Süleyman Soylu, Kadir Topbaş’ı, Danıştay Kararına Rağmen Koruyor, Soruşturulmasını Engelliyor.

Süleyman Soylu, Kadir Topbaş’ı,
Danıştay Kararına Rağmen Koruyor,
Soruşturulmasını Engelliyor

İSPARK AŞ’de ortaya çıkan ve alt düzey çalışanların yargılanmakta oldukları Yolsuzluklarla ilgili, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak hakkında İstanbul C. Başsavcılığına 2016/97457 Soruşturma Numarasıyla yapmış olduğumuz suç duyurusunda, Başsavcılık İçişleri Bakanlığından soruşturma izni istemiş ancak Bakanlık “Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın fail-fiil ilişkisi açısından doğrudan bir illiyet bağı kurulamadığı..”ndan bahisle hakkında,  soruşturma izni vermemişti.

Bu karara karşı açtığımız davada Danıştay 1. Dairesi 2018/2012 E., 2018/2233 K. sayılı karar ile, şikayet konusunda öninceleme yapılmadan soruşturma izni verilmemesini hukuka aykırı bularak, iptal etmişti.

Danıştay’ın bu kararı üzerine İçişleri Bakanlığı, sözde ön inceleme yaparak; gerçekte ise hiçbir öninceleme yapmayıp yine soruşturma izni vermemiştir.

İzin vermeme karar imzası bizzat İçişleri bakanı Süleyman SOYLU’ya aittir.

Bu karar Hukuki değil, Siyasidir!

“Soruşturma İzni Verilmemesi” kararında, İSPARK AŞ’nin 2016 ve 2017 yılı faaliyetlerinin bağımsız denetçi, tarafından denetlendiği söyleniyor. Ancak bu denetim raporlarına istinaden gerçekleştirilmiş herhangi bir iş ve işlem bulunmadığı söylenmektedir.

Bu tespit, zaten ortada etkili bir soruşturma ya da etkili bir denetim olmadığını göstermektedir. Önceki denetim raporları uyarınca işlem VE DAHİ “İŞ” yapılmamış olması, bu kere soruşturma izni verilmemesinin değil, ancak soruşturma gerekliliğinin gerekçesi olabilirdi.

“Soruşturma İzni Verilmemesi” kararında atıf yapılan hukuksal görünümlü tek argüman -gerçekte hukuki olmadığı anlaşılan- İstanbul Valiliğinin 16.04.2018 tarihli ve 2018/21 sayılı ön araştırma raporudur. Rapor, müşteki olmamıza rağmen, tarafımıza gönderilmediğinden bilemiyoruz. Ancak yapılan atıfta, raporun bir Vali Yardımcısı ve bir Defterdar tarafından hazırlandığı söylenmektedir. Oysa şikâyet konusu yolsuzluk, GPS bağlantıları ayarları, el terminalleri ve bu terminal kayıtlarının yüklendiği bilgisayarlar üzerinde hukuka aykırı veri değişiklikleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Bazı alt düzey çalışanların yargılandığı dosyalarda ve işbu dava konusu raporda da bu durum teyit edilmektedir. Bu durumda teknik/teknolojik uzmanlarca araştırma/inceleme yapılması gerektiği açıktır. Buna rağmen tümüyle yetersiz olduğu anlaşılan defterdarın incelemesiyle soruşturma izni vermemek, suçun gerçek araştırılmasını engellemek anlamına gelmektedir.

“Soruşturma İzni Verilmemesi” kararı gerekçesi olarak, İSPARK çalışanlarının kamu görevlisi sayılmadıkları, bu nedenle eylemlerinin zimmet suçu sayılmayacağı savları ileri sürülmüşse de, hukuken hatalı olan bu yorum, hiçbir şekilde Belediye Başkanının İSPARK üzerindeki kamusal denetleme görevini ortadan kaldırmaz.

Büyükşehir Belediye Başkanının belediye şirketlerini denetlemek görevinin bulunmadığını iddia etmek ise abesle iştigaldir. Yüzlerce milyon liralık kamu parasını yöneten bir kamu iştirakinin, bağlı olduğu Büyükşehir Belediye Başkanınca denetlenmeyeceğini savunması, hukukla bağdaşmadığı gibi, İçişleri Bakanının kendi idari teamülleriyle de bağdaşır görünmemektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunun 38. Maddesi ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 28. Maddesi uyarınca Belediye şirketlerini denetleme görevi açıkça Büyükşehir Belediye Başkanının görevidir.

Bu yorumun, Anayasada açıkça düzenlenen Kamusal Yerel Yerinden Yönetim kuralıyla da, 5393 sayılı kanunun lafzı, amacı ve ruhuyla da, 5216 sayılı kanunun lafzı, amacı ve ruhuyla da ilgisi yoktur. Şikâyet edilen kişinin ihmal eylemlerini kamu görevinin dışında çıkarmak için tamamen zorlama bir yorumdur.

Ancak bu yorumdan ve karardan çıkan bir diğer sonuç, bu halde Kadir Topbaş’ın suça konu eylemi kamu görevinin dışındaysa, soruşturulması için de soruşturma iznine gerek olmadığı ve olağan hükümlere göre soruşturma yürütülebileceği kanaatidir. Bu durumda bakanlık, bu kararını soruşturma savcısına göndermeli ve kamu görevi dışında kaldığını addettiği şüpheli eylemleri için genel hükümlere göre soruşturulma yürütülmesine engel olmadığı şeklindeki kararının doğal sonucunu bildirmeliydi. Ancak bu işlem de yapılmamıştır. Ne yazık ki Bakanlık açıkça Kadir Topbaş’ı korumaktadır.

Burada açıkladığımız gerekçeler ve başkaca hukuki sebeplerle avukatlarımız, Süleyman Soylu’nun Danıştay kararına rağmen, bu kararı dolanarak verdiği ikince kez “Soruşturma İzni Verilmemesi” Kararına karşı yeniden Danıştaya başvurduk.

Partimiz, bu iktidarın ve avanelerinin her türden hukuksuzluğundan, yolsuzluğundan, vurgunundan hesap sormaya devam edecek.

Kamu malını, kamuyu, halkı, memleketi canından çok sevenlerin partisi olan Halkın Kurtuluş Partisi, siyasi mücadelesinin yanı sıra, hukuki mücadelesini de aynı çizgide sürdürecek. 10.02.2020

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

 

********************

DANIŞTAY 1.DAİRE BAŞKANLIĞINA

 

SORUŞTURMA AÇILMASINA
YER OLMADIĞI KARARINA
İTİRAZ EDEN……………………:Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı                                                                              Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

V E K İ L L E R İ………………..: Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça ALPEL OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA,Av. Doğan ERKAN

                   Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K:4 D:16 Fatih/İstanbul

SORUŞTURMA İZNİ
VERMEYEN………………….:İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Bakanlıklar/ANKARA

HAKKINDA SORUŞTURMA

İZNİ VERİLMEYEN………:Kadir TOPBAŞ (İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanı)

TEBLİĞ TARİHİ…………….:01.02.2020

KONU……………….……….:İçişleri Bakanlığı’nın doğrudan bakan imzasıyla 25.09.2019 tarih ve Mül.Tef.Ku.Bşk. 2019/183 E. sayılı SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİNE İLİŞKİN KARARIN KALDIRILMASI talebimizdir.

İlgili Dosya no                       : Danıştay 1. Dairesi 2018/2012 E., 2018/2233 K.

BEYANLARIMIZ               :

  • İlgili Dosya içeriğinden de anlaşılacağı gibi,İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden İSPARK AŞ’de ortaya çıkan ve alt düzey çalışanların yargılanmakta oldukları Yolsuzluklarla ilgili, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak hakkındaİstanbul C. Başsavcılığına 2016/97457 Soruşturma Numarasıyla yapmış olduğumuz suç duyurusunda, Başsavcılık İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istemiş ancak Bakanlık “Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın fail-fiil ilişkisi açısından doğrudan bir illiyet bağı kurulamadığı..”ndan bahisle hakkında, soruşturma izni vermemişti.

Bu karara karşı açtığımız davada Danıştay 1. Dairesi 2018/2012 E., 2018/2233 K. sayılı karar ile, şikayet konusunda öninceleme yapılmadan soruşturma izni verilmemesini hukuka aykırı bularak, iptal etmişti.

Danıştay’ın bu kararı üzerine İçişleri bakanlığı, sözde ön inceleme yaparak; gerçekte ise hiçbir öninceleme yapmayıp İstanbul Veliliğinin bir raporuna atıf yapıp belediye başkanının hukuki sorumsuzluğuna dair bir takım argümanlar ileri sürerek yine soruşturma izni vermemiştir.

İzin vermeme karar imzası bizzat İçişleri bakanı Süleyman SOYLU’ya aittir (EK-1: İptalini istediğimiz karar).

2- Bugüne kadar olan iddia ve beyanlarımızı tekrar etmekle birlikte bazı hususların açığa çıkartılması zarureti doğmuştur:

İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. A.Ş (İSPARK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın en önemli şirketlerinden birisidir.

İSPARK’ın (İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. AŞ) kuruluş amacı web sayfalarında  “İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait açık, katlı ve yol üstü otoparkları devralıp, tek elden ve sistemli bir şekilde yönetip işletmektir. Kentli olma ve park etme kültürünü yerleştirmek ve “Güvenle Park, Güler yüzle Hizmet” sloganıyla hizmet etmektir. Şehir içi trafik yoğunluğunun azaltılmasına katkı sağlamak için projeler üreten İSPARK, yeni yapılacak otoparkların nereye yapılacağını stratejik olarak belirlemek ve ağırlıklı olarak yeraltı veya katlı otoparklar yapmak için çalışmaktadır.” şeklinde tarif edilmektedir.

(http://ispark.istanbul/ispark-hakkinda/) ( E.T:01.07.2017)

Geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel medyada çıkan haberlerde İSPARK’da büyük yolsuzluk olduğu, 2017 yılı Mayıs ayında yapılan soruşturmalar neticesinde 21 işçinin işine son verildiği, işe son verirken özellikle sendikalarına da bilgi verildiği haberleriyle birlikte, yolsuzluğun büyük çapta olduğu bu nedenle TBMM’de konu ile ilgili soru önergesi verildiği gibi haberler gündemden düşmedi. Farklı haber sitelerinden örnekler aşağıda verilmiştir. Haberlerin veriliş şekline göre; yolsuzluğun boyutu 21 işçinin 819.000,00 TL’yi (sekizyüzondokuz bin TL) güveni kötüye kullanarak kendi hesaplarına geçirdikleri kimine göre de 90.000.000,00 TL (Doksan milyon TL) nindönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer yöneticilerin bilgisi dahilinde zimmete geçirildiğinden bahsedilmektedir.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/770830/iSPARK_vurgun_hatti.html

https://www.sondakika.com/ispark/

http://www.habererk.com/gundem/ispark-ta-buyuk-yolsuzluk-h34595.html

http://odatv.com/ispark-vurgunu-2906171200.html

http://www.haber27.com/akpnin-yolsuzluk-batagi-buyuyor-158191h.htm

İSPARK tarafından yapılan basın açıklamasında; “İSPARK (İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. A.Ş) “İstanbul genelinde 250 civarında cadde ve sokakta, 227 noktada açık ve katlı otoparklar ile hizmet sunmaktadır. Toplamda 1700 personel müşterilerden para tahsilâtı yapmaktadır. Bu personellerin tamamı günlük olarak denetime tabi tutulmaktadır. Yapılan denetimlerde 21 personelin online çalışan cihazların teknik müdahale ile GPRS bağlantılarını kestikleri tespit edilmiştir. Söz konusu 21 personelin iş akitleri feshedilmiştir. Teknik incelemeler sonucu personelin suiistimal ettiği rakam 819 bin TL´dir. Personelin silmeye çalıştığı tüm veriler merkezi veri tabanında kayıtlıdır. Şirketin uğradığı zararın tamamı ilgili şahıslardan dava yoluyla tahsil edilecektir” denilmiştir.

http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/isparktan-usulsuzluk-aciklamasi-1913480/

Nitekim Soruşturma İzni Verilmemesi kararında da adı geçen çalışanlarla ilgili savcılık soruşturması sürdüğü ve ilgili dosya numarası bahsi geçmektedir.

Yani şüpheli şirketin dönemin yöneticileri ve dönemin Belediye Başkanı, yönetimleri altında gerçekleşen yolsuzluk suçunu işçilere yıkmak istemektedirler. Bu konudaki beyanlarımızı suç duyurusu dilekçemizde ve ilk soruşturma izni verilmemesine itiraz dilekçemizde sunmuştuk. Tekrardan kaçınalım. Yalnızca bir noktayı yeniden vurgulayalım:

İSPARK 2005 yılında kurulduğunda ana sermaye 250.000,00 TL (iki yüz elli bin TL) dır. 2009 yılına gelindiğinde ana sermaye 2.750.000,00 TL (iki milyon yedi yüz elli bin TL) olmuş, 2013 yılına gelindiğinde 19.850.000,00 TL (ondokuz milyon sekizyüzellibin TL) olmuştur. Sermaye artışına bakınca çok karlı bir alan olduğu gözükmektedir. İspark’ın kendi verilerinden gelir tabloları ve bilançoları incelendiğinde:

2014 yılında yapmış olduğu ciro:199.303.852,29 TL olduğu,

2014 yılında satış maliyetinin      :174.125.146,29 TL olduğu,

2014 yılında faiz gelirleri             :         528.300,65 TL

(http://ispark.istanbul/wp-content/uploads/2014/06/ispark-2014-Gelir-Tablosu.pdf) (E.T:02.07.2017)

2015 yılında yapmış olduğu ciro  :233.110.627,58 TL olduğu,

2015 yılında satış maliyetinin:204.016.684,48 TL olduğu,

2015 yılında faiz gelirleri             :        564.856,82 TL

(http://ispark.istanbul/mali-tablolar/) (E.T: 02.07.2017, bu sayfa da bilginin verilişi hatalı)

2016 yılında yapmış olduğu ciro: 271.442.946,81  olduğu,

2016 yılında satış maliyetinin      :235.565.133,19  TL olduğu,

2016 yılında faiz gelirleri             :979.063,33 TL

(http://ispark.istanbul/wp-content/uploads/2015/12/2016-gelir-tablosu.pdf) (E.T:02.07.2017)

Rakamlar incelendiğinde hiçbir maliyeti olmayan sürekli satış yapan ve cirosunu artıran bu şirketin satış maliyeti adı altında her geçen gün yükselen satış giderleri göze çarpmaktadır.

Yukarıda rakamlar incelendiğinde bu kadar yüksek ciroların bankalardan getirdiği faiz getirileri çok gülünç kalmaktadır. Devlet bankası olan Ziraat Bankasının günlük faiz getirisinden hesap yapıldığında bu cironun günlük getirisi 400.000, 00 TL civarındadır. Hadi hesaplama hataları yanlış yaptık falan diyelim, günlük 100.000,00 TL üzerinden hesaplama yapılsa bile ortaya uçuk rakamlar çıkıyor. Böyle olunca da yolsuzluğun boyutu hayal bile edilemiyor.

Ne diyordu İSPARK Genel Müdürü; “HER FİŞİN BİR ANATOMİSİ VAR 
Park bedellerinin tamamını Büyükşehir Belediyesi mi alıyor?

Her kesilen fişin yüzde 25’i Büyükşehir Belediyesi’ne gidiyor. O da yarısını ilçe belediyelere dağıtıyor. Yüzde 18’si KDV, yüzde 20’si Kurumlar vergisi, personelin stopajı, sigorta primi gibi kesintiler devlete gidiyor. Personelin maaşı (kayıt içi) ödeniyor. Geriye kalan kısımla ise yeni otoparklar yapılıyor. Yani İstanbulluların vermiş olduğu parklanma bedeli, tekrar geriye dönüş yapılıyor”muş.

http://www.ntv.com.tr/ekonomi/otopark-fisleriniz-nereye-gidiyor,jFX9_KonFkGTetPfo2SOAQ

Verilen şu tevil yollu ikrar niteliğindeki beyanatlar, suçluluklarını göstermekte olup yapılan yolsuzlukların üstünü örtmeye yöneliktir;

İSPARK Genel Müdürü Nurettin Korkut, İSPARK’ın zarar ettiğine dair iddialara ilişkin açıklama yaptı.

İSPARK Genel Müdürü Nurettin Korkut, “zarar etti” iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada “İSPARK’ın zarar ettiği iddiası asılsızdır, 2015 yılında şirketimiz 938 Bin Lira kar açıklamıştır” dedi. Korkut açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “İSPARK kar değil hizmet öncelikli bir kuruluştur. Şirketimiz faaliyete başladığı 2005 yılından bugüne kadar hiç zarar etmemiştir. 2560 personeliyle hizmet veren İSPARK, İstanbul’u niteliksiz işletmecilerden temizlemiş ve halkın güvenini kazanmıştır. “Güvenle park, güleryüzle hizmet” sloganıyla faaliyet gösteren İSPARK, zarar ettiği iddia edilen 2015 yılında 938 Bin Lira kar açıklamıştır” ifadelerini kullandı.

http://www.liderhaber.org/isparktan-iddialara-yalanlama-geldi-78687h.htm

Şüpheli şirket yöneticileri neden bu şekilde beyanat veriyorlar? Soruşturmanın önünün açılması için ona da değinmekte fayda var;

Yukarıda anlatılanlardan da görüldüğü gibi, HAKKIYLA yapılacak incelemelerde YILIN DEĞİL YÜZYILIN YOLSUZLUĞU ortaya serilecektir. Başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş olmak üzere gerek Belediye gerekse İSPARK bürokratları hakkında detaylı bir inceleme ve araştırma yapılmasını; İSPARK’ı denetleyen bağımlı, bağımsız denetçi firmalar ile yeminli mali müşavirlerinin soruşturma kapsamına alınarak kamunun parasını iç edenlerin bu iç etmeyi perdelemek için işçilere suç atanların soruşturulması zorunluluğu doğmuştur.

  • SÜLEYMAN SOYLU İMZALI SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİ KARARI HUKUKİ DEĞİL, KEYFİDİR.

İkinci kez Soruşturma izni verilmemesi yönündeki dava konusu kararın 25.09.2019 tarihli kararın temel argümanlarını ve itiraz sebeplerimizi özetlemek gerekmektedir.

  • Soruşturma İzni Verilmemesi kararında İspark AŞ 2016 ve 2017 yılı faaliyetlerinin bağımsız denetçi tarafından denetlendiği söyleniyor. Ancak bu denetim raporlarına istinaden gerçekleştirilmiş herhangi bir iş ve işlem bulunmadığı söylenmektedir.

Bu tespit, zaten ortada etkili bir soruşturma ya da etkili bir denetim olmadığını göstermektedir. Önceki denetim raporları uyarınca işlem VE DAHİ “İŞ”YAPILMAMIŞ olması, bu kere soruşturma izni verilmemesinin değil, ancak soruşturma gerekliliğinin sebebi olabilirdi.

  • Soruşturma İzni Verilmemesi kararında atıf yapılan hukuksal görünümlü tek argüman –gerçekte hukuki olmadığı anlaşılan – İstanbul Valiliğinin 16.04.2018 tarihli ve 2018/21 sayılı ön araştırma raporudur. Rapor müşteki olmamıza rağmen tarafımıza gönderilmediğinden bilemiyoruz. Ancak yapılan atıfta raporun bir Vali yardımcısı vebir defterdar tarafından hazırlandığı söylenmektedir. Oysa şikayet konusu yolsuzluk, GPS bağlantıları ayarları, El terminalleri ve bu terminal kayıtlarının yüklendiği bilgisayarlar üzerinde hukuka aykırı veri değişiklikleri yapılarak gerçekleştirilmiştir. Bazı alt düzey çalışanların yargılandığı dosyalarda ve işbu dava konusu raporda da bu durum teyit edilmektedir. Bu durumda teknik/teknolojik uzmanlarca araştırma/inceleme yapılması gerektiği açıktır. Buna rağmen tümüyle yetersiz olduğu anlaşılan defterdarın incelemesiyle soruşturma izni vermemek, suçun gerçek araştırılmasını engellemek anlamına gelmektedir.
  • Soruşturma İzni Verilmemesi kararı gerekçesi olarak, İSPARK çalışanlarının kamu görevlisi sayılmadıkları, bu nedenle eylemlerinin zimmet suçuna altlandırılamayacağı savları ileri sürülmüşse de, hukuken hatalı olan bu yorum; en aleyhe yorumda dahi Belediye Başkanının İSPARK üzerindeki kamusal denetleme görevini ortadan kaldırmaz.
  • Büyükşehir Belediye Başkanının belediye şirketlerini denetlemek görevinin bulunmadığını iddia etmek, abesle iştigaldir. Yüzlerce milyon liralık kamu parasını yöneten bir kamu iştirakinin, bağlı olduğu Büyükşehir Belediye Başkanınca denetlenmeyeceğini savunması, hukukla bağdaşmadığı gibi, İçişleri Bakanının kendi idari teamülleriyle de bağdaşır görünmemektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunun 38. Maddesi ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 28. Maddesi uyarınca Belediye şirketlerini denetleme görevi açıkça Büyükşehir Belediye Başkanına aittir.

  • Yine İSPARK personelinin kamu görevlisi olmadığı iddiasıyla, İBB başkanının İSPARK personeli üzerindeki yetkisinin de kamu görevi kapsamında olmadığı savı, bir başka “döngüsel safsata” (logicalfallacy) yaratmaktır. Bu bakış açısına göre Büyükşehir Belediye Başkanı yalnızca bir “şirket yöneticisi”dir. Bu şirket ve ve şirketi yönetme/denetleme görevi yalnızca ticaridir, hiçbir kamusal tarafı yoktur.

Bu yorumun, Anayasada açıkça düzenlenen Kamusal Yerel Yerinden Yönetim müessesesi ve ruhuyla da, 5393 sayılı kanunun lafzı, amacı ve ruhuyla da, 5216 sayılı kanunun lafzı, amacı ve ruhuyla da ilgisi yoktur. Şikayet edilen kişinin ihmal eylemlerini kamu görevinin dışında çıkarmak için tamamen zorlama bir yorumdur.

Ancak bu yorumdan ve karardan çıkan bir diğer sonuç, bu halde Kadir Topbaş’ın suça konu eylemi kamu görevinin dışındaysa, soruşturulması için de soruşturma iznine gerek olmadığı ve olağan hükümlere göre soruşturma yürütülebileceği kanaatidir. Bu durumda bakanlık, bu kararını soruşturma savcısına göndermeli ve kamu görevi dışında kaldığını addettiği şüpheli eylemleri için genel hükümlere göre soruşturma yürütülmesine engel olmadığı şeklindeki kararının doğal sonucunu bildirmeliydi. Ancak bu işlem de yapılmamıştır. Ne yazık ki Bakanlık açıkça Kadir Topbaş’ı korumaktadır.

 

  • Soruşturma İzni Verilmemesi kararının bir diğer gerekçesinin, Kadir Topbaş’ın denetleme görevini yerine getirmemiş olmasının, “kamu görevini yerine getirmemek sayılmayacağı” Türk Ceza Kanunu’nın 251. Maddesinin, denetleme görevinin yerine getirilmemesini açıkça kamu görevi ihmali sayan düzenlemesi karşısında itibar edilemeyecek bu yoruma dair yukarıdaki beyanlarımızı bu bağlamda da aynen ifade eder ve takdiri mahkemeye bırakırız.
  • İBB Başkanının “görev hacminden kaynaklanan iş yoğunluğu sebebiyle görevini ihmal etmiş sayılamayacağı” gerekçesi de Hukuk Devletinde dinlenemez bir gerekçedir. Bu yoruma itibar edilmesi halinde, hiçbir Büyükşehir Belediye Başkanı, hiçbir Belediye yolsuzluğundan sorumlu olamaz. Tümüyle denetimsizlik ve hukuksal sorumsuzluk meşru görülür. Bu gerekçeyi kabul etmemiz mümkün değildir.

Tüm bu nedenlerle, İçişleri Bakanlığının İkinci Kez ve Danıştay önceki kararına rağmen, Danıştay kararını dolanarak verdikleri “Soruşturma İzni Verilmemesi” kararı bozulmalı ve Kadir Topbaş hakkında savcılık soruşturması sürdürülmelidir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve re’sen tespit edilecek sebeplerle şüpheli İstanbul Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında ikinci kez verilmiş olan soruşturma izni verilmemesine yönelik karar sebep, konu, amaç yönlerinden hukuka,kamu yararına, hukuki idare ilkesine, idari işlemlerinin belirliliği ilkesine aykırı olduğundan kaldırılarak soruşturma izni verilmesini saygılarımla talep ederiz.Saygılarımızla 10.02.2020

DAVACI
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLİ
Av. Doğan ERKAN