Ey ABD Ankara Büyükelçisi, CIA Şefi Morton Abromowitz devşirmesi!
Ey ABD taşeronu, BOP Eşbaşkanı!
Ey Türk ve Türkiye düşmanı!
Ey Ege’de 18 Adamızı Yunanistan’a peşkeş çeken vatan satıcısı!
Ey yalnızca Para Tanrısı’na tapınan Allahsız ve Kitapsız!
Ey din maskeli Haydutluk Çetesi Şefi kamu malı hırsızı!
Ey 18 yıldan bu yana Türkiye’yi felaketten felakete sürükleyen, insanları “Allah’la Aldatan Büyük Aldatıcı”!
Ey Ortadoğu’da 10 milyon Müslümanın ABD, AB Emperyalist Çakalları ve Siyonist İsrail tarafından katlinde onlara taşeronluk etmiş eli kanlı zalim!
2011’den beri ülkeye doldurup beslediğin 5 buçuk milyon vatansız ve milletsiz Suriyeli, hangi biçim ve nam altında olursa olsun, eninde sonunda terk edecekler Türkiye’yi. Ya geldikleri yere gidecekler, ya da nereyi isterlerse oraya…
Ve sen de eğer kaçabilirsen kaçıp gideceksin ülkemizden. Tabiî avanenle beraber… Tıpkı “beraber yürüdüğünüz bu yollarda”ki suç ortağın Pensilvanyalı FETÖ gibi…
Yok, kaçamazsan; işte o zaman çekileceksin; “Gerçekten Türk Milleti adına yargılama yapan, emri sadece kanunlardan ve vicdanından alan tarafsız ve bağımsız gerçek mahkemeler”, karşısına…
Ve unutma; yalnızca bugünkü TCK kapsamındaki kanunlar çerçevesinde yargılanacaksın.
İşlediğin binbir suçun hesabını verecek, cezasına çarptırılacaksın…
Bundan kaçışın, kurtuluşun asla olmayacak… Bunu aklına, belleğine çelik bir kalemle yaz!..
Adınız Tarihin lanetli sayfalarında yazılı olacak. Okuyanlar iğrenerek, tiksintiyle izleyecek ihanet serüvenlerinizi.
Şu yaptığın son ihanete bak bir. Polis tarafından Adana’da kalbinden vurularak katledilen Suriyeli Ali Hemdan’ın babasıyla yaptığın telefon konuşmasında söylediklerine ve yaptığın kanunsuzluğa:
***
Ses oynatıcı
Ses Kaydının Tapesi:
Ali Hemdan’ın Babası: Biz kardeşiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanıyla, Türkiye Cumhuriyeti Halkıyla, Hükümetiyle gurur duyuyoruz.
Tayyip Erdoğan: Adnan Kardeşim, özellikle bu Ali Evladımızın öldürülmesi konusu bizleri ciddi manada üzmüştür. Bununla ilgili ne gerekirse yapılacaktır. Zaten şu anda tutuklanmıştır ve cezaevindedir. Senin Evladın…
Ali Hemdan’ın Babası: Sayın Cumhurbaşkanım Ali sizin bir evladınız, Onun hakkını ben size teslim ettim, siz ne istiyorsanız o olacak.
Tayyip Erdoğan: Yani bu konuda hiç endişeniz olmasın. Şu anda zaten polis biliyorsunuz tutuklandı, cezaevindedir. Gerek Adana Valimiz, gerek İl Başkanım, Milletvekillerim bunun sonuna kadar takipçisi olacaktır. Ali Evladımızın, onun hakkını hukukunu koruma noktasında hiç şüpheniz olmasın.
Ali Hemdan’ın Babası: Sayın Cumhurbaşkanım sizinle gurur duyuyorum. Ali sizin evladınız, Ali’nin hakkının alınmasını talep ediyorum sizden. Hükümetinizle, Devletimizle gurur duyuyorum.
Tayyip Erdoğan: Adnan kardeşim senin kaç çocuk var?
Çevirmen: 17 kişi, 18 tane çocuğu varmış Sayın Cumhurbaşkanım. İki eşi var, iki eşinden 18 çocuğu.
Tayyip Erdoğan: Bunların hepsi de şu anda Adana’da mı?
Çevirmen: Sayın Cumhurbaşkanım hepsi burada Adana’da.
Tayyip Erdoğan: Peki bunlar, vatandaşlık müracaatı yaptılar mı?
Araya giren görevli: Sayın Cumhurbaşkanım vatandaşlık müracaatlarını aldık efendim.
Tayyip Erdoğan: Şu anda yani hepsi de bizim vatandaşımız oldu.
Görevli: Hayır efendim daha henüz olmadı, daha yeni aldık efendim, bugün aldık yani.
Tayyip Erdoğan: Daha bugün aldınız.
Görevli: Evet efendim.
Tayyip Erdoğan: Ama tamamı da alındı mı?
Görevli: Tamamını alacağız efendim.
Tayyip Erdoğan: Alacağız demek başka, aldık demek başka.
Görevli: Alacağız efendim hepsini alıyoruz hepsini alıyoruz inşallah.
Tayyip Erdoğan: Tamam. Yani orda da herhangi bir aksama olmasın, ondan da haberimiz olsun.
Görevli: Sayın Cumhurbaşkanım hiçbir aksaklık olmayacak inşallah.
Tayyip Erdoğan: Tamam. Ben tekrar Ali Kardeşime Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim inşallah cennetiyle cemaliyle müşerref kılsın. İnşallah şehitler sınıfına dahil etsin.
Çevirmen: Sayın Cumhurbaşkanım, Ali sizin çocuğunuz, çok teşekkür ediyorum size, diyor. Bütün hükümetinizle, İl Başkanızla, Valinizle, buradaki her şeyinizle, Sayın Ömer Çelik de beni aradı, diyor. Herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Size sonsuz saygılarımı sunuyorum. Ali sizin çocuğunuz, sizinle gurur duyuyorum.
Tayyip Erdoğan: Mehmet…
Mehmet: Buyurun Sayın Cumhurbaşkanım.
Tayyip Erdoğan: Şimdi bunların peki oradaki bu kadar 17-18 çocuk şu anda yaşam koşulları ne?
Mehmet: Sayın Cumhurbaşkanım iki eşten olan çocuklar var, iki ayrı evleri var. Bunlarla ilgili Sosyal Yardımlaşma Vakfımız hemen devreye girdiler efendim. Gerekli olan bütün yardımları biz kendilerine aktarmak suretiyle ilettik. Aileye de zaten dünden itibaren biz, Sayın Valimizle birlikte buradayız. Sürekli geliyoruz İlçe Başkanımızla birlikte. Ne ihtiyaçları varsa onları Efendim not etmek suretiyle aldık Efendim.
Tayyip Erdoğan: Yani bunların vatandaşlık durumu da madem olduysa, yani çocuklarda da yaş durumu nedir ne değildir, şu anda Türkçe durumu nedir ne değildir, bunların filan incelemesini süratle yapın da, Vatandaşlık da alındığına göre ondan sonra da istihdam konusunda da bazı adımların atılması, hiç olmazsa bunların kendine yetme konumuna getirir, daha isabetli olur.
Mehmet: Tamam Sayın Cumhurbaşkanım. Talimatlarınızı aldık efendim, takibini yapacağız inşallah.
Tayyip Erdoğan: Tamam
Mehmet: Efendim çok teşekkür ediyoruz. Saygı hürmet diliyorum. Bütün buradaki ahalinin, taziye evindeki arkadaşların size selamları var efendim.
Çevirmen: Aşiret adına saygılarımızı sunuyoruz.
Mehmet: Tüm aşiretleri adına saygıları sunuyorlar. Bütün aşiretin ileri gelen arkadaşları da var, size selamları var efendim hepsinin.
Mehmet: Bir saniye efendim, Adnan bey bir şey söylemek istiyor.
Ali Hemdan’ın Babası: Sayın Cumhurbaşkanım, kendi aşiretim adına, size şükranlarımızı saygılarımızı sunuyoruz. Sizinle hükümetinizle, Devletinizle gurur duyuyoruz.
Tayyip Erdoğan: Adnan Kardeşim, ben de öncelikle yani Suriye Halkına Milletim adına en kalbi selam, sevgilerimi gönderiyorum. Dün de biliyorsunuz Afrin’de çok büyük bir felaket yaşandı. Orada da 40 tane Afrinli kardeşimiz maalesef bu PKK tarafından şehit edildi. 47 tane de yaralı var. onları da takip ediyoruz. Ve bu felaketi hazırlayan PKK’lı teröristi de yakaladık.
Çevirmen: Allah rahmet eylesin.
Görevli: Sayın Cumhurbaşkanım saygı hürmetlerimizi sunuyoruz Adana’dan.
***
19 yaşındaki bir gencin polisçe vurularak katledilmesi, dünyanın neresinde olursa olsun insanım diyen herkesin yüreğini yakar. Fakat olayın bu yanı ayrı bir konudur.
Ali’nin katili sadece onu vuran polis değildir. Hem babası olacak o vatansız hem de onu Türkiye’ye alıp yıllar boyu besleyen sensin…
O adam ve sen Türkiye’yi; “Suriyeli hain üreme ve üretme çiftliği”, yaptınız, Tayyip nam hain!
Şuraya bak ya…
Adam iki eş ve 18 çocuğuyla birlikte kendisini Türkiye’ye besletiyor…
Yoksul, çilekeş, bilgi ve bilinçten yoksun, ABD Haydudunun “Yeşil Kuşak Projesi”yle, Muaviye-Yezid ya da CIA-Pentagon Dini’nin afyonuyla beyni uyuşturulup zihin hasarına uğratılan zavallı on milyonlar, bu ihanet oyununu büyük bir sessizlik ve kabulleniş içinde izliyor ve hâlâ yüzde otuz beş oranında Tayyipgiller’e oy yağdırıyor…
Ülkeyi 200 milyar doları aşan zarara uğrattın, hain, bu Suriyeliler yüzünden…
ABD, bu ihanetlerinden ve kendisine yaptığın hizmetkârlıktan dolayı sana hep; “Efferim oğlum Tayyip, sen bu yolda devam et!”, diyor, enseni tapışlıyor…
Ne diyor İsrail?
“Tayyip Erdoğan Hükümeti Suriye’de bizim düşmanlarımızı öldürüyor.”
Siyonist İsrail adına, efendin ABD adına Suriye’de milyonlarca Müslümanın canına kıydın, kıydınız, hain!
Ali’nin 20 kişilik ailesine vatandaşlık verilsin derhal, diye emirler yağdırıyor Tayyip…
Bir kez daha kanun manun tanımazlığını ortaya koyuveriyor.
O zaman 5 buçuk milyon Suriyeli vatansız kaçkının tamamına ver vatandaşlığı… Onların eksiği ne?..
Şunu bil ki ey hain;
Sen de, senin iktidarın da, parti görünümündeki “çıkar amaçlı ve din maskeli suç örgütü”n de gayrimeşrusunuz. Anayasa ve kanunlar dışısınız. Sizin yaptığınız tüm işlemler, attığınız tüm imzalar geçersizdir, boştur. Bunu da bil adın gibi…
Siz ABD karartması ve dayatması altında İblisçe hile yolları kullanarak Türkiye’yi ele geçirmiş bir azılı suç örgütüsünüz. Ve eninde sonunda defolup gideceksiniz.
Birinci Milli Kurtuluş’ta yendik, yine yeneceğiz…
Bir de neymiş?
Ali “şehitmiş”, öyle mi?
Fetvacın Ali Erbaş’a söyle, hemen bir fetva yayınlasın bu konuda…
Gezi Direnişi’mizde katlettirdiğin Ali İsmail’ler, Berkin’ler, Ahmet’ler ve toplam 8 Gezi şehidimiz şehit değil sence, üstelik de “terörist”, ama Suriyeli Ali şehit, öyle mi?
Küçük Armutlu’da polisin sadece evimize böyle paldır küldür, kanunsuz, izinsiz giremezsin, dediği için oracıkta katlettiği Dilek Doğan şehit değil, hem de “terörist” sence, öyle mi?
Dilek’in babasının, kâfiri imana getiren şu acı feryadına bak bir:
“Kızımı yıkadılar definden önce. Saçlarını kurutturdum üşümesin diye. İyice kuruttular, annesi de ördü güzelce. Çok severdi saçlarını. Ellerine kına yaktık. Sırtına da battaniye koyduk toprağın sertliği acıtmasın diye. Aslında Dilek kendi yorganıyla çok rahat yatardı ya, o acıyla kendi yorganını koymayı akıl edemedik işte.” (http://www.diken.com.tr/polis-kursunuyla-vurulan-dilek-dogani-ailesi-anlatti-babasi-olen-polis-cocuguna-gozyasi-dokmustu/)
Fakat bu sözler senin için hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü sende vicdani ve insani tüm değerler iflas etmiş durumdadır.
İşte senin karanlık ve ihanet dolu ruh dünyan bu… Sen busun…
Türk ve Türkiye düşmanısın evvel ezel…
Senin bütün derdin Türk Vatanı üstünde Türk’ü azınlığa düşürmek… Türkiye’yi bu yolla tasfiye etmek, Tarihe gömmek…
Yapımcın, devşiricin ve efendin seni bu yüzden seçti. Sendeki bu yüksek ihanet potansiyelini sezip keşfetti, alçak emperyalist haydutlar ABD, AB ve İsrail. Sen onlara çalışmaktasın 18 yıldan beri…
Bu gerçeği senin velinimetin, hocan, yetiştiricin Necmettin Erbakan, ömrünün son günlerinde bak nasıl ortaya koyuyor:
***
Videonun Tapesi:
“(…) Düşününüz, bütün Güney Anadolu’daki hududumuz, Suriye ve Irak hududumuz baştan sona kadar şimdi artık İsrail’in olacak. Yahudi’yle hudut olacaksın. O Yahudi de İran’la savaşacak. Ve sana diyecek ki; sen de benimle beraber ol.
“Bunlara kalsa bunlar onlarla beraber İran’la savaşmaya da kalkarlar. Böylece İslam âlemini darmadağın ederler, insanlığı mahvederler.
“Öyle olmasa dahi arkadan hedef Türkiye’dir. Türkiye’ye hücum edecekler, Türkiye’ye Sevr’i uygulayacaklar. Güneydoğu’yu alacaklar, İsrail’e katacaklar. Ermenileri getirecekler, Pontus’u getirecekler. Ne yapacakları belli… Zaten de onlar hazırlıklarını şimdiden yapıyorlar, adım adım…
“Bütün bunların hepsi, bu arkadan gelecek olayların hepsi bizim milli menfaatlerimize aykırı. 1400 yıllık Osmanlı-Selçuklu dönemimizin tarihine aykırı. Bulunduğumuz cepheye aykırı. Biz hep mazlumlardan yana olduk. Hiç bebek katillerini şimdiye kadar desteklemedik. Onlara maşalık yapmadık. Bebeği tutup da “al şunu öldür” demedi bu millet, tarihi boyunca. İlk defa bunların döneminde söylüyor.
“(…) Bu ne büyük vahşet… Bunun elbette dünyada da hesabını veremezler, ahirette de hesabını hiç veremezler!
“Şimdi ülkenin gidişatı maalesef böyle bir istikamete doğru gidiyor. Öbür taraftan millet eziliyor.
“(…)
“(Batılı emperyalistler ve Siyonist İsrail) 80 senedir şimdi bunun için uğraşıyorlar. Bizi işsiz bırakmak, aç bırakmak, borca esir etmek ve dinimizden uzaklaştırmak için.
“En uygun yönetim olarak da bu AKP yöneticilerini buldular. Çağırdılar; dediler ki; “Bak bizim planımız bu. Artık Büyük İsrail’in kurulması vakti geldi. Bir an evvel bunları yapacağız. Size bu sandalyeleri vereceğiz ama siz de emirlerimizi yerine getireceksiniz.”
“Bunları işbaşına getirdiler. Şimdi emirlerini bir bir uygulattırıyorlar. Geçen sefer tezkereyi Meclis reddettiği için bunlara büyük azar geldi:
“Biz sizi bunun için mi koyduk!
“Efendim ne yapalım, Meclis reddetti.”
“Höt! Becereceksiniz… Emrimizi harfiyen vaktinde yerine getireceksiniz. Beceremezseniz sizin yerinize becereni getiririz.” (https://www.youtube.com/watch?v=s2Z84Onr0os)
***
Ve ölmeden bir gün önce kendisini ziyarete gelen Namık Kemal Zeybek’e, bakın ne vasiyette bulunuyor Erbakan:
***
Videonun Tapesi:
Namık Kemal Zeybek: Mehmet Akif yaşasa bunlarla mücadele ederdi. Erbakan yaşarken bunlarla mücadele ediyordu.
Çağlar Cilara: Etti mi son döneminde? Karşı mıydı bu kadroya?
Namık Kemal Zeybek: Hem de nasıl. Ooo bakın size ne anlatayım…
Erbakan bunların Türkiye’yi felakete götürdüklerini gördü. Bu takımın. Her ay beni çağırırdı. Bizim bir birlikteliğimiz ve dostluğumuz vardı. Hapishanede birlikteydik. Dil Okulu’nda, sonra ben bakanken o benim başbakanımdı falan. Çağırırdı ve proje şu: Milli Kurtuluş Partisi kuralım. Bu çatı altında Saadet Partisi’ni, Büyük Birlik Partisi’ni, Milliyetçi Hareket Partisi’ni sayıyordu, işte Doğru Yol Partisini…
Çağlar Cilara: Vefatından önceki projesini açıklıyorsunuz Erbakan’ın…
Namık Kemal Zeybek: Projesi bu Erbakan’ın. Ölümünden birkaç yıl önce başladığı ve ölümüne kadar sürdürdüğü, hiç vazgeçmediği proje bu. Yani bunları Milli Kurtuluş Partisi altında toplayalım. Bunlar gitsin, sonra biz her parti kendi milletvekilini alsın, partisine dönsün. Bir çatı parti kuralım diyordu.
Çağlar Cilara: Siz her ay Erbakan’la buluşup bunu konuşuyordunuz…
Namık Kemal Zeybek: Bunu konuşuyorduk, hikayemiz uzun ama. Ölümünden bir hafta kadar önce ben ziyaretine gitmek istedim. O zaman Demokrat Parti Genel Başkanıydım. Dediler ki hasta ve kimseyi kabul etmiyor.
Sonra ikinci bir haber geldi. Sizi duyunca dedi; görüşmek istedi, dedi. Biz Şevket Kazan Bey ile gittik. Şevket Kazan onun yanından hiç ayrılmayan sadık bir dostudur. Hep yanında oldu. Ölümüne kadar. Onunla birlikte gittik. Hoca, Erbakan Hoca yataktan kalkmış sedirde oturuyor, hastanedeki odasında ve boynunu taşıyamıyor. Boynu bükük duruyor. Vücudu da çökük duruyor.
Ama o vaziyette iken gözlerime derin derin baktı. “Namık Kemal”, dedi; “vatan ve millet tehlikede. Vatanı ve milleti bunlardan kurtarın” dedi.
Çağlar Cilara: Ak Partililer için söylüyor.
Namık Kemal Zeybek: Ak Partililer için söylüyor.
Çağlar Cilara: Kendi yetiştirdiği öğrencileri için…
Namık Kemal Zeybek: Bunlar işte kaçıp diyor, top oynuyorlarmış falan diyor. Ve…
Çağlar Cilara: Başka ne kullandı ifade?
Namık Kemal Zeybek: Bunu kullandı. Daha önceden bunların Siyonist olduğunu söylüyordu.
Çağlar Cilara: Evet söylüyordu. Ama ölümünden bir hafta önce size diyor ki vatan tehlikede, vatanı bunlardan kurtarın.
Namık Kemal Zeybek: Vatan ve millet tehlikede. Vatan ve milleti bunlardan kurtarın, dedi. Ben duygulandım. Daha fazla da rahatsız etmek istemedim. Allah şifa versin, dedik, kalktık. Dışarı çıktık. Şevket Bey hüngür hüngür ağlıyor.
Ne oldu Sayın bakan?
– Hocanın son vasiyeti bu. Gidiyor hoca dedi. Hissetmiş onu.
Çağlar Cilara: Erbakan Hoca’nın vasiyeti buydu yani…
Namık Kemal Zeybek: Vasiyeti buydu.
Şimdi ne oldu?
Öldü. Ölünce badem gözlü oldu…
Ve şimdi bakıyorum Erbakan Hoca ile ilgili, ona sahip çıkacak şekilde bir takım programlar yapıyorlar.
Çağlar Cilara: Peki vasiyetini yerine getirmek için sizler ne yaptınız? Siz derken yani o projeyi hayata geçirmek için çalıştınız mı?
Namık Kemal Zeybek: Çalıştık. Başaramadık.
Çağlar Cilara: Olmadı.
Namık Kemal Zeybek: Olmadı. Yapamadık O ayrı bir hikaye ve uzun hikaye. Yapamadık…
Çağlar Cilara: Demokrat Parti Genel Başkanlığı döneminde çağrılar yapmıştınız çeşitli partilere; gelin birlikte seçime girelim, diye. O dönemi hatırlıyorum ben sizin.
Namık Kemal Zeybek: Ya bakınız. MHP’ye çağrıda bulundum. Devlet Bahçeli’ye. Muhtelif kanallardan haber gönderdim. Yani biri götürmezse diğeri götürsün diye. O da şu: Biz şu anda en yani bu blokta en gelişmiş oyu en çok parti MHP. Bu besbelli. Dolayısıyla biz Demokrat Parti olarak MHP’yi kayıtsız şartsız desteklemeye hazırız.
O zaman var olan Türkiye Partisi. O da bu işin içinde, birlikteyiz. Abdullatif Şener Bey sayın bakan. Büyük Birlik Partisi de bu işin içinde, Saadet Partisi de buna uygun. Dolayısıyla biz gelelim MHP içinde MHP yoluyla Türkiye’yi bu sıkıntıdan kurtaralım.
Çünkü bu MHP’nin oylarını yani meydana getireceği rüzgar çok yükseklere çıkarır. Bunlar tek başına gelemezler. Böylece bir kurtuluş yolu açılır filan diye uğraştım. Ama bırakın olmadığını Devlet Bahçeli benimle görüşmeyi bile kabul etmedi.
Çağlar Cilara: Evet randevularınızı hep reddetmiş.
Namık Kemal Zeybek: Yani Hatta görüşsün, Türkeş’in bir bastonunu sana verecem diye…
Çağlar Cilara: O kadar da zorladınız
Namık Kemal Zeybek: Hatta benden korkmasın diye dedim ki ben aday da olmayacağım yani MHP’ye de girmeyeceğim. Milletvekili adayı da olmayacağım. Herhangi bir talebim de yok. Yani nefsi bir durumum yok, ama inanmadı. (https://www.youtube.com/watch?v=09N7-zqBl6o)
***
Erbakan Hoca’yı bütünüyle haklı çıkardın, hain!
Ve rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün deyişiyle senin Müslüman sıfatıyla cenaze namazının kılınması bile caiz değildir. Tabiî bütün avanenin de:
“On küsur yıllık icraatı gulûl (kamu malı hırsızlığı) suçlarıyla dolu olan AKP iktidarının bu gulûl siyasetlerini kotaran kodaman kadrolarının hiçbirinin cenaze namazı ‘Müslüman’ sıfatıyla kılınmaz. Hatta onların katıldığı saflarda, girdikleri camilerde namaz kılınamaz.”
İşte siz busunuz, Tayyip ve Tayyipgiller…
Hesap vereceksiniz…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!..
4 Mayıs 2020
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı