Ulusal Varlık Fonları, çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin yönetimi altında çalışan fonlardır. Varlık Fonunun geliri genellikle bütçe fazlalarından oluşur. Bütçe fazla verdiğinde bir varlık fonu kurularak bütçe fazlaları buraya aktarılır ve bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıklar satın alınıp gelirler artırılmaya çalışılarak gelecek kuşaklara refahı aktarma yoluna gidilebilir. Borsa İstanbul da bu kapsamda fona dahil edilmiş bir şirkettir.
İstanbul Borsası, Sermaye Piyasası Kurulunun kurduğu ve yönettiği bir devlet şirketidir. Daha sonra Türkiye Varlık Fonuna devredilmiştir. Ticari ve ekonomik faaliyetlerinden dolayı özel hukuka tabidir. Ancak yapılan düzenlemeye göre, şirketin amacı içinde Türkiye ticaretinin yönetilmesine ilişkin kamusal yetkileri de bulunmaktadır.
Örneğin, Türkiye’deki Sermaye Piyasasına ilişkin bilişim sistemi kurmak bu devlet şirketinin görevidir (Borsa İstanbul AŞ Esas Sözleşmesi madde 3/2-i). Bu da hem milli ve kamusal bir görevdir, hem de ulusal ticari sırlarımızı içerdiğinden yabancılara bırakılması düşünülemez. Bu sırların yabancılara aktarılmasının bizzat kendisi suçtur. Bu suç TCK 239. Maddenin 3. Fıkrasında düzenlenen Ticari Sır Niteliğindeki Bilgi ve Belgelerin Yabancılara Açıklanması suçuna vücut verir.
Aynı zamanda Borsa İstanbul’un esas sözleşmesindeki amaç ve faaliyet konusundaki 3. maddeye bakarsak, buradaki düzenlemede “Sermaye piyasası araçlarının, kambiyo ve KIYMETLİ MADENLER ile KIYMETLİ TAŞLARIN alım satım yetkisi ve bunlara ilişkin alım satım emirlerini sonuçlandıracak şekilde bir araya getirmek” olarak geçmektedir (madde 3/1, 3/2-b.
Yani Borsa İstanbul, bunların alım satım işlemlerini de yapabiliyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki şu an Türkiye’deki madenlerin yüzde 10’u Katarlılara satılmıştır. Türkiye’nin ekonomisinin ve ticaretinin yüzde 10’u Katarlılara satılmıştır.
Tüm bunlardan dolayı alınan bu karar Anayasayı doğrudan doğruya ihlal etmektedir. Anayasanın 5’inci Maddesi “Bağımsız ve Milli Ekonomi”yi öngörmektedir. Anayasa’nın 6’ncı Maddesine göre Katarlılara “Egemenlik Hakkının Devri” söz konusudur. Anayasa’nın 47’nci Maddesi ise kamu yararının zorunlu gördüğü hallerde devletleştirme yapılacağını öngörmektedir. Ancak burada devletleştirme değil özelleştirme yapılmıştır. Üstelik de bu özelleştirme, yabancılara satmak suretiyle yapılmıştır. Böylece de kamu yararı ve ulusal değerimiz olan Borsa İstanbul, hukuksuz ve egemenlik haklarımızı hiçe sayar şekilde Katarlılara satılarak Temel Milli Yararlar Aleyhine Faaliyet suçu işlenmiş olmaktadır.
Şüpheliler, bu milli varlık, milli yaralara ve kamu yararına uygun yönetilsin, “gelecek nesillere değer aktarılsın” diye adı geçen devlet şirketinin yönetiminin ve onun da dahil olduğu devasa nitelikte bir milli varlığın – Türkiye Varlık Fonunun – tevdi edildiği yasal yetkililerdir. Ancak bu devir amacının dışında, devir amacını göz göre göre çiğner biçimde üç beş kuruşa satmakta, kamu mallarımızı yok etmekte, Türkiye ekonomisini adım adım iflasa sürüklemektedirler.
Bu nedenlerle Borsa İstanbul’un yüzde 10’unun Katarlılara satışı, TCK 305 ve 239/3’de ihdas edilen suçları oluşturduğundan, Milletimiz namına işbu suç duyurusunu yapmak zorunda kaldık.
Savcılık makamı, Cumhuriyetin Savcılığı olduğunu gözetmelidir.
Bugün bu suçlar hakkında ne karar verilirse verilsin, eninde sonunda iade-i muhakeme konusu olacaklar ve AKP’giller iktidarı hukuk önünde, halk önünde hesap vermekten kurtulamayacaklardır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Suç duyurusunun ardından Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Ankara İl Sekteri Avukat Doğan Erkan basın açıklaması yaptı.
Erkan şu ifadelere yer verdi;
***
Bildiğiniz gibi Borsa İstanbul’un yüzde 10’u Katarlılara satıldı. Bununla ilgili, Halkın Kurtuluş Partisi olarak az önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Bürosuna suç duyurusunda bulunduk.
Artık yeter!
Borsa İstanbul bir devlet şirketidir, kamu malıdır. Türkiye ticaretinin yönetilmesine ilişkin kamusal yetki ve görevleri vardır. Örneğin, Borsa İstanbul’un esas sözleşmesine göre, “Madenlerin ve kıymetli taşların alım satım yetkisi ve bunlara ilişkin alım satım emirlerini düzenlemek” diyor. Aslında Türkiye madenlerinin satışı yetkisini, Türkiye madenlerinin yüzde 10’nu Katarlılara satmış oluyoruz.
Türkiye’deki Ticaret ve Sermaye Piyasası araçlarına ilişkin bilişim sistemini de Borsa İstanbul kurar. Bu da kamusal bir görevdir. Dolayısıyla bütün ticari sırlarımızında Katarlılara satılması demektir.
Buna anayasa el vermez, bu anayasa suçudur. Egemenlik hakkının devridir. Türkiye’nin kamu varlığının yüzde 10’nun devri demektir.
Oysa Varlık Fonları bütçe fazlası verildiğinde bu bütçe fazlasını değerlendirmek üzere kurulur. Satmak için değil, satın almak için kurulur. Yani kamuya yeni değerler elde edilmesi için kurulur. Bu şüpheliler, tam tersi kamunun varlıklarını satmak üzere hareket ediyorlar. Şüpheliler, Erdoğan, Prof. Dr. Erişah Arıcan, Hüseyin Aydın, Burak Dağlıoğlu, Mustafa Rifat Hisarcıklıoğlu, Fuat Tosyalı, Zafer Sönmez… Bu Türkiye Varlık Fonu yönetim kurulu üyeleridir. Borsa İstanbul’u hep birlikte yok pahasına Katarlılara satmışlardır. Bir Milli Egemenliğimizin devri, bir milli varlığımızın devri söz konusudur. Kamu yararı açıkça ihlal edilmiştir.
İki konuda suç duyurusunda bulunduk.
Birincisi Temel Milli Yararlar Aleyhine Faaliyet yani böyle bir milli varlığın yabancılara devri tam olarak TCK 305’te düzenlenen suçtur.
İkincisi de Ticari Sırların Yabancılara Açıklanması’dır.
Bu iki suçtan dolayı soruşturulma yürütülmesi ve iddianame düzenlenmesini talep ediyoruz.
Yeter!
Türkiye’nin milli varlıklarının satışına dur demek lazım. Bu bir görev suçu değildir. Görev bunu vermez. Böyle bir görevleri yoktur. Varlık Fonunu satmak gibi bir görevleri yok. Özellikle Milli varlıklarımızı satmak gibi bir görevleri yok. Hiçbir dokunulmazlık zırhı olmamalı. Soruşturulmalı ve cezalandırılmalıdır.
Artık yeter diyoruz!
Bugünkü savcılıklar bu dosyalar hakkında ne karar verirse versin, bu dosyalar er geç iadei muhakeme olacaktır.
Savcılara da Cumhuriyetin Savcısı olduklarını hatırlatıyoruz.
01 Aralık 2020
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi
Suç Duyurusu dilekçesini aynen yayınlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN : Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ : Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN
Ortak adres: Sezenler Caddesi No: 4/15 Sıhhiye/ANKARA
ŞÜPHELİ :1- Recep Tayyip ERDOĞAN – Türkiye Varlık Fonu Yönetim
Kurulu Başkanı
2- Prof. Dr. Erişah Arıcan – TVF Yönetim Kurulu Üyesi
3- Hüseyin Aydın – TVF Yönetim Kurulu Üyesi
4- Burak Dağlıoğlu -TVF Yönetim Kurulu Üyesi
5- Mustafa RifatHisarcıklıoğlu – Yönetim Kurulu Üyesi
6- Fuat Tosyalı – Yönetim Kurulu Üyesi
7- Zafer Sönmez – Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi
SUÇ : 1- Temel Milli Yararlar Aleyhine Faaliyet – TCK 305. Madde
2- Ticari Sır Niteliğindeki Bilgi ve Belgelerin Yabancılara
Açıklanması Suçu – TCK 239/3
AÇIKLAMALAR :
BORSA İSTANBUL’un yüzde 10’unun Katarlılara satışı, Temel Milli Yararlar Aleyhine Faaliyet ve Ticari Sır Niteliğindeki Bilgi ve Belgelerin Yabancılara Açıklanması Suçlarını oluşturur. Şöyle ki:
1-Ulusal Varlık Fonları, çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin yönetimi altında çalışan fonlardır. Varlık Fonu’nun geliri genellikle bütçe fazlalarından oluşur. Bütçe fazla verdiğinde bir varlık fonu kurarak bütçe fazlalarını buraya aktarır ve bu fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışarak gelecek kuşaklara refahı aktarma yoluna gidebilir (Mahfi Eğilmez https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/varlik-fonu-nedir-amaclari-nelerdir-varlik-fonuna-devredilen-kuruluslar-2391257) . Yani varlık fonu aslında ulusal servetimizdir.
Ayrıca varlıkların bu fona devri için, bütçede fazla olması gerektiği ortadadır.
Ayrıca fonun kuruluş amacı “satmak” için değil, “satın almak”, yani varlıkları arttırmak ve kamusal değer yaratmaktır, yukarıdaki uzman görüşünde belirtildiği gibi. Şüpheliler ise tam aksine, bir ulusal varlık fon bileşenlerini mütemadiyen satmaktadırlar. Ulusal değerleri satmaktadırlar!
2- Türkiye Varlık Fonu’nun kuruluş kanuna göre Türkiye Varlık Fonu’nu (TVF) Cumhurbaşkanlığı yönetmektedir. Yasaya göre Türkiye Varlık Fonu’nun denetlenmesi bağımsız kuruluşlarca yapılır diye belirtiliyor ancak denetlemesini yapacak kişileri de yine Cumhurbaşkanı atamaktadır. Aynı zamanda Varlık fonu özel kanunlar ile korunmaktadır. Bu fonda hesap sorulamayacak bir mekanizma kurulmuştur. Böylece Sayıştay dâhil olmak üzere hiçbir kurum bu fonu denetleyememektedir. Yine Kamu İhale Yasası ve bu yasanın devleti kamusal olarak koruma mekanizmaları da bu fon kapsamındaki şirketler için uygulanamıyor. Böylece şüpheliler, hiçbir sınır tanımadan diledikleri varlığı diledikleri yerli-yabancı Parababasına, diledikleri fiyata satabiliyorlar.
3 – Borsa İstanbul ise, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın yeni adıdır. İstanbul Borsası, Sermaye Piyasası Kurulu’nun kurduğu ve yönettiği bir devlet şirketidir. Daha sonra Türkiye Varlık Fonuna devredilmiştir. Ticari ve ekonomik faaliyetlerinden dolayı özel hukuka tabiidir. Ancak yapılan düzenlemeye göre, şirketin amacı içinde Türkiye ticaretinin yönetilmesine ilişkin kamusal yetkileri de bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye’deki Sermaye Piyasasına ilişkin bilişim sistemi kurmak bu devlet şirketinin görevidir (Borsa İstanbul AŞ Esas Sözleşmesi madde 3/2-i). Bu da hem milli ve kamusal bir görevdir, hem de ulusal ticari sırlarımızı içerdiğinden yabancılara bırakılması düşünülemez. Bu sırların yabancılara aktarılmasının kendisi suçtur. Bu suç TCK 239. Maddenin 3. Fıkrasında düzenlenen Ticari Sır Niteliğindeki Bilgi ve Belgelerin Yabancılara Açıklanması suçuna vücut verir. Görüleceği üzere yasa koyucu tam olarak bu bilgilerin ulusal nitelikte sır olması hasebiyle, yabancı ile paylaşılmasını ağırlaştırıcı nitelikte bulmuştur.
4- Aynı zamanda Borsa İstanbul’un esas sözleşmesindeki amaç ve faaliyet konusundaki 3.maddeye bakarsak buradaki düzenlemede ‘sermaye piyasası araçlarının, kambiyo ve KIYMETLİ MADENLER ile KIYMETLİ TAŞLARIN alım satım yetkisi ve bunlara ilişkin alım satım emirlerini sonuçlandıracak şekilde bir araya getirmek’ diye geçmektedir (madde 3/1, 3/2-b. Yani Borsa İstanbul, bunların alım satım işlemlerini de yapabiliyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki şu an Türkiye’deki madenlerin yüzde 10’u Katarlılara satılmıştır. Türkiye’nin ekonomisinin ve ticaretinin yüzde 10’ Katarlılara satılmıştır.
5- Tüm bunlardan dolayı alınan bu karar Anayasayı doğrudan doğruya ihlal etmektedir. Anayasa’nın 5. Maddesi ‘Bağımsız ve Milli Ekonomiyi’ öngörmektedir. Anayasa’nın 6.maddesine göre Katarlılara ‘Egemenlik Hakkının Devri’ söz konusudur. Anayasa’nın 47. Maddesine göre ise kamu yararının zorunlu gördüğü hallerde devletleştirme yapılacağını öngörmektedir. Ancak burada devletleştirme değil özelleştirme yapılmıştır. Üstelik de bu özelleştirme, yabancılara satmak suretiyle yapılmıştır. Böylece de kamu yararı ve ulusal değerimiz olan Borsa İstanbul hukuksuz ve egemenlik haklarımızı hiçe sayar şekilde Katarlılara satılarak Temel Milli Yararlar Aleyhine Faaliyet suçu işlenmiş olmaktadır.
Şüpheliler, bu milli varlık milli yaralara ve kamu yararına uygun yönetilsin, “gelecek nesillere değer aktarılsın” diye adı geçen devlet şirketinin yönetiminin ve onun da dahil olduğu devasa nitelikte bir milli varlığın – Türkiye Varlık Fonunun – tevdi edildiği yasal yetkililerdir. Ancak bu devir amacının dışında, devir amacını göz göre göre çiğner biçimde üç beş kuruşa satmakta, kamu mallarımızı yok etmekte, Türkiye ekonomisini adım adım iflasa sürüklemektedirler.
Bu nedenlerle Borsa İstanbul’un yüzde 10’unun Katarlılara satışı, TCK 305 ve 239/3’de ihdas edilen suçları oluşturduğundan, milletimiz namına işbu suç duyurusunu yapmak zorunda kaldık.
Belirtmek isteriz ki, bu suç, şüphelilerin anayasal/yasal görev sınırları içinde olmadığından, bilakis anayasal görevin kendisine temelden aykırı olduğundan, şüpheliler hiçbir dokunulmazlık düzenlemesinden yararlanamamalı ve olağan hükümlere göre yargılanmalıdırlar.
Savcılık aksi kanaatte ise, Recep Tayyip Erdoğan yönünde Türkiye Büyük Millet Meclisine fezleke yazıp göndermeli, diğer şüpheliler bakımından da mevzuat hükümleri uyarınca gerekli adli prosedürleri işletmelidir. Savcılık makamı, Cumhuriyetin Savcılığı olduğunu gözetmelidir.
SONUÇ VE İSTEM : Sunulan ve Cumhuriyet Savcılığınca resen görülecek sebeplerle, şüpheliler hakkında müsnet suç ve atfedilen maddelerden soruşturma yürüterek, sürecin tanıkları dinlenerek, satış işlemlerine dair tüm prosedür evrakları incelenerek, kamu davası açılması talep olunur. Saygılarımızla. 01.12.2020
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ
Av. Metin BAYYAR, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Doğan ERKAN