“Kanal İstanbul Projesi Emperyalist Projedir, Kanal İstanbul Projesi Rant Projesidir, Kanal İstanbul Projesi, Bir Çevre Felaketidir” dedik ve eylemlerimizle, açtığımız davalarla bu Talan Projesine karşı mücadele ediyoruz.
İstanbul’un ve aslında ülkemizin, Karadeniz ülkelerinin bağrına bir hançer gibi sokulacak olan bilim dışı, akıl dışı bir vatana ihanet projesi olan Kanal İstanbul Projesinin iptali için Halkın Kurtuluş Partisi ve çeşitli demokratik halk örgütlerinin adına açılan davalar İstanbul 10. İdare Mahkemesinde devam ediyor.
Davalar devam ediyor ancak Mahkemece atanan bilirkişilerden Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Hayrullah Ağaçcıoğlu dosyadaki bilirkişilik görevinden çekildi.
Partimizin açtığı davada Mahkemeye dilekçe sunan Ağaçcıoğlu dilekçesinde, 2013 yılında özel bir firma ile İstanbul Karayolları Bölge Müdürlüğünden bir kişinin kendisiyle irtibata geçtiğini ve Kanal İstanbul için rapor hazırlatmak istediklerini belirtti.
“Kanal İstanbul projesi ile ilgili ilk ilişkim Nisan-Mayıs 2013 tarihinde olmuştur. Bu tarihlerde YTÜ İnşaat Fakültesi Dekanı olduğum dönemde Karayolları İstanbul Bölge Müdürlüğü’nden bir kişiyle birlikte özel bir firma yetkilisi benimle irtibata geçerek Kanal İstanbul projesini anlattılar ve İTÜ ile birlikte iki tane de ‘vakıf üniversitesi olmak üzere dört üniversiteden teknik rapor almak istediklerini’ belirttiler. Projenin gizli olduğu ve güzergâh belirlenmeden kamuoyu ile paylaşılmayacağı bilgisi de verildi. Ben de Döner Sermaye İşletmesi kapsamında bu işin yapılabileceğini belirttim ve gizliliğe binaen özel firma üzerinden Fakülteye müracaat edildi. Bizden talep edilen, Karayolları Bölge Müdürlüğü’nün topoğrafyaya göre kabaca ve yaklaşık olarak belirlediği dört güzergâhtan hangi güzergâhın hidrolojik ve çevresel etkilerinin en az olacağı güzergâhın tespit edilmesiydi. Ben de Çevre Mühendisliği Bölümü’nden olan Dekan Yardımcım ile birlikte raporu hazırladım ve talep sahiplerine ilettim.”
“Bizim rapor ve İTÜ’den alınan raporların Kanal İstanbul’un seçilecek güzergâhı ile ilgili değerlendirmeleri kendilerince uygun bulunmadığından, bizden raporun yeniden düzenlenmesi talebinde bulunuldu. Biz de bunun bizim bilimsel değerlendirmemiz olduğunu, isterlerse başkasından rapor alabileceklerini söyleyerek kabul etmedik. Bu arada İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü ve Hidrolik Anabilim Dalı’ndaki arkadaşlarımdan benim raporun İTÜ’de herkesin malumu olduğunu ve hukuksuz bir şekilde deşifre edildiğini haber aldım. Bu süreçte açık ve üstü kapalı tehditler aldım. Ancak raporun bilimsel olduğu konusunda ısrar ettim.”
“Bundan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’nün Barbaros Bulvarı’ndaki binasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yetkililerin katılımıyla İTÜ’deki diğer hocalarımızla birlikte gayri resmi bir toplantıya çağırıldım. Bu toplantıda bizden güzergâhla ilgili çekincelerimizi detaylıca incelememizi ve tekrar değerlendirmemizi talep ettiler. Ben de yaşadığım yıpratıcı süreci göz önüne alarak, çalışmaya katılamayacağımı kendilerine ilettim. İTÜ’deki akademik grup çalışmaya devam etti. Ben de bu tarihten sonra hiçbir şekilde sürece katılmadım.”
“Daha önce bir şekilde sürece dahil olmam ve bunun İTÜ’deki tüm akademik camia tarafından da açık bir şekilde bilinmesinin gerek davalı ve gerekse de davacılar tarafından gündeme getirilebileceği aşikârdır. Bu sebeplerle, dava sürecinin etkilenmemesi bakımından resen atandığım bilirkişilik görevinden affımı talep ediyorum.”
Bu dilekçeden de çok açık bir şekilde anlaşılacağı üzere AKP’giller, Bakanlıkları eliyle bilim insanlarını tehditlerle satın almaya çalışmaktadırlar. Çünkü onlar da çok iyi biliyorlar bu Projenin bir ihanet Projesi olduğunu. Ancak halkımızı ikna etmek için bilim insanlarını ihanetlerine ortak etmek istiyorlar.
Bu olayda AKP’giller suçüstü yakalanmışlardır. Aslında bilirkişi raporu bellidir şimdiden. Talan projesinin, ÇED raporunun haksız ve hukuksuz olduğu açıktır ve Mahkemeden de tüm bunlar gözetilerek bir karar çıkmalıdır.
AKP’giller ne yazık ki yargıyı da kendi hukuk bürolarına dönüştürdüler iktidarları boyunca. Yarattıkları korku dünyası ile örgütsüz aydınlarımızı, bilim insanlarımızı sindirdiler yıllardır. Fakat biz onların ne korkutmalarından, ne tehditlerinden yılmayız. Davamızın sonuna kadar takipçisiyiz!
Hem ihanet projesi olan “Kanal İstanbul”a hem de tüm haksızlıklarına, hukuksuzluklarına karşı hukuki olarak da siyasi olarak da mücadeleye devam edeceğiz.
Davamız Halkın Kurtuluş Davasıdır!
Kanal İstanbul Projesi İstanbul Halkına ihanettir!
AB-D Hançerine Geçit Yok!
29.01.2021
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi