra da güçlenip, yani bu çok ikiyüzlü bir şey, yani siyaseten güvenilmeyecek, yani yalana, hileye dayalı, siyaseten ikiyüzlülüğe dayalı bir mücadele tarzı. Yani benzer bir şeyi Usama Bin Ladin ve El Kaide’de görüyorsunuz.
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Yani Wolfowitz ile birlikte çekilmiş fotoğrafları var. Biliyorsunuz savunma bakan yardımcılığı yaptı. Amerika’daki neo-konservatif hareketin, yeni muhafazakârlar hareketinin, muhafazakâr hareketin teorisyenlerinden biridir Wolfowitz. Kendisini Bush daha sonra Dünya Bankası başkanı yaptı.
Abdurrahim Karslı: Evet.
Merdan Yanardağ: Onunla bir silahı deniyorlar. Şey var Hamas var. Yani Hamas Filistin Kurtuluş Örgütü’nün önünü kesmek için Mossad ve CIA’nın desteği ile kurulmuş.
Abdurrahim Karslı: Kuruldu.
Merdan Yanardağ: Ve onların koltuğunun altında büyümüş. Onlar da aynı şeyi düşünmüşler; biz büyüyelim, güçlenelim.
Abdurrahim Karslı: Doğru.
Merdan Yanardağ: Sonra dirsek vururuz, yürürüz. El Kaide, sonra dirsek vururuz, yürürüz.
Abdurrahim Karslı: IŞİD…
Merdan Yanardağ: IŞİD, sonra dirsek vururuz, yürürüz.
Abdurrahim Karslı: Aynı mantık.
Merdan Yanardağ: Amerikan, bir Amerikan imalatı IŞİD de bir Amerikan imalatı, çok belli. Diyor ki Ali Bulaç, çok enteresan burada yani içeriden gelen bir isim olarak, bu arada belirtelim Ali Bulaç bir Fethullahçı değil. Sayın Karslı da bunu teyit edecektir.
Abdurrahim Karslı: Evet.
Merdan Yanardağ: Ama Fethullah Gülen’in gazetesinde yazı yazdığı için tutuklanan insanlardan biri, AKP’li değil sadece. Şunu demiş Ali Bulaç, diyor ki teklifini reddediyor ve yorumluyor: Nedir, nasıl bir anlayışa sahiptir bu parti ve İslamcılar?
Sistemin onayını al. Sistem dediği küresel sistem.
Abdurrahim Karslı: Doğru…
Merdan Yanardağ: İmkânlarını kullan, sonra ben yokum deyip diklen. Arkasından Saddam’ın Batı adına İran’la savaştıktan sonra Kuveyt’i işgal etmesini andırırcasına Suriye’ye “Bizim iç meselemizdir, birkaç hafta sonra Emevi, Ümmiye Camii’nde namaz kılacağız diye silahla rejim devirmeye ve müdahale arzularını açığa vur. Bu ilk günden yanlıştı. Bugün de faturası hepimize kesiliyor,” demiş. Anlayış bu mudur hocam? Yani sistemin onayını al, güç kazan sonra dirsek vur yürü…
Abdurrahim Karslı: Bakın ben size bir şey söyleyeyim, yani çok açık ve net.
Merdan Yanardağ: Ya sizin gibi birçok kişi de, inanan Müslümanlar da var. Bunları tenzih ederim ama Bir Siyasal İslamcı Ekol var. Bir akım var. Böyle davranıyor. Bunu bir tarz-ı siyaset olarak benimsemiş.
Abdurrahim Karslı: Şimdi daha açığını ben söyleyeyim size, daha net. Belki bu kavramlar…
Merdan Yanardağ: Biraz dikkatli olmaya çalışıyorum.
Abdurrahim Karslı: Daha net söyleyeyim, açık. Benim gibi düşünenlerle bu arkadaşlar arasında İslam Hukuku açısından fikri ayrılık vardır. Temel ayrılık, o da şu: Mesela ben adalet-i mahza taraftarıyımdır. Yani bir ferdin hakkı bile umum için feda edilmez. Adaletsizliğin küçüğü büyüğü aynıdır. Ama bu arkadaşlara göre, özellikle Türkiye’yi darûl-harp kabul ettikleri için birçok şeye cevaz vardır.
Merdan Yanardağ: Nelere cevaz vardır? Darûl-harp İslam için savaşılan ülke demek.
Abdurrahim Karslı:Evet ülke demek. Şimdi bunlar güya İslam için savaşıyor. Dolayısıyla harp halindeler. Her türlü hile caiz… İşte mesela devletin malından almak vs Allah korusun… İşte bunlar hatta fetvalar filan da çıktı ya işte beşte biri vs…
Merdan Yanardağ: Hırsızlık değildir, dediler ya.
Abdurrahim Karslı: Onun için yani çok özür dilerim. Benim için günah kabul edilen bazı şeyler, bu tarz düşünen insanlar nezdinde sevap, onlar için sevap olan şeyler benim nezdimde günah telakki edilir. Bu kadar fikri, felsefi bir ayrılığımız var. Bu sebepten de sevmezler bizi. Bu insanlar bizi sevmez.
Niye? Fikirlerine engel görürler. Sizden çok mesela beni engel görürler. Niye? Şimdi siz konuşunca diyor ki, ya o zaten sosyal demokrat, zaten başka bir mahalleden, başka bir camiden.
Merdan Yanardağ: Solcu…
Abdurrahim Karslı: Evet, ama ben bu yanlıştır, dediğim an bunu bir ehl-i tarikle düşünüyor.
Acaba bu hakikaten yanlış mı? Onu bir başkası da düşünüyor. Onlardan birisi ile… Ben size şunu samimiyetle söylüyorum. Bakın herkes duyuyor. AK Partili ve AK Parti’ye oy veren kiminle birebir konuşsam ben hiçbir itiraz görmedim. “Doğru diyorsun, ” diyor. Eee? “Ama” diyor, o demin söylediğiniz var ya, “bir müddet ittifak edelim.” Ya şunlar şunlar yanlış değil mi, diyorum. Ama diyor işte oyun yapıyordu işi idare etmek için. Yani bu fikir ve felsefe, çok affedersiniz ahlâklı olmayan tavır topluma da yerleşti. Ben Erzurum’dayım birkaç gün önce.
Merdan Yanardağ: Erzurumlusunuz…
Abdurrahim Karslı: Erzurumluyum. Erzurum’daydım. Bakın Erzurum’da her evden bir kişi içeri girmiş aşağı yukarı. Hatta Erzurumlularla konuştuğumuz zaman ne diyor yaşlılar biliyor musunuz? Ermeni mezaliminden beter zulüm yapılıyor şu anda. Çünkü adam birisiyle konuşmuş; sen diyor ByLockçuyla konuşmuşsun. Sosyal Demokrat, hiç alakası yok yani, FETÖ’yle metöyle bilmem ne ile filan ilişkisi yok. Düşünce olarak onunla alakası yok. Ama adam içerde bir sebepten.
Muhalif oldunuz mu içeri gitmek için yetiyor. Ben de mesela muhalifim, ben de FETÖ’cü oldum. Üniversiteden ihraç edildim, çok önemli değil. Zulüm yapılıyor. Şimdi bunlara zulümdür denilince, toplumdaki bazı insanlar ne diyorlar biliyor musunuz? Yani Erzurum’da böyle feryat olmasına rağmen, peki niye bu yanlışlıklara evet diyorsunuz, bu kadar oy alıyor? Herhalde diyor, durumu idare etmek için bunlar gerekli. Ve havaalanında iniyorsunuz. Bakıyorsunuz bilboardlara “Sayın Cumhurbaşkanım,” “Sayın Başbakanım,” işte “Başkomutanım hoş geldiniz.”
Yani diyorsunuz ki; bu kadar şikayet ve feryat var, bu kadar yağcılık olmaması lazım. Soruyorum ben adama ne vereceksin? “Evet diyeceh abi,” diyor Erzurumluca. E niye? “Gorhirıh abi” diyor. Gelinen nokta bu, beyefendi…
Şimdi, bir insan irfanlı olsa, izanlı olsa; hakikaten Gerçek Müslüman olsa ne demesi lazım?
“Ulan gerçekten, Müslümanlar bizi idare ediyorsa zaten adalet vardır, hürriyet vardır, meşveret vardır, ben neden korkacağım?”
Ama öyle değil. Samimi söylüyorum aynen ifade bu, bir sürü şikâyet ediyor, hani ben de hukukçuyum ya, “işte damadı nasıl çıkarırız, bizim oğlanı nasıl çıkarırız, kardeşimi nasıl çıkarırız içerden?” diye konuşuyoruz. Ne vereceksin diyorum referandumda? “Evet diyeceh abi” E niye? “gorhirıh abi” diyor. Gel işin içinden çık. Topluma bu fikir yerleşti topluma.
Medan yanardağ: Topluma ahlâksızlık yerleşti.
Abdurrahim Karslı: Evet.
Bakın bunu ben söylemiyorum, bunu bu Diyanet İşleri Başkanı ve bundan önceki söylüyor.
Ne diyor? “Şeklî olarak İslam arttı. Cemaatlere yardım yaptık, yurtlar verdik, binalar verdik, paralar verdik.” Şimdi sohbete gelen insanlar azalmış, Yok. Niye?
Soruyorum ben adama. Ben hâlâ gidiyorum ya, hâlâ o işlerin içindeyim. Niye diyorum sohbete gitmiyorsun? “Abi Cemaatin numarasını da gördük işte ne diye gitcez?” Elli yıl bu pisliği temizleyemez inançlı insanlar.
Nasıl bir şey olması lazımdı, güya bunlar dirsek vurdular ya? Şimdi hürriyetler çok olması lazımdı, şimdi adalet zirvede olması lazımdı, şimdi meşveret, şimdi istişare, şimdi ekonomi, şimdi dış politika herkese örnek olmalıydı ve ben size demem lazımdı ki; “Bakın Merdan Bey, yanlış düşünüyorsunuz ya, inançlı insanlar idare edince böyle oluyor”.
Şimdi ben bu cemaatlerin, bu ekiplerin içinden gelmiş biri olarak çıkıp da “Ben 28 Şubat’ı özlüyorum” diyorsam, bunlar oturup vicdanen düşünmesi lazım, “Eyvaaah biz ne yaptık?” Ve herkes benim gibi düşünüyor. Korkusundan seslenemiyor.
Benim gibi bir öğretim üyesiydi, Numan Kurtulmuş’un ne işi var orada, neyi elde etti? Eski söylediklerini inkâr mı edecek? Şunu söylemek istiyorum; biz oturup temelde insanlarla bu meseleyi konuşmamız lazım, Siyasal İslam’ı konuşmamız lazım. Dayatmacılık ne adı altında olursa olsun: “Kemalizm, budur çare.” Hayır arkadaş ya ben de düşüneyim Atatürk’ü bırak, sırf siz düşünmeyin.
Merdan Yanardağ: İki tarafta da bunu yapıyorlar.
Abdurrahim Karslı: Tabiî bunu istişare edelim, konuşalım bunu beraber. Ve bu bizim istikbalimiz için şart, evlatlarımızın geleceği için şart. Hiç kimseyi ben bu memlekette düşman görmüyorum. En uçtan, bana en yakın görünen gibi olana kadar. Ve bazen; size samimi söylüyorum ben, en uçta telakki ettiğim, diyelim işte ulusal yapı vs. filan düşünceye sahip insanlarla, bu siyaset sebebiyle oturdum konuştum. En uç, en tepedeki insan, baktım benim en yakınımdaki insandan daha rahat anlaşabildiğim birisi. Ben kendi fikirlerimi ona anlatınca ne dedi biliyor musunuz? En tepedeki bir insan “Ben de senin gibi düşünüyorum ya” dedi. “Böyle bir cemaat varsa beni de yaz.” Böyle…
Merdan Yanardağ: Çok iyi. Peki son bir soru Sayın Karslı, süremizin sonuna geliyoruz. Referandumda “evet” çıkarsa ne olur “hayır” çıkarsa ne olur?
İki şey, bağlı bir soru: “Hayır” çıkarsa AKP’de bir parçalanma ve yeni bir partinin kurulacağına dair işaretler var ya da bu konuda bazı değerlendirmeler yapılıyor. Siz de bir partinin Merkez Parti’nin, Genel Başkanısınız. Bu soruyu şu nedenle soruyorum, çünkü; AKP merkez sağı da işgal eden bir parti, yani kendisi muhafazakar ve merkez sağ bir parti değil, merkez sağı da işgal eden bir İslamcı partiydi aslında.
Abdurrahim Karslı: Ben kısaca o noktada şunu söyleyeyim: Bu çok net, emin olun hiç tereddüdüm yok, siyasi düşüncemden dolayı bunu söylemiyorum. “Evet” de çıksa, “hayır” da çıksa AK parti bölünecek.
Merdan Yanardağ: Bölünecek diyorsunuz.
Abdurrahim Karslı: Bu iş böyle gitmez. Çünkü bu kâinattaki kanunlara ters. Hürriyetsizliği, adaletsizliği, riyakârlığı, yalanı, gıybeti, dedikoduyu, hırsızlığı bir insan ilanihaye sırtında taşıyamaz. Onun için, “evet” de çıksa “hayır” da çıksa; bu cümlemin altını çiziyorum: AK Parti bölünecek.
Fakat “evet” çıkarsa Türkiye’yi şu andaki düşündüğümüz sıkıntılardan daha çok sıkıntılar bekliyor. Türkiye bölünür. “Evet” nedir biliyor musunuz? AK Parti’nin Türkiye’ye yapacağı en son kötülük olur, Türkiye’yi böler.
Merdan Yanardağ: Böler diyorsunuz.
Abdurrahim Karslı: Büyük Ortadoğu Projesi’nin en son aşaması budur işte.
Merdan Yanardağ: “Hayır” belki bir yeni başlangıç için bir imkân sağlar topluma.
Abdurrahim Karslı: Kesinlikle. Nefes aldırır topluma.
Merdan Yanardağ: Nefes aldırır…
Abdurrahim Karslı: Ve AK Parti’nin gidişi daha hızlı olur. Bir kere, kesin gidecek, bu böyle yaşayamaz. Cevap veremezler. Bakın son günlerde ne tartışılıyor? “Kontrollü darbe.” Bu çok ayıp bir şey aslında, bu cümle bile çok ayıp.
Ha ne diyor? Elinde dosya varsa… Fiili durumlar ortada ki. Ve Uluslararası bütün istihbarat örgütleri diyor ki “Biz gelip Türkiye’nin yanında duramadık.” Niye? “Çünkü inanmadık ki.”
Merdan Yanardağ: İnanmadık diyorlar evet.
Abdurrahim Karslı: Ve muhalefetin başındaki şimdi bunu söylüyor: “Sana mail geldi onu açıkla…” Yahu ne maili? Adama soruyor…
Merdan Yanardağ: Takip ediyorsun demek ki, yazışmayı izliyorsun.
Abdurrahim Karslı: Sen takip ediyorsun. Bir de açık açık işte biri: Genel Kurmay Başkanı şu saatte öğreniyor, Cumhurbaşkanı iki saat sonra öğreniyor, Başbakan üç saat sonra öğreniyor… Bu nasıl bir hükümet nasıl bir iş bu? Sonra Sayın Perinçek diyor ki “Ben günler önceden biliyordum, bunlara da söyledim.”
Merdan Yanardağ: “Biz önledik,” diyor darbeyi.
Abdurrahim Karslı: “Biz önledik,” diyor darbeyi. Şimdi bütün bu, affedersiniz, bu rezillikler ortaya çıkınca ben niye utanıyorum biliyor musun? İleride diyeceğiz ki birbirimize, bir memlekette bu kadar da rezillik olur mu? Ya balyoz ve Ergenekon Davalarında ben feryat ediyordum, ben diyordum ki: hukukçuyum böyle yargılama olmaz. Bir insan için 140 Bin sayfa iddianame, Merdan bey… İddianame birkaç sayfa olur, adam kendi suçunu anlar, gider savunur. 140 Bin sayfa iddianame, al, içeride öl demektir. Okunur, aklında kalır mı, savunma olur mu öyle?
Merdan Yanardağ: Mümkün değil.
Abdurrahim Karslı: Dolayısıyla bunların yaptığı eşyanın tabiatına aykırı ve patlayacak, gidecekler. Ama “Hayır” şu sebepten hayırlı olur, ben ona çalışıyorum şahsen, Türkiye nefes alır, önünü görür.
Merdan Yanardağ: Nefes alır, önü açılır ve yeni bir gelecek kurabilir.
Abdurrahim Karslı: Evet…
Merdan Yanardağ: Efendim katıldığınız ve katkıda bulunduğunuz için çok teşekkür ederim.
Abdurrahim Karslı: Estağfurullah, ben size teşekkür ederim, çağırdığınız için, sohbet ettiğimiz için. (07 Nisan 2017 tarihinde Tele 1’de yayınlanan “5. Boyut” adlı programın ilgili bölümü alınmıştır, https://www.youtube.com/watch?v=cidU-U6MRFQ)
***
Netçe görüldüğü gibi, bu Tayyipgiller yüzde yüz devşirmedir ve emperyalistlerin yapımıdır…
İhanet, hırsızlık ve din maskeli, insanları Allah’la aldatan, vatan satıcı bir haydutluk örgütüdür…
Bilime düşmandır, Özgürlüğe, Adalete, Demokrasiye düşmandır, Vatan ve Halka düşmandır…
Bu sebepten sadece ilk ve ortaöğretimi değil, yükseköğretimi de-üniversiteleri de Ortaçağ kurumlarına yani Medreselere çevirmiştir.
Yargıyı ondan bitirdi… Yargı organlarını, Kaçak Saray’ın hukuk bürolarına dönüştürdü…
Her hukuk fakültesi mezunu AKP’li ve MHP’li genci üç aylık bir kurs sonunda savcı ve hâkim olarak atadı…
Lise mezunu AKP ve MHP’lileri de polis, bekçi statüsünde silahlandırıp devlet gücü haline getirdi. Tayyip ve avanesi, Laik Cumhuriyet’i dirhem dirhem aşındırıp tüketirken, kendi Ortaçağcı Haydutluk Devletini kuruyor…
Orduyu, Eğitimi, Diyaneti, Medyayı ve akla gelebilecek her türlü kurumu bu şekilde ele geçiriyor; kendi yapısının bir parçası haline getiriyor…
Dikkat edilirse hemen tüm Rektörler Tayyipçidir gayrı…
Sevgili Boğaziçili Gençler;
Sizin Kayyum Melih hiç değilse Metallica, Rock dinliyormuş…
Ya diğer çoğunluğu?
Onlar zikir çekip ilahi filan dinler… Kimisi sarığı ve cübbesiyle oturur Rektör koltuğuna büyük bir kurumla (Mardin Artuklu Üniversitesi), kimisi de “Arapça kutsal bir dildir, fakültede de etkin bir şekilde öğretilmektedir” (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı) der.
Bizim öğrencilik yıllarımızın Sosyal Bilimler alanındaki en gözde üniversitesi olan İstanbul Üniversitesinin bile yönetimi, Rektörlüğü, içler acısı bir durum sergilemektedir.
Ve de Badem’dirler onlar…
Bildiğimiz gibi Ortaçağcılar iki tip görünüme sahiptir. Birincisi, Badem’lerdir. Bunlar malum… Ağızları, yolunmuş tavuğun gerisine benzer…
İkinciler ise FETÖ’cü tipidir. Bunlar bıyıksız ve günlük sakal traşlıdır. Kimisi keçi filan da olur. Yani modern görünümlüdür böyleleri…
Boğaziçili Gençler; sizinki ikinci kategoriye girer…
Saygıdeğer Halkımız;
Bu ABD, İngiliz ve İsrail ortak yapımı Mafyatik Yapı, Türkiye’yi tutsak tuttuğu sürece halkımızın her kesimine zulümden başka bir şey yaşatmayacaktır. O, istese de başka türlü davranamaz. Buna doğası elvermez. Böyle programlanmıştır o, yapımcıları tarafından.
Bütün bunlara ilaveten Tayyip’in yüksekokul diploması yoktur. O, “Evrakta Sahtecilik” ve “Nitelikli Dolandırıcılık” suçu da işlemiştir…
Onun en son mezun olduğu okul, “İstanbul İmam Hatip Okulu”dur. İlahiyat Fakültesi ve Yüksek İslam Enstitüsü dışında herhangi bir üniversite ya da yüksekokula gidebilmesi-kayıt yaptırabilmesi için bir normal liseye başvurup fark derslerini vererek -yani onların da sınavlarından geçer not alarak- lise diploması alması gerekmekteydi o yıllarda…
Tayyip diyor ki; Ben Eyüp Lisesine kaydolup fark derslerini vererek lise diploması aldım. O diplomayla Marmara Üniversitesine kaydoldum…
Ergun Poyraz’ın kitaplarında yazdığına göre, Eyüp Lisesi Müdürlüğü böyle bir başvuru ve mezuniyet olmadı, demiş.
Şimdi Hukukçu Yoldaşlarımıza bir görev daha çıktı…
Eyüp Lisesine hangi tarihte başvurup kayıt yaptırmış, hangi derslerden hangi notları alıp hangi tarihte mezun olmuş; bunların varsa eğer gerçekliği, açığa çıkarılması gerekmektedir… Eğitim emekçisi arkadaşların daha iyi bileceği gibi bu konuya ilişkin daha yığınla sorulması gereken soru ortaya konulup sorulabilir.
Eyüp Lisesine bir kez daha başvurup konuyu güncellemeliyiz…
Eyüp Lisesi bir kez daha; “Tayyip Erdoğan’ın bizimle hiçbir ilişkisi olmadı. Bizde bu konuyla ilgili herhangi bir kayıt kürek yoktur”, dedi miydi –ki bizce namuslu bir tutum ortaya koymak isterse öyle demelidir- Tayyip’in Diploma Sahtekârı olduğu bir kez daha kesinleşmiş olacaktır…
Tayyip’in bu konudaki ahlâksızlığı, kanunsuzluğu ve sahtekârlığı da tıpkı Pelvan Hamza’nınki gibi ortaya seriliverecektir… Hem de helvacı kabağı gibi…
Böylece de 83 milyon insanımızı aptal yerine koymasının bedelini ödemeye başlayacaktır. Tabiî bunu yargı süreci takip edecektir: Hatta askerliğini bile sahte diplomayla, Yedek Subay Kantincisi olarak yapmış olması boş düşecek, er statüsünde yeniden yapmak mecburiyetinde kalacaktır… En azından “bedelli” olur, hiç değilse kamuya bir 20-30 bin lira ödemiş olur böylelikle… Hep kamuyu soyacak değil ya…
Bunlar olacak Kardeşler!
Bu denli tepeden tırnağa suça batmış insanların kaçışı kurtuluşu olmayacaktır. Olmamalıdır da…
Hep dediğimiz gibi, şu anki TCK kapsamında, Bağımsız ve Tarafsız Mahkemeler önünde… Emri yalnızca yasalardan ve vicdanından alan, Mustafa Kemal’in deyişiyle;
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” savcı ve yargıçlardan oluşan Mahkemelerin önünde… Hesap verecekler!
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
10 Ocak 2021
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı