83’üncü kuruluş yıldönümünde Köy Enstitüleri’nin mirasına sahip çıkmak demek, Tonguç Baba’nın “İnsanın insanı sömürmediği bir dünya” ülküsüne sahip çıkmak demektir!

Köy Enstitüleri’nin 83’üncü kuruluş yıldönümünde onların mirasına sahip çıkmak demek; onları yaratan Birinci Kuvayimilliye’nin, Laik Cumhuriyet’in kazanımlarına cesurca sahip çıkmak demektir!

Köy Enstitüleri’nin yaşamasına olanak tanımayan egemen sınıfları ve o sınıfların ekonomik, ideolojik, siyasal ve toplumsal varlığına son vermeden gerçek anlamda Laik, bilimsel, demokratik ve parasız eğitimin gerçekleşemeyeceğini görebilmek demektir. Bu görüşten hareketle Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist İkinci Kurtuluş Savaşı için kolları sıvamak, Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın ölümsüz Önderi Mustafa Kemal’in “Ya İstiklal Ya Ölüm!” şiarıyla İkinci Kurtuluş Savaşçısı olabilmek demektir.

İkinci Kurtuluş Savaşçısı olabilmek ne demektir?

Emperyalizme karşı olabilmek demektir: Dünya Halklarına kan kusturan, mazlum ülkeleri sömürgeleştiren, oralarda satın aldığı alçaklar eliyle faşist darbeler tezgâhlayan, Kahraman Gerilla Che’nin “Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için bir savaş marşıdır” söyleminde de belirttiği gibi insan soyunun en büyük düşmanı ABD-AB Emperyalistlerine sonuna kadar karşı olabilmek demektir. ABD Haydut Devletinin kanlı savaş örgütü olan NATO’ya “Hayır” diyebilmek, “Katil ABD, Ortadoğu’dan ve Ülkemizden Defol” diyerek mücadele edebilmektir.

Feodalizme karşı olabilmek demektir: Dünya Halklarının baş düşmanı ABD’nin 6’ncı Filosu’nun önünde secdeye duran, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mıza ve onun Önderi Mustafa Kemal’e kin kusan Ortaçağcı, AB-D Emperyalistlerinin Yeşil Kuşak Projesi’nin ürünleri Muaviye-Yezid İslamcılarına, yani günümüzdeki adıyla CIA-Pentagon İslamcılarına karşı Laikliğin, Mustafa Kemal’in ve Kuvayimilliye’nin yılmaz savunucusu olabilmek “Laiklik yoksa, Bilim de, Demokrasi de, Özgürlük de yoktur”, diyebilmektir.

“Türbana özgürlük” demenin Ortaçağcı görüşe, gidişe özgürlük demek olduğu bilincine ve inancına sahip olmak demektir. Tefeci Bezirgân sermayenin örgütlenmeleri olan Ortaçağcı tarikat, cemaat ve vakıflarda kız çocuklarımızın ömürleri talan edilirken “Belli bir inanç grubunun bir araya gelip cemaat kurmasını demokrasinin gereği” olarak görenlere karşı olabilmek demektir. Bu nedenlerle “Şeriat Ortaçağ’dır“, “Cemaatler, Tarikatlar, Ortaçağcı Vakıflar Kapatılsın!” şiarıyla Birinci Kurtuluşçuların bıraktığı yerden mücadeleye devam edebilmektir.

Şovenizme karşı olabilmek demektir: Dünyadaki tüm Halkların kardeşliğine inanmak, bu topraklarda 1071 Malazgirt’ten bu yana birlikte yaşayan, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist yedi düvele karşı omuz omuza mücadele eden ve en kritik anlarda kader birliği yapan Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini savunmak demektir.

Bu ilkeler doğrultusunda örgütlenerek verilecek İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı başarıp, Demokratik Halk İktidarını kurabilmek, İkinci Kurtuluşu Sosyal Kurtuluş ile taçlandırabilmek demektir.

İşte ancak o zaman Tonguç Baba’nın “İnsanın insanı sömürmediği bir dünya” ülküsünün, bir anlamda da vasiyetinin, onun okullarında uyguladığı yöntemle hayat bulmasını sağlayarak yetiştiririz çocuklarımızı, gençlerimizi. Gerçek yaşamda ezenin-ezilenin olmadığı, bireylerin üreten, eşit ve hür yaşadığı koşullarda, “okulla yaşam arasında hakiki bağların kurulduğu” ortamda, geleceğimiz olan yavrularımız, insanın insanı sömürmediği bir dünyayı en doğalında, yaparak ve yaşayarak öğrenirler. Böylesine insani, böylesine onurlu, böylesine kutsal bir yaşamın sarsılmaz ve üretken devamcıları olurlar.

17 Nisan 2023

HKP Genel Merkezi